bugün

zaten tüm mucizeleri de sara krizi göstermiştir. kuran'da önceden haber verilen gerçekleşen ve gerçekleşmeyi sürdüren herşey sara krizidir. bu mantıkla kuranı kerime ve peygamber efendimize dil uzatamın mümkün olduğu gibi aynı mantıktan varoluş açıklaması da beklenmelidir. sahi sara krizinden önceki insanlar nasıl çıktı ortaya?

bir çok insan onun peygamber olduğunu kabul ettikten sonra, onun uğrunda öldükten sonra ve hep ölmeye hazır olduktan sonra tüm sahip olduklarınızı bana verin dediğinde hayır demeyecekleri bu kadar açıkken para için evlendiğine inanmak saçma olmaz mı?

kuranı kerim bozulmayan tek kitaptır. ilkokul seviyesinde öğretilen din kültürü derslerinde bile söylenilir bu. bozulan kitapların tamamen bozulmadığını bazı bölümlerinde kuran ile benzer bölümler olduğunu ilkokulda zaten öğretiyorlar.
(bkz: so what)
iddia değil iftiradır. Zaten Amerikadaki tedavi masraflarını karşılaması için zengin birisiyle ( Hz. Hatice )evlenmiştir. Hatta çıkartmayı düşündüğü kitabı için finansal kaynağı ondan sağlamak istemiştir. Ama Hz. Haticenin ömrü vefa etmemiş , o da başka bir zengin olan Hz. Ebubekirin kızını alarak bu durumu halletmek istemiştir. Sara nöbetleri uzun olunca kitabın bitişi ancak ölümüne denk gelmiştir. Ve kitabı önce haşr edip ( toplayıp ) sonra neşr etmek ( yayımlamak ) Hz. Osman'a nasib olmuştur. Telif hakkı ödeyip ödemediğini bilmiyoruz. O'nun saralı olduğu iddia etmek , ancak iftirada ne kadar mesnetsiz olunabileceğinin ispatıdır.
hz.muhammed hakkında orataya atılan iddialardan sadece biridir. daha ciddi bir iddia olarak:

(bkz: hz muhammed in gorali olmasi)
hz. peygambere dil uzatmanın bir başka yoluda denebilir.malum ciğere uzanamıyorsan pis de gibi.yada ulan seçilmiş kişi ben neden değilim kıskançlığında yaşanan ruh hali türevi bir şey.
bir insanın ya da toplumun icinde bulundugu dogal cevre o toplumun psikolojisini de belirler. her gun sıcak-kavurucu gunes altında yasayan insanla serin bir yerde mesela ormanda yasayan insanın psikolojisi-ruh hali aynı degildir. efendim hz muhammed sara hastası mıydı? tartısma bu. burada ilkel caglardan bahsediyoruz. o cografyada yasayan insanlar buyuye-fala-cine, ugura-ugursuzluga inanıyorlar. zaman yolculugu yapma olanagın olsa ve elinde en basit teknolojik bir aracla o insanların arasına girsen senin seytan oldugunu, ugursuz bir insan oldugunu ya da kutsal bir insan oldugunu dusunebilirler. adamın eline bir cep telefonu ver ya da mp3 playerı kulagına daya bakalım ne tepki verecek? ilkel insan bu. muhammed sara hastası mıydı yoksa inandırıcılık katmak icin sara hastası taklidi mi yapıyordu bilemiyoruz. cunku insanları etkilemek, özel bir insan olduguna vurgu yapmak icin bu tarz bir gosteriye de basvurabilir. cunku biri cıkıp diyebilir ki bu vahiyler neden hep sana geliyor efendi,ben de iyi bir insanım ,allah neden bana da vahiy gondermiyor? yoksa hepimize vahiy gondermeye gucu yetmiyor mu? bu tarz suphe olusturacak durumları ortadan kaldırmak icin olayı sova-gosteriye dokmus olabilir. emin oldugumuz tek sey var ki islamın kutsal kitabının ortaya cıktıgı cografya çöl cografyasıdır ve islamın emirleri en basta çölden-çöl kültürnden izler tasır. islamı çölden bagımsız düsünemezsiniz.
biz mekkeli olduğunu sanıyorduk ama olsun, demekki çok da önemli değilmiş.
epilepsi hastası olan kişilerin doğaüstü yetenekler sergiledikleri bilinen bir gerçektir. fakat sara krizi esnasında kuranı kerim gibi bir kitabın inmiş olması düşüncesi komiktir.insanların aklını karıştırmak için ortaya atılan bir iddiadır sadece.
kaynak kıç olunca hangi bakış açısı olursa olsun tenezzül edilmemesi gerekir bi iddiaya, bu da öyle bi şey.

