bugün
- ideal duş alma sıklığı9
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı8
- icardi19059
- erkeğe ne hediye alınır12
- integralin müfredettan kaldırılması13
- anın görüntüsü21
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi21
- evlilik14
- patiswiss9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım24
- artificialintelligence11
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı22
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- sitede birine sövseniz entry 3 gün kalıyor8
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- futbolcu ismiyle nick almak9
- uzağı göremeyen insan18
- bir şarkı sözü der ki10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- icardi1905 silik olsun kampanyası26
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- sözlük kızlarının don renkleri10
- kanınıza rengini verir misiniz14
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- nervio'ya aşık olmak10
entry'ler (2070)
bildiğin ocağın gözüne, alevin üzerine koyup, ara sıra çevirmek sureti ile közleyebilirsiniz.
Alüminyum folyoya sarıp, fırına atan da var sanırım. Öyle oluyor mu bilmiyorum ama.
Alüminyum folyoya sarıp, fırına atan da var sanırım. Öyle oluyor mu bilmiyorum ama.
eğer 5 yıldan kısa süredir kiracı ise, kiracının da geri arayarak "kabul etmiyorum, sözleşmedeki zam oranı olarak ödeyeceğim" diyerek kapatabileceği durum.
5 yılı geçmişse yine kiracı arayıp "kabul etmiyorum, kira tespit davası aç" diyebilir.
10 yıl ve üzeri kiracı ise hiçbir s.k diyemez ya 4 katı ödeyecek ya da çıkacak.
5 yılı geçmişse yine kiracı arayıp "kabul etmiyorum, kira tespit davası aç" diyebilir.
10 yıl ve üzeri kiracı ise hiçbir s.k diyemez ya 4 katı ödeyecek ya da çıkacak.
hepsi adamdır.
çocuk öldürmeyi normal gören hiçbir fikir, hiçbir din, hiçbir düşünce meşru olamaz ve sayılamaz. bence sadece linç değil aynı zamanda soykırıma da uğratılması gerek bu futbolcunun. ektiklerini biçmeleri lazım. minnoş sosyal medya linçleri ile olmaz bu iş.
çocuk öldürmeyi normal gören hiçbir fikir, hiçbir din, hiçbir düşünce meşru olamaz ve sayılamaz. bence sadece linç değil aynı zamanda soykırıma da uğratılması gerek bu futbolcunun. ektiklerini biçmeleri lazım. minnoş sosyal medya linçleri ile olmaz bu iş.
kendisinin ve ailesinin yok edilmesi gereken futbolcudur.
ben deyince kendimi çok vahşi, katil, cani gibi hissettim ama bu adamların normali bu.
ben deyince kendimi çok vahşi, katil, cani gibi hissettim ama bu adamların normali bu.
ibb'nin bir başka beceremediği iş için suçu başkasına iteleme operasyonu.
fazilet durağı, merdivenleri bozan akp'liler, metroda milletin çantasını parçalayan köpek boji'ye tepkileri söndürmek için otobüse b.k koyan adam... tipik ekrem imamoğlu algısı bunlar. toplu ulaşım problemlerini çözemedik de, yönetim becerimiz yok, iyi yöneticiler olsak zaten chp'de durmazdık de, inanın bu algı operasyonlarından daha mantıklı olacak.
işin kötüsü akp de gitti kadrosundaki antipatik adamlar içinde en antipatiklerden birini çıkardı karşısına. yani istanbul halkı, iki kötü arasında seçim yapmak zorunda.
ben istanbul'da yaşasam kuru murat'a verirdim oyumu. yerel seçimde hükümet kimse yerel de o parti olacak ki, belediye başkanınız "ama beni engelliyolar" diyemesin. eşşek gibi çalışsın.
fazilet durağı, merdivenleri bozan akp'liler, metroda milletin çantasını parçalayan köpek boji'ye tepkileri söndürmek için otobüse b.k koyan adam... tipik ekrem imamoğlu algısı bunlar. toplu ulaşım problemlerini çözemedik de, yönetim becerimiz yok, iyi yöneticiler olsak zaten chp'de durmazdık de, inanın bu algı operasyonlarından daha mantıklı olacak.
işin kötüsü akp de gitti kadrosundaki antipatik adamlar içinde en antipatiklerden birini çıkardı karşısına. yani istanbul halkı, iki kötü arasında seçim yapmak zorunda.
