bugün

eğer bir tanrı olsaydı o ciddi ciddi sen olurdun *
ağlamana dayanamıyorum ne olur ağlama ne olur geçecek bu günler meleğim.
Merhaba anne. dün aramadın beni. Bir gün sesini duymasam dayanamıyorum. bir daha yapma öyle. neyse ki konuştuk bugün,duydum seni. Oruçlusun diye halsiz geliyordu sesin; ama yine de dokundun yaralarıma. Telefonu kapattıktan sonra bir süre ağladım.
Yalnız yaşamak iyi değil, insan istediği zaman girebiliyor ağlama krizlerine anne.
Şimdi nasıl istiyorum seni yanımda belli değil.
analar başa taç imiş
her derde ilaç imiş
kişi kırk yaşına gelse bile
annesine muhtaç imiş.
03 May 12

--spoiler--
Bugün tam 11 gün oldu. 11 koca gün. Annemsiz 11 koca gün.

ilk bir kaç gün farketmedim onun yokluğunu. Başım kalabalıktı. Gelen giden belli değildi. Annem de oralarda bir yerde sanıyordum. içerde oturuyor. Misafirlerle ilgilendiği için odama gelmiyor diyordum.

Öyle değilmiş, gitmiş.

Pazar günü herkes gittiğinde farkettim onun da gittiğini. Evde kimse kalmamıştı. Abim, kardeşim bir köşede uyuyordu. Babam da aynı şekilde. Yoktu annem, gitmişti.

Kanser onu götürmüştü.

Annem sağlığına çok dikkat ederdi. Zararlı olduğunu bildiği şeyleri asla tüketmez, biz de tüketmeyelim diye elinden ne gelirse yapardı.

Böbrek hastasıydı zaten, 7-8 sene önce sol böbreği alınmıştı. Ondan sonra iyice dikkat etmeye başladı sağlığına. Doktoru günde en az 2 litre sıvı tüketmesini söylemişti. Bir böbrekle yaşamak kolay değildi, doktorun dediğini yapmak zorundaydı ve yaptı da. Ameliyatından sonra düzenli olarak günde 2 litre sıvı tüketiyordu.

Zaman zaman midesinden de rahatsızlık duyuyordu. ihmal etmiyordu kesinlikle. Bir kaç kere bu sebepten doktora gittiğini biliyorum. Demekki kanseri o zaman görememiş doktorlar ya da kanser kendini göstermemiş o dönemlerde.

Yine bu şekilde rahatsızlığı devam ederken doktor mide kanseri olduğunu söyledi. Özellikle gidip konuşup geç kalınmadığını, umut olduklarını söylediler.

Ben hep umut doluydum zaten. Annemle hastane hastane gezer, iyileşmesi için elimden ne gelirse yapardım.

Neredeyse 2 sene boyunca bu hastalığı çekti. O da umutluydu, hiç kaybetmedi umudunu. 2 sene içerisinde önce ışın tedavisi sonra da 3 kür kemoterapi gördü. Kemoterapiler her defasında daha ağır gelmeye başladı. Vücudunu eritiyordu. Başka şekilde rahatsız ediyordu.

Son kemoterapi çok ağır gelmişti ama. Kasım-Aralık civarıydı. Son kemoterapiden sonra da tedaviye cevap vermeyince doktoru en fazla 8 ay yaşayabileceğini söyledi.

O zaman dünya başıma yıkılmıştı işte.

Umut olmadığı halde anneme umut dolu gözlerle bakmak, onu motive etmek, o esnada kendini de motive etmeye çalışmak belki de en zor şeydi. Gözünün içine baka baka yalan söylüyorduk. “iyileşeceksin annecim, hiç merak etme, biz hep seninleyiz.”

Doktorun umut yok demesine aldırmayıp ben yine bir mucize bekledim. Haberlerde duyuyorduk hep mucizevi bir şekilde iyileşti diye. Ben de öyle umut ettim. Annem bu kadar erken yanımızdan ayrılmaz dedim, bizi bırakmaz dedim. Ama olmadı.

