bugün

bi olayın insanı çok derinden üzmesi,etkilemesi.
evlat ın acı çekme hadisesidir..
(bkz: yaşamayan bilemez)
çocuğun ölmesi halinde yaşanıyorsa, insanı dünyadan koparan ve allah kimseye göstermesin denen acıdır.
yaşanılabilecek en büyük acıdır.çünkü bir babanın veya annenin evladına karşı duyduğu sevgi dünya üzerindeki tek karşılıksız sevgidir.hiçbir karşılık yoktur.aksine fedakarlık vardır, kendi hayatından alır evladına verir.*
uzman psikologlar * tarafından 'bir ebeveynin yaşayabileceği en büyük travma' olarak tanımlanan fecaat...
yaşanıldığı taktirde geri kalan hayatınızda size artık hiçbirşeyin koymamasını sağlayacak acıdır.
sanırım daha iyi anlatılamazdı..

--spoiler--
http://www.aksam.com.tr/a.../yazarlar/yazarlar10.html
--spoiler--
sıralı ölüm temennisinin ortaya çıkış sebebi belki de.
kimsenin anlayamayacağı bir acı.
adet, gelenek, görenek vesaire nedeni ile çocuğun ayakları ebeveynlere yıkatılır imiş. meftanın yıkanışında.
anne babaya nasıl bir eziyettir, nasıl bir kıyımdır...
bir babanın günler sonra sözü...
-ayakları hala ellerimde... hala minicik...
allah düşmanıma yaşatmasın çok zordur ebeveyne ve kardeşlere.
evladı olmayanların anlayamayacağı acı.
çocuğunu kaybetmeyen kimsenin anlayamacağı acıdır.

babam bebekken, kendisi de altı yaşındayken yaşamını yitiren* amcamın acısı, üzerinden elli yıl geçmesine karşın babaannemin yüreğinde hala çok tazedir. babaannem bu olayla ilgili konuştuğu zaman, sanki oğlunu dün toprağa vermiş izlemine kapılırım.
entry'sini girerken bile zorlanılacak kadar büyük bir acıdır. allah kimseye göstermesin.
ebeveynlerin hayatta yaşadıkları en muazzam acı!
yürekte yaşanan bu ateş küllenmesi gerekirken yıllar geçtikçe alevlenir. çünkü kaybedilen evlat kaybedildiği yaşta değildir. adem oğlunun yaşadığı en muazzam acıdır. kelimelere, cümlelere dökülmesi imkansızdır.

rabb düşmanıma o acıyı yaşatmasın.

amin.
bu acıyı yaşayanların halini gördükten sonra düşünmesi dahi bünyeye korku salan bir acıdır. allah kimseye evladının acısını göstermisin.
Düşünmesi bile evlat acısı gibi koydu gibi dallama sözler edenlere gıcıklığı artırıyor.
Evlat acısı gibi koydu ne demek lan?
dünyada bundan daha kötü bir şeyin olduğuna inanılmayan acı.
bursa'dan balıkesir'e doğru giderken yaklaşık 30 km. sonra bir tabela karşılar insanı gölyazı (apolyont) ve altında ağlayan çınar diye. koyu kahve bir zeminin içine alınmış bu tabelaya uyup, direksiyonu sağa kıvırınca tarlaların (mütemadiyen incir ve zeytin) içinden kıvrıla kıvrıla giden yol; insanı gölün kıyısına götürür. deniz veya göl veya ova insanlara sanki hep medeniyet getirmiş gibi. "göl insanı" ıscacık oracıktan geçen herkes "merhaba, hoş geldiniz" der. selamsız komaz insanı.

gün akşama devriliyorken gölün batıya bakan kısmı bir tasa akıtlımış altın gibi parlar. ordan eski "rum evlerine" kale burçlarına baka baka gelince, bir adam yaklaşır insana ve dünyanın en güzel kızına "merhaba" der. bu ev benim evim der. bu evin hemen duvarında duran muazzam renkteki granitlere bakan gençlere "bunları istanbul'dan gelen ecnebi ve türk talebeleri yaptı" der. emek ortada. belli ki bu ecnebi ve türk talebeleri, insanlığın ortak dilinden en güzel türküyü döktürmüşler bu duvarlara. bir koşu, bir soluk, bir ses gibi atılıp insan elinden tutmak istiyor bu ortaklaşa yaşamın, bu güm çarpan çıkarsız emeğin...

