bugün

entry'ler (2462)

türbanlı kızın regl kanı

hani vardır ya, tek yön tabelası işaretli girdiğiniz sokakta, karşıdan yol ihlali yapabilecek bi' densize denk gelme ihtimalinin sizi ikircikli bi' heyecana sürüklemesi ne kadar çok adrenalinse, regl kanı tek yöne yönlendirilmiş türbanlı bir dilberin vereceği şuhluk o derece gerçektir. Çünkü tek yön. Üstü kapalı, altı şuh kızıl bir şelale.
+ aribra ii günler diler.

regl kanını photoshopla fotoğrafına süren kız

ben en çok siyah beyaz çekilmiş fotoğrafları severim. nedeni basit. onu istediğim şekilde renklendirme kudretine sahibim. bi' nevi photoshop. üstelik sevgilimin regl kanıyla boyadığım ve biçimlendirdiğim gülümseyen fotoğrafında tutkuyu dudaklarına hatta yanaklarında görmeyi severim. tutku bir kaç damla az ötede demlenirken güzel ve çirkin dediğimiz görecelilik az ötemizde duruyor. tanrı bize imkan vermiş. bu dünyayı renklendirmek irademizin en güçlü yanı değil mi?
+ bak sevgilim nasılda güzelleştin.
- off sevgilim bırak bunları da gel yanıma.
+ yaşam pınarımda hala bir kaç damla taze kan var. şimdi bunların hepsi benim mi?
- sarıl bana hadi, evet hepsi senin.
+ ımmm nefis!!

regl kanı bulaşmış zarif külot

+ farkında mısın?
- neyin?
+ aşk tanımazlığının
- o ne demek şimdi?
+ boşver.

iyiniyetlerimi güneşe yatırdığımdan beridir kavrulur damarlarım. kanım yine kaynıyor... sıcak bir çölün esrarengizliği altında içimdeki ketumluk beni bitiriyor. sokak lambasından akan siyahi bir gecede yağmur yağsa ve beni alıp götürse sana doğru. ayaklarına kadar gelsem...her şeyi sana anlatsam. yüzüne haykırsam... ama yapamam. kırılırsın. sen de sevmeyi denesene biraz artık kendini.
+ deneyecek misin?
- bilmiyorum

oysa birkaç damla umuttu.
yine pıt pıt aktı.
hakkında ferman yazılmıştı
kimselere bulaşmasın
işine gücüne baksındı
ama o bulaştı.
kızıl bir kıyamet
şafak vakti
sıcacık
kanla yazdı adını
artık kenarı dantelli
azınlığı beyaz
çoğunluğu tutkulu
kızıl bir başlangıçtı.

kız sevgiliyi ormanda işerken seyretmek

çam kokularının arasında ötüşen kuşlara: 'n'olur devam edin daha hızlı daha hızlı' dediğiniz anlar vardır. ya da yeni çıkan kekiklerin taze kokusuna karışan dağ menevşelerine 'vallahi koku olarak kekikten 3 tık geridesin, performansını artır da güzel bir koku combosu olsun hadi' diye serzenişte bulunduğun anlar hiç olmadı mı peki! benim oldu.
sevgilim bin bir panikle çişini yapmak için kendini tenhaya attığında... elbette onu seyretmek benim gibi bir centilmenin birinci vazifesidir.

gözümden hiç gitmiyor. ormanın ve doğanın bunca sadeliğinin arasından senin eşsiz güzelliğinden kalçalarının arasından akan küçük bir derecik. şırıl şırıl...akışkan ve sıcacık. kokunun sıvılaşmış hali, kim bilir.. düştüğü yerde karıncalar kaçışıyor. aldırma sen onlara kaşışsınlar işleri güçleri çalışmak zaten. hem ne anlar onlar estetikten, güzellikten.
o da ne! küçük şelalemizin debisi yavaşca geriye çekiliyor. kesildi..ımmm bu kadarmış. yüzün gözün açılıyor. biraz önceki sıkıntılı halin dağılmış gitmiş. ımmmm yarasın. (sağlı sollu pantolununu çekiştirme ve finish)
- kimsecikler yoktu değil mi sevgilim?
+ yoktu bi'tanem. yoktu.

