oğuz atay'ın iletişim yayınları tarafından yayınlanmış son eseri.

(bkz: server gözbudak)
oğuz atay'ın tamamlayamadığı kitabın basılış öyküsü ilginçtir. evine balkonundan giren bir hayranının tek müsfetteyi çalmasıyla uzun süre sırra kadem basan eser yıllar sonra
ortaya çıkmış ve okuruyla buluşmuştur.
"basımı iki aşamada gerçekleşir. oğuz atay'ın geride bıraktıkları arasında yalnızca 40 sayfası bulunan metin, yazarın tüm yapıtlarını basmakta olan iletişim yayınları tarafından günlük notlarının arkasına eklemlenerek 'günlük ve eylembilim' başlığıyla 1987 yılında yayımlanır. bundan onbir yıl sonra, oğuz atay'ın kızı özge atay canbek'e posta ile gelen ve üstünde gönderenin adının bulunmadığı bir paketin içinden romanın geri kalan 74 sayfasının çıkması üzerine, yayınevi 1998 yılında eylembilim'i ayrı bir kitap olarak basar."

(bkz: yıldız ecevit)
ogrenciligi esnasında mitinglere, eylemlere vs.. katılmış ve dahi içlerine karışmış bir profesor tekrar depreşen muhalif yanının etkisiyle yıllar sonra tekrardan filmi başa sarar ve sahne başlar...

oğuz atayın deyimiyle bir bönsöz yazmaya hiç mi hiç lüzum yok efenim, okuyun ve kendiniz test edin! velhasıl memnun kalmayan, bir sahafa kitabı takas karşılığında vererek istediği başka bir kitabı alabilir, o da olmadı satar, karşılığında da koskoca bir paket uzun marlboro alır!!
önsözünü yine cevat çapan'ın yazdığı roman. neyse ki bu kez kitabın tamamını anlatmamış, birazını anlatmış...

birkaç cümle, başından sonundan;

"herkes hakkında kötü şeyler düşünüyordum; fakat o zamanlar her şeyin farkında değildim."

"aklıma gelen münasebetsiz şeyleri durdurmaya gücüm yetmiyordu."

"tek yol devrimdi, hayır islamdı, ayır milliyetçilikti."

"evde osmanlı, okulda avrupalı. sonra benim gibi samimiyetsiz insanlar yetişiyor."
oğuz atay'ın bir çok romanın sonunda hüzünlenmiştim romandaki karakterler adına. yarıda kalan bu romanın sonunda ise artık oğuz atay okuyamayacağım için kendi adıma üzüldüm.
"insan genel bir isimdir, çeşitli şartlar altında, çeşitli bireyleri ifade etmek için kullanılabilir. Ona "insan" yerine mesela "X" de diyebiliriz." demişsin ya artık biz insanın ne olduğunu bile düşünmüyoruz galiba. Ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim. Ben de bazen unutuyorum söylediklerini. O yüzden her yaşıma bir kitabını saklıyorum. Eylembilim romanınla yine hatırlattın unuttuklarımızı.
çok sevdiğiniz biri ile son kez görüşeceğinizi düşünün... Bu görüşmeden sonra, bir daha ona ulaşamayacaksınız. Ayrılık vakti gelmiş olan bir sevgilidir belki, belki de araya mesafelerin gireceği bir dost. Bu son konuşmaya özenle hazırlanırsınız, neler konuşacağınızı planlarsınız, görüşürsünüz ve elveda... o buruk his tüm benliğinizi sarmıştır. inanamazsınız önce; "Ne yani, artık onu göremeyecek miyim?" dersiniz. Zaman geçecektir ve onsuzluğa alışacaksınız elbette. Hatıraları ile zihninizde belirir bazen, özlem hissi ile birlikte. Ama ulaşamazsınız ona; çünkü onun ayrı bir yaşamı vardır artık (sizi içine alamayacağı).

Eylembilim'i okumaya başlamak, okumak ve onu bitirmek bana bu hissi vermişti. Canım Oğuz Atay'ın başka kitabı olmadığını ve olamayacağını kabullenmekte güçlük çekilir önce. Bu fikir kabullenilince, sevilen şarkıyı tekrar tekrar dinlemek gibi, zaman zaman tekrar tekrar okursunuz tüm kitaplarını. Bir Turgut Özben, bir Hikmet Benol ile tekrar karşılaşmak adına...

Yeni kitaplarına "merhaba" demeye elveda canım Oğuz Atay...

Beğendiğim bölümlerden birkaç cümle de paylaşmak isterim:

-"ilk gençliğimde kendimi çekici bir erkek sanırdım, ama bu sanımı benimle paylaşacak bir kadın çıkmadığı için, bir süre ortalıkta mahzun ve kalbi kırılmış olarak dolaşmayı denedim. Sonradan karım olan genç kızın, hangi özelliğimi (çekicilik, kalp kırıklığı ve hüzün) beğendiğini hiçbir zaman kesinlikle bilemedim."

-"Yaşayışını tasarruf üzerine kurmuştur: Kelimelerini bile israftan çekinir."

-"Herkes hakkında kötü şeyler düşünüyordum, fakat o zamanlar her şeyin farkında değildim."

-"... O zaman nedense aklıma gelmemişti, bu aklıma zamanında gelmeyen şeyler yüzünden çok kaybım oldu."

-"... demek mesele bu kadar kolaydı. Boşuna geçirdiğim yıllara acıdım birden."

Ve daha nice nice güzel bölümler... Kitabın son bölümünde bir dostu tarafından Oğuz Atay ve vefatına değinilmiş birkaç sayfa. Tam da son kitabın sonuna uygun bir biçimde...
oğuz atay'ın son eseri. okurken hüzünlenmemek elde değil. yarım kalmışlık yakışmadı atay'a. ama yarım da olsa anlatmak istediklerini tüm çarpıcılığıyla verdi okuyucusuna . bir daha oğuz atay ile karşılaşmamak kötü hissettirse de eminim oğuz atay'ın tüm eserleri defalarca okunacaktır ve her okuyuşta kelimelerin derinliklerine inen okuyucu bir kez daha hayran kalacaktır..
Oğuz Atay'a biraz daha yaklaşmak iÇin doğru kitaptır.