bugün
- yazarların 2010lu yıllarda en sevdiği 3 yıl15
- hazreti meryem olduğunu iddia eden kadın26
- ideal erkek fiziği anketi24
- iftara davet edilecek sözlük yazarları8
- imamoğlu'nun kirli rant ağı deşifre oldu8
- pazarda yerden sebze toplayan emekli12
- hollanda da ineğe hallenen gurbetçi12
- manyak olmaya karar verdim19
- anın görüntüsü13
- 26 mart 2024 cübbeli ahmet'in kalp krizi geçirmesi20
- andromeda galaksisinde 100 yaşında sevgilim var12
- akp'ye oy vermeyen emekli şerefsizdir20
- rockefeller ailesi vs rothschild ailesi12
- tuborg10
- pompanın en cok döndüğü 5 üniversite8
- sahurdayız uludağ sözlük15
- her sabah güler yüzle uyanan insan16
- icardi190528
- ehliyetini yeni almış kadın22
- kafanın içindeki sürekli konuşan ses16
- tedavisi bulunamayan hastalıklar24
- emekliler ek iş yapsınlar diyen mhp'li vekil22
- dondurmalı irmik helvası9
- belediye başkan adayıyla tokalaşmak10
- tarafıma az önce gelen moral bozucu mesaj8
- evlenirseniz çocuk yapar mısınız10
- çin medeniyetin yeni kıblesidir14
- güzel bir kıza iltifat etmek17
- oyumuzu neye göre veriyoruz14
- taliban dış işleri bakanlığı ofisi fotoğrafı11
- murat kurum19
- hayatınıza tekrar giren eski sevgili12
- zenci bir kız evinize gelse naparsınız19
- fenerbahçeye verilen hissiyatımsı penaltı15
- karabük üniversitesi15
- en ilginç kadın isimleri26
- polat kalafat10
- bu sözlükte moderatör yok mu9
- 45 yaşındaki eskortla randevulasmak26
- türkiye de lise öğrencilerinin durumu17
- kaç kişiyle yattığını bilen kadınlar8
- zor günlerden geçenlerin bildiği en iyi şey16
- yazarların parfüm tercihleri13
- sigaradan komisyon isteyen bakkal9
- seküler dindar evliliği15
- rusların teröriste kendi kulağını yedirmesi16
- nervionun kedisi14
- adanada sapık suriyeli12
- dinle kafayı yemiş çarşaflı kadın16
- 2024 yerel seçimleri12
üçüncü köprüye isim arayan politikacılarımızın koyamayacakları isimlerdendir;
oysa
biraz vefa, azıcık utanç duygusu ve yeterince tarih bilincine sahip olunabilseydi belki mimar sinan köprüsü denebilirdi;
ancak cumhuriyet döneminde yaptığı neredeyse tüm camileri kisch abideleri olan, hanlarının, hamamlarının ve medreselerininin mimarisini üniversitelerinde yeterince çalışmayan, bu toprakların mimari dili olarak onu içselleştirmeyen, kötü müteahhit ürünleriyle anadolu'yu baştan başa döşeyen, çinilerine sahip çıkmayan, turkuvaz mavisini unutan, karagözünden, hacivatından kopan ve onların felsefelerine artık aşina olmayan, ermeni mimarlarının, süryani taş ustalarının geleneğini neredeyse kesintiye uğratan bu toprağın kimliksiz çocuklarına üstelik ne kadar güzel bir örnek olurdu ve tüm dünya leonardo da vinçi ile kıyaslanabilecek bir mimari dehanın * kuşaklar ve uygarlıklar üstündeki köprüsüne kavuşurdu.
her ne kadar mimar sinan ustamız bir devşirme çocuğu da olsa, islamiyetin altın çağlarının çoktan bittiği dönemlerde yıldızın son parladığı anlardan olduğu için, süreklilik taşıyan bir kültür birikiminin en üstün temsilcisi sayarak onun önünde eğilebilirdik;
osmanlı'yı hatta yeri geldiğinde mimar sinan'ı yanlış övgülere boğup kendi cüceliklerini dev aynasına tutanlar; onun gerçek büyüklüğünü algılamaya kapasiteleri yetmeyenlerdir;
bir toprağın gerçekten sahibi olmak için orayı fethetmek yetmez; o toprağın geçmişinin değerlendirmesini yapıp, onu o günün imkanlarıyla harmanlayıp içine biraz hayal ve biraz da gelecek ufku katanlar ancak oraya gerçekten sahip olabilirler. yani istanbul'u fatih sadece almakla kalabilirdi ama bugün sultanahmet, süleymaniye ve selimiye camileri var. onlara bakanlar, mimar sinanın yaptığı köprüleri, su kemerlerini görenler oradaki sentezi anlayabiliyorlar. çünkü onlar aynı zamanda ayasofyaya da bizans krallarının yaptırmış olduğu su kemerlerine aşinalar. Bu nedenle mimar sinan'ın bu sentezinin nasıl dahice olduğunu da algılayabiliyorlar. geçmiş olmasaydı mimar sinan, mimar sinan olamazdı. onun büyüklüğü buradaki sentezden geliyor. bu sentezi ruhunda duyamayanlar, duyunca rahatı kaçanlar bu nedenle bu ismi köprüye koymayacaklardır.