bisiklet selesinde orgazm olan kız

şimdi bütün anlaşılmamış şiirlerimi yaksam kafiyelerini de rüzgarın esaretinde sana göndersem sesimi duyabilir misin? mısralarımda beni ben olduğum için sevebilir misin, hayalindeki o adamla beni tek celsede buluşturabilir misin? bütün bunları sana soruyorum çünkü seni bilmediğin kadar seviyorum.

yaza giriş akşamlarında bisiklete bindiğimiz günler olurdu. sen hemen önümde demirin üstünde yan dönmüş seke seke giderdin. gülüşmelerimiz tehlikelere karışırdı. sana dayanamazdım. selede oturan ben arkaya kayardım sen ise seleye yerleşirdin. baldırların yerleşirdi önce bir güzel. pedala bastıkça ne güzel oynaşırlardı. mutluluğa hınzırlığın karışırdı. nefesinin rengi değişirdi. seni o zaman ensenden öperdim. elim eteğinin boşluğunda iç çamaşırının arasından kıvrılırdı. selenin o sertliğini bir nebze olsun parmaklarımla yumuşatırdım. engebeler yardımına koşardı. zevklenirdin, zevklenirdim... saçlarının arasından öperdim. sonra çok sert bir kasiste işin biterdi. parmağım sırılsıklam olurdu. sonra onu bir güzel yalardım. yol uçurumda biterdi. sırt üstü uzanır gökyüzünden dilek dilerdik.

aribra

kendisi sanılanın aksine çok inançlı ve bir o kadar da saygılı bir yazardır.

regl kanını iğrenç bulan midesiz

olmasaydın olmazdık.
"kim ki alemlerde yaratıcının dişit varlığa bahşettiği o eşsiz öncüsünü iğrenç bulursa o kişi midesizdir. zerre yaklaşmayın su verse bile şüpheyle durun. şüphesiz yaratıcınız sizin için en iyisini bilir" aribras suresi regl suresi.

yahu kardeşim sen kimsin ki, tanrının bahşettiği o kızıl sihiri iğrenç bulabilirsin. bir kadının çocuğuna kavuşamama hüznünü alıp götüren bu doğa olayına mesafeli yaklaşabilirsin. öyle dudak büküp burnunu sıkıştıp ortamdan uzaklaşma moduna girebiliyorsun. kimsin ulan sen. niye böyle yapıyon ulan beyefendi. konuşsana hadi...yoo konuşaman.

kurt adamla buluşan kırmızı başlıklı bakire kız

masumiyetin kardelenliğini kanattığım zamanlar oldu. hiç de pişman değilim. yine yaparım, yine yaparım.
aniden gelen bir keskin jilet darbesindeki o kısacık anda acıyla uzaktan yakından ilgisi olmaz insanın. acı sonradan gelir. çünkü o aralıktan sızan kanın olağanüstü durumu bizi ürkütür. çünkü o hep içerlerde sessizce akmalıdır. o hep görünmemelidir. renginin kırmızı olduğunu bilmemiz yeterlidir.. otur sıfır... oysa birazdan akıp gider ve yara kapanır. kabul edin, daha küçükken aşı için okulunuza gelen hemşirenin iğnesinden korkmuş olmalısınız. yalan söylemeyin, korktunuz... oysa acı; küçük bir iğneyi oraya batıran hemşirenin yaşadıklarının ve hayal kırıklıklarının taa kendisidir.

