bugün

hep susmaya çalıştığım bir şey var. bin jip, tam da bunu susuyor işte.

her kim ki duk'sa bu sırra mazhar...
sinema nedir sorusunun karşılığı olan ve sinemanın daha çok replikle değil de görüntüyle ilgili bir sanat olduğunu vurgulayan muhteşem yapıt. gerçekten sinemayı edebiyatta ayıran şey görselliktir. sinemada görsellik üst düzeyde olmalıdır ve bu film bunu başarabilmiştir.
izlenebilecek en hoş aşk filmlerinden biri. uzakdoğu sinemasının yüz akı kim ki-duk'un yönetmenliğini yaptığı, neredeyse diyalogsuz devam eden, izleyiciyi sıkmayan, sonuna kadar merakla izlenen ve "vay be ne aşk ama.." diye iç geçirten masalsı film.
Aneun yeoja ile birlikte en sevdiğim kore filmi olup, sessizliğin ve naif kelimesinin birebir karşılığıdır bu film, mutlaka izlenmeli.
hayatım boyunca izlediğim en enteresan film. bunda kuşkum yok. kuşkum aşkta benim.

ruhuma kuşku duyuyorum haliyle aşka. ve nasıl oluyor da bir film, bir koreli beni salak sersem ediveriyor.

ben ki tek başımayken susmayan biri bu sessizlikte kendimle demlenebiliyorum.
ben ki sevgilimleyken susmayan biri, nasıl oluyor da onun hayali ile kendi sessizliğimle kendimden geçiyorum.

şibumi'yi andım filmde. bir daha okumalıyım.
taşınmayı özlediğimi farkettim filmde. bu ara yeniden başka pencerelerden bakmalıyım sokaklara.

sanat böyle bir şey demek ki. elin korelisinin filmini dublajsız altyazısız izleyip mest olabilmek demek ki sinema. ve elbet gafsa.

seni seviyorum aşkım...
aşkın sessizliği, sessizliğin aşkı...
kim ki duk filmlerini izlemeye başlamak için çok doğru bir seçim olduğunu düşündüğüm, insana kendihayatını çok kalabalık ve derinliksiz hissettiren film.
kim ki duk filmi. mulak surette izlenmesi gerekir. zira irade ve terbiye örnek alınasıdır. fragmanı için
(bkz: http://www.sinemalar.com/...gman/1038/Bos-Ev/0/kucuk/)
tartı ve öpüşme sahneleri vardır ki, insanı insanlıktan çıkarır.

(bkz: mübalağa)
sözcüklerin değil sessizliğin herşeyi anlattığı film.
işte böyle bir şey; (bkz: aşkı bilen derin öter bilmeyen eşşek gibi anırır)