ben istanbul'da yaşasam kuru murat'a verirdim oyumu. yerel seçimde hükümet kimse yerel de o parti olacak ki, belediye başkanınız "ama beni engelliyolar" diyemesin. eşşek gibi çalışsın.
hukuki olarak ev sahibinin şartsız şurtsuz kiracısını çıkarabilmesini sağlayan şey.
ama imzalarken sözlü olarak "bu bana zorla imzalatılıyor sözlü olarak beyan ediyorum" dedim. ev sahibi şaka ile karışık güldü. emlakçının dediğine göre "bir s.kime yaramayan bir evrak", ama ibne kira zam dönemi %500 zam çakıp kabul etmezsem muhtemelen devreye sokacak bu kağıdı.
hayırlısı ya.
ama imzalarken sözlü olarak "bu bana zorla imzalatılıyor sözlü olarak beyan ediyorum" dedim. ev sahibi şaka ile karışık güldü. emlakçının dediğine göre "bir s.kime yaramayan bir evrak", ama ibne kira zam dönemi %500 zam çakıp kabul etmezsem muhtemelen devreye sokacak bu kağıdı.
hayırlısı ya.
üniversitede iken sokakta bulduğumuz, yaptığı yavşak yavşak hareketlerle bizi tavlayan ve evimize götürüp beslediğimiz sokak kedimizin adı. sokak kedisi olduğu için, "minnoş", "smoky" gibi özel bir isim vermedik, direkt "kedi" koyduk adını.
baya akıllı bir piçti, dışarı çıkmak istediği zaman kapıyı işaret ediyordu resmen, açıyorduk kapıyı biraz takılıp geri geliyordu.
bir gün gelmedi ama tabi, artık nerelere takıldıysa. bulamayınca da arayıp sormadık, öyle gitti kedi. kesin sokakta yine birilerine yavşaklık yaptı, dayanamayıp alıp evlerine götürdüler onu.
baya akıllı bir piçti, dışarı çıkmak istediği zaman kapıyı işaret ediyordu resmen, açıyorduk kapıyı biraz takılıp geri geliyordu.
bir gün gelmedi ama tabi, artık nerelere takıldıysa. bulamayınca da arayıp sormadık, öyle gitti kedi. kesin sokakta yine birilerine yavşaklık yaptı, dayanamayıp alıp evlerine götürdüler onu.
insanlar almaya devam edeceği durum.
ben uzun süredir tek beyaz ekmek almıyorum, en son aldığımda tekli ekmeğin fiyatı 3,5 TL civarındaydı. haftada bir büyük tam buğday ekmeği alıyorum, köy ekmeğine benzeyen, ekşi mayalı. O da tanesi işbu entry tarihi itibarı ile 30 TL ama bir hafta götürüyor hem de daha sağlıklı. bence aklı olan da beyaz ekmek almamalı. ama işte alışkanlıklar, gelenekler vs. insanlar onsuz olamıyor.
ben uzun süredir tek beyaz ekmek almıyorum, en son aldığımda tekli ekmeğin fiyatı 3,5 TL civarındaydı. haftada bir büyük tam buğday ekmeği alıyorum, köy ekmeğine benzeyen, ekşi mayalı. O da tanesi işbu entry tarihi itibarı ile 30 TL ama bir hafta götürüyor hem de daha sağlıklı. bence aklı olan da beyaz ekmek almamalı. ama işte alışkanlıklar, gelenekler vs. insanlar onsuz olamıyor.
akp'nin adamsızlıktan, çaresizlikten bu kişiyi öne sürmesi olayı.
halk için imamoğlu ve kurumurat versusu çok talihsiz bir versus. bir tarafta 5 yıllık belediyeciliğinde gösterdiği berbat ötesi performansı, takiyeciliği, beceriksizliği ile türk siyasi tarihindeki en kofti kişilik ekrem imamoğlu, bir tarafta bürokratlık dışında bir olayı olmamış, mühendis mantalitesindeki murat kurum... ki, murat kurum kazansa da belediyey aslında o yönetiyor olmayacak da neyse... olan yine istanbul halkına olacak.
ben istanbul'da yaşamıyorum, geçen sene ege'ye taşındım ama istanbul'da yaşıyor olsaydım murat kurum'a oy verirdim. en azından "engelleniyoruz, bütçe verilmiyor, bize köstek oluyolar" diye ağlamaz, bahane edemez. 5 yıl daha istanbullu ekrem imamoğlu'nun "algı belediyeciliği" ni çekemez.
