belki varolandır ya da hiç olmayandır.. belki yazılmış olandır belki de yazı bile yoktur..
felsefe dendiğinde ortaya öyle ilginç, ironik ve ütopik tespitler atılıyorki, bu tarzda tespitler toplumdaki felsefe algısının yanlış bir zeminde nefes alıp vermesine ve bu nefes alışverişin felsefeyle ilgisi olmayan çıkarımlar yapmasına neden oluyor.

canlarım benim, felsefe dediğiniz yüce uğraş hayatı ve hayata dair olanı düzenleme etkinliğinden başka birşey değildir, zorlamayın kasmayın kendinizi, felsefeciler algılanan şekliyle kendini kasan ya da yiyip bitiren özneler değil, sadece'' herkes herşeyden sorumludur'' diye buyurmuş olan dostoyevski gibi düşünüp, bu herşey içindeki herşeyi, yani içindeki içindekileri dingin bir ruh haliyle tespit edip düzenleme çabasını gösteren ölümlü fanilerdir. bir nevi hayatın dibindeki gömüyü günyüzüne çıkarmakla mükellef insanlar topluluğu. kolay değil dost,bu topluluğun bir neferi olmak, en son Wittgenstein amcamız vardı, oda öldü göçtü gitti ve bize ''üzerine konuşulamayan hakkında susmalı'' şeklinde bir nasihat bıraktı. yani demem oki felsefeye dair bilgi dağarcığı populist ürünlerden oluşan kişi bi zahmet Wittgenstein amcasının nasihatına kulak versin ve ciddiye alsın.
bu sistematiğin bilim olduğunu iddia edebilecek çaptaki insanların nefes alabilmeleri cidden çok ilginçtir.

hiç şaşırmayın, cidden bunu söyleyebilecek seviyede insanlarla aynı havayı soluyabiliyoruz.

sakın ha mideniz bulanmasın, sokakların tıpkısının aynısı.
üstteki vatandaşın gerizekalı diyerek hakaret ettiği sözlükçü benim. al bak burda da söylüyorum. felsefe bir bilgi sistemi bilimidir. bütün bilimleri doğuran ana bilimdir..
dipnot: moderasyon azıcık hakkaniyet varsa sizde yukardaki vatandaşa cezasını verirsiniz..
lise mezunu herkesin bildiği üzere, felsefe bir bilim değildir sadece ilişik halindedir. platon'un kurduğu okulda 'geometri bilmeyen içeri girmesin' aforizması da buna birincil örnektir. lakin ilk bilim olan matematik, felsefenin aksine en ahmak olanlarınızın dahi bildiği üzere kesin sonuçlar için, ölçülebilir verileri işler.

hani uyandırayım diyorum, milattan sonra üçüncü yüzyılda insanlık olarak biz bu konuyu karara bağladık. elimizdeki gelişimi de bunun üzerine inşa ettik. grip aşısı yaparken, değişen genetik özelliklerini tanrı mahsulü mü, yoksa bir lanetin sonucu mu gibi felsefi değişkenleri göz önünde bulundurmadan inceledik. bu yüzden yaptığımız şeye, bilim dedik.

not: geri zekalı ithamlarını üzerine alınmak kişilerin kendi tercihidir.

not 2: geri zekalılar; gerekli enformasyonları almadan liseden mezun olabiliyorlarmış maalesef bu ülkenin gerçeği bu. halbuki felsefenin bir bilim olmadığı ve bilim gibi üstüste konumlarak değil de yığılımlanarak ilerlediği aforizması, lise felsefe kitaplarının ilk sayfalarında kendilerine yer bulmaktadır.

ahmak olmayanlarınız bu aforizmayı gayet net hatırlayacaktır.

üzücü.

not 3: sosyal bilimler de ölçülebilir veriler üzerinden hareket eder. bekleme yapmayalım. utanılacak söylemler içerisine arada sırada hepimiz gireriz, üstelemenin haceti yok. gerisi kendini küçük duruma düşürmekten öteye varmaz.
(bkz: agora)

(bkz: hypatia)

bi de felsefe yapma var mustafa topaloğlu abimizden hepimize bir nasihat.
felsefeyi bir bilim oalrak savunan sözlükteki bir vatandaş bakınız hemen üstümdeki entryni sahibi; diyor ki felsefe bilim değildir zira ölçülebilir verileri işlemez, kesin sonuçlar vermez.. e peki güzel arkadaş, sosyal bilimleri külliyen reddet o zaman? sosyal bilimlerin çoğunda veri çok kısıtlı ve kesinlikle kanıtlanabilir değil, buna cevabın ne? işte insan biraz okumuş olacak. hoş cahillik suç değil ama cahilin yüzsüzü hiç çekilmiyor.