Gün geçtikçe zayıfladı, normalde de zayıf biriydi. 48 kilo civarında seyrediyordu kilosu. Şubat ayından itibaren düzenli olarak zayıflamaya başlamıştı. Artık doğru düzgün yiyemiyor, yediğini de çıkarıyordu. Gün geçtikçe daha da kötüleşiyordu durumu.

Belki de en çok koyan taraf o gözünüzün önünde erirken hiç bir şey yapamamaktı. Öylece bakıyordunuz. Verdiğiniz bir kaşık çorbayı anında çıkarıyordu. Zorla diyemiyordunuz, yeme hiç diyemiyordunuz. Su bile içemiyordu. Daha midesine inmeden geriye geliyordu ne olursa.

Hal böyle olunca böbrekleri de süzmedi ve son dönemlerini nefrostomi ile geçirdi. (Böbreklerine takılan bu aletle idrar ayrı bir torbada biriktiriliyor.) Hiç rahat değildi bu yüzden. Belinde nefrostomi, göğsünde port denen bir başka ufak alet (kemoterapiyi o alet üzerinden veriyorlardı.) rahat uyuyabilmesine engel oluyordu. Çünkü sırt üstü yatamıyorsunuz, yüz üstü yatamıyorsunuz. Eee? Biraz sağ kolunun üstüne, biraz sol kolunun üstüne. Başka şansınız yok.

Yarım saat sağ kolunun üzerine yatıyor, uyuşunca kaldırıp sol kolunun üzerine yatırıyorduk. iyice zayıfladı çünkü, kendi hareket edemiyor.

Son Gece
Kaldığı odada kardeşimle birlikte ben kaldım. Saat 2ye kadar ev ahalisi olarak zaten ayaktaydık. 2 gibi annemi uyutarak ben de uyudum, her yarım saatte bir onun seslenişine uyanıp diğer tarafa çevirip yine yatıyordum. Bazen yarım saat, bazen saatte bir yön değiştirmek zorunda kalıyorduk.

Normalde uykum ağırdır ama anne işte. Ben uyurken aldığı nefesi bile duyuyordum neredeyse. Nasıl bir korkuyla yatmaksa artık siz düşünün.

Biraz sağa çevirdim, biraz sola derken sabah olmuştu. Saat 7 idi. Ağzı kurumuş, su istemişti. Kamışla bardağı ağzına götürdüm. Zar zor bir yudum aldı. 1 dk bekledikten sonra 2. yudumu da çekti. Yatakta yanında oturuyorum. Bir anda başını eğerek yatağa bakmaya başladı. Hareket etmiyordu. Yatakta oturuyor, gözleri açık, başı eğik bir şekilde yatağa bakıyordu. Hemen yanında da ben oturuyorum. Anne noldu anne anne demeye kalmadan hareket etmediğini farkettim. Yüzünü çevirmeye çalıştım, yatırmaya çalıştım ama kaskatı kesilmişti. Havale geçiriyor diye düşündüm. Hemen kardeşimi uyandırdım, o da babamla abimi. Onlar kalkıp geldi ama annem hala düzelmemişti. Kolonya koklatarak ellerini yüzünü ovaladım, kendine hala tam olarak gelemediyse de tepki vermeye başlamıştı. O sırada yengemler de eve gelmiş annemi çözmeye çalışıyorduk. Ben bir taraftan ağlıyor, bir taraftan da onunla ilgilenmeye çalışıyordum.

Belki de annem ilk defa orada ağladığımı gördü.

Zar zor ayılttık ama bu sefer de nefes alamamaya başlamıştı. Hemen ambulansla hastaneye gittik. Doktor en fazla 2 gün yaşayacağını, acil bir durumda müdahale ettirmek isteyip istemediğimizi sordu. Saat 9 civarıydı. Susmuştum, bir şey söyleyemiyordum zaten. Aylardır beklediğimiz o gün gelmişti işte. Bugün yarın kaybedecektik. Artık daha yakındı.