halk için imamoğlu ve kurumurat versusu çok talihsiz bir versus. bir tarafta 5 yıllık belediyeciliğinde gösterdiği berbat ötesi performansı, takiyeciliği, beceriksizliği ile türk siyasi tarihindeki en kofti kişilik ekrem imamoğlu, bir tarafta bürokratlık dışında bir olayı olmamış, mühendis mantalitesindeki murat kurum... ki, murat kurum kazansa da belediyey aslında o yönetiyor olmayacak da neyse... olan yine istanbul halkına olacak.
ben istanbul'da yaşamıyorum, geçen sene ege'ye taşındım ama istanbul'da yaşıyor olsaydım murat kurum'a oy verirdim. en azından "engelleniyoruz, bütçe verilmiyor, bize köstek oluyolar" diye ağlamaz, bahane edemez. 5 yıl daha istanbullu ekrem imamoğlu'nun "algı belediyeciliği" ni çekemez.
tek başına kendi evinde yaşıyor ise iyidir.
kirada ise, çoluk çocuk varsa zor. ay sonunu zor getirir.
kirada ise, çoluk çocuk varsa zor. ay sonunu zor getirir.
müthiş kilo aldıran durum.
"ya tek öğün yiyorum ama ne yesem yarıyor" diyenleriniz varsa, akşam ayı gibi geberene kadar yemek yerine az miktarda, yani misal bir tas çorba bir dilim ekmek ile ilerlemeyi deneyebilirler.
"ya tek öğün yiyorum ama ne yesem yarıyor" diyenleriniz varsa, akşam ayı gibi geberene kadar yemek yerine az miktarda, yani misal bir tas çorba bir dilim ekmek ile ilerlemeyi deneyebilirler.
çin'e ihraç.
hem dış ticaret açığına faydası olur, hem çin'de gıda olarak tüketildiği için kaynak israf edilmemiş olur, hem sokaklarımız daha güvenli hale gelir.
hem dış ticaret açığına faydası olur, hem çin'de gıda olarak tüketildiği için kaynak israf edilmemiş olur, hem sokaklarımız daha güvenli hale gelir.
kasıtlı yapıldığı her halinden belli hareket.
israil'e karşı boykot hali olmasa dahi, türkiye'de ulusal çapta yayın yapan tv kanallarında bu tip bir durum olması, reklama gireceği için yasak olduğu ve tv kanallarının buna özellikle dikkat ettiği düşünülürse, sadece sunucu değil, bir ekibin özel bir çalışma yürüttüğünü gösterir.
örtülü reklam, reklam kurulunca suç olarak kabul ediliyor. cem yılmaz, örtülü reklam yüzünden kaç kere davalık oldu haddi hesabı yok. reklam kurulu, resmi olarak sponsorluk sözleşmesi bulunmayan ve kitlelerin izlediği mecralarda marka gösterimini suç olarak kabul ettiği için, bu yayında ve yapımda emeği geçenler emekliliklerini yaktılar diyebiliriz.
israil'e karşı boykot hali olmasa dahi, türkiye'de ulusal çapta yayın yapan tv kanallarında bu tip bir durum olması, reklama gireceği için yasak olduğu ve tv kanallarının buna özellikle dikkat ettiği düşünülürse, sadece sunucu değil, bir ekibin özel bir çalışma yürüttüğünü gösterir.
örtülü reklam, reklam kurulunca suç olarak kabul ediliyor. cem yılmaz, örtülü reklam yüzünden kaç kere davalık oldu haddi hesabı yok. reklam kurulu, resmi olarak sponsorluk sözleşmesi bulunmayan ve kitlelerin izlediği mecralarda marka gösterimini suç olarak kabul ettiği için, bu yayında ve yapımda emeği geçenler emekliliklerini yaktılar diyebiliriz.
ülkemizde artık gereklilik halini almış durumdur.
köpekler, dünya üzerinde en çok insan öldüren 3. hayvandır (1. sırada sivrisinekler, 2. sırada da zehirli yılanlar var) yani insanlık adına büyük tehlike teşkil etmektedirler. modern ülkelerde, sokakta başıboş köpek diye bir sorun yoktur. sokakta eskaza köpek bulunursa profesyonel ekip tarafından yakalanır, barınağa götürülür, 10 gün sahiplenilmesi için bekletilir, 10 gün içinde sahiplenilmez ise uyutulur.
zalimce geliyor kulağa ama aslında düşününce asıl zalimliğin, bu hayvanların sokakta sersefil bir hayat sürmesini istemek ve bu sefil hayatlarını sürdürmek için uğraşmak olduğu anlaşılabilir. sokaklarda yaşayan başıboş köpekler, insan ve başka canlılar için de tehlike arzettikleri gibi, kendi yaşamları için de aslında bu zor hayatı yaşamaaya zorlanmaları insancıl değil. yiyecek bulma mücadelesi, arabaların altında ezilmeleri, soğuk havalarla mücadele... sokaklar bu hayvanlar için kötüsü.