ama
biraz özgüven ve gerçek tarih bilinci olsa örneğin cesurca bizans köprüsü denebilirdi;
böylece sembolik bir adım atarak "tüm roma imparatorluğunun ve devamı bizansın koca mirası benden sorulur", "bu köprüden geçen er kişi bir uygarlıklar başkentine girer" demiş olurduk;
doğu'nun erken bilinci, anadolu'nun gerçek bir kültürel köprü olduğu fikri azıcık olsa anadolu köprüsü denebilirdi.
belli ki avrasya köprüsü denecektir ve çok da kötü olmayacaktır.
hepimiz daha iyilerine layık iken...
oysa
biraz vefa, azıcık utanç duygusu ve yeterince tarih bilincine sahip olunabilseydi belki mimar sinan köprüsü denebilirdi;
ancak cumhuriyet döneminde yaptığı neredeyse tüm camileri kisch abideleri olan, hanlarının, hamamlarının ve medreselerininin mimarisini üniversitelerinde yeterince çalışmayan, bu toprakların mimari dili olarak onu içselleştirmeyen, kötü müteahhit ürünleriyle anadolu'yu baştan başa döşeyen, çinilerine sahip çıkmayan, turkuvaz mavisini unutan, karagözünden, hacivatından kopan ve onların felsefelerine artık aşina olmayan, ermeni mimarlarının, süryani taş ustalarının geleneğini neredeyse kesintiye uğratan bu toprağın kimliksiz çocuklarına üstelik ne kadar güzel bir örnek olurdu ve tüm dünya leonardo da vinçi ile kıyaslanabilecek bir mimari dehanın * kuşaklar ve uygarlıklar üstündeki köprüsüne kavuşurdu.
her ne kadar mimar sinan ustamız bir devşirme çocuğu da olsa, islamiyetin altın çağlarının çoktan bittiği dönemlerde yıldızın son parladığı anlardan olduğu için, süreklilik taşıyan bir kültür birikiminin en üstün temsilcisi sayarak onun önünde eğilebilirdik;
osmanlı'yı hatta yeri geldiğinde mimar sinan'ı yanlış övgülere boğup kendi cüceliklerini dev aynasına tutanlar; onun gerçek büyüklüğünü algılamaya kapasiteleri yetmeyenlerdir;
bir toprağın gerçekten sahibi olmak için orayı fethetmek yetmez; o toprağın geçmişinin değerlendirmesini yapıp, onu o günün imkanlarıyla harmanlayıp içine biraz hayal ve biraz da gelecek ufku katanlar ancak oraya gerçekten sahip olabilirler. yani istanbul'u fatih sadece almakla kalabilirdi ama bugün sultanahmet, süleymaniye ve selimiye camileri var. onlara bakanlar, mimar sinanın yaptığı köprüleri, su kemerlerini görenler oradaki sentezi anlayabiliyorlar. çünkü onlar aynı zamanda ayasofyaya da bizans krallarının yaptırmış olduğu su kemerlerine aşinalar. Bu nedenle mimar sinan'ın bu sentezinin nasıl dahice olduğunu da algılayabiliyorlar. geçmiş olmasaydı mimar sinan, mimar sinan olamazdı. onun büyüklüğü buradaki sentezden geliyor. bu sentezi ruhunda duyamayanlar, duyunca rahatı kaçanlar bu nedenle bu ismi köprüye koymayacaklardır.
ama
biraz özgüven ve gerçek tarih bilinci olsa örneğin cesurca bizans köprüsü denebilirdi;
böylece sembolik bir adım atarak "tüm roma imparatorluğunun ve devamı bizansın koca mirası benden sorulur", "bu köprüden geçen er kişi bir uygarlıklar başkentine girer" demiş olurduk;
doğu'nun erken bilinci, anadolu'nun gerçek bir kültürel köprü olduğu fikri azıcık olsa anadolu köprüsü denebilirdi.
belli ki avrasya köprüsü denecektir ve çok da kötü olmayacaktır.
hepimiz daha iyilerine layık iken...
Bu sel kıyamette hala işlevini yerine getirebilen yegane yapı.
http://img200.imageshack.us/img200/692/09154243.jpg
http://img200.imageshack.us/img200/692/09154243.jpg
müteahhit işi olmayan yapı, sonuç; hala dayanıyor.
güncel Önemli Başlıklar