bugün

başının önüne eğik olmasından anlaşılacağı üzere bir mahcupluk, bir kırgınlık yaşayan zat. bu durumun sebebi ise hayattaki şanssızlıklar olur genelde. yorulmuştur, artık huzur ister, ne tarafa yönelse biri bir tekme vurmuştur çünkü. sevmek, sevilmek ve mutluluğu artık bulmak ister. kime, hangi kapıya gitse bin pişman geri döneceğini bilir, çünkü bugüne kadar bunları yaşamıştır hep. zaten bundandır ya bu bitmişliği, kalbindeki kırgınlıklar, başının eğikliği. bundandır ellerini sımsıkı saracak birinin olmayışı ve ellerinin cebinde olması. bilir ki artık ona mutluluk, aşk uzun bir süre rastlamayacak, rastlasa da artık onda muhtemelen bir ümit kalmamış olacak. yürümesinin sebebi de mutluluğu, huzuru bulamayacağını, artık sevemeyeceğini bildiği ve ümidi kalmadığı halde öylesine aramak. artık onun için yaşamak nefes almaktan ibarettir. onu da doğru düzgün yapamaz ya. duygusuz nasıl yaşanır ki...

edit: imla
birşey düşünüyor, belki de atomu parçalıyordur. rahatsız edilmemesi gereken yürüyen adamdır.
(bkz: mazlum)
Derbederdir.
Benimdir. insanlardan ve sahteliklerden sıkıldım ne kadar az ilişki o kadar huzur.
sabahın köründe uykulu uykulu işe gitmek zorunda kalındığında ister istemez yapılan durumdur.
aldatılmıştır.
ankarada yaşıyordur, mevsim kıştır. sokmazsa ellerini cebine bir daha kullanamaz o elleri zat-ı muhterem. eğmez ise kafasını keser ayaz suratını.
Oha lan, okuyunca anında kendim geldim aklıma.. Her gün takarım kulaklığımı ellerim cebimde giderim gideceğim yere. Gerçekten nedeni nedir hiç bilmiyorum..

Ayrıca hayko'nun yeni bir gün şarkısını akla getirmiştir;

-s!-

Hava ayaz mı ayaz, ellerim ceplerimde

Bir türkü tutturmuşum biliyorsun değil mi...

-s!-
Herşey umrunda değilmiş gibi gözükür ama en umurlumuz odur.
Ne olursa olsun öyle adamlardan korkacaksın ağabey maazallah yanından geçerken bıçaklar falan.
fakir ve kendine güveni sıfır erkektir. tam zıttım bi nevi.
Kadınların yanından geçiyordur.
biz meğer amma kalabalıkmışız lan! dedirten adamdır.
Başının önüne eğikliği ve her attığı adım yalnızlığının acı gerçeğini ortaya serer o adamın. Asfalta hafifçe attığı adımlarla başlar yine yalnızlığının hikayesi. Usulca yürüdüğü yabancı sokaklar her adımını düşünerek atmasına nedenmiş gibi görünür dışarıdan. Adamın içinde bir his vardır halbuki bir burukluk. Yorgunluk veren umutlar vardır. Göğüs kafesini tırmalayan bir çocuk vardır. tüm bedenini esir edip edip sevdiğine alıp götürmek ister o çocuk. O adamın içindeki çocuk koşamadıkça sevdiğine bir adım dahi yaklaşamayınca, adamın tüm bedeni yavaşlar, adımları ağırlaşır, yürümeye değil bir adım atmaya dahi takatsiz kalır. Yığılır kalır bir az önce zar zor yürümeye çalıştığı asfaltın üzerine. Kıpırdayamaz bir hal alır tüm bedeni. Soğuk ve yalnızlık bir yandan tırmalar bedenini. içindeki çocukta yontmaya devam eder kalbinden başlayarak göğüs kafesinin içini.
akşama ne yesem diye düşünüyor olabilir. her boka anlam yüklemeye gerek yok bence.
insanlarla göz göze gelmek istemeyen kişidir