sepetinde envai çeşit nesnelerle neşeli şarkılar içinde dolaşan kırmızı başlıklı güzel kız: yolunu bilerek kaybettiğini düşünüyorum. çünkü giyimine kıyafetine ve sepetine bakınca bunu anlayabiliyorum. gitmen gereken yerin tam tersine kurt adamın oturduğu ormanın karanlık bölgesindeki kocaman demirden kapısı olan malikaneye götürüyor seni adımların. sepetinde renk renk siyahi tırtırlı aletler var. kırmızı başlığından başka masum hiç bir nesne yok. ruhun kızarmış jartiyerin kararmış. kapılar açılıyor gürültüyle ve sen eşsiz yatağın üstünde kurt adamınla baş başasın. acı ve ihtiras ve zevk çığlıkları bütün yarasaları ürkütüyor. bir kaç damla kan sızıyor bacaklarından. bekaretin hayasızca alındı. şimdi sıra senin isteklerinde ve sepetinde getirdiğin diğer aletlerde...
(to be continued) maybe.

regl kanına ceviz parçacıkları serperek yemek

nefistir.
hiç düşündünüz mü? her yıl, dünyada kaç güzel kadının kaç ton regl kanı boşu boşuna amaçsızca akıp gidiyor? bir kaç santimetre kare alanda hunharca toplanıp diğer değersiz çöp yığınlarının arasında kayboluyor. bütün bu koyu kızıl şuh renk, hüznün ölüm sessizliğiyle kararıyor? bütün bu canların hesabını kim verebilir. bütün bu günahlara rağmen dünya hala dönüyorsa; sakalları değirmende beyazlamış emmilerin yüzü gözü ve taşların altında ezilen buğday başaklarının tozu mozu hürmetine dönüyor. her neyse...

şimdi sen yine kanıyorsun ve ben seni seyrediyorum. yüzündeki kasılmalar gözlerindeki değişimlerle erken uyarı sistemim çalışıyor. beynimin her tarafından savaş sirenleri patlak ışıklarla sos veriyor. elimde mini kabımla o şuh sızıntına doğru koşuyorum. bir kaç damla regl kanın akarken gözlerimden delice bir ışık yayılıyor. görüyorsun, görüyorum. şimdi dövülmüş ceviz parçacıklarını atmamın tam zamanı. gözlerinin içine baka baka yiyorum. dudaklarım ağzım yüzüm kan.
şimdi biraz sessizlik..ımmm nefis. ve beni nasıl istediğini çok net görüyorum.
- gel!
+ ...

ceviz ayıklarken kırıntıları yiyen insan

kafalarına ıslak terlikle vurulası insan tipidir.
dünyanın bir çok yerinde de bu tiplere insan demeye bin şahit ister. 999 tane şahit buldum bi' tek kişi kaldı. o da sen olabilirsin. olur musun, hıı? bak ceviz veririm hem de ayıklanırken ortasından bile ayrılmamış bütün bir ceviz. olma mı ya la. ha bir de ne demişler onlar konuşur ak parti yapar. süper motto.

vardır böyle toplayıcı tipler. neymiş efendim boşa gitmesinmiş. yesinlermiş. bak söylüyorum bu tiplerden hiç bir cacık olmaz. küçük kırıntıları kırdıkları kabukların arasından utanmazca toplayıp ağızlarına atanlar o kocaman ayrılmış büyük parçaların eşsiz lezzet özlemine ziftli bir katran katarlar. hayalleri küçüktür. oysa biraz daha sabretselerdi alacakları ve tadacakları lezzetin eşsiz lezzetine vuslat olabilirlerdi.
+ ceviz kabuklarıyla sımsıkı sarıyorum sizi.
++ ii günler.

regl kanı akarken gülebilen kız

sevmenin bozkırlarından çatlayan beyaz bir tomurcuk kadar gerçektin. kardelen demeye buz tutardı dilim. o yüzden papatyalara karşı hassasiyetim.
şimdi sen kanıyorsun ve yüzündeki gülümseme kaprislerden çok uzak. memnuniyetsizlik kıyılarında bıraktığın kirin. bana kızman için bir sebep söyle. söyle ki senin yerine kanayabileyim. söylemek mi zor yoksa bahanelerin arkasına sığınmak mı kolay. işte bu yüzden çekip gitmelerim. bir gün yalansız sevdalarda bas bas bağırdığımızda ikimiz el ele veriyorsak hiç bir güç bize çamurlar atamaz.
işte yine kanıyorsun ve kırmızı oluyor yüz hatların. bir kaç mimik gözlerinden ödünç alıyor o sıcak aldrımaz kasılmaları. sen böyle kızıl bir şuhlukta kanarken gülüyorsun yaa..
işte bütün mesele bu.
+ biz sevmeyi kelimelerden öğrenmedik ki!