bak bir de hala liseden bahsediyorlar, işte sizlerin bu konudaki bilgisi lise müfredatı düzeyinde.. onun için fazla söze hacet yok sanırsam..

dipnot: insanın delikanlı olması lazım ister ateist, ister dindar, ister materyalist ne boksa işte. küfür de etse ceza korkusuna düşüp altta kıvırmaması gerekir. ben mesela delikanlıyım hiçbirşeyeboşunaiçlenmeyenadam a küfrümü ettim haketmişti ve paşa paşa da çaylaklığa düştüm. işte delikanlılık böyle bir şey..
felsefenin sosyal bilimler terminolojisi altında kapsayıcı bir çeper hüvviyetinde olduğunu, bu bağlamdada bir sosyal bilim olarak algılanabileceğini yazmakta en ufak bir sakınca yoktur. ister filozof dersin ister demezsin ama marks- ki kendisi bence çok büyük bir filozoftur-,felsefenin sosyal bilim olduğuna dair olarak '' filozoflar şimdiye kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler, aslolan dünyayı yorumlamak değil değiştirmektir'' deyip, üstünede , insan olmanın ahlaksal anlamda işgörürlüğü olarak kabul edilen ''insanlık'' kavramının toplumda ancak felsefenin sosyal bilimcilik vasıflarıyla işgörmesiyle mümkün olduğunu söylemektedir. markstaki '' insan '' ve ''insanlık'' arasındaki koşul ilişkisini tam anlamıyla kavramadan marksın bu tezini anlamak pek mümkün değildir. haa ben bunu anlamadım dersende, gider biraz rousseau okursun, hadi marksı geçtim, rousseauyuda geçtim, ebe canım benim, ortada koskoca ''Felsefenin tamamı dil eleştirisidir; demiş bir Wittgenstein denen bir amcam var, yok oda bence filozof değil dersen, peki güzelim kim filozof peki diye sorarım sana, nihat doğan mı? bak dikkat ettiysen herakleitos ve platondan hiç bahsetmedim, platon bile felsefenin sosyal bilimsel kimliğini tanımlamada tek başına yeterlidir. ama biz Wittgenstein amcam üzerinden devam edelim irdelememize. adam felsefenin tamamı dilin eleştirisidir demiş, toplumsal iletişimi sağlayan şey yani dil diyor adam. dilin toplumsal mukabakatta her zaman aynı değer ve anlamı ifade etmeyebileceğini, hatta fenomenal alanda dile dahil olan herşeyin , kendi varlıksal anlamının totolojik bir şekildede ifade edilebileceğini, bu totolojiyi yapabilme imkanı veren şeyinde çok kültürlülük olduğunu yazıyor adamcağız, hadi Wittgensteini geçtim, herder '' tarih felsefesi'' nin genel paradigmasını yorumlarken, dil-kültür ve insan arasında kopmaz bir bağ olduğunu irdelemiş, felsefeyi toplumun genel algısından çıkarma gayreti neden be çocuklar, hiç gayret etmeyin.

koskoca platon bile ''yasalar'' adlı eserinde felsefi bir kavrayışla düzenlenecek bir toplumun ne şekilde bir mizaca sahip olacağını bir spartalı ve bir giritliyi tartıştırarak şarap eşliğinde ne güzelde dillendiriyor.

