bugün

üçüncü köprüye isim arayan politikacılarımızın asla koyamayacakları isimdir;

oysa

biraz özgüven ve gerçek tarih bilinci olsa cesurca bizans köprüsü denebilirdi;

böylece sembolik bir adım atarak "tüm roma imparatorluğunun ve devamı bizansın koca mirası benden sorulur", "bu köprüden geçen er kişi bir uygarlıklar başkentine girer" demiş olurduk;

her ne kadar 1700'lü yıllarda bir alman tarihçisinin geriye dönük adlandırmasıyla "Bizans imparatorluğu" denmiş de olsa böylece kadıköy * yakınlarındaki bizantion köyünden bir dünya imparatorluğuna ulaşıp, batı romanın çökmesiyle doğu olarak tüm roma'yı sürdüren bir kültür birikiminin dolaysız sahibi sayılabilirdik;

üstelik bizans'a son vermiş osmanlı sultanı ikinci mehmet, imzasını "diyar ı rum sultanı" yani roma memleketleri sultanı yani roma imparatoru olarak atmışken; alındığı zaman adı kostantinopolis * olan istanbul'a çok uzun zaman kostantiniyye * denmişken, sonraları kentin adı da yunanca stin poli yani şehire sözü zaman içinde hançeremize uyarlanıp önce istinpoli'ye sonra da istanbul'a dönüşmüşken...

günümüzde kostantiniyye adını unutup, kostantinopolis adına köpürenler ve kökenini unutup gururla istanbul adını öne sürenler, osmanlı'yı yanlış övgülere boğup kendi cüceliklerini dev aynasına tutanlar; onun gerçek büyüklüğünü algılamaya kapasiteleri yetmeyenlerdir;

bu nedenle bu ismi asla koymayacaklardır. yazık, çok yazık...

ama

biraz vefa ve azıcık utanç duygusu olsaydı belki mimar sinan köprüsü de denebilirdi;

doğu'nun erken bilinci, anadolu'nun gerçek bir kültürel köprü olduğu fikri azıcık olsa anadolu köprüsü denebilirdi.

belli ki avrasya köprüsü denecektir ve çok da kötü olmayacaktır.

son ikinin kısa adı ak olacağından, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar şimdiden şimdiden harekete geçmişlerdir. iyi paranoyalar efenim.