bugün

yemin ederim gerçek bi gerçek. bıktım artık ne quizi ne sınavı ne sunumu ne ödevi bitiyo artık atılıma veya başkente geçip Hayatımı yaşamayı ciddi ciddi düşünüyorum .
Hepsi tatlı zorluklardır, tamam parasızlık vb sıkıntılar yaşanır fakat eğlencelidir. 4 sene okuyup ders kitaplarının arasında geçirmektense 5-6 sene okuyup o dönemin tadını çıkarın. iş hayatı çok daha zor ve sıkıcıdır.
katıldığım bir gerçektir mesaisi bitmez. başka işlerde çalışıp da öğrencilere yatan adam muamelesi yapıp insanların psikolojini bozan tipler başlarından eksik olmaz.
Öğrenciliğin, meslek olmadığını bile bilmeyen birinin açtığı başlıktır.
Yazıklanmanın faydası yok tabii.

insan önce, meslek nedir diye bir araştırır, soruşturur.
Öğrenci, dilimize talebeden geçmiştir... Talep eden, yani bilgi isteyen kişi anlamındadır.

Not olarak belirteyim, Afganistan'ı, sonra da dünyanın bir çok ülkesini kasıp kavuran Taliban örgütü de, talebeden yola çıkılarak adlandırılmıştır.

Bilgilerinize diyeceğim de, başlığı açanın bunu okuyacak; okusa anlayacak olduğundan da şüpheliyim.
''en dertli toplumsal tabakanın, öğrenci olduğu gerçeği '' adlı başlıkla değiştirilmesi tavsiye olunur.
(bkz: sakin ol liseli)
Güldürür. inşaatta soğukta çalış bakalım. Asker ol gece nöbet tut bakalım hakkariye. Ya bsg.
Keşke meslek olaydı da, öğrencilik mesleğini icra edebileydim..
Hatta mezun olmayaydım da, döküle kalaydım..
Yeterince açıklamada bulundum sanırım...
Öğrenciliğin tadını çıkarın, mızmızlık etmeden...Sonra öyle bir şemsiyeyle tanışacaksınız ki.....Akıllara zarar!!
Benden söylemesi!!!
Yillardir dusunmusumdur. Sabah okul aksam ders sonra sinavlar falan, ayrica maaş da yok. Cok sacma.
öğrenciliğin meslek olmaması bir yana,hayatında hiç işte çalışmamış andavalların uydurduğu saçmalıktır..dünyanın en güzel şeyidir an öğrencilik,hele de üniversite öğrenciliği..tek tük insafsız bölümler dışında herkesin hayatının en güzel yıllarıdır o yıllar..ama işte hayatla tanışmamış kamiller olarak bik bik ötmek kolay geliyo size..
Aksine, ogrencilik ozlenendir, hep ozlenecektir ogrencilik.

Çalışınca anlaşılır. iş hayatındaki cakallari ve cakalliklari gördükçe, bunun bir parcasi olmayi reddettikce keske ogrencilik yillarima geri donebilsem bile ic gecirilebilir. Napip edip yuksek lisansa kapak atmanin yollari düşünülür.
Demem o ki ogrencilik candir, mümkünse mezuniyetinizden sonra kendi isinizi yapin öğrenci arkadaslar, emir altinda calismak cok zor.
SBS/teog'a domal
YGS/lys'ye domal
Bizlere finallere domal
Domal anam domal kpssye domal tip okuduysan tusa domal

Zor iş lan.
bunların yanında fakirlik, sonra aileye nasıl hesap vereceğini düşünme, özgürlük sanılan şeyin aksine tam bir bağımlılık varsa tadından yenmez. üniversite yıllarında bi bok yapmayıp gezip eğlenmiş tabaka anlam veremeyebilir bu insanı hayattan soyutlama politikasına, sonra üniversite bitince bir meslek edinirler çok zor gelir. emeği yüceltip bir yandan da onun baskısından kurtulmaya can atan bir toplum olduğumuz sürece bir de böyle insanlar var diyerek gösterdiğiniz her türlü toplumsal tabaka toplumun gerçekleri, sizin de internetin başına geçip poponuzun üstünde geçirdiğiniz vakitler süresince bi yandan çayınızı içerken aklınızdan yazık ya diye geçireceğiniz birer gerçek olmaktan öteye gidemeyecek. Geçmişten beri değişen tek şey bu emek sömürüsünün çağdaşlaşma olarak yutturulması. Birilerinin, eğer bu insan zengin doğmamışsa ve kendi çabalarını kullanmak zorundaysa düşünmeye çalışan kafasının saf dışı bırakılıp bir etiketle onu yüceltme ve sonra olanca gücüyle emeğini sömürme, çünkü böyle yapınca insan sömürülmekten zevk alır ve sürekli yeni bir etiket kazanmaya çalışır, belki biraz daha az şanslı olanın da doğduğundan beri sömürülen emekleri vardır. Gerisi anlamsız yüceltmeler ve bir kağıt parçasıyla toplumların aklıyla oynamaktır. Bu sınıflar tam olarak hayatı sorgulayabilecek insanları, toplumun üst tabakalarına yerleştirip , bir miktar daha fazla para vererek gözlerini boyamak, işçileri de daha fazla sömürebilmek içindir. Parası olanın ve hayatta her zaman sevilip sayılanın her zamanki gibi hiçkimse umrunda olmaz.