adını veriyor amca, "eskiden buralar çok güzeldi" der. "akp buranın belediyesini kaldırdı merkeze bağladı bu hale geldi" der. yapıyı gösterir "bu rumlardan kalma" (tarihi yapı) akabinde "şu gördüğünüz dut ağacı" tam 110 yaşında. benden önce vardı burda belli ki benden sonra gidecek. benden sonra bu gölün dizleri önünde hep eğilecek. tıpkı kale burçları gibi yüzyıllarca duracak...

sonra dünyanın en acı hikayesine geçer, benim bir oğlum vardı. 40 sönce öldü. 40 sene önce 18 yaşında öldü. sağ gözünde sabit bir nem. bell ki 40 yıldır oraya asılı kalmış. yaşasaydı eğer "60" yaşında olurdu. 40 yıldır yalnızım. 40 yıldır yıldızım sönmüş. 40
yıldır dünyam kayıp. 40 yıldır bir hançer saplamışım göğsümün ta ortasına onu kederle taşırım. 40 yıldır kapım açık 18 yaşında bir çocuk çalacak kapıyı, girecek içeri diye. 40 yıl önce yitirilen bir evladın acısını hala o sabah yaşanmış gibi tazecik taşır içinde.

işte yol oraya düşünce, bu adamla iki kelama tutuşunca insan... o an anlar ki, insan, evlat acısı üstü örtülemeyen dünyanın en kederli acısıdır. sıkar durur boğazını, ejderha olur kırbaçlar ruhunu...
1954 yapımı siyah beyaz türk filmi. yönetmen ve senaryo avni dilligil , oyuncu kadrosu inci izmirli , bülent oran , kenan pars , belkıs dilligil , şevki artun , leyla altın , feridun çölgeçen , muazzez arçay , fikret hakan , salih tozan , avni dilligil bulunmaktadır.
acıların en büyüğüdür, bir yerlerde nefes alıyor. yaşadığını biliyorsun, çekmişsin bir kere kokusunu ciğerlerine. unutabilir misin? yo, yoo..

evlat acısıdır, evladı ölen bir aile gördüğünde bir sigara yakıp iki elinin arasına başını koyup hüngür hüngür ağlatan,
evlat acısıdır, gülen çocuk yüzlerini gördüğünde parktaki tek üzülen adam yapan,
evlat acısıdır, ondan başka bir şeye ağlamamanı sağlayan,
evlat acısıdır, bu kadar hırçınlaştıran.
yüregin kezzap yanigiyla yanmasi gibidir. kol kanat kirandir, caresiz birakandir. giden ucup gitmistir melek gibi kanatlanarak. geriye kalan hayatlar ise deprem yemis enkazdir.
kuzusunun kokusunu cigerlerine cekemeden, güzel dudaklarindan damlayan "baba" lafini duyamadan, su gibi icip yürek serinlemeden,kollarina almaya kiyamadigi kücücük kirilgan bedenini soguk topragin kollarina vermek ne aci.
allah'im su dünya'ya erken yolladigin melegi, erkenden geri cagirirken, o minicik kuzunun issiz mezarinda korkacagini düsünmedin mi? kim ninniler söylecek ona orada, kim basinda bekleyecek, kim isitacak onu? kuzum üsümez mi? kuzum korkmaz mi issizliktan? aglayip cagirmaz mi annesini babasini? ne hisseder sessini duyuramayinca?
o caresizligine caresiz kalmak ne aci.

deniz, deniz'im, kuzum, kizim....
kollarimi sana dolayip ben de gelebilseydim yanina.... * * * * * * *
özellikle ahiret inancı olmayan bir anne için ebediyen sevimli çocuğunu kaybetmenin verdiği acı tarif edilemez. ama müslümanlar için çok acıda olsa ahirette kavuşma tesellisi vardır.
Bir insanın yanacağı en büyük yangındır. Ve ondan sonrası da artık mahşerdir.
sanırım bundan iyi tanım olamaz.
her şehit haberinde aklıma sadece bir kadın gelir. çaprazımızda oturan komşu feride teyze. ilkokula gidiyordum belki oğlunun şehit haberi geldiğinde, hayal meyal hatırlıyorum. sonra duramadı buralarda taşındı. gecen sene yazın balıkesirde karşılaştık dedikleri, duyduklarım doğruymuş. akıl sağlığını kaybetmiş.

evine uğradık. fotoğraflarını gördüm. nasıl güzel bembeyaz genç bir çocuk. tam o gün yine şehit haberi vardı. televizyonda haberi duyunca odada ki tüm eşyaları dağıtmış. oğlumun adı küçücük bir parka verildi dedi. ağzımı açıp tek kelime edemedim.