10 milyon başıboş köpekten bahsediliyor. bu kadar başıboş köpeğe iyi bir yaşam sunabilmek için barınakların inşası ve işletilmesinin ne finansal olarak, ne de fiziki olarak mümkünatı yoktur. kısırılaştırma deseniz 10 milyon köpeğin kısırlaştırılması için ne yeterli finans ne de yeterli veteriner personeli, bırakın ülkemizi, dünya üzerinde süper güç devletlerde bile yoktur. bu nedenle itlaf, en iyi çözüm olarak duruyor.
çin'de köpek eti gıda olarak da değerlendirildiği için ihracatı da düşünülebilir.
köpekler, dünya üzerinde en çok insan öldüren 3. hayvandır (1. sırada sivrisinekler, 2. sırada da zehirli yılanlar var) yani insanlık adına büyük tehlike teşkil etmektedirler. modern ülkelerde, sokakta başıboş köpek diye bir sorun yoktur. sokakta eskaza köpek bulunursa profesyonel ekip tarafından yakalanır, barınağa götürülür, 10 gün sahiplenilmesi için bekletilir, 10 gün içinde sahiplenilmez ise uyutulur.
zalimce geliyor kulağa ama aslında düşününce asıl zalimliğin, bu hayvanların sokakta sersefil bir hayat sürmesini istemek ve bu sefil hayatlarını sürdürmek için uğraşmak olduğu anlaşılabilir. sokaklarda yaşayan başıboş köpekler, insan ve başka canlılar için de tehlike arzettikleri gibi, kendi yaşamları için de aslında bu zor hayatı yaşamaaya zorlanmaları insancıl değil. yiyecek bulma mücadelesi, arabaların altında ezilmeleri, soğuk havalarla mücadele... sokaklar bu hayvanlar için kötüsü.
10 milyon başıboş köpekten bahsediliyor. bu kadar başıboş köpeğe iyi bir yaşam sunabilmek için barınakların inşası ve işletilmesinin ne finansal olarak, ne de fiziki olarak mümkünatı yoktur. kısırılaştırma deseniz 10 milyon köpeğin kısırlaştırılması için ne yeterli finans ne de yeterli veteriner personeli, bırakın ülkemizi, dünya üzerinde süper güç devletlerde bile yoktur. bu nedenle itlaf, en iyi çözüm olarak duruyor.
çin'de köpek eti gıda olarak da değerlendirildiği için ihracatı da düşünülebilir.
10 sene kadar önce pkk'lı bir terörist hakkında açılan başlığa "gebersin oç" gibi bir entry yazdım diye ban yedikten sonra çok da s.klemediğim sözlük oluşumu. "gamoreon" diye nick altı sayfam bile duruyordu en son.
her zaman olandır.
kaba bir şekilde reddedilen olmuş mudur ki? sanmıyorum.
benim en tatlı reddedilmem lisede olmuştu, kendi sınıfımda biz kıza aşık olmuştum. açıldığımda
"ama biz aynı sınıftayız." demişti. "ee? olsun. ne olcak ki?" dediğimde "sınıf arkadaşları bir ailedeki kardeşler gibi ya" demişti. bence gayet kibar, naif, yerinde bir reddetmeydi. "tamam" deyip yoluma bakmaktan başka çare bırakmadı kız bana. helal olsun.
şöyle bir şey de yaşadım ama, yine lisede bizim sınıfın olduğu koridorun en ucunda başka bir sınıfta bir kız vardı, her tenefüz kız sınıfının kapısının önüne çıkıyor arkadaşları ile muhabbete. ben de bizim sınıfın kapısında duruyorum kızı kesiyorum filan. onun sınıfında okuyan bir arkadaşa durumu anlattım lan bir çıtlatsana kıza dedim. arkadaş daha "ya bir arkadaşım var senden hoşlanıyomuş" der demez kız "şu her tenefüs mal mal bakan çocuksa söyle bir daha bakmasın öyle" demiş. arkadaş geldi gülerek anlattı. yani nazikçe reddetmedi ama arada arkadaş olduğu için çok s.klemedim.
kaba bir şekilde reddedilen olmuş mudur ki? sanmıyorum.
benim en tatlı reddedilmem lisede olmuştu, kendi sınıfımda biz kıza aşık olmuştum. açıldığımda
"ama biz aynı sınıftayız." demişti. "ee? olsun. ne olcak ki?" dediğimde "sınıf arkadaşları bir ailedeki kardeşler gibi ya" demişti. bence gayet kibar, naif, yerinde bir reddetmeydi. "tamam" deyip yoluma bakmaktan başka çare bırakmadı kız bana. helal olsun.