Emeği sömürülen yalnızca gösterdiğiniz örneklerdeki insanlar değil, çok zengin doğmamışsanız aynı zamanda sizler gibi asalakça yaşayan insanlar da.

"Bu insanlar, ya öteki sefaletlerle birlikte ya da onlarsız, işe, emeğe tahammül edebildikleri ölçüde ilginç olmasını bilirler ancak. Başkaldırı, onların içinde daha ağır basmasa, emek nasıl yüceltebilirdi onları? O anda görebilirsiniz onları, onlar ise zaten göremezler sizi. Ben tüm gücümle, bana değer biçilmek istenen bu köleliği yadsıyorum, nefret ediyorum ondan. Buna mahkum olduğu için insana acıyorum, genelde ondan yakasını sıyıramadığı için de acıyorum ona, ne var ki beni onun safına çeken, çabasının şiddeti, acımasızlığı değil, beni onun yanına çeken, güçlü başkaldırısından başkası değil ve olamaz da. Bilirim ki Tanrının her günü, birkaç saniye arayla, aynı hareketi tekrarlamaya zorlayan bir fabrika fırınında ya da şu acımasız makinaların önünde veya başka her yerde, en az kabullenilebilir, sineye çekilebilir emirler karşısında ya da hücrede veya bir idam mangası karşısında bile özgür hissedebilir kendisini insan, ama çekilen işkence değildir bu özgürlüğü yaratan. Bir diyeceğim yok buna. Özgürlük sürekli bir zincirlerden arınmadır; doğru da, bu arınmanın sürekli olabilmesi, devamlı mümkün olabilmesi için zincirlerin bizi altında ezmemesi gerekmez mi, sizin sözünü ettiğiniz insanların çoğunu ezdikleri gibi... Ama özgürlük insan açısından daha fazlasıdır belki de, daha uzun ya da daha kısa adımların, en çok, bu zincirlerin koparışı için insana vaad edilen en görkemli adımların zinciridir de... Bu adımları atmaya güçlerinin yeteceğini varsayabiliyor musunuz? Bir defa zamanları var mı buna? Yürekleri var mı? Mert insanlar diyordunuz demin, evet kendini savaşta öldürtenler gibi mert, yürekli değil mi? Hadi adını koyalım, kahramanlar. Birçok bedbaht, birkaç tane de zavallı budala... itiraf edeyim ki, bu adımlar her şey benim için. Adımlar nereye doğru gidiyor, işte gerçek sorun burada. Ama er veya geç kendilerine bir yol çizmesini bilecekler... Bu yolun üzerinde, yolu izleyememiş olanları, zincirlerinden arındırmaya yardım etmenin yollarının da görünmeyeceğini kim bilir? işte ancak o zaman biraz duraklamak gerekecek belki, ama geri dönülmeksizin tabii."
Asıl zorluğu görmemiş öğrenci serzenişidir.
mühendislik fakültesi mezunu olarak diyeceğim odur ki; iş hayati daha da zordur.
klasik öğrenci söylemidir efendim, siz bir mezun olunda o zaman görüşürüz denmelidir bunu dile getirenlere. öğrencilik dünyanın en güzel işi , kıymetini bilmiyorsunuz.
daha taşeron kavramını, sabah 8 akşam 5 memuriyetini, pazartesi sendromunu, yanlış yapıldığı zaman sana surat ekşiten bir idari amir ya da şantiye şefi kavramından bir haber yazar beyanı.

hafta sonu kavramı olmadan çekilen şantiyeler de cabası.

neyse, mesleğinizi yapmaya başladığınızda anlarsınız.
Aslında gerçek değildir. Çünkü öğrencilik bir meslek değildir.
Bakınız tdk mesleği nasıl tanımlamış.
1. isim Belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş