bugün

2 şubat 1959 gecesi ural dağlarında vukubulan ve 9 dağcının ölümü ile sonuçlanan esrarengiz olay. olayın geçtiği yer, kholat syakhl dağının doğusundaki dyatlov geçitidir. "kholat syakhl", mansi dilinde ölüm dağı anlamına gelir. dyatlov adı ise grubun lideri igor dyatlov'a atfen sonradan verilmiştir.

kayakçıların kamp kurdukları yerdeki çadırları içeriden yırtılarak parçalanmış olarak bulunmuş, kurbanların bazılarının karda yalınayak, hatta don gömlek koşarak bir şeyden kaçtıkları, ikisinin kafatasının, ikisinin de kaburgalarının kırıldığı, birinin de dilinin yerinde olmadığı saptanmış, ancak bütün bunlara rağmen hiçbir cesette fiziksel mücadele izine rastlanmamıştır. ayrıca ölenlerin giysilerinde anormal düzeyde radyasyon izleri bulunmuştur. ölenlerin bazı yakınlarının iddialarına göre cesetlerin ciltlerinde turuncumsu, saçlarında ise grimsi bir renk hakimdi. resmi sovyet kayıtları olayı "bilinmeyen bir gücün" etkisine bağlamıştır.

yapılan spekülasyonların en yaygını olayın olduğu gece ve bunu takibeden günlerde bölgede çok sayıda kişi tarafından gözlemlenen turuncu ışık saçan gök cisimleri ile ilgilidir. bir başka iddia da bölgede sovyet ordusunun gizli askeri deneyler yaptığı yönündedir.

bununla ilgili birde film var.. dyatlov geçidi
son derece boktan bir film. izlenmesi bile hapis cezası sebebidir..
rusyanın nükleer denemesinden dolayı kaybolmuş ve ölmüş gençlerin yaşadığı olayın adı.
20. yüzyılın -bana göre- en garip olayı. sayısından şüpheliyim ama açıklamak için 64 farklı iddia ortaya atıldığı söyleniyor. yine 1959'dan beri geçen 56 senede hâlâ kesin konuşabilen yok.

ha şimdi bazılarınızın çıkıp "ne var kardeşim bunda açıklanamayacak? durduk yere aksiyon yaratmayın" diye çemkireceğini biliyorum. zira şöyle açıklamalar yapılmış: çadırın kurulduğu dağda çığ düşmüş veya kar tabakalarında küçük çaplı göçükler meydana gelmiştir, dağcılar yıkılan çadırdan kurtulmak için çadırı içerden kesip dışarı çıkmıştır, korktukları için bayır aşağı koşmuşlardır, gece karanlığında oraya buraya çarpmışlardır, hatta belki bir çukura düşmüşlerdir, bu yüzden bazıları yaralanmışlardır, geri kalanlarda dışardaki -30 derece civarındaki soğuğa dayanamayıp hipotermiden ölmüşlerdir.

böyle söyleyince çok mantıklı gibi değil mi ? occam'ın usturası'na da uygun, basit ve geçerli bir açıklama gibi. ama öyle değil işte.

birincisi, kendinizi o dağcıların yerine koyun. hepsi gayet tecrübeli ve dağcılık konusunda bilgi sahibi insanlar. daha önce de bu tarz turlar yapmışlar ve arazinin şartlarını biliyorlar. bu adamlar neden çadırları kar yüzünden yıkıldığında nerdeyse bir buçuk kilometre gece soğuğunda koşsunlar? tamam, belki ilk anda o karanlıkta hareket eden karın gürültüsü korkutucu olabilir. hatta panik içinde ne yaptıklarını bile bilmeden "fight or flight" tepkisi bile vermiş olabilirler. ama eşşek kadar adamların, tecrübeli dağcıların çadırları yıkıldı diye gerizekalı gibi ormana koşacağına şahsen pek inanmıyorum. çadırın çöktü, "tövbestağfrullah noluyo mk" dedin ve panikle bıçağına uzanıp kestin çadırı. dışarda oksijeni tekrar ciğerlerine çekersen aklına gelemyecek mi "yav bu çadır niye çökmüş" diye ?
kaldı ki, olay sonrası bölgeye giden uzmanların çoğu, çadırın çığ ya da heyelan olasılığının olmadığı bir bölgeye kurulmuş olduğu konusunda görüş bildirmişler.