Eve götürmek istedik annemi. Son anlarını evde yaşasın diye. Ben yengemlerle önden geçtim eve, yatağını hazırlayalım, evde bekleyelim dedik. Abim halamla birlikte hastanede kaldı. Onlar getirecekti.

Getirmediler. Getiremediler. Biz eve gelir gelmez orada kaybetmişiz onu. 23 Nisan. Saat 9:20.

inanmak çok zor. Alışmak daha zor.

Aylardır bekliyoruz belki, hatta hazır bile hissediyoruz kendimizi. Ama olmuyor işte, ne kadar hazır hissedersen hisset olmuyor.

Soruyorlar şimdi ibrahim nasılsın diye. Ben nasıl olayım? Sen söyle.

Avutmaya çalışıyorlar şimdi. Hiç değilse başı yastıkta öldü diye. Bak en azından ceseti var, mezarı belli diye. Neye yarar?

Annem gitmiş benim. Canımdan bir parçam gitmiş. Her şeyim gitmiş. Neye yarar?

Seni çok özlüyorum annecim.
Seni çok seviyorum annecim.
--spoiler--
canım anneme,

annem benim. canım annem. nerden başlayacağımı bile bilmiyorum ama şuan tek diyebileceğim senden 3000 bin küsür kilometre uzağım ama o 3bin küsür sanki daha uzak geliyor bana, başka bir evrendeyim gibi be annem. keşke yanın da olsaydım şuan "naber paşam" desen o güzel yemeklerini yapsan... sana "aç kalmıyorum yiyiroum kilo bile aldım bee" desem de 4 kilo verdim annem bişey yiyemiyorum burda açım sen üzülme diye öyle diyorum.

çok özledim be seni. hiç bu kadar ayrı kalmamıştık senle, ben her sabah senin o güzel sesinle uyanmaya alıştım be anne. buralarda yaşayamıyorum ben her şey üstüme üstüme geliyor, ama sen yanımda olsan her şey güzel gelir annem çekilebilir olurdu be...

şimdi farkettim ben sana hiç "seni seviyorum" demedim be anne. diyemem ki... erkeğiz ya biz delikanlıyız hani. bize yakışmaz öyle şeyler...

seni seviyorum be annem, çok seviyorum. hiç ayrılma yanımdan...
insanların hayalleri vardır anne, hedefleri. gelmeyecek bir bölüm yazmamıştım. aksine, gelmesi garanti gözüyle bakılan bir bölümdü yazdığım. dün gece beni dinlemedin, çünkü bağırmak istiyordun. nasıl davranmak istiyorsan davran ben hayallerimi kaybettim. bunlar benim suçum değil. tercih yaparken yükseklerden uçmadım. bana kendi başına tercih yaptın diyorsun, birlikte tercih yapmam için ısrar ettiğin adam "ben anlamıyorum" diye bas bas bağırıyor. ilk başta "ben bilmiyorum" diyen adam, şimdi "dkomnenos neden gelmedi?" deyince mi suç bende oldu? rehber öğretmene git dedin, gittik işte. sana o kadın bir bok bilmiyor dedim. istanbulda peyzaj mimarlığı bile gelebilecekti. garanti olsun bir sorun çıkmasın rahat rahat yerleşeyim diye ilk sıraya istediğimi yazdım. ne oldu? olmadı. benim suçum mu? hayır.
daha 18 yaşındayım ve 1 seneden fazlasını kaybetmem. yanımda olmak isteyen yanımda olur, olmak istemeyen de arkamda kalır. zaten bu sene tercih yapmayacağım diyordum. sen zorlamadın mı beni? bilmem kaç saat önce teyzemle konuşurken demedin mi, "gerçekten çalıştı, eğer çalışmadı dersem çarpılırım. allah var yani. ama istanbul dışında bir yer yazmadı. dedim o kadar yaz diye. şimdi ağlarsın."
ne yani? istemediğim bir şehirde mi okumalıyım? insanların hedefleri vardır. başından beri orası olsun istedim, orası için çalıştım. ve orası olacak. gidip siktiri boktan bir bölümde siktiri boktan bir şehirde mi okuysaydım. lütfen beni rahat bırak. sütümü getir, ağlıcam. * *
senden sonraki bayramları sevmiyorum...orada bayramlaşma faslına da onca yıl olmasına rağmen hala alışamadım.alışmakta istemiyorum zaten. belki kendime oynadığım bi oyun, çocukkenki oynamadıklarıma benzemesede. yarına bekle beni elimde biraz suyum ve bayram şekerlerimle birlikte. herkes gittikten sonra biraz konuşalım olur mu? zırhlarımın olmadığı yer senin yanın, duvarlarımı kaldırarak, sana sığınarak sadece ben konuşayım her zamanki gibi.hatırımda kalan yüzünden, gülüşünden ellerinden öperim anne.
gün gün değişiyoruz anne. sen de ben de...
(#16004001),(#14361983),(#16328496),(#16073155)..
büyümek hiç istemedim anne. küçük kalsam ben, sen yine uykudan uyandığımda "akşam yatmaz sabah kalkmaz" diye kızacağına sırtıma baksan. terlediğim için atletimi değişsen, sırtıma havlu koysan.