öyle güzel bir filmdir ki tam da bunu destekler. söze ne hacet!
jenerikteki heykele doğru atılan topun önündeki file güzelliğin korunmasını temsil eder, bununla alakalı olarak ana karakterin golf topunu delmesi ve vurması, topun da bağlı olduğu nesnenin etrafında dönmesi şiddetin kontrol altında tutulmasını temsil eder, kızın topun önüne geçtiği zaman erkeğin vurmaması, sonunda vurması ve topun ipi koparıp yoldan geçen bir arabadaki bir kadının başına isabet etmesi kontrol edilemeyen şiddetin oluşturabileceği sınırsız kötü sonuçları anlatır.
erkeğin bir eve girince önce yemek yiyip temizlenmesi, sonrda evi düzeltmesi ve kendi fotoğrafını ev sahiplerinin fotoğrafıyla çekmesi, hapiste hayali bir topa vurması, bu hayal yüzünden biriyle kavga etmesi, kızın evine döndüğünde arap müziği çalması, dayak yerken gülmesi, gardiyanın orda olduğunu bilse de ona hayalet demesi ve filmin sonunda kız ve erkeğin tartıya beraber çıkmasına karşılık tartının 0 ı göstermesi, tasavvuf felsefesindeki ruh-beden bütünlüğü, bedenin acı çekerek ruha odaklanması gibi konuları anlatır.
susarak aşkı anlatabilen film. esas oğlanın kıza dinlettiği şarkı ise sözlerini anlamadan ağlatabilen sadece 'şarkı' olarak adlandırmanın az kalacağı duygu baloncuğu gibi bir şey. filmin son sahnelerini tanımlamak için yarım saattir kasıyorum ama aklıma gelen tek tamlama 'hüzün dolu mutluluk' oluyor. izlenesi film.
'ben çekik gözlünün filmini sevmem arkadaş' diyen biri olarak zamanında hayran kaldığım, son derece özgün bir konuya sahip olan filmdir. hele bir afişi vardır al duvara as.
diyalogsuz da film çekilebileceğini göstermiştir.
--spoiler--
aşkımsın lakin, helalim olman mümkün değil!
--spoiler--
aşk, arınmaktır. aşk bir tartının üzerinde bile ağırlıktan soyutlanmaktır.
replik sayısı çok az olan film.
diyalogsuzluğu dert ettirmeyen film. bakışlar, hareketler kafi derece de konuşuyor zaten. hele bir üçlü sahne vardır ki estetizm yüklülük budur. uzak doğu sinemasından bir de aşk zamanı çıkmıştı. görsellik tandanslı. son yıllara dair ses getiren.
fakat kanımca boş ev'in yeri ayrı. o malum ağlamalar ve teselli edişler filme tuhaf gözlerle bakmama neden oluyor. aynı, ölünün itinayla sarıp sarmalanması gibi...
kim ki duk, yakın zaman modern sinemasının resmini çizmiş. yalın ve manidar...
(bkz: başyapıt)
10 üzerinden 8.5!
--spoiler--
filmdeki tae-suk karakterinin girmiş olduğu evlerde sürekli dinlediği parça natacha atlas'ın gafsa isimli arapça şarkısıdır ve bunun dışında filmde başka bir müzik duymayız. hatta filmin ana karakterlerinin hiç repliği de yoktur. tae-suk karakteri film boyunca hiç konuşmazken, sun-hwa filmin son repiğli olan 'seni seviyorum' der. ama film her şeyiyle o kadar doludur ki filmin sonuna geldiğiniz halde konuşmadıklarını farketmezsiniz.
filmin sonunda tae-suk ve sun-hwa'nun beraber tartıya çıktıklarında tartının sıfırı göstermesiyle alakalı bir sürü teori öne sürülmüştür. ancak benim en çok sevdiğim teori aslında yaşanılan tüm o şeylerin olmadığı, sun-hwa'nın bir hayali olduğu düşüncesidir.
--spoiler--
yönetmenliğini kim-ki duk'un yaptığı aşk filmi. ancak bu filme basit bir aşk filmi gibi bakmak pek doğru olmayacaktır her zaman yansıtılanın tersine aşkın konuşulmadan da yaşanabileceğini anlatır. asıl konu aşk da olsa başroldeki erkeğin motoru dışında kendine ait hiçbir eşyası olmadan boş bulduğu evlerde konaklaması, göçebe yaşam tarzı günümüzdeki maddiyatçı ve asla yetinmeyen insan modeliyle tezattır.
filmin sonundaki tartı sahnesi tam anlamıyla şok etkisi yaratmıştır. 2 başrol oyuncusu tartının üstündedir ve ibre sıfırı gösterir.
3 5 ayda bir defa daha izlenmesi gereken sûkunet filmi. izlememiş olanların hayatlarında hep bir eksiklik olacağını düşündüğüm film ayrıca.
genç çocuk hapisteyken kungfu yapıyor, bir iki teknikle duvarı yıkıp sevgilisine dönecek falan zannettim. hapiste golf oynarken adam deli dedim, fakat deli değil delilerin dünyasında ki akılı imiş.

dikkatimi çeken ise adam ne zaman golf sopasıyla vuruş yapmaya kalkışsa adamın önüne geçiyor beni öldür diyor fakat adam başkasını öldürüyor.

film biraz baysa da değişik bir film izlemek isteyen izleyebilir.

fazla romantik bir adam olmadığımdan dolayı beni etkilemedi fakat izlenebilir.
film ve filmin konusundan daha etkileyici bir müziğe sahip kim ki duk filmi. * en iyilerden, en güzellerden örnektir.
kim ki duk, sevenler için, yay (bkz: hwal) filmi de ilginç gelebilir. idare eder.
Hayatım da seyrettiğim en sıkıcı filmlerden biri, boşa geçen bir 2 saat.