bugün

türk edebiyatının kilometre taşlarından biri olan, öykü ve romanlarıyla ilköğretim kitaplarımızı parselleyen bir yazardır. kendisi edebiyatta üç isimliler akımının takipçisidir.
(bkz: necip fazıl kısakürek)
tanzimat dönemi edebiyatı içerisindeki en okunası yazar.. kitapları diğer edebiyatçılar gibi yoğun bir dille değil günlük konuşma diliyle yazılmıştır ki üslubunun özgünlüğünün en büyük sebebi budur. bunun dışında küçükken bir sürü kadının arasında büyümesi sebebiyle kadınların aralarında geçen diyalogları mükemmel şekilde inceleyebilmiştir kendisi.. gulyabani adlı bir kitabı vardır ki hemen alınız okuyunuz diyebiliyorum sadece.. tüm kitapları okunası az sayıdaki yazardan biri..
servet i fünun döneminin bağımsız sanatçılarındandır. "sanat halk içinidir." görüşünü savunduğundan dolayı yalın bir dille yazdığı öykü ve romanlarıyla tanınır. edebiyatımızda natüralizmin öncüsü sayılır. eserlerinde batılılaşma özentisinin toplumda yarattığı çöküntüleri işlemiştir.
1864-1944 yılları arasında yaşamış üstad bir yazar. geçimini yazdıklarıyla sağlamış,80 senelik ömrüne atmıştan fazla eser sığdırmıştır.bunla ilgili bir anısı da vardır üstadın.bir gün yazdığı bir eser fazla açık bulununca mahkemeye düşer.hakim ona sorular yöneltir. en sonunda ağzını açıp:" bugüne dek yazdığım kitapları üst üste koyup bunların üzerine çıksam boyum bu mahkeme tavanını aşardı "
der.o kadar titiz bir insandır ki kendileri sürekli evindeki kapıları bile mendille açar dururmuş.inanması güç ama öyleymiş işte.gulyabani,mürebbiye,kuyruklu yıldız altında bir izdivaç,tesadüf,kesik baş,cadı gibi çok iyi eserleri de var ayrıca.
(bkz: mezarından kalkan şehit)
okuduğum ilk türk korku romanının yazarı..Ölüler Yaşıyor mu adlı romanını arkadaşımdan binbir rica üzerine ele geçirip yazarın alıntı yaptığı diğer kitabın dışındaki hiç bir sayfada korkmadığım aksine sıkılmamı sağlayan güzel insan
(bkz: şıpsevdi)
babası hünkar yaveri, kendisi gerçek bir istanbul aşığı olan türk romancı. istanbul' u kıvrak tasvirleriyle canlı kılar, kahramanları hayatın içinden gelmiş sıradan insanlardır, bu özellikleriyle gerçek bir halk romancısı olan hüseyin rahmi gürpınar' ın kabri, hayatının son 31 senesinde inzivaya çekildiği heybeliada' da yer almaktadır. *
eserlerinde eski istanbul hayatını son derece akıcı bir dil ve canlı tasvirlerle hikayeleştirmiştir.hikaye,oyun,roman türünde eserleri vardır.siyasetlede arası iyi olan bir romancıydı.
HEYBELiADA' DA HERKESTEN UZAK, NAiF VE KAPALI BiR HAYAT SÜRDÜĞÜ VE 30 YIL BOYUNCA BiR ERKEKLE AYNI EVi PAYLAŞTIĞI iÇiN BiRÇOK SÖYLENTiNiN KURBANI OLMUŞ, VERDiĞi ÇOK SAYIDA ESERLE DÖNEMiNiN TÜRK EDEBiYATINA YÖN VERMiŞ ÜRETKEN ROMANCI.
istanbul'un iç mahallelerindeki hayat tarzını öykü ve romanlarında karikatürize eder. bu yönüyle sokağı edebiyata getiren sanatçıdır. ahmet mithat geleneğini sürdürür. teknik de zayıftır zira.
her daim servet i fünun akımının edebiyat anlayışından uzak durmuş, toplumun alt katmanını oluşturan insanları yapıtlarına taşımış, ahmet mithat efendi' ye sunduğu ve üstat tarafından beğeniyle karşılanan şık adlı eseri ilk romanı olan türk edebiyatçı.
(bkz: gulyabani), (bkz: kuyruklu yıldız altında bir izdivaç):romanlarından bazılarıdır.
melek sanmıştım şeytanı, katil buse, gönül ticareti de öykülerinden bazılarıdır.
anlatırken resim çizen yazarlardandır. ressamlığı davardır. türk halkına roman okuma alkışkanlığını kazandırmış kişiliktir.
romanlarına her şeyi konu edebilen,kuvvetli yazım gücü olan naturalist yazar.sokağı edebiyata taşımasıyla da bilinir.
şu dakikalarda habertürk'de yaşadığın şehir adlı programda konuşulan yazar.
heybeliada'da yaşadığı dönem hakkında bilgi vermekteler.
(bkz: hüseyin rahmi gürpınar)
19 Ağustos 1864'te istanbul'da doğdu. 8 Mart 1944'te Heybeliada'da yaşamını yitirdi. Heybeliada'daki Abbas Paşa Mezarlığı'na defnedildi. Roman ve öykü yazarı.
Eserlerinde 19 ve 20'nci Yüzyıl başındaki istanbul yaşamını gerçekçi bir biçimde yansıttı. Hünkar yaveri Mehmet Sait Paşa'nın oğlu. 3 yaşında iken annesinin ölümü üzerine Girit'te bulunan babasının yanına gönderildi. ilkokula burada başladı. Babası tekrar evlenince 6 yaşında istanbul'a anneannesinin Aksaray'daki Konağı'na döndü. Yakubağa Mektebi, Mahmudiye Rüşdiyesi ve idadide öğrenim gördü. 1878'de Mekteb-i Mülkiye'ye girdi. 1880'de hastalık nedeniyle ikinci sınıfta iken okulu bıraktı. Kısa bir süre Adliye Nezareti Ceza Kalemi'nde memur, Ticaret Mahkemesi'nde Azâ Mülazımı olarak çalıştı. 1887'de Ahmed Mithad Efendi'nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. Batı uygarlığının yaşantısını taklit ederken gülünç duruma düşen insanları anlattığı ilk romanı "Şık" aynı yıl bu gazetede tefrika şeklinde yayınlandı. Paul Bourget, Paul de Kock, Alfred de Musset gibi Fransız yazarlardan çeviriler yaptı. 1894'te ikdam gazetesine geçti. Kendisine büyük ün sağlayan ilk eseri "Mürebbiye" ile "Metres", "Tesadüf" ve "Nimetşinas" bu gazetede tefrik edildi. Sansürün "Alafranga" (1911'de "Şıpsevdi" adıyla basıldı) romanını yasaklaması üzerine yazarlığı bıraktı. 1908'e kadar suskun kaldı.
kendisiyle örgü örüp kahve içerken cümle alemin dedikodusunu yapmak istediğim servet-i fünun dönemi bağımsız sanatçısı. enteresan bir kişilik.

edit: başlıkta hiç fotoğrafı yoktu ben koyayım dedim. ellerini tutuşuna da bakın ne kadar nazenin bir bey. kurban olsunlar sana.

görsel
mahalle kültürünü eserlerinde başarıyla kaleme alan yazar.
çok özel bir romancı.

bence yaşasaydı kesinlikle gündüz kuşağı bağımlısı olurdu. misal veriyorum tiktok'tan genç erkeklerle flörtleşip kocasını çocuklarını terk eden bir kadının hikayesini, çevreden aldığı tepkileri, kaçışını hazırlayan sebepleri ya da pandemi dönemini, dönemin saçma sapan uygulamalarını, dağda tek başına koyun otlatan çobana bile kesilen cezaları falan o nükteli, kımıl kımıl anlatımıyla yazdığını hayal ediyorum bazen ve günümüzü hüseyin rahmi'den okuyamamak beni çıldırtıyor.