büyümeseydim anne, dağınık duygularımı toplayamadığın için üzüleceğine, pijamamdan çıkan atletimi, önüne çekip soksan pijamanın içine. ayağına terlik giymediğinden karnın ağrıyo diyeceğine eskisi gibi çorabımı giydip ev ayakkabılarımı giydirsen ayağıma.

git müziğini odanda dinle odan sıcak diyeceğine, sobanın yanında oyna diye sobanın yanına minderler dizip bana oyun alanı yaratsan anne.

ben hiç büyümek istemedim anne, hele seni üzmek hiç!
özür dilerim anne. "neyini eksik ettik de böyle oldu" dedirttiğim için çok özür dilerim.
beni affet anne, sana layık bir evlat olamadım, olamıyorum. senin gibi masum günahsız değilim, sen böyle yetiştirdin ve öylesin ama ben senin yanında o kadar kirliyim ki. gözlerine bakamıyorum artık, keşke bile diyemiyorum artık. ben annemin göğsüne yatan, kokusunda uyuyan o küçük çocuk olmak istiyorum, o kadar saf ama şimdi o kadar kirliyim ki hiç bir şey temizleyemez senin güveninin beyazlığı üzerine sürdüğüm karaları. anne, özür dilerim anne, sana layık bir evlat olamadığım için affet beni, özür dilerim allahım senden sonra beni en çok seven varlığa ve sana ihanet ettiğim için.
ah be annecim, cok ozluyorum boyle zamanlarda seni. hayat bok gibi anne. kahkaha atmaktan yoruldum. zorla guzellik olmuyor anne. bunalincs sana kosardim. gelemiyorum artik yanina. ne vardi uc bes yil daha yasasaydin.sonra birlikte olurduk. ugrasamiyorum anne ya. aklim almiyor bazen. kalbim de dayanmiyor. istedigini yapmiyorum biliyorum. kizma bana beni en iyi sen anlarsin. gozyaslarimi op, bulusmak icin bana tarih ver. ogren bisi yap anne. dayanamiyorum.. her tarcinli kek kokusunda sen varsin. senin parfumunun kokusunu aldigimda cildiriyorum. ayrica insanlar benim canimi yakiyor. kizma bana. ilaclarimi birakiyorum bu aksam. benim icin dua et gelmek istiyorum. yok oyle hep bana hep bana.. biz de ediyoruz heralde anne. simdi yine dua edicem senin icin. delirmedim, gulme. ya da gul. cok ozledim. bu gece sana cok ihtiyacim var anne. korkum, acim daha fazla. halledemiyorum. sen oralarda yol yordam ogrenmissindir. bana isaret gonder. bir de saclarimi sev. kimselere verme beni. sabah gelicem o got mezarliga. orda devam ederiz. bunlari okuyunca ruyama gel. seni seviyorum. bir de onu. kizma terketti zaten. kiskanma hemen. opuyorum kuzu annem.
beni benden iyi tanıyosun. kopmayı, hoplamayı zıplamayı iyi bilirim. taksim'in klas simalarından biriyim, bayılana kadar dans edip içerim. ve iyi tanıyosun, bazen hayata küsüyorum. oturduğum yerden adım atacak dermanı kendimde bulamıyorum, oturduğum yerde içip, en klas downtempo, damar parçalarla olduğum yerde sızıyorum. böyle zamanlarda yapma la, şu yaptığını ben yapmıyorum. en baba techno, house, club sound parçaları son ses açıp şu evi yerinden oynatma. bazen senin gizliden gizliye çılgın bi clubber olarak takıldığını düşünüyorum. şuan beynimin içine soka soka dinlediğin şu parçalar bana gerçekten eziyet, yalvarırım git bi çay koy ve evlilik programı izle.