şöyle bir şey de yaşadım ama, yine lisede bizim sınıfın olduğu koridorun en ucunda başka bir sınıfta bir kız vardı, her tenefüz kız sınıfının kapısının önüne çıkıyor arkadaşları ile muhabbete. ben de bizim sınıfın kapısında duruyorum kızı kesiyorum filan. onun sınıfında okuyan bir arkadaşa durumu anlattım lan bir çıtlatsana kıza dedim. arkadaş daha "ya bir arkadaşım var senden hoşlanıyomuş" der demez kız "şu her tenefüs mal mal bakan çocuksa söyle bir daha bakmasın öyle" demiş. arkadaş geldi gülerek anlattı. yani nazikçe reddetmedi ama arada arkadaş olduğu için çok s.klemedim.
osmanlı'yı fetret devri denilen döneme sokan, emir timur'un kazandığı savaş.
iki sultan arasındaki mektuplaşmaları okudum da, eh yani yıldırım bayezid de çok aşırı kendine güvenmiş, kullandığı dil gerçekten o devrin devlet adamlığına yaraşır olmamış hiç. timur aslında savaşmayı planlamamış gibi görünüyor mektuplaşmalarda. gayet diplomatik yazmış, bak din kardeşiyiz, gel şu adamları teslim et sıkıntı olmasın diye uyarmasına rağmen, bayezid, adama "topal köpek" demiş, bir sürü hakaretin bini bir para...
hayır zaten anadolu'da güçlendin diye başta germiyanoğlulları olmak üzere tüm beylikler sana gıcık, timur ile savaşta kimi destekleyeceğini umuyordun be bayezid dedem... ah ah.
timur'un savaşa fillerle geldiği, hayatlarında ilk defa fil gören osmanlı sipahilerinin "ananıski, bu ne lan böyle?" diyerek, tırstıkları, bazılarının timur safına geçtikleri ve yıldırım bayezid'e ihanet ettikleri söylenir.
bu savaşta timur, yıldırım bayezid'i esir aldı ve padişah esarette öldü. timur'un, yıldırım bayezid'e esir olduğu süreçte de herhangi bir devlet adamlığına yaraşmayacak bir harekette bulunmadığı belirtilir ama bazı kaynaklarda da bir kafese tıkıp, yanında gittiği yerlere götürdüğü söylenir. bayezid'in, esarette gördüğü kötü muameleden dolayı öldüğü, bazılarında da kahrından kendini içkiye verdiğinden, ve içkiden öldüğünden bahsedilir ama bu kulağa çok mantıklı gelmiyor.
iki sultan arasındaki mektuplaşmaları okudum da, eh yani yıldırım bayezid de çok aşırı kendine güvenmiş, kullandığı dil gerçekten o devrin devlet adamlığına yaraşır olmamış hiç. timur aslında savaşmayı planlamamış gibi görünüyor mektuplaşmalarda. gayet diplomatik yazmış, bak din kardeşiyiz, gel şu adamları teslim et sıkıntı olmasın diye uyarmasına rağmen, bayezid, adama "topal köpek" demiş, bir sürü hakaretin bini bir para...
hayır zaten anadolu'da güçlendin diye başta germiyanoğlulları olmak üzere tüm beylikler sana gıcık, timur ile savaşta kimi destekleyeceğini umuyordun be bayezid dedem... ah ah.
timur'un savaşa fillerle geldiği, hayatlarında ilk defa fil gören osmanlı sipahilerinin "ananıski, bu ne lan böyle?" diyerek, tırstıkları, bazılarının timur safına geçtikleri ve yıldırım bayezid'e ihanet ettikleri söylenir.
