bugün

inanılmaz hızı dolayısıyla yakalamak neredeyse imkansız olan, en iyi katliam yöntemi yapışkanlı tuzaklar olan mutfaksever, iğrenç böcük.
fırınların vaz geçilmez müşterileri
(bkz: hamam böceğinin gözüne sabun kaçar mı)
gece tuvalete kalkılıp da tuvalette rastlandığında çığlık atıp* tepinmeye yol açan, evde uyuyan kimse kalmamasını sağlayan sevimsiz organizma.
(bkz: böcek fobisi)*
seyyar keseci gibi bişey bu mahlukat. ne zaman görsem içim burkulur limon yemiş gibi hissederim kendimi.
"bu nasıl böcektir yarrabbim" dedirten, iğrenç ve tiksinç böcek türü...
gece su içmek için, kalkıp mutfağa gidilir, ışık açılır... göz, birden yerdeki siyah kilime takılır; "allah allah, bizimkiler yeni kilim almış, pek güzel..." dedikten hemen sonra, yerdekinin kilim değil de, hamam böceği topluluğu olduğu anlaşılır. eşek kadar adamı bile irkiltip, aynen yatağa koşup, korkunç düşünceler eşliğinde uyutmayan, ölüsünü kürekle bile temizlemeye korkan beni, evin her tarafına raid döşetirmeye mecbur bırakan, milletin bir de eline alıp sevdiği mahlukat...

(bkz: kusma isteği)
(bkz: tüylerin diken diken olması)
beş yıl boyunca aynı evde yaşadığım, mutfağı yatmadan önce temiz bırakmak gerektiğini, banyoya girerken önce ışıkları açıp etrafa iyice baktıktan sonra girmek gerektiğini öğrendiğim yaratıklar. sabahları onları gören ev sakinleri tarafından çıkarılan seslerle uyandırıldığım çalar saatler. büyüklerinin karakter geliştirdiğini düşündüğüm, mutfak tezgahında karşılaştığımda bana bakan, trip atar gibi antenlerini ordan oraya çeviren, ulan öldürsem mi ama kim temizlicek diye düşünürken terliği elime alana kadar son sürat ortadan kaybolan ve benim kendi kendime konuşmamı fark etmeme neden olan böcekler. ışığı açınca kaçmaları sebebiyle, geceleri açık ışıkta yatmamı sağlayan vede elektrik faturalarını paylaşmayan canım ev arkadaşlarım. artık o lanet evden taşınarak kendileriyle yollarımızı ayırsakta her girdiğim odada varlıklarını hissettiğim, yerleri ve fayansları hala kontrol etmeme neden olan hayvanlar...*
halk arasında kara fatma da denir.
arkadaşımda kaldığım bir gecenin sabahında, salonda yattığım çekyatın çevresinde çok yakınında on adet ölüsünü görüğüm yaratık.tam on tane. iki tanesinin de üzerine bastım. allahtan ölülerdi. sonra sabahın sekizinde arkadaşı tokatlamaya başladım tabi neden uyarmadı diye. bir süredir arkadaşımda misafirim ve her sabah altı yedi ölü haamböceği ile uyanıyorum. alıştım ama...
hamamların maskotu olan böceklerdir bu böcekler.
sigara paketinde kalan son sigarayı almak için parmağımı iyice derine soktuğumdan ve paketin içinde bir hamamböceğine yetecek kadar yer olduğunu düşünmediğimden dolayı istemeden büyük bir istek ve şefkatle okşadığım , mikrop saçan böcek. kazara gıdısı bile okşanmıştır keratanın.
kaloriferin icad edilmesiyle isim değiştirmiş mahlukat.
milyonlarca yıl insanlarla birlikte yaşamasına rağmen bir türlü alışamadığımız ve hep bizden uzak olmasını istediğimiz bir böcek türüdür. arı gibi sokmaz akrep gibi zehirlemez sinekler gibi oramıza buramıza gelip konmaz yani pek bir zararı olmasa da görünen yine de sevilmeyen böceklerdir..
acaba rengi değişik olsa sever miydik?
ismini işittiğimde tüylerim ürperen, tiksinerek baktığım fakat sahip olduğu özellikleri duyunca ağzımı açık kalmasına neden olan, -30 ve + 70 dereceleri arasında yaşayabilen, kafası koptuğu halde 1 hafta yaşayan (1 hafta sonra kafası olmadığı için değil açlıktan ölüyor), dünyada radyasyondan etkilenmeyen tek canlı olma özelliğini taşıyan, bu nedenle amerika'nın savaşlarda kullanmak için eğittiği, nemli ve pis mekanları çok seven, saniyenin 10.000 de biri kadar kısa bir sürede tehlikenin(terlik vb.) farkına varıp bir o kadar hızlı kaçabilen, inanılmaz boyutlara ulaşan bir yavrulama kapasitesi olan, gece böceği olarak hep geceleri ortaya çıkan, katliamı için özel ilaçlama şirketleri oluşturulan, bir kez kullanılan zehre karşı kazandığı bağışıklık yüzünden aynı zehrin üzerlerinde kullanılmasının anlamını kaybetmesine neden olan, bu dünyada neden var olduklarını bir türlü anlayamadığım böcek türü.
yeri hamam olan, mide bulandıran yaratık.
kafası olmadan 8 gün yaşayabilen, çin de çorbası yapılan böcek. protein kaynağı olduğu söylenir. siyahlara bürünmüş halleriyle de böcekler vadisi nin polat alemdar'ı izlenimi vermektedirler.
japonların zevkle yediği böceklerden biri.
bunu canlı olarak tavaya attığında tadından yenmez.
Bir hamamböceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden dokuz gün yaşayabiliyor.
mutfak tezgahında yürürken "gümmm gümmm gümmm...." diyerekten her adım atışında ses çıkarabilecek büyüklükteki modelleri de vardır.ayrıca bu model hamam böceklerimizin üzerine sprey sıkıp ateşe verildiğinde yanmadığı da gözlenmiştir.bu da yetmezmiş gibi uçabilmektedir.ayrıca bıyığı da vardır.
küçük bir çocuk tarafından "aaa zeytin kaçıyoooo..." nidalarıyla yakalanıp, canlı olarak ağıza atılıp*, katur-kutur sesleri eşliğinde ağızda birkaç tur döndürüldükten sonra mideye indirilen, zeytin sanılan zavalli böcekcik.
evde kedi besliyorsanız çok dikkat etmeniz gereken mahluk.. zira bazı kediler bu dallamanın peşinden koşup, yakalayıp yemekten özel bir zevk duyuyorlar.***
heroesta mohinder suresh isimli kara oglanın canı sıkıldıkca genetik yapısından dem vurdugu böcek.
" i think god is cockroach" = "sanırsam allah hamambocugu" * (haşa de carpılacan kafir)
"cockroach can survive 9 days with its head removed" = " sanırsam seyh samil de hamam böcegi idi" *
"cockroaches are incredibly resistant to radiation bla bla bla..."
böyle devam eder gider bu..
iskenderunda bunların mutasyona uğrayıp uçan versiyonları mevcuttur. Kelebek gibi ordan oraya uçuşurlar bir anda kafanıza ya da bacağınıza konabilirler. birkaç gazete darbesiyle işleri biter ama asıl maharet onlar uçmadan öldürücü darbeleri vurabilmektir.
pakize sudaya göre kadınları anlamak için birebir böcük. şöyle buyurmuş efendim kendileri;
" Hamam böceğini takip edeceksin!
Hamam böceği hızla bir istikamete doğru yol alırken, hiçbir engelle karşılaşmamasına rağmen aniden durur ve bambaşka bir yöne doğru koşmaya başlar. Bunun nedenini çözdün mü kadınları da anladın demektir."
insanların başının belası olan böcektir. kökü kurutulamamaktadır. insanların evlerinde, babalarının çiftliği gibi fink atıp, piyasa yaparlar. terlik gibi küçük objelerle peşinden koşulmamalıdır. büyük ve ağır bir dosya çantası, iki metre öteden üzerlerine atılarak kıstırılmalıdırlar. çantanın üzerinde defalarca tepinerek yamyassı edildikten sonra, maktulu kaldıracak bir babayiğit arayışına girilmelidir.