eve geldiğimi 10 günlük süreler de yemek yaparak kendini heder etme allah rızası için.güççük çocuk değilim düşme üzerime bu kadar.her zaman ki gibi davran.utandırma beni.senden rica ediyorum vb. sözlerdir.offf açıldım bee.
sevgili annecim komşu kadınları eve toplayıp çene çalıp o gürültüyle akşama kadar kafamı sikmekten zevk mi alıyorsun anlamadım ki. nasıl bir mazoşistsin sen böyle yıllardır evladınım ama hala çözemedim. seni seviyorum kerata.
herkesin annesi yatarken iyi geceler evladım derken benimki fıstıkların hepsini yeme diyip yatıyor, iyi mi?
Tamam biliyorum beklentini karşılamayacak ama yinede bir şeyler istediğini biliyorum. Seninle çok kavga ediyoruz çünkü sen çok inatçısın ama biliyorum ki seviyorsun beni, neden bilmiyorum herkese çok kolay ifade ederken kendimi sana söyleyemiyorum sevdiğimi. Hep bir kötü söz duyuyorsun belki de onları söylemem gerçekten öyle hissetmeyişimdir. Sana er geç sonsuzluk kolyesi alacağım söz veriyorum. Şimdi evin içinde dolanıp dershaneniz bile bana mesaj gönderdi diyorsun. Benim tek ve en bilindik yeteneğim yazı yazabilmem buda senden aldığım bir özellik şimdi Annecimm her ne kadar kavga etsekte kötü olsada aramız inan seviyorum seni.
Sana çok öncelerden bir şiir yazmıştım 25 mart ta okumanı isterim. Anneler günün Kutlu Olsun Annem.

Ben baştan aşağıya bir kişiyim aslında.
Kapında girince hemen anlarsınız kim olduğumu.
Yüzüm onun yüzüdür.
Saçım, ellerim ayaklarım.
Ben bastan aşağıya bir kişiyim aslında.
Gözyaşımda, sinirlendiğim anlarda, mutluluğumda.
Konuşmalarımda, tavırlarımda, kafamda o yum ben,
Yediğim yemekte içtiğim suda giydiklerimde kokladığım kokularda o var.
Çocukluğumda o var, gençliğimde ve iler ki hayatımda o.
Şarkılarımda o var.
Sözlerimde, sevdiklerimde.
Gece korkupta yanına gidip kıvrıldığımda yine o var.
Gülüşlerimde o var.
DNA m da o var.
Her şeyimde o var her anımda.
Ama ben bir kez sarılıpta çıldırasıya diyemedim işte
iyi ki varsın diyemedim.
Sen olmasan napardım diyemedim.
Yapamadım neden bilinmez.
Çok kızdım çok kustum, çok kırıldım ama yapamadım.
Onu mutsuz görmeye dayanamam ben ama söyleyemem.
kokusu hayatta ki en güzel kokudur.
Çünkü o bilmiş bilmiş tavırları, yorgun bedeni, içindeki küçük kız çocuğuyla benim ANNEM dir. O her şeydir.
Hayattır o yaşamdır benim varolma sebebimdir.
Canımdır o benim ve o en sevilendir.
Eyyy Melek belki hiç söylemedim söylemeyeceğim ama duyarsın diye yazıyorum ANNEM SENi ÇOK SEViYORUM.
Saçları kirpiklerine dökülen bir kadındı. Yaklaşmaya korkutan cinstendi güzelliği, Şairlere ilham verecek bir tazeydi. Gençlik tehlikelidir derler ya, Tehlike ancak bu olabilirdi..