bu savaşta timur, yıldırım bayezid'i esir aldı ve padişah esarette öldü. timur'un, yıldırım bayezid'e esir olduğu süreçte de herhangi bir devlet adamlığına yaraşmayacak bir harekette bulunmadığı belirtilir ama bazı kaynaklarda da bir kafese tıkıp, yanında gittiği yerlere götürdüğü söylenir. bayezid'in, esarette gördüğü kötü muameleden dolayı öldüğü, bazılarında da kahrından kendini içkiye verdiğinden, ve içkiden öldüğünden bahsedilir ama bu kulağa çok mantıklı gelmiyor.
babam öyle.
buzdolabı malzeme dolu olsa, annem bir yere gidince gidip dışarıda yiyor. ulan insan yumurta da mı kıramaz?
ya da "ben hiç yemek yapamıyom ya hehe" deyip yıllarca mutfak işlerinden sıyrılma taktiği de yapmış olabilir tabi.
ben hemen her yemeği yaparım, bir ara dünya mutfağına sarmıştım her ülkeden yemek tarifleri öğrenip deniyordum evde, benim için bir eğlence halini almıştı. baktım hanım hemen alışıyor, ufaktan bıraktım. et yemeklerinde, italyan yemeklerinde, uzak doğu yemeklerinde ve macaristan'a özgü et yemeklerinde epey iyiyim.
buzdolabı malzeme dolu olsa, annem bir yere gidince gidip dışarıda yiyor. ulan insan yumurta da mı kıramaz?
ya da "ben hiç yemek yapamıyom ya hehe" deyip yıllarca mutfak işlerinden sıyrılma taktiği de yapmış olabilir tabi.
ben hemen her yemeği yaparım, bir ara dünya mutfağına sarmıştım her ülkeden yemek tarifleri öğrenip deniyordum evde, benim için bir eğlence halini almıştı. baktım hanım hemen alışıyor, ufaktan bıraktım. et yemeklerinde, italyan yemeklerinde, uzak doğu yemeklerinde ve macaristan'a özgü et yemeklerinde epey iyiyim.
abartıp, boş değilken de iş kitlemeye çalışandan bir tık daha iyi olan eş.
evden çalışan birisiyim, 18:00 olunca bilgisayarın başından kalkıp şöyle bir koltuğa uzanıp biraz sırtımı, boynumu dinlendireyim der demez mantar gibi tepemde bitiyor, "salatayı yapsana" diye. evden çalışınca sanki işsizim gibi algılıyor galiba psikolojik olarak. işsiz, gündüz evde eşofmanlarla oturan bir adam... pis, işe yaramaz, işsiz herif! "dinlenicem biraz" deyip savıyorum başımdan. sonra da 20:00 gibi uyandırıyor beni akşam yemeği hazır diye. salatayı kendi yapmış...
kitleme boyutundaki işleri reddedebiliyorum ama onun dışında hayatın müşterekliğinden kaynaklanan görev paylaşımlarımızda bana düşeni yapıyorum tabi. çocuğa matematik ve ingilizce çalıştırmak, çöpü çıkarmak, markete, bakkala çakkala gitmek vs. bende.
evden çalışan birisiyim, 18:00 olunca bilgisayarın başından kalkıp şöyle bir koltuğa uzanıp biraz sırtımı, boynumu dinlendireyim der demez mantar gibi tepemde bitiyor, "salatayı yapsana" diye. evden çalışınca sanki işsizim gibi algılıyor galiba psikolojik olarak. işsiz, gündüz evde eşofmanlarla oturan bir adam... pis, işe yaramaz, işsiz herif! "dinlenicem biraz" deyip savıyorum başımdan. sonra da 20:00 gibi uyandırıyor beni akşam yemeği hazır diye. salatayı kendi yapmış...
kitleme boyutundaki işleri reddedebiliyorum ama onun dışında hayatın müşterekliğinden kaynaklanan görev paylaşımlarımızda bana düşeni yapıyorum tabi. çocuğa matematik ve ingilizce çalıştırmak, çöpü çıkarmak, markete, bakkala çakkala gitmek vs. bende.
sakallıların çok da s.kinde olan fobi.
kezbanın biri korkuyormuş hadi traş olalım kezban bizi beğensin aq. bu şeye benziyor, karanlıktan korkuyorum bu yüzden dünya dönmesin, benim yaşadığım yer güneşe denk gelen tarafta olsun ve hiç gece olmasın.
oldu aq.
kezbanın biri korkuyormuş hadi traş olalım kezban bizi beğensin aq. bu şeye benziyor, karanlıktan korkuyorum bu yüzden dünya dönmesin, benim yaşadığım yer güneşe denk gelen tarafta olsun ve hiç gece olmasın.
oldu aq.