bugün

Daha dokunmadan kurudu irem
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşunun başlangıcında
biraz deprem sonrası
biraz şehir hülyası
Bir kalp yangınından geriye kalan.
ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim

güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim

asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”

Asaf Halet Çelebi.
Ve eve döner gibi yapıp,
Kendime döndüğüm her akşam
Anladım, yüreğimde doldurulmamış
Uçurumlar olduğunu.

(bkz: ahmet erhan)
Yorulmam dersem Yalan olacak

Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca
Kimleri, kimleri, kimleri vursam
Önce senden mi başlasam şakalaşmaya
Önce senden mi başlasam

-Ergin günçe
seviştik.
evet bu bir günah.
bilirsin tanrı her şeyi görür.
sanırım orada durup saatlerce bizi izledi
ama şuna eminim ki ikimizden biri olmayı
her şeyden çok isterdi.
geldim işte yi getirdim. bazı şiirler başka güzel. yine de böyle bir teslimiyeti gerçek yaşamda uygulamayınız şiirdir yalandır. fakat içindeki tatlı humour her yerde kullanılır hiçbir yan etkisi yoktur.
ışıkladığım dizenin en sevdiğim dize olması da az gelişmişliğimi gözler önüne seren bir seçim olabilir ama olsun.

"Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller

Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu

Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye
Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi
intiharsa günahtır külliyen yasak bilirsin
Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları

Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik
Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur
Tayyare pulları getirdim sana evden kaçışlarımı
istersen yok say bunları tesbih de yapabilirsin

Beni vur saatin altında seni seviyorumdur bu

Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda
Kendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettir
Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu
Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına

Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil

Kov beni kabilenden ama bekliyorum demek bu."

ahmet telli
Ben artık yankısıyım kendi sesimin
Ağzım kaynayan bir dua kovanı
Ve çocukken takındığım vişne küpesi
Ayet gibi çınlatıyor kulaklarımı.

-Murat Menteş
Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için.
Yaşamak; bütün adetlerden uzak
Yaşamak.
Hayır değil, değil sıcak
Dudaklarının hatırası
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı.
Gözlerine bakmalıyım
Sesini işitmeliyim
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam, onsuz edemem
Bana su, bana ekmek, bana zehir
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım
Sensiz edemem.

sait faik abasıyanık.
"Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugün de ölmedim anne"

(bkz: ahmet erhan)
Şansıma tükürsem.
Rüzgâr vurur, yine bana gelir..
Kimlere güvensem.
Sırtımdan vurur, burnumdan gelir..
Birini de seversem.
Ya beni terkeder ya çeker gider..
Yemezsem büyüyemem dedikleri,
Kazıkmış meğer...
"Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim. Bir ara
Hiç kimselerin tutmadığı oyunlara giderdim
Tiyatrolar ki benim en sevdiğim boşluklarımdır.
Maun tabutumda Her yerleri çok süslenmiş ölüler gibiyimdir
Bir kurdelenin ya da gümüşten bir haçın altında sanki
Geri çekilmiş yüzümle, geri çekilmişliğe dargın yüzümle
Bir çelişki gibi ölümsüz
Yaşamakta olurdum.

(... )" *

edip cansever
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak

Sen benim hiçbir şeyimsin.

-Attila ilhan
Üşümüşüm…
Düşlerimin üzeri açıktı, bendim,
Arzularımsa çıplaktı, onlardım.
Ufacıktı dileğim mavi suya;
Örtük bakışının dolaysız ısısı,
O kadarcıktı!

Üşümüşüm…
Ölülerimi taşıyordum, öyle sağır.
Kaç kez dokundum soğuk dudaklara.
Bilemedim nasıl dönmez o göz
ayrıldığı kaynağına,
direnir o kadar!

Üşümüşüm…
Bu yaklaşan kışla değil,
Deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil,
Ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta.
Kaçışının gizini gönlünde tuttuğun
Bilisiz aşkı
(nı) ver bana!

Üşümeyeyim…
yettim.
yahya kemal in tevfik fikret e sis şiiri üzerinden ayar verdiği:
(bkz: siste söyleyiş)

bakınız da boşmuş re za let! hemen dolduruyorum.
Geceler... Karanlık
Yarin hayali yansır duvarlara
Bir ay sessizce kayar bulutlardan
Evlerde nice gönüller ağlar.
https://voca.ro/1kgpLkY6lFvj

Dünyayı verelim çocuklara.
Nazım Hikmet.
sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
o kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.

çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
“bulutlara bak, gidiyorlar, hızla” diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.

su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.

rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.

birhan keskin - aşk.
Neyi seveceksin kimi
Dunun güzelini mi bugününkunu mu?
Mevsimler bu kadar değişirken
Ve sararirken yapraklar
Nasıl da çabuk unutursun
Hep sevgilin hayali ile gezdiğin dünü
Şairler kusura bakmasın gecenin şiiri denince ben doğaçlama yazıyorum.
Benim bir sevdiğim vardı
Zekası benden kat kat
Benim bir sevdiğim vardı
Yazısı benden berbat...
Benim sevdiğim vardı
Çoğu zaman bana inat
Benim bir sevdiğim vardı
Gülüşüne hep hasrettim
Benim bir sevdiğim vardı
Ebedi onu kaybettim.
Emperyal Oteli'nde üç gece kaldık
Fazlasına paramız yetmiyordu
Gözlerin gözlerimden gitmiyordu
Dördüncü gece sokakta kaldık
Karanlık bir türlü bitmiyordu
Sirkeci Garı'nda sabahladık
Bilen bilmeyen bizi ayıpladı
Halbuki kimlere kimlere başvurmadık
Hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
Hiç kimse elimizden tutmuyordu
Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin kabulümsün.

-attila ilhan
Attila ilhan, aysel git başımdan şiir denemeleri:
(img:#2060051)
Yürü git çok tatlısın.
Sokaktayim... Kimseler yok!
Uzaklardan köpek havlamaları geliyor
Ve birkaç arabanin motor sesi.
Bazı evlerin lambaları yanıyor
Sahur hazırlığı. .
Dudağımda sigara
Düşünmüyorum.
ne yapalım paramız yoksa,
şarabımız bitince
yağmura çıkarız.
kim güzelleşmiyor öpüşünce.
Hangi saatlerde ve nasıl, ben de bilmem!
Birden, çözülüverir şifresi kilidin
Ve yüzün oturur gözlerimin yivine,
Öpüşür dalgın, tıpatıp erkekle dişi.
Kavaklar sallanır yol boyunda, ay doğar,
Savrulur kanatlı tohumlarım havada,
Yıldızı tüylenir gecemin, sonra kişner,
Büyük dört ayakta beyazlık ve akıtma.
Alsam gitsem seni yataklara! Hey benim
Balta girmemiş ormanlarım, mor dağlarım!

Hangi saatlerde ve nasıl ben de bilmem!
Budarım umutlara sarkan kollarımı.
Ay kızarır ve batar. Yontma taşlarımı
Kaldırıp şileplere, rüzgârlı kıyıda,
Bir mamut iskeleti hızıyla maçuna,
Dağ gibi bulutların öfkesi altında.

Oktay Rıfat.
Her tanışmayı bir ayrılma say
Her doğum bir ölüm habercisi
Kavuştuğumuzda ayrılmıştık bu kesindi

H. hatemi