Yedisinde öğrendiği harflerle kurduğu cümleler bir ömür ona ne verdi.. Aynadaki suretinde ne gördü. Soruları yollarını çizdi. Yanıldı yeni yollardan yürüdü.
hiç ummadığı bir anda çocukluktan arındı, annelikle tanıştı. Yüreği ağzında atmaya başladı. Bilinmedik bu duyguya kapıldığında insan olduğunu anladı..

Seneler geçti üstünden. Annem olduğunu hissettiğim zamanın üstünden seneler geçti. ilk ne zaman fark ettim, ne hissettim hatırlayamam belki ama gülümsemiş olmalıyım kundakta bebek iken..

Bugün neden kalbimden her acı geçtiğinde onu arıyorum, göğsünde uyumak istiyorum. En büyük sorunları bile çözebilir çünkü. Beni kimselerin sevemeyeceği gibi sarmalar yüreğine.
artık büyüdüğümü hissettiğim bu aralar gözlerim daha çok dolar oldu. Yerli yersiz çocukluklar yapıyorum. Çocukluktan arınmaya, annelikle tanışmaya öylesine uzağım ki ve de..

Geç kalmış bir hediye bu. Yıllar geçtikçe, yüzüne yerleşen çizgiler gibi değil.. Bunca yıla rağmen masum kalan yüreğine küçük bir buse sadece.. Hala her kalbim acıdığında andığım bir yürek O. Onun bedeninde bulduğum huzuru bugün hiçbir günümde bulamadığım bir melek..
iyi ki doğdun canım annem..
anne?... nerdesin şimdi, bak ben 5 yaşından beri anne diye yengemi biliyorum ona anne diyorum, sevdiğim kızlara annem diye tanıtıyorum herkese. babam iyi işte, işleri güçleri yerinde, okuttu da beni. sonra o da gitti. öyle savrulup duruyor sen gittiğinden beri. bilmiyorum, senle çok vakit geçiremedik olmadı böyle bir imkanımız ama sana layık bir oğul oldum ben anne. öğretmen oldum şimdi, öğrencilerim var bir de onların anneleri var, bazen aklıma geliyorsun bir şeyler anlatırken. bazen de ağlıyorum evde öyle bir başıma. bayramları hiç sevmiyorum sen yoksun çünkü. mezarına geliyorum hep aynı. bir de anneler günü okula gitmiyorum, denk gelirse tabi. izin istiyorum okuldan. bir görsen, herkesin akıl danıştığı hocası oldum ben. herkesin hocasıyım. mesela ailesini kaybeden öğrencilerim oldu, sahte bir yüzle teselli ettim her birini. ama kabullenemedim halen daha yokluğunu.

yengem sağolsun, sayesinde anne demeyi hiç unutmadım. ama kimi koyabilirim ki senin yerine, aklıma geldin, karşımda resmin. öyle bakıyorum işte. abimde hastahanede şu anda. yengeme destek olmak için geldim buraya. düzelene kadar da kalacağım. seni buraya yazacağım aklıma gelmezdi, bu halimi anlatamamıyorum kimseye. seni çok özledim anne. çok yalnızım haberin olsun.
benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..

suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiç bir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...

benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü...

sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet degilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?

benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
bir mutluluk fotoğrafi bile çektirmedi bu hayat!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omuzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat...

say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
sen beni ne diye doğurdun anne?
benim iki tane annem var. aslında biri yengem, anne diye o'nu bildim küçüklüğümden beri. o bakıp büyüttü sağolsun. amcamın çocuklarını abi abla bildim. kendi annemi yitirdim. şimdi yok, hayal meyal hatırlıyorum kendisini.