ikincisi, kazazedelerin cesetlerindeki yaralar pek "ormanda koşarken bi yerlere çarpmışlardır, çukura mukura düşmüşlerdir caağnım" diye açıklanabilecek türden değil. bir dağcının kafatasında onun ölmesine sebep olmuş bir çökme kırığı var. bir dağcının gözleri yok. bir diğer dağcının dili, dil kökünden itibaren yok! hadi gözleri olmayan cesedi "vahşi hayvanlar yemiştir" fikriyle anlayabiliriz belki. ama hangi obsesif vahşi hayvan bir insanın dilini dil kökünden koparmaya uğraşır? ya da zavallı kazazedenin gözünü yiyen kurtlar diğerinin kafatasını nasıl kırdı?

ufo hikayelerini, yeti safsatalarını kaâle almıyorum. mansi efsaneleri de işin popülerliğini artırmaktan başka bir işe yaramıyor. her şey bir yana, neden 1980'ler bu olay tekrar popüler olduğunda araştırma yapmaya çalışan herkese niçin devlet görevlileri bu davadan uzak durmalarını tavsiye etmiş? olayın 20. yılında anma etkinliği kapsamında bölgeye tur amaçlı giden bir ekibin üyesine niçin bir mansi yerlisi "sizin çocukları biz öldürdük" demiş? eğer cinayet söz konusuysa, olay mahallinde neden sadece dağcılara ait ayak izleri var?

maalesef hâlâ çok bilinmeyen var. ahkam kesmekle olmuyor. bütün o filmler, belgeseller, masallar, korku hikayeleri de bu yüzden. sonunda kazaya kurban gidecek dyatlov ekibinden son anda sakatlığı yüzünden ayrılmak zorunda kalan, merhum yuri rudin'in birkaç yıl önce hâlâ hayattayken bir röportajda söylediği buruk cümle de bu yüzden: "tanrıya tek bir soru sorma hakkım olsaydı, o gece arkadaşlarıma ne olduğunu sorardım."

umarım artık huzur bulmuştur.
ural dağlarında geçtiği söylenen olay. ne kadar gerçek bilinmez ama beraberinde sırlarla beraber üstü kapatılmıştır. sanırım bir de filmi çekildi.
(bkz: dyatlov geçidi)
bu dyatlov un acaba çernobilin zorla patlatılmasını sağlayan mühendis anatoli dyatlov ile alakası olabilir mi?

hadi bakalım buyur burdan yak, şimdi işin gücün yoksa beyin fırtınası...
Ruhi çenet'in video serilerinin birinde yer alan ve tüyler ürperten olaydır.
çözüm bekleyen vakadır. olay ne kadar doğru bilemiyorum, ama ilgimi çekiyor orası ayrı.
Tarih: 2 Şubat 1959

Olay : Dyatlov Geçidi Vakası

Yer : Kholat Syakhi Dağı

Ölen Kişiler: ​

Igor Alekseieviç Dyatlov, grup lideri olan Dyatlov (Doğum Tarihi: 13 Ocak 1936)

Zinaida Alekseevna Koimogorova (Doğum Tarihi: 12 Ocak 1937)

Lyudmila Alexandrovna Dubinina (Doğum Tarihi: 12 Mayıs 1938)

Alexander Sergeieviç Kolevatov (Doğum Tarihi: 16 Kasım 1934)

Rüstem Viladimiroviç Slobodin (Doğum Tarihi: 11 Ocak 1936)

Yuri Alexeieviç Krivonişenko (Doğum Tarihi: 7 Şubat 1935)

Yuri Nikolaieviç Doroşenko (Doğum Tarihi: 29 Ocak 1938)

Nicolai Viladimiroviç Thibeaux-Brinolles (Doğum Tarihi: 5 Temmuz 1935)

Semyon Alexandroviç Zolotarev (Doğum Tarihi: (2 Şubat 1921)