hobbes,locke, rousseau.. arkadaşım bu adamlar ne için uğraşmış, felsefeyi nasıl bir zemine indirgemişler bir okuda ondan sonra tartışalım felsefe sosyal bilim mi değil mi diye.
suje artı obje den ileriye gidemeyen gereksiz bilgi topluluğu. ayrıca (bkz: mantık)
p.s: evet, 1 düştü. intikam alıyorum.
'Bilim bildiklerimiz, felsefe ise bilmediklerimizdir'
Bir nevi bilimin önsevişmesidir felsefe.
OLMAKLA, ÖLMEK ARASINDA GEZiNEN VARLIĞIMIZIN TÜM ÇABASIDIR.
okumaya mecbur olunan ancak objektif olarak nefret edilen ders konuları içerir.
yunan dünyasının ürünü olan felsefe sözcüğünün anlamı bilgi, bilgelik sevgisi olup bu sözcük yunancadan latince ve diğer dillere, arapçaya oradan da türkçeye geçmiştir.
Felsefe hayretle başlar *.
beşeriyetin ilk yıllarında bilimin gelişmesine katkıda bulunan ve o zaman için gerekli olan bir bilimdi. günümüzde ise insanlığa en ufak bir şey katamayan gereksiz bir uğraştır. bilim teknik vb nesnel uğraşlar varken felsefe zaman kaybıdır.
evrene, düşünerek ve düşündürterek baktırır. aynı evren, bilimin de uğraş alanı olduğundan bilim ile felsefenin evliliği gecikmemiştir. bu güzide evlilikten doğan meyvenin ismi "bilim felsefesi"dir ki, meraklı bünyelere büyük resimden bakma vitamini zerk eder. vitaminsizler mi? onları, "evrim teorisi çok rerörö" derken görüyorsunuz zaten!
Kimine gore her seyin ironik kismini gorup onu sentezleyip felsefi dusunurlerin sozlerine yedirmek; ama saniyorum ki hata felsefenin derinligini buyutup daglara taslara vurup o kucucuk ayrintilari yasamina sokmak yerine bon bon bu konu cok zor demekte, ciddilikten cikilicaksa sacmalamanin getirdigi dogrulugu icinde barindan dalin icine felsefenin ana dali insani alabiliriz
merak anlama isteğiyse, felsefe anlama aşkıdır.
felsefe, doğru soru sorma çabasıdır. hayatı sorgulamaktan öte, "nasıl" sorgulamamız gerektiği de çok önemlidir. (bkz: irfan erdoğan)
felsefe kanıtlamadan düşünmektir.
Düşünbilim veya felsefe, sözcük kökeni olarak Yunanca seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen "phileo" ve bilgi, bilgelik anlamına gelen "sophia" sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin. "phileo"=sevgi "sophia"=bilgi veya bilmek kelimelerinden türemiştir. Philosophia=bilgelik arayışı,bilgiyi sevmek,araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına gelmektedir. "Filozof" da bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.
benim için eğlenceli geçmesini beklediğim, bu sene almaya başladığımız derstir.

"orgazm ne kadar seksse, felsefe o kadar gerçekliktir." -karl marx-
günümüz gençlik düsturunda,bununla ilgilenen kişilere ergen,entel-dantel,kendini beğenmiş gözüyle bakılmakta. oysaki;
devlet millet bi kenara at,kendi karakteristik gelişimin için felsefe yapmalısın çocuğum,bunu da ancak yaptıkların,yapacakların,çevrendekilerin ve okuduğun insanların yaptıkları hakkında düşünüp,yorumlayaraktan kendine empoze ederek başarırsın. burda da felsefe lazımdır.
1- Felsefe, aklın sınırlarına işaret eder ve onları sözle çözmeye çalışır.

2- Toplumun içinde felsefe yapmak, çözümü olmayan problemler üzerinde hararetle sohbet etmek demektir.

3- insanları zihniyetler birleştirir, düşünceler ayırır.

4- Eleştirici bir idealist felsefeye şükran duyuyorum; dikkatimi kendi üstüme yöneltmemi sağladı, bu çok büyük bir kazançtır, ama bu felsefe nesneye hiç ulaşamıyor.

Nesneyi genel insan aklının yaptığı gibi kabullenmeliyiz ki ona karşı değişmeyen bir ilişki içinde hayatın tadını çıkarabilelim.

5- Ciddi bir şekilde kendi derinliklerine inen bir kimse kendinin hep yarım olduğunu görecektir; daha sonra kendini bütüne tamamlamak için ister bir kıza, ister dünyaya el atsın farketmez.

6- Diyalektik, insana nesnelerin farkını tanımayı öğrensin diye verilmiş olan karşı çıkma ruhunun öğretimidir.

Goethe - Seçmeler ( Felsefe Üzerine )
sonu okey masasında yancı olmak olan düşünce etkinliği olabildiği gibi okey masasına yancı olan bireyin masaya oturduğu anda yapmaya başladığı düşünce etkiliği de olabilir.
efendim varlıkların arasıdaki ilişkiyi sorgulamak, elde edilen bilgileri sistematikleştirmek, bilmek isteyen varlıkla bilinen arasındaki ilişkiyi ıstakasında okey olan oyuncunun gözlerindeki ışıkla fark eder yancı.
okey masasında yancı olan bireyin "burda ne işim var amk" türünden hayatı sorgulamaya başladığı anda felsefenin verimli topraklarına adım atmış olur. yancı "kırmızı beşi neden aldın" , "neden bitmiyorsun hacı" türünden sorgulayıcı yaklaşımlarla hayatı elindeki çay gibi yudum yudum sorgular. masadaki dörtlü gazoz içerken elindeki çayla yetinen yancı bütün zorluklara rağmen masadadır ve hatayı sorgulamaya devam eder.