regl kanı bacağından sızarken dondurma yiyen kız

gözlerimin derinliklerine girebiliyor musun sen?
bir hayalin peşinden koşarken serseri bir kurşunla yere kapaklandığın oldu mu peki. yüzüstü bir mahkumiyet ve çaresizlik, ağır küfürlerle dile geldi mi soğuk asfalta? yine de, usulca kalkarak yarışmayı alkışlar içinde bitirdin mi? hiç sanmam...

şimdi sen güzel dilber: regl kanın bacaklarının arasından bir yol çizmiş , sol yanı seçmiş ve ağır ağır sıcak sıcak akmakta. nedense ben tenin oluyorum. kararsız her engelin kıvrımlarını ruhumdaki şuh katalizörlerle açıyorum. akışkanlık beyaz baldırlarının arasından süzülüyor. çikolatalı ve ahududulu soğuk topları yalıyorsun ya. bir tarafın sıcacık kırmızı bir tarafın soğuk ve uyuşmuş. ne olur bana öyle bakma. sadece göz kırp. işaret parmağın beni kanca gibi kendine çeksin. soğuk sıcak tenimde karışsın. ahh evet..
+ biz sevmeyi kelimelerden öğrenmedik ki.

regl kanını pamuklu dokuya hapseden zihniyet

olmaz olası kör ve karanlık zihniyet. nasıl olmasın ki!
bir kadının kendinden gelen en güzel isyanını ve hüznünü kendi elleriyle engellemesini biri bana açıklayabilir mi acaba. 'söz savunmada' diyerek mahkemenin sukunetini bozucu bir cümle bıraksam ve yükselen bir sese bir kadından cevap bekliyorum. şimdi düşünün. burnun akıyor ve sen burun deliklerine kağıttan tamponlar yaparak onların geçişini engelleyecek bir düzenek kuruyorsun. böyle bi' şey... bütün tanrılar hayretler içinde kıçını kaşır. neden asi bir kızıllığın geçiş önceliğini ve özgürlüğünü pis bir darbeyle bastırıyor bu kadın gız milleti. neden tanrının onlara verdiği bu muhteşem yenilenmeyi reddeder bu dişi varlık. aklım almıyor.
eğer bir gün aribra ile sevgili olursanız regl kanlarınız onun dilinden sizin dudaklarınıza şuh bir ruj olarak geri dönecektir. işte o gün bütün bozkırlar yeşerecek, kuzular çimenlerde henüz 1 yaşına geldiğinde kesilmek düşüncesinsen kurtulup kendilerini bilime ve sanata verecekler.
biliyorum olacak.
++ ii günler.

engelli bir çocuğu dans ettirebilen kemancı kız

siz ne anlarsınız müzikten allahın kezoları, allahın barzoları. allahın adını verdim ki onun gazabı sizin duyarsızlığınız üstüne atilla'nın kılıcı gibi çöksün ve içi boş beyninizi tam ortadan yarsın. ortalığa kurtcuklar yayılsın. ne yapalım yani. kurtcuklardan korkan sizin gibi olsun. siz yine bu videoda bu güzel kadının göbeğinin güzelliğine odaklanacaksınız ya da giydiği eteğin şalvar haline kendi kültürünüze dem vuracaksınız. oysa onun güzelliği ruhunun derinlerinde bir keman yayı kadar hassas. engelli ve kendini ifade edemeyen bir çocuğun hayata isyanını gösteren dansı kadar güzel. hepinizden gerçekten ama gerçekten nefret ediyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=awHuYtcsYQ8
jenny o'connor

