bugün

sorumluluklarin iyicene artip isin icinden cikalmaz bi hal aldigi an.
kız isteme faslının başladığı devreler. gereksiz gereksiz gerilim oluyor evde. keşke hiç büyümeseydim dedirtiyor insana.
(bkz: eve görücü gelmesi)
canının en çok acıdığı andır. çocukken düştüğünde dizinde oluşan yarayı ve kanamayı en büyük yarası olarak hatırlayan her insanın içine düşebileceği buhram durumudur.
hayattaki acılarla karşı karşıya kaldığı andır.
üniversitemizin dönem arasına girmesi sebebiyle ailemin yanına döndüm. o gün teyzem ve iki kızı da istanbula geldiler. ne alaka demeyin efendim. iki afacan inatla çizgi film seyretmek istiyorlar. bende gariban ögrenci evimde televizyon olmadığı için birazcık televizyon izlemek istiyorum dolayısıyla ee birde annemin dizileri eklenince evde üç televizyon anca kurtarır gibi görünüyor ama degil. çünkü afacanlar evdeki otoritelere karşı geliyorlar ve herzaman istediklerini açtırıyorlar. çizgi film izlemekten bayıldım artık. üç gündür çizgi film izliyoruz evde aralıksız. şu anda hakkaten çocuk olasım geldi. o televizyon kumandasını alıp istedigim kanalı açıp diger aile fertlerinin izlemek isteyipte izleyemedigi programlardan dolayı sinir oldugunu görüp gülesim var onlara. ama tabi son dört gündür belki de afacanlar bana gülüyorlar.
örselenmiş ruhun,cenin poziyonu alıp anne karnına girmek istediği andır. ama çocuk ruhunu kaybetmemiş insan için, her şeye ve herkese rağmen geriye yaşamak yerine, bugünü çocuk meraklılığı, saflığı bazen de kırılganlığı ile yaşamayı tercih edenlerin hayalini kurmadıkları andır.
hayatı öğrenmiş insandır.
manevi acıyı tattığı ilk anlar.
babasının göğsünde uyuyan bir bebek gördüğü an.
Büyüdüğünü anladığı ilk andan itibaren her zaman.
Eskiden büyük bir hayalim vardı; Pos bıyıklı babam gibi büyük olmak,
Şimdi çok daha büyük bir hayalim var; oğlum gibi çocuk olmak. Şeklinde tanımlayacağım olaydır.
yağmur yağarken burnumu cama dayayıp izlemek istediğim an.
Dünyanın yüzündeki tebbessümü haketmeyecek kadar kirli olduğunu anladığı andır.
(bkz: şuan)
hayal kırıklıkları yaşanılan anlardır kuşkusuz. bir avuç şekere değişebilmek istersiniz, çocuk olup, hayallerinizi...
sorumlulukların artıp, elinden birşeyler gelemiyorsa.
rengarenk şekerler ve jelibonlarla dolu reyonun önünde yaşından başından çekinip sabırsızlıkla bebelerle sıra beklerken...
lunaparkta atlı karıncaları her gördüğümde.
lego oynamak istediğimi farkettiğim andır.
çaresizlik... evet en çok çaresizliğe düştüğüm anlarda çocukluğuma dönmek istiyorum. çarsiz, karamsar ve tek başına... bütün bir yükü tek başıma omuzlarımda taşımak zorunda kaldığımda ve bu ağır yükün altında ikilemlerim yüzünden iyice dibe battığım anlarda dönmek istiyorum çocukluğuma ve bazen içinde kaybolup gideceğimi sandığım yalnızlık anlarımda... oysaki ne güzel şeydir çocukluk... evvela kalplerimiz henüz kararmamıştır, bir su tenasi kadar tertemiz bakar gözlerimiz... dert yoktur. sıkıntı ve yalnızlık da... yoktur imkansız çocuklukta... oyunlar vardır. gerçek dünyadan başka, bambaşka toz pembe bir dünyadır oyunlar. ama biter oyunlar, biter neşe, biter çocukluk. işte o noktada başlar yalnızlık ve çaresizlik ve o zaman hiç gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz bir dilek tutarız. "keşke hala çocuk olsaydım. "
Sorumluluğu artığında. Kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında.
Sevgidiğin seni terk eder, gitmek istediğini, bittiğini söylemiştir. Bir kaç kelam etmişsindir ama nafile.. işte o an çocuk olup ağlamak, paçalarına yapışmak bağırmak gitme diye yalvarmak gelir içinden..
yaşın ilerleyip sorumlulukların bir bir arttığını gördüğü her an keşke yeniden çocuk olsam der insan.
parklarda çılgınlar gibi sevinçle oynayan çocukları gördüğünde ki an'dır.
sevdiklerini sonsuza dek kaybettiği anların bütünüdür.
çocuk kıyafetleri ve ya oyuncakları görüldüğü andır.
güncel Önemli Başlıklar