Dyatlov Geçidi Vakası, Rus dağcıların Ural dağları eteklerindeki sır dolu ölümü olayıdır. 2 Şubat 1959 yılında, Rus dağcı on arkadaş, Ural dağlarının eteklerinde bulunan ve bölgenin yerli kabilesi Mansiler tarafından “Ölüm Dağı” olarak adlandırılan bölgede bir gecede sır dolu bir şekilde ölmüşlerdir. Rus dağcılardan geriye ise, soğuktan kaskatı kesilmiş bedenleri, birinin koparılmış dili ve hiçbir darp izi olmamasına rağmen kırık kaburga kemikleri ve kafatası kırılmış bir dağcı kalmıştır. Olay yerine, ekibin lideri olan Alekseievich Dyatlov’un anısına “Dyatlov Geçidi” adı verilmiştir.

arama kurtarma ekiplerinin ilk ulaştıkları cesetler olan Yuri Krivonişenko, Yuri Doroşenko, Igor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin’e yapılan ilk incelemenin ardından ölüm nedenleri olarak Hipotermi teşhisi konulmuştur. Dağcılar soğuktan etkilenmiş ve gecenin karanlığında tek tek ölmeye başlamışlardır. Hatta Slobodin’in kafatasında bir kırık tespit edilmiş; fakat incelemelerde kırığın genel durumunun ölüm sebebi olmayacağı kanısına varılmıştır. Fakat şu da belirtilmiştir ki; Slobodin, o gece sebebi bilinmeyen darbeyi aldıktan sonra bayılarak soğuktan donmuştur. Olayın en ilginç yönü ise Brinollel’in kafatasındaki, Dubinina ve Zolotarev’in kaburgalarındaki kırıklardır. Daha da fazlası Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı yoktur. ilginçtir ki kaburgalarında kırıklar tespit edilen iki cesette de dışardan bir darbe izine rastlanmamıştır. Çok ilginçtir ki sonradan yapılan incelemede, elbiselerin üzerinde radyasyon kalıntılarına rastlanmıştır.

Rus dağcılar acaba bir nükleer denemenin ortasında mı kalmışlardır? Çünkü nükleer patlamanın ardından oluşan sonik dalgada bu kırıkların oluşması normaldir. Fakat sadece iki cesette bulunan bu kırıklar olayı aydınlatmaya yetmemiştir. Bir başka ilginç iddia ise, kar adam olarak adlandırılan Yeti’lerdir. Fakat araştırma ekibi aylar süren çalışmaların ardından olay yerinde dağcılardan başka hiçbir insan türü canlının ayak izlerine rastlamamışlardır.

Böylece bu hipotez de çürütülmüştür. Uzaylıların varlığı ve radyasyon varyansları kafaları kurcalamıştır fakat o yetenekli ve profesyonel dağcıların gecenin karanlığında çadırdan kaçmalarının daha mantıklı bir sebebi aranmıştır. ister istemez çoğu kişinin aklına paranormal bir durum gelmiştir. Mansilerin o dağa “Ölüm Dağı” demelerinin bir sebebi olmalıdır. Dağcıların öldüğü gece gökyüzündeki tuhaf görüntüler ve dağdan gelen çığlıklar şüpheleri daha da arttırmıştır.

Olay yerinde bulunan metal parçası
Olay yeri adeta bir karantina alanı gibi kapatılmıştır. Olay yerinde bir de garip bir metal parçası bulunmuştur. Ayrıca gökyüzünde görünen turuncu kürelerin sebebinin daha sonra Ruslar tarafından yapılan R-7 Semyorka roket denemesine ait olduğu belirtilmiştir. Peki, ama Rus dağcıların bu sır ölümü nasıl aydınlatılabilmiştir? Telefonun, GPRS ve diğer elektronik aletlerin etkisiz kaldığı bu dağda bulunan fotoğraf makineleri ve kameraların Ruslar tarafından rehin alınması ortada bir gariplik olduğunu açıkça belli etmiştir. Dağcılar o bölgede görmemeleri gereken bir uygulama veya deneye tanık olmuş olabilirler miydi? Rus Hükümeti bunu kesinlikle yalanlamış fakat olay gecesinin resimleri ve videoları paylaşılmamıştır.

Cesetler üzerinde yapılan incelemeler ve ölüm nedenleri araştırılmaya devam edilmiştir. Bir grup insanın -30 derecelerde dağın başında savunmasız bir şekilde donmaları elbette ki çok ilginç bir durum yaratmamıştır. Ama profesyonel dağcıların dışarıda donmalarının normal olması, dağcıların sedir ağacının yaş dallarını yakmaya çalışmalarını düşündüren bir diğer soru olmuştur. Bu teori kanıtlanmış ve ilk bulunan cesetlerden olan Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun geçirdikleri şokun etkisiyle görme yetilerini yitirdikleri yalanlanmamıştır.