selia vs aribra

aribra'nın idolleri yoktur.onun idolü tanrı'nın taa kendisidir. tanrı bize aklı neden vermiş. aklı duygularımızla uyumlaştırarak doğruya en yakın şeyleri yapmamız için. dikkat edin doğru demiyorum. doğruya en yakın diyorum. mutlak doğru inancı insanları despot ve sabit fikirli yapar. ve onları bir felakete sürükler.
benim tezimden hareketle insanoğlu otcul ve etebur bir canlı. bir besin zinciri var. her canlı bir diğerine av olarak aslında bu düzene farkında olmadan hizmet ediyor. yaradılışı gereği aslında dönüyor. yani allaha..
at eti yenir. hatta eşek eti bile yenir. otla beslenen hayvanlar. ohh miss gibi. sütünü de içerdim ama yok. şöyle eşek sütünden yapılan dondurmaya hayır demezdim.
ama ben domuzu yemem mesela. kendi pisliğini yiyebilen bir hayvan. bir de tavuğu yemeyi kestim.
kadınların başını kapatması haram veya helal olabilecek bir mevzuu değil. yakışıyorsa kapatsın. zaman zaman sıkılınca açsın. banane umurumda bile değil.

keman çalan sözlük kızı

https://www.youtube.com/watch?v=PVWLd-dQVGY

https://www.youtube.com/watch?v=bPa1IjiZ3DQ

isyankar bir başkaldırı adı altında sihirli sözcükleri kısacık bir şeride sığdırdığınız oldu mu sizin? aşkın o sıcak gölgesinde uçsuz uçurumlara kendinizi ölümün tatlı hüznüne bıraktınız mı hiç? kanatların varlığıyla tanrının izini koklayarak bulduğunuz oldu mu peki. bir kadının sizi düşündüğünde dünyanın bütün çiçeklerinin aynı anda beyaz beyaz size göz kırptığını?
bütün bu duygular bana niye gelir hiç bilmem. bilmek de istemem.

şimdi sen, duygusal zamirlerin en belirgini, keman çalabilen sözlük kızı: herşeyden evvel, bir sesin hükümdarlığının tanrısal izdüşümlerini benim kalbime düşürmeye ne hakkın var. içime sıcak tohumları ekmeye niyetli misin?

bir kız... belki var belki yok.

zall a ciddi ciddi bir ikaz

herşeyden evvel şunu belirtmek isterim ki; ciddi bir ikazın getirmiş olduğu sükse yeterli değilse ikincil dalga ciddiyet vuku bulur daha ciddi bir başlıkta dile gelir ve hasbel kader kendi yolunu bulur. bundan yola çıkarak kendilerine çeki düzen vermeyen bazı erkler şunu akıllarına getirmelidirler: özgürlük her istediğini yapabilmek olsaydıi bütün kuşlar kainatın efendisi olur, yüksek kanatlarının altında bütün insanlığı tamahkar bir cüretle nesilden nesile inim inim inletirlerdi. bu sebepten sözlüğü bir holikopter oyununa bağlayarak teknik bir takım yenilikler adı altında kapatmak faşizmin gümbür gümbür gelen ayak sesleri değilse bile tepeden inme bir bencilliğin muhtırası olarak kabul edilebilir.

insanlardan oldum olası nefret etmişimdir. zall'a bakınca o da bir insan. neden ondan nefret etmeyeyim. sırf bu sözlüğün kurucusu diye ona iltimas geçmek ancak soytarıların ve zayıfların ruhani halini temsil eder ki, bu katagorinin içine girmeyi hayal etmek bile insanı insanlıktan çıkartır ve kendisinden bile nefret eder hale getirir. insan kendinden nefret etmeye görsün. o zaman ne mi olur? onu ben de bilmiyom.

batı toplumlarının sanat ve biliminin daha iyi anlaşılması için harf inkalıbını bu ülkeye getiren rahmetli mustafa kemal'i ağır dille eleştiren bazı kukuman kuşları neden şimdi ismini vermek istemediğim bu şahsa tek kelime etmezler. çekirgeleri yiyen, böcekleri kemiren, maymun beyninden yemekler yapan bir medeniyetin alfabesini yenilik diye bize yutturan bu şahsı ciddi bir ikazla uyarmazlar. oysa ikaz müessesi çalışmazsa neler olur hiç düşündünüz mü? terbiye edilmemiş oğullar ve kızlar davulcuya zurnacıya kaçar, karılar kocalarını bir yakışıklı görünce terk eder, askerler silahlarını bırakır karşı cephedeki düşman askerle viski şarap içer, eve yeni alınmış kedi köpek evin her tarafına sıçardı.

son olarak şunu da belitmeden geçemeyeceğim. reklamlardan doldurulan paraların karşılığında faturalar kesiliyor mu. vergilendirilmemiş kazanç kutsal değildir.
++ ii günler. *

ölmek kolaydır sevmekten

ahmet altan'ın son kitabı. way bee kitapla ilgili hiç bir bilgi entrysi girilmemiş. burası uludağ sözlüktü di mi... pardon.

ahmet altan bu kitapla gözümden düşmüştür. kitabın kalın olması için uğraşmış. önceki romanlardaki karakterlere benzer karakterler. mesela o şeyh karakteri.. yine mi? tekrar tekrar betimlemeler, piskokojik tasvirleri uzattıkça uzatmalar... son bölüme gelindiğinde merak edilen bir sürü konunun adete sıkıştırılması ve aceleye getirilmesi..hele ki son iki sayfa tasarımında ilk romanlarından ikisini bu romandaki bir karaketere bağlayarak geriye ket vurması ve ucuz pazarlama taktiği. kısaca kendini tekrar etmiş. hiç bir yaratıcılığı da yok. okumayın. zagor tommiks okuyun daha eğlenceli.
+ tüü sana... *

bir aribra olarak oyum tkp ye

keşke milyonlarca aribra olsak hepsini de türkiye komünist partisine (bkz: tkp) atar iktidara bir çekiç gibi gelir orak gibi bütün yolsuzlukları biçerdik. ama malesef tek'im. ama benim gibi düşünen milyonları gönlümün bir kenarında hissedebiliyorum.
atatürk yaşasaydı onun oyu da tkp'ye giderdi. valla bak. soyvetlerden az mı yardım aldı. stalin dengesizi yüzünden araları açıldı. neyse.

bakıyorsun akp, chp, mhp hepsi asıllarını kaybetmiş birbirlerine benzeyen suretler. hdp dersen karmaşadan beslenen ne idüğü belirsiz kürt partisi.
ortada idealist ve ilkeli tek parti kalıyor. pratikte asla eşitlik ilkesi geçirilemese bile teoride sapına kadar bunu savunuyor. en azından fena olmaz.
oyları chp ye akp ye mhp ye hele bdp ye atıp bölücü olmayın.
oylar tkp'ye.

not: komünist değilim.

tutacaktan tutmama karizması

metroda, otobüste, tramvayda, metrobüste oluşan yüksek rütbeli karizmadır.
bazı dengesiz tipler var bindikleri gibi boş koltuklara gözü dönmüş gibi bakıyorlar. yahu insan şöfere makiniste bir günaydın der selamün aleyküm çakar. ne bileyim yanındaki demire yaslanıp karşı yola bakaraktan bu direksiyon emaktarlarıyla iki çift sohbet eder, çalışma stresini alır. yoookk illa oturacak yer bakıcak. bulamazsa tutunacak. neymiş düşermiş. iki ayağını omuz hizasında aç bakiyim düşüyor musun. madem ısrar ettin, neden düşersin ben sana söyleyim. çünkü dengesizsin, korkaksın. ne olur ki en fazla araba fren yapınca önündeki dünyalar güzeli sarışın ablayı fordlarsın. sen mi istedin bunu? senin suçun yok. kaderin ince bir cilvesi.
iki dakka karizmatik olun bee!
hepinizden nefret ediyorum.