önce kendi anneme...
anne, bunu doya doya söyleme imkanım olmadı sana. kader işte. ayrılmak zorunda kaldık, alıştım mı bilmiyorum, seni kaybederken haberim olmadı çünkü. biraz hatırlıyorum, anaannem seni önüme getirmişti, öp oğlum annen gidecek daha gelmeyecek demişti. o bembayaz yüzünü öpmüştüm. beyaz bir şeye sarmışlardı seni. ben göz kapaklarını ellerimle açmaya çalışıyordum bir de hatırlıyorum. etrafımdaki herkes ağlıyordu anlam veremiyordum bu duruma. sensizliği öğretmenimden ilk tokadı yiyince anladım, eve geldim o gün ağlayrak, yengem ne olduğunu sordu. bir şey yok dedim.

-şaşkın neyin var oğlum ne oldu sana.
+bir şey yok yenge.
-neden ağlıyosun de bakayım bana?
+öğretmen dövdü, anneni çağır dedi. annem yok diyemedim yenge.

hayatımda gönlümce ağladığım tek olaydır bu. ben bir öğretmenim, yıllarca hatta üniversite dahil hocalarından nefret etmiş bi öğrenci olan bir öğretmenim. hani çocukluğa inerler ya psiko analiz uzmanları. o gün tokadı basan öğretmenime inat öğretmen oldum belkide. bir çocuğun duygularına eğilebilmek için belki de bilemiyorum. yıllar geçti hala annesizim, onsuzum.
bayram geldi, yarın mezarına gideceğim. zatn çoğu zaman giderim, tek başıma.
yalnızım be anne. büyüdüm kocaman adam oldum ama içimdeki o şaşkın ölmedi hiç. ara ara aklıma gelip ağladığım zamanları bilirim o yatılı okulda. ankara'da dolanırken beş kuruşsuz, soğuk buz gibi kaldırımlara göçüp bakarken kızılay'a. aklıma sen gelince yine ağlıyordum. özledim seni anne. hem de çok özledim. bana en çok koyan seni hayal meyal hatırlıyor olmam. kucağında ben varım, o resim hep baş köşede. sınavlara girmeden evvel onu öperdim ben.
çok uzatmaya gerek yok aslında. annemsin, yarasın.
evet eşşek kadar oldum, boyunu geçiyorum ama hala o sonsuz şevkatinle mutlu olmak için hasta numarası yapıyorum.
seni çok özlüyorum hiç bir şey senden ayrı kalmak kadar zor değil. çocukluğumdan daha fazla muhtacım sana sakın ağlama o göz yaşlarında beni boğuyosun anne. oysaki ben sadece şevkatin ve sevginle boğulmak istiyorum.
yanımda olsaydı bugüne kadar onu affetmediğimi ve asla affetmeyeceğimi beni böyle bırakıp bi başıma nasıl gittin nasıl kıydın diycektim şu yaşıma geldim sensiz büyüdüm..o ilk okulda bırakıp gittiğin oğlun liseyi üniyi bitirdi senin için çaba verdi ama neden kullandın beni? en iyisimi ben ölene kadar ne karşıma çık ne de ben seni buluyum.. hakkın varsa helal et yada etme sen bilirsin.. beni sorarsan o son yaptıklarım çabalarım senin içindi az tanıdım seni ama gene de hakkım var ise helal olsun.. yolun açık olsun. ama en çok zoruma giden ne idi biliyo musun yemin ettiğim halde beni yalancı çıkarmandı. gene de canın sağolsun ne diyim sözde de olsa annemsin..
Biliyo musun dökülen saçlarına sırf sana moral olsun, bırakma kendini diye gülerken içime attıklarım taşıyor bazen..