bugün

geniş zaman kullanılarak, kendi kendine sorulan bir cümledir.

ortalık yerde sorarsanız ya cool filozof olursunuz ya da sıyrık.

edit: makus kader. baslık basa kalmıs.
önce yürümeyi öğrendim ardından konuşmayı.
anne, baba, abla, abi kavramlarını,
okulun anlamını öğrendim okuma yazmayı da.
arkadaşlarımı öğrendim bazıları geç olsa bile.
sevgililerimi öğrendim ilişkinin ne olduğuyla beraber.
zamanı öğrendim, zamansız mekanlar içinde zamansız yerler de bulunarak.
en güzeli ise;
hayattan öğrenmeyi öğrendim,yıllarla beraber öğretmeyi de....
hayat sağlaması yapılabilecek kesin yargılar taşımamakla birlikte bazen dobra bazen ise tam bir dansöz olabilmektedir. (bkz: dansöz dünya) önemli olan hayatın anlamını anlamak değil hayata anlam katarak yaşamaya çalışmaktır.
bir insanı yaptığı tek bir yanlışla silmenin yapılabilecek en büyük hatalardan biri olduğunu,ne yapmış olursanız olun sizi affedebilecek yegane insanların sadece aileniz olabileceği gerçeğini,ne kadar büyümüş olursanız olun ailenizin gözünde hep dünyaya gözlerinizi açtığınız anda ki eciş bücüş bebek olacağınızı,bir insanın bir hatayı ikinci defa yapmasının aptallıktan değil aşk ve zaaftan kaynaklanabileceğini,ilahi adaletin er geç gerçekleşeceğini,yaşanan her acının ardında güzelliklerin olabileceği gerçeklerini öğrendiğimi söyleyebileceğim sorudur.
yaşanan bir çok olay sonucu söylenen ya da söylenmesi muhtemel sözlerden biridir.
herkesin kendine sorduğu,ancak ilginctir ki kimsenin tam olarak cevabını veremeyeceği sorudur.
asla yanlız kalamayacağımı öğrendim. *
yaralarımı saracak cok insan olduğunu öğrendim. *
doğal bir banka olduğunu öğrendim. *
karşılıksız sevginin güzel olduğunu öğrendim. sağol galatasaray ve anne
cemiyette nasıl konuşulacağını öğrendim. *
hesap yapmanın anlamsızlığı, aşkın apansızlığı, yaptıklarının sadece senden sonrakilere bir hazırlık olduğu, kendin için istediğini sandığın aşkın bile aslında senin için olmadığı, tanrının bir sıfatının da yalnızlık olduğu ve bunun tüm kullara bir miktar dağıtıldığıinı, o tanrısal yalnızlığı hayatta iken farkedenlerin ise ızdırabını....
sinir kelimesini ve türevlerini beynime kazıdım diyebilirim.
(#2761180) bazen bakıyom 24-25 yaşına gelmişim ama bi b..k öğrenmemişim..
hayat beni neden üzüyorsun şarkısını söylemeyi.
sabrı. zor oldu. ama oldu.
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

insanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.

insan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek

Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
"lezzet" kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ... *