Rüstem Slobodin’in donma anındaki şekli
Olayın şaşırtıcı başka bir detayı ise, Rüstem Slobodin’in donma anındaki şekli olmuştur. Slobodin’in yanağı ve dudağı şişmiş ve darp edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca Slobodin’in midesini tutarak sırtını dönmesi de darbe almaya devam ettiğini ve boğuşma izleri olduğunun düşüncesini ortaya koymuştur. Akıllara gelen ilk soru şu olmuştur, “Rüstem Slobodin’in, o gece arkadaşı öldükten sonra kiminle boğuşmuş olabilir?” Yapılan incelemelerde ise çevrede hiçbir ayak izine rastlanmamıştır.

Olay yerinde dört kamera bulunmuş ve olay yerinden kaçan dokuz dağcıdan sadece Semyan Zolotarev kamerasını yanına almıştır. Ne gariptir ki bu kamera kayıtları kimseyle paylaşılmamıştır. Ayrıca, grubun genel bir günlüğü olduğu gibi, Yuri Doroşenko da özel bir günlüğü tutmuştur. Fakat incelemelerde bunlara da ulaşılamamıştır. Olayla ilgili en önemli bilgi kaynağı ekipten ayrılan Yuri Yudin’dir. Yuri Yudin, arkadaşlarının ne kadar cesur olduklarını ve donarak ölecek kadar sıradan dağcılar olmadıklarını üstüne basa basa ifade etmiştir.
renny harlin imzali bir filmi de çekilmiştir ki, tırtlardan öte tırtlıktadır. Ama ne olabileceği ile ilgili enteresan bir yaklaşım vardır filmde.

ilk duyduğumda direkt aklıma uyuşturucu gelmişti. ama adli tıp raporlarında vücutlarında uyuşturucu veya alkol olmadığı tespit edilmişti sanırım.
Ayı saldırısından başka bişey değildir. Donarak ölmüşlerdir.
Büt arefesi sardığım vaka. Uzun saatler boyunca üzerinde durmamdan mütevellit bir gerilme durumu oluştu elbette. Üzerine fazla gitmeyin okuyun geçin zira tersi durumda gereksiz bir negatiflik çepeçevre sarıyor insanı.
T: Ural dağlarında kamp yapmak isteyen sekizi öğrenci dokuz kişinin esrarengiz ölümüyle sonuçlanan ve üzerinde türlü türlü teoriler üretilen hala aydınlatılamamış olay.
fotoğraflara çok baktığınız ve olayı çok irdelediğiniz takdirde huzursuzluk veriyor.
kgb nin delilleri kaldırması yüzünden altında onların bir deneyi olduğunu düşünmekteyim.
uzaylılar ve yeti diyenlere ise salak demekteyim her bulunamayan olayda suçu bilinmeyen şeylerin üstüne atıyorlar.
öyle bir silah ki.
27 Ocak 1959 günü 9 rus kayakçı Ural dağlarına hem tırmanma hem de kayak yapmak amacıyla yola çıkarlar. Aslında 10 kişiydiler fakat Yuri Yudin son andaki sakatlığından dolayı gezisini iptal etmek zorunda kaldı. Geriye kalan igor Dyatlov önderliğindeki Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev ismindeki 2 kız 7 erkek öğrenci o gün yola çıktılar. Gezileri Vizhai kasabasından başlayıp Otorten Dağı'na kadardı. Kararlaştırılan 12 Şubat tarihinde Vizhai'ye döndüklerinde ise spor kulübüne telgraf çekmeleri gerekiyordu. 12 Şubat günü beklenen telgraf gelmedi ama grubun 10. üyesi Yuri Yudin bu tür gezilerde 2 gün kadar gecikmeler olabileceğini söyledi. Fakat beklenen telgraf yine gelmemişti. Peki öğrencilere ne olmuştu. 20 Şubat tarihinde kayıp dağcılar için bir arama ekibi oluşturuldu aynı gün arama başladı.