kaynak kıç çünkü bu saralı olma halini destekleyecek, en azından kafalarda şüphe uyandırabilecek kadar bile hadis örneği yok. muhammed yanındakilere üstümü örtün falan demişse bu zaten bilincinin açık olduğunun kanıtı olur ki tam tersine bu hadis muhammed'in saralı olmadığını iddia etmek için kullanılabilecek hadislerdendir bence.

iki husus var bahsetmek istediğim; birincisi madem ortada bi hadis falan yok, neden bu laf çıkmış.

çünkü muhammed'in peygamber olmadığı düşüncesine meyleden pek çok insan bile kur'an'ı oluşturan ayetleri o kadar sıradan görmüyorlar. misal ben ateistim ve ateist olmamda ayetlerde bi doğaüstülüğü bırak, sıradışılık bile göremiyor oluşum en önemli sebeplerden. bana göre bu ayetler rahatlıkla bilinci açık bi insanın, hatta bin beş yüz sene önce yaşamış ve ancak o günün bilgi birikimine haiz bi insanın yazabileceği ayetler. bu yüzden bu ayetlerin yazılmış olmasında en azından muhammed'in kendi içinde bi transandantal yolculuk yapmış olduğu, sara krizi falan geçirmiş olduğu fikrine prim vermiyorum.

bakın bu önemli bi nokta. yazmış çoğu kişi, muhammed'in saralı olduğu iddiası dinsizlerin dine saldırılarından biridir diye, oysa bu dediğinizin hükümsüzlüğünün farkında mısınız. dinsiz tam tersine bu ayetler için bilinçdışı bi deneyime ihtiyaç olmadığını savunan adamdır, muhammed'e saralı diyen ise hala ayetlerde üstün bi mana gören insan lafıdır. yani yanlış adama çatıyorsunuz baştan söyleyeyim.

ikincisi de savunma metodları. yani muhammed'in saralı olmadığına dair savunma getirilmeye çalışılmış ama ortada yeterli hadis örneği olmadığından bahsetmek, ya da tersi durumlardan (muhammed'in bilincinin gayet açık olduğu vahiy gelme anlarını anlatan hadisler) örnekler vermek gibi doğrudüzgün yollar yerine "bütün mucizeler neydi o zaman" gibisinden iddia ile alakası nerden kurulduğunu bilmediğim laflar edilmiş (ki muhammed'in fizikötesi bi mucizesi de yok benim bildiğim, ayı ikiye böldüğü hadisleri evlere şenlik olduğundan bizzat ilahiyatçılar o hadislere uydurma diyorlar hatta), muhammed'in evliliğinden laf açılmış (bunla nasıl alaka kuruldu hiç anlamadım), kur'an'ın hiç bozulmamış olduğu muhammed'in saralı olmadığının kanıtı olarak öne sürülmüş (??????), ama tek bi işe yarar kontr argüman getirilmemiş.

muhammed'in gerçekten peygamber olduğunu kanıtlayınca saralı olduğu iddiası da çürür mantığıyla yapılmış sanırım ama bi de şöyle düşünün..

belki de hem gerçekten peygamberdi, hem de saralıydı.. niye olmasın ki. öldüğünde hastalıktan ölmedi mi, insan vücudu değil miydi sahip olduğu..

ama bana göre saralı değil zaten, buna dair elle tutulur hadis örnekleri getirilmediği sürece de bu iddiaya meyledecek değilim.
o cagda o cografyada yasayan insan normal bir ruh haline sahip degildir.
bu sadece muhammed icin gecerli degil, butun toplum travma icinde yasıyor zaten.
ortada çöl kanunları-seriatı var. kafa kesmek, kol kesmek, taslayarak öldürmek.
iskenceyle herkesin gözü önünde sakatlanan-öldürülen insanlar, onların cığlıkları.
bunlar neredeyse hemen her gun yasanan sıradan olaylar o tarihte o cografyada.
gunumuzde kan gorunce bayılan insanlar var,o insanlar kan icinde yasıyorlar zaten.
kuran okurken icine girilen psikoloji size hic bir sey anlatmıyor mu?
akla hz. davud da akdeniz anemisine yakalanıp tevratı öyle yazmıştı diye düşündüren önerme.
gerçek olmayan önermedir.

(bkz: bir anne daha gitti)

(bkz: yazık oldu)

(bkz: annelerin ne suçu var)

(bkz: böyle evlatlar var işte)

(bkz: ama bir anlık sinir işte)
bu bir safsatadır. yazar burada kendini aştığını hatta milyonları milyarları geride bıraktığını ve kimsenin farkına varmadığı bir gerçeği gördüğünü dile getirmek istemiş. şu dünyaya bakın ki hali hazırda yaşayan milyarlar, tarihte yaşamış milyarlarca insan bunu farketmemiş, ama pc başında 2 tuşa basınca dünyayı kurtardığını zanneden, mahalle köşelerinde "off göte bak be yaffrım" nidalarıyla gezen birisi bu gerçeği farketmiş. benim inandığım tanrı bir sara nöbetiyle ortaya çıkmış heyhat. yıllardır namaz kıldığım tanrı aslında yokmuş. bu gerçeği bana gösterdiğin için sana dua etmek istedim ama karşıma sara nöbetiyle varolmuş bir tanrı çıktı.
(bkz: dağılın lan)
kurban bayramında sokak aralarında apartman onlerinde colugun-cocugun gozu onunde
hayvan bogazlayıp ortalıgı kan golune cevirenlerin anlamak istemeyecegi bir durumdur.
"kurban kulturu" de çölden çöl cografyasından gelir. dunyanın bir baska cografyasında
toplumunda bu durumu bir toren bir bayram olarak goren bir anlayıs var mı?
tarih boyunca olmus mu? gunumuze boyle bir kultur tasıyan bir toplum var mı?
her toplumda her kulturde insanlar hayvan kesiyorlar ve et yiyorlar ama bunu
toren haline getiren sova donusturen bir toplum var mı?

dunyanın herhangi bir yerinden herhangi bir kulturden olan bir insan kurban
bayramının birinci gunu gelsin istanbulun kenar mahallelerini dolassın.
adam dehsete duser,siz bu travmayı-dehseti normallestirmissiniz.
normal bir durum oldugunu dusunuyorsunuz ki en buyuk sorun da burada.
cunku normal olmadıgınınızın farkında degilsiniz.

(bkz: kurban bayramı)
kurban bayramı'nın çöl kültürü olduğu iddiası gibi bilgisizce ve cahilce bir iddiadır.
nitekim dönem hakkında, peygamber efendimizin hayatı hakkında, kuran-ı kerim hakkında biraz bilgisi olan biri bunun "çamur at izi kalsın" tarzı bir gerizekalılık örneği olduğunu bilir.

zaten okul eğitimi almamış bir insanın (peygamber efendimiz)*, olağan üstü bir durum dışında tevrattan da haberi olmazdı-ayetler yazacak bilgisi de olmazdı.
üstüne üstlük gösterdiği mucizeler de ayrı bir kanıt zaten peygamberliğine.

ayrıyeten bu tür saçma sapan başlıkları fırsat bilip olur olmaz araştırılmamış bilgiler sayıklayan yazarımsılar var ki onlar çok daha vahim durumda.

örneğin kurban ritüelinin çölden geldiğini, başka toplumlarda hiçbir zaman olmadığını söyleyeyin biri ne kadar ciddiye alınır!??, kendimize soralım.

şş. kurban olayı eski tarihlerde türkler de de vardı. senin deyiminle şu çiki çiki teorisine zorla inanıdırılmış, şu an gök tengri'ye tapıp kımız içip at binmesini istediğin türkler yani.

o değil de, sen bunu komiklik olsun diye mi yapıyorsun!?

yoksa harbi harbi akıllı olduğunu falan mı sanıyorsun kuzum?

5 yaşında ki çocuk bilir lan bunu..

not:**

(bkz: deli lan bu)
azer bülbül'ü peygamberi sanan insan yanılsamasıdır, ayrıca orada vahiyleri değil şarkıyı titreyerek okuyor dikkat edilirse, he ben yüreginde hasretiyle bekledinmi gecelerce
bir aşk için senelerce" diye ayet satırlarına inanıyorum diyen varsa kendisine şu hayatta başarılar diliyorum, hz. azer bülbül peygamberi ile aydınlık yolunda huzura kavuşsun, yüreğinde hasret ile beklemesin senelerce..
hz muhammed cocuklugundan baslayarak kırk yasına kadar kervan ticareti yapmıstır.
adamın isi mekke den sama gidip gelmek, gezmek-ticaret yapmak. simdi bu adamın
okuma yazma bilmedigini iddia etmek, matematik bilmedigini iddia etmek,
diger kutsal sayılan dinlerden ve metinlerden haberi olmadıgını iddia etmek
sacmalıgın daniskasıdır. ayrıca ben kimsenin gok tengriye inanıp at binip
kımız icmesi gerektigini soylemedim. yazdıklarımdan bunu cıkarmak baslıbasına
bir cehalet. ayrıca o cagda o cografyada kurum olarak duzenli bir okuldan-egitimden bahsetmek komedinin daniskası. mekke de oxford vardı da muhammed mi gitmedi?
kendisi de sara hastası olan dostoyevski'nin (de) iddiası.

mirac'ın bir sara krizi olduğunu yazar idiot kitabında. sahih* bir kitaptır. karamazov kardeşlerde de var diye hatırlıyorum. muhtemelen muhammed bin abdullah'ın tepkileriyle kendi yaşadıkları arasındaki benzerliklerden bu sonucu çıkarmıştır. çünkü en yaratıcı yazın seansları kriz sonralarındaydı rahmetli dıstayevski'nin. ruhsal belirtileri bizden iyi yorumlayabilecek bir temsili ravidir.
veya devrinin sadece hristiyan dünyasında dillendirilebilen iddialardan esinlenmiştir. köpekler hakkındaki hadisler, vahiy sonrası üzerini örttürmesi vs. belirtiler de olabilir şüphelendiren.

modern tıp öncesi eski devirlerde sara hastalarına değişik yerlerde, ya cinli ya da ermiş gözüyle bakılıyordu. sara krizleri sadece ağızdan köpükler saçılarak geçirilmiyor. epilepsinin farklı yoğunlukta krizleri var.

kimi sadece düşer bayılır, kimi titreme nöbeti geçirir, kimi bir ışık gördüğünü iddia eder, 21. yüzyılda tıp okuyorum diyen kimileri de kendi geçirdiği krizden örnek vererek bu krizlerin allahla iletişim olduğunu iddia eder.

1400 yıldır tek kaynaktan besleniyoruz. istediklerini yazabilecek, tarihi yeniden şekillendirebilecek , itiraz edilmeden yazabilecek onlarca halife yaşadı. bir de müslüm babadan dinleyin.

kur'an gökten ciltli olarak düşmedi. muhammed bin abdullah öldükten yıllar sonra kitaplaştırıldı. kafiyeleri, düzen tertibi, o çok sövülen cahiliye devrinin arap edebiyatının teknik mirası. sözlerinin mucizesine inanıp hala bu klübe üye olmayan, o hurilerden vazgeçen katmerli salaktır, ama ateistin tek derdi, bertrand russell'in hristiyanlık özelinde dinler için dediği; ''bir yanlışa, hurafeye bir milyar kişi de inansa o hurafe hurafedir'' lafında olduğu gibi, bir osurukla yıkılıp abdeste mecbur olan temeli, kolonları titretmek değildir. bir kısım ateist agnostik kendine hobi veya vazife addedebilir, o kadar.

şu ayetin manasının ehemmiyetindeki öneme bak deyip de hala ateistim diyen varsa, o meşhur kişiliksiz kız tuzağı(hayrını göreni görmedim gerçi), tatlı su atecanıdır.

iddiayı kanıtlamanın tek yolu eskiden, mekke devlet hastanesinden sağlam raporu istemekti, bunu geçiniz.
iddialar doğruysa şayet; sakalı, saçı var muhammed bin abdullah'ın çeşitli camilerde. alınır, neyse tekniği; klonlama mı, dna incelemesi mi yapılır ve sonuç alınır. (bunu gizlice yapınız)

(bu arada bir komplo teorisi: bazen bu sakalların camilerden kaçırılıp bir süre sonra camilerin önüne bırakılması, bazı güçlerin bu klonlamayı denediklerine işaret sayılıyor.) kokusu yıllar sonra çıkabilir.
daha uçuk kanıt için zaman makinesi beklenir ki bunu ayılınca geçiniz.(ne içtiysen ben de istiyorum diyen soyadıma baksın)

krizleri, sadece şekil yönünden devrin inanamaya meyillilerini iknaya yaramış olabilir. kendisinin neler düşündüğü, bence perde arkasındaki adam olan varaka bin nevfel'in rolü şimdilik muamma. burada beethoven'in lafı geldi aklıma:

''yaratıcılık anlamında- tanrı sizin kulağınıza fısıldar, benim kulağıma bağırdığından sağır oldum.''

ayrıca bu bir hastalık, varsa neden hakaret oluyor? asıl bu itiraz, diğer sara hastalarına hakarettir.

jeanne d'arc'ın da 12 yaşında azize catherine, aziz michael ve azize margearet'in ruhlarıyla konuştuğu ve ingilizleri kov bu ülkeden dediler iddiasıyla ortaya çıkmış; ingiliz işgalinden yaka silken fransızlar, bu sonradan sara hastası olduğu iddia edilen küçük kızın arkasından savaşmışlardı.
ne anlayalım bu işten?

doğru zamanda doğru yerde bulunmak da denilebilir(hikayenin sonunda diri diri yakılma kısmı hariç), durumdan vazife çıkarmak da denilebilir veya ağzımız açık inanabiliriz. tercih bizim. özde sözlerinde bir olağanüstülük aramak, katolik yobazının ve fransız kültür bakanlığının üzerine vazifedir.

son modeli hasan mezarcı olmak üzere tarih, mehdi, peygamber, ermiş iddiasında bulunanlarla doludur. (bkz: life of brian) hristiyan dünyanın aykırı çocukları, dostoyevski'nin büyük engizisyoncusundan esinlenerek: isa şimdi dünyaya inse ve ben o'yum dese, muhtemelen bir tımarhaneye kapatılır derler.

halife ebubekir zamanında yemende peygamberlik iddia edenlere karşı ridde savaşları yapılmış ve bu peygamber aday adayları yenilince diri diri ateş havuzlarında yakılmıştır. eğer bu cehennem kütükleri kazansalardı, yakılan halife ebubekir; yeni peygamberimiz de yemenli hz. mechul olacaktı.

savaşı kazananlar peygamber, kaybedenler yalancı, kafir adını almıştır tarih babaya göre.

bu arada bu iddianın gerçekliği en azından hafifletici sebeptir. aksi daha vahimdir. ortada böylesi bir bahane bile olmadan bunca icraatın hafifletici sebebi yok.

ayrıca, aman dikkat; hepin(m)izin anası var. (bkz: #3825847)
(bkz: insanın kaynağının kendi poposu olması)

+ vee popomdan aldığım güçle bizi karı koca ilan ediyorum
- abi naptın kim olcak karı şimdi?
+ sen kadın olcakmışın sonra japonyada deprem olmuş
- ha?
+ cumhurbaşkanı şevki özden diyorum
- o kim?
+ muhammed te saralıymış
- abi yalan elektirik olsa senin g.t termik santral olurmuş yemin ederim.
+ yalan yere yemin etme çarpılırsın, ediyo muyum ben..
Bütün canlılara şevkatle yaklaşmasına rağmen bütün köpeklerden nefret etmesi ve onları kendinden uzak tutması, köpeklerin ise sara hastalığı nüks etmeden önce hissetmesi ve çeşitli şekillerde dile getirmesi bu ihtimali arttırabiliecek bir kanıttır.
Eski çağlardaki insan psikolojini araştıranlar sara krizi geçirenlere ya lanetli yada ermiş(üstün varlıklarla iletişim kurabilen) gözüyle baktıklarını bilirler benim tahminim ise doğaya bakıp tefekkür eden ve bunları arap şiiri ile sentezleyen muhammedin sara krizinden hemen sonra bunları söylemesiyle ermiş sıfatı iki ile çarpılmış ve peygamberlik iddialarını büyük ölçüde sağlamlaştırmıştır ve arap halkının zavallı ve aşağılık halini görüp kahrolunca bunu sürekli hale getirmekde hiç bir sakınca görmemiştir.
Son olarak ona insanmayan biri olarak arapları insan hakları, temizlik ve sosyalleşme adına biraz olsun ihya edebildiği için kendisini kutluyorum ama bugünki islam dünyasına bakınca kahroluyorum, her anlamda çok daha iyi yaşabilmek varken dogmatik dine saplanıp kalmak neden...
rte'nin kendini özdeşleştirmesinin sebebi. ancak koltuğu fettoş doldurmaktadır. haa sara dersen; olsa ne olur olmasa ne olur - sevenlerine kötü haber; 1350 kadar yıl önce öldü o. bu arada nası karşı çıkılıyor bu iddialara anlamıyorum; ''o, öyle bir büyüktür ki sara olamaz'' mantığı ile. durmak yok arkadaşım.
birşeyi değiştirmez. o da bir insandı sonuçta ve bir insanın hasta olması genelde kendi elinde değildir.
hz muhammedın epilepsi rahatsızlıgına sahıp olma olasılıgı her insanın sahip olma olasılıgı kadardır fakat dikkat edilmesi gereken epilepsi dogumda beyınde gerçekleşen zedelenmelerden dolayı oluşan bir rahatsızlık olmasıdır. bundan dolayı hz muhammedin dogumuyla bırlıkte bu rahatsızlıga sahıp olması soz konusudur. bu durumda mekkelılerın hz muhammedın sara nobetlerını bılıyor olmaları, buna alıskın olmaları gerekır çünkü aynı nöbetleri bebekliğinde, çocuklugundada geçirmiş olması şarttır. hz muhammed ise kırk yasından sonra peygamber olmustur, kırk yasına geldıgınde geçirmiş oldugu sara nobetlerının bır oncekılerden farkı nedır? bu yuzden sara rahatsızlıgıyla kişileri kandırması kanımca kucuk bir ihtımaldir.

ayrıca epileps hastalıgı yaygındır ilk olan hz muhammed degıldır ve sanırım arapların epılepsı rahatsızlıgını ayırt edebılecek bi zekaları vardır.

bunların hepsının yanında hz muhammedın epılepsı rahatsızlagına sahıp oldugu kesın degıldır.
ancak islam dışı tarafsız insanların eldeki verileri değerlendirmesiyle tahminde bulunabileceği, şimdilik kesin olmayan iddia.

21. yüzyılda bile:

''Kırkın üzerinde nöbet tipi tanımlanmıştır. Herkes tarafından epilepsi veya sara dendiği zaman anlaşılan ve iyi bilinen tonik-klonik nöbetin yanısıra başkalarının hiç farketmeyeceği kadar hafif nöbet çeşitleri de vardır. Tanımlanmış bu mevcut nöbet tiplerine rağmen herkesin geçirdiği nöbet kendine özgü bazı farklılıklar gösterebilir. Bu durumlar bazı hastalarda epilepsi tanısının konulmasını güçleştirir ve çok çeşitli karışıklıklara neden olur. Ne yazık ki pek çok hastaya tanı konulamaz ve kendilerindeki problemin ne olduğunun açıklığa kavuşması yıllar alabilir.''

http://tr.wikipedia.org/wiki/Epilepsi

(bkz: #3826017)
önemi sıfır olan önerme.