-----

1 Şubat günü Ural Polytechnic Institute'den 9 dağcı, akşamüstü 5 civarı kar fırtınasının başlaması ve karanlığın çökmesi sonucu Kholat Shyakl dağının yamaçlarında kamp kurdular. Gezilerinde 5. gündü bu. Son yerleşim yeri oldukça gerilerinde kalmıştı. Ertesi gün igor Dyatlov önderliğindeki grubun Otorten dağına varması planlanmaştı. Herşey plana göre de ilerliyordu. Gece çökünce botlarını ve ceketlerini çıkarıp keten battaniyelerin içinde uykuya daldılar.

-----

2 Şubat tarihinde Anatoli Shumkov liderliğindeki bir başka kayak grubu Chistop dağına tırmanıyorlardı. Zirveye çıktıktan bir süre sonra inişe geçmeye hazırlandıklarında kuzey tarafındaki bulutların gümüş rengi bir parlama ile aydınlandıklarını farketmişlerdi. Otorten vadisinden beyaz bir ışığın zirveye doğru yükseldiğini gördüler.
Grup lideri Anatoli Shumkov "Bu şey sessiz ve yavaş bir şekilde güneyden kuzeye doğru süzülüyordu. Ayrıca parlaktı, bulutları aydınlatıyordu. Gerçekten çok garipti." şeklinde anlatmıştı olayı.

-----

20 Şubat günü sivil ve askeri grupların yanında Mansi yerlilerinin de katıldığı grup aramalara başlamıştı. Aramanın ilk sonuçları 26 Şubat günü geldi. Grup içinde eşyalar, botlar, elfenerlerinin bulunduğu terkedilmiş bir çadır buldular.
"Etrafa dikkatlice baktım. ilk farkettiğim şey yamaçtaki karların daha düşük seviyede olduğuydu, sanki yüksek br ısıya maruz kalmış gibi" -Vladimir Karelin, arama ekibinden.
8 metre uzaklıkta ayakizlerine rastladılar. Ayakizleri yamaçtan aşağı, ormana doğru gidiyordu.
1,5 km uzaklıkta orman kenarındaki bir ağacın dibinde büyükçe bir kamp ateşi kalıntıları buldular. Biraz ileride ise 2 adet ceset buldular.Cesetler Yuri Doroshenko ve Georgyi Krivonischenko'ya aitti. Cesetlerin üzerinde sadece iççamaşırları vardı. Elleri kömürleşmişti. Belli ki yaktıkları ateşte ısınmak istemişlerdi. Peki niye çadırlarında değillerdi de dondurucu soğuğun ortasına iççamaşırlarıyla ısınmak istemişlerdi.

-----

Aynı hafta içinde igor Dyatlov, Zina Kolmogorova and Rustem Slobodin'e ait 3 ceset daha bulundu. Karla örtülü cesetler ilk bulunan cesetler ile çadır arasındaydı. Cesetler çadıra doğru yönelmişti, sanki kampa tekrar geri dönmeye çalışıyorlardı. Grup oldukça profosyoneldi. Çadırdan ayrılsalar bile neden birlikte hareket etmemişlerdi.

-----

Otopsi raporu bu 5 dağcının hipotermiden, yani vucüt ısısının normalin altına düşmesinden dolayı öldüğünü söylüyordu. Rustem Slobodin'in kafatasında ezilme ve vücudunun belli yerlerinde ödem tespit edildi fakat bunlar ölümcül değildi.

-----

Kholat Shyakl Mansi dilinde ölü dağ anlamına gelmektedir. Bir efsaneye göre bu dağda, Sel zamanında açlıktan ölmeye terk edilen, ölene kadar kaynar suda pişirilen 9 avcı vardı. Bu yüzden ismi Kholat Shyakl konulmuştu.
Martın ilk günlerinde birkaç Mansi yerlisi soruşturma için gözaltına alındı. Çadırın dışarıdan yırtıldığına inanılıyordu. Mansili yerlilere çeşitli işkenceler yapıldı fakat Vladimir Korotayev'in çadırın içeriden yırtıldığını keşfetmesinin ardından sorgulamalara son verildi.

-----

Bir gece arama ekibindeki askeri personeller olağanüstü bir durumla karşılaştılar.
" Dyatlov'un çadırının olduğu yere doğru baktığımızda 2 tane dağ zirvesini görebiliyorduk. Tamamen sessizlik içinde bir ateştopu, bir zirveden diğerine doğru uçmaya başladı. Diğer zirveye ulaştığında ise bir patlamaya benzer şekilde bir gürleme duyduk ve bir ışık saçıldı etrafa." -Viktor Klimenko.
Bir başka asker "Platoon komutanına, burada kalamayacağımızı, Moskova'ya bombardımanı durdurmalar gerektiğini söyledik. Bundan birkaç gün sonra daha patlamalar devam etti ve sonra herşey durdu."

-----

Geriye kalan Lyudmila Dubinina, Semyon Zolotaryov, Nikolai Thibeaux-Brignolle ve Alexander Kolevatov'a ait 4 ceset Mayıs ayının başlarında bulundu. Ağacın 75 metre uzağında nehir yatağında 3 metre karın altından cesetler çıkarıldı. Cesetler diğerlerine göre daha iyi durumdaydı. En azından üzerinde giysileri vardı. Fakat 2 cesedin gözler oyulmuştu ve cesetlerin ten renkleri kızıla yakın bir haldeydi.

-----

Otopsi raporunda Nikolai Thibeaux-Brignolle'in kafatasında ölümcül derecede zedelenmelere rastlanır. Zolotaryov ve Dubinina’nın yaralanmalarıda daha iyi değildir. Her ikisininde göğüs kafesleri ezilmiş, gözleri oyulmuş ve Dubinina'nın dili yerinde değildi. Bu dörtlüde sadece Kolevatov'un yaralanması yoktu ve sadece onun hipotermiden öldüğü anlaşıldı. Otopsiyi yapan Vozrozhdyonny'e bu tür yaralanmalara neyin sebep olabileceği sorulduğunda ancak şiddetli bir araba çarpması cevabı alınır.

------

Daha sonraki incelemelerde kıyafetlerde yüksek oranda radyasyona rastlandı.
"Kıyafetleri çıkarıp astığımızda hepsinin farklı renkte olmasına rağmen, kıyafetlerin mor bir huzme yaydığını farkettik." -Henrietta Churkina,
Belki de bu sonuçların içinde tüyleri diken diken eden tek bir sonuç vardı. Bütün vucüt parçaları radyasyon testine maruz tutulmuş ve hepsi temiz çıkmştı.Yalnız biri hariç. Kolevatov'un kalbi.

-----

Davanın kapanması son 4'lünün bulunmasından yaklaşık 20 gün sonra 28 Mayıs tarihinde oldu. Bir nevi ölümlerin üstü örtülmüştü. Otoritelere dağcıların hipotermiden öldüğü söylendi. Dava ise çok tartışılacak bir cümle ile kapatıldı:
- Dağcıların ölümüne üstesinden gelemedikleri bir doğal güç sebep olmuştur.

-----

"Tanrı'ya bir soru sorma şansım olsaydı 'o gece arkadaşlarıma gerçekten ne oldu?' derdim."
-Yuri Yudin, sakatlığı yüzünden gruptan ayrılan 10. dağcı.
gerçekten çok ilginçtir.

2 şubat 1959 gecesi ural dağlarında vukubulan ve 9 dağcının ölümü ile sonuçlanan esrarengiz olay. olayın geçtiği yer, kholat syakhl dağının doğusundaki dyatlov geçitidir. "kholat syakhl", mansi dilinde ölüm dağı anlamına gelir. dyatlov adı ise grubun lideri igor dyatlov'a atfen sonradan verilmiştir.

kayakçıların kamp kurdukları yerdeki çadırları içeriden yırtılarak parçalanmış olarak bulunmuş, kurbanların bazılarının karda yalınayak, hatta don gömlek koşarak bir şeyden kaçtıkları, ikisinin kafatasının, ikisinin de kaburgalarının kırıldığı, birinin de dilinin yerinde olmadığı saptanmış, ancak bütün bunlara rağmen hiçbir cesette fiziksel mücadele izine rastlanmamıştır. ayrıca ölenlerin giysilerinde anormal düzeyde radyasyon izleri bulunmuştur. ölenlerin bazı yakınlarının iddialarına göre cesetlerin ciltlerinde turuncumsu, saçlarında ise grimsi bir renk hakimdi. resmi sovyet kayıtları olayı "bilinmeyen bir gücün" etkisine bağlamıştır.

yapılan spekülasyonların en yaygını olayın olduğu gece ve bunu takibeden günlerde bölgede çok sayıda kişi tarafından gözlemlenen turuncu ışık saçan gök cisimleri ile ilgilidir. bir başka iddia da bölgede sovyet ordusunun gizli askeri deneyler yaptığı yönündedir.
rus istihbarat servisi nükleer çalışmalar yaparken bunu farkeden dağcı grubu toptan katlettiler.
otopside bulunan nükleer ve kafatası zedelenmelerinin bunun yüzünden olma ihtimali çok yüksek.
Esrarengiz gizemlerini gark olduğu bir olay daha. 8 üniversite öğrencisi ve 1 de tesisat uzmanı 30 lu yaşlarında bireyin katılmasıyla Ural dağlarının doğu taraflarına yolculuk yaparlar. Başlarında igor alexelevic dyatlov diye biri bulunuyordu. Zaten geçide adını verende bu kişidir. Neyse bu vadi gibi olan yerde geceyi geçirirler. Daha sonra ne olduğu bilinmeyen bir güç tarafından bazıları feci şekilde derileri yüzülü bir şekilde bulunur. Diğer kafilenin gözü çıkmış şekilde ve aşırı radyasyona maruz kalmış bir şekilde ölü bulunurlar. Olay hala tam olarak açıklanamamaktadır. Ölen bir dağcıdan Kare.

görsel
yıllardır gizemini koruyan garip bir olaydır.

2013 yılında, hikayesi sinemaya uyarlanmıştır.

http://www.imdb.com/title/tt1905040/?ref_=nv_sr_1
Radrasyon iste esrarengiz olan yani nerde?
geçen sene rusya hükümeti tarafından resmi olarak "kimyasal silah denemesi" olarak açıklanmış/kabul edilmiş durumdur. vx gazının bir türevinin doğa ve çevresel faktörler üzerindeki etkisi araştırılacakmış.

dağcıların orada olması ise tamamen yanlış zamanda yanlış yerde olma durumu.
korku filmi gibi hadise. orda olsam kurtarırdım herkesi.
diğer yazarın söylediği gibi kimyasal silah denemesi olduğu kesinleşmiştir. onları çadırdan çıkaran ses ya kimyasal silahın büyük gürültüsüydü ya da silah onları etkilemiş ve düşünme yetilerini kaybettirmişti... bunun üstüne yazılmış bir yazı okumuştum. üstteki sorulara cevap veriyordu, o yüzden yazıyorum.

bu arada konuyla alakası yok ama dağcıların çok tecrübeli olduğuna kesinlikle inanmıyorum. şubat gibi bir ayda, sibirya gibi bir yerde, yerel halkın "ölüm geçidi" dediği hayli yüksek ve ıssız bir dağda yürüyüş yapmak hiç de profesyonel gibi durmuyor.

1- ateş hakkında bir şey okumadığım için es geçiyorum. belki arama ekibi ateş yakmıştır ararken. ateşin kuru değil ıslak dallardan yakılması ise ya kimyasal silah etkisinde mantıklı düşünememe durumu ya da gece olduğu için görüş mesafesinin çok düşük olması ve kuru/yaş ayırt edememeleri.

2- üstlerinde kıyafet olup diğerlerinden ileriye gidenler daha sonra yeniden çadırı bulmaya çalışıyor, yolda diğer arkadaşlarının yaktığı ateşi görüp oraya yürüyorlar ve de ateşin başında çıplak olan arkadaşlarının öldüğünü görüyorlar. çadıra kadar onları taşımaya çalışıyorlar ama kendi güçleri de tükendiği için taşımayı bırakıp yolda onları yan yana koyuyorlar.

3-sovyet hükümeti olayın silah denemesi olduğunu biliyordu. hatta önce yerel halkı sorumlu tuttular ama olay yerinde başka ayak izi olmayınca olayın üstünü kapattılar. kapatmasalar tüm dünya duyacaktı ve tepki çekeceklerdi.

gerçekten yıllar sonra bile bazen orada o yalnızlıkta tek başıma donarak öldüğümü düşünürüm, neler hissetmişlerdir. insanın öleceğini bilerek nasıl böyle çabalar...
O cesetlere bakıp normal bir durumun olduğunu düşünmek zaten saçmalık.
Teknolojinin ilerlemesi ile araştırma yapanların yeni tezlerine karşılık açıklamak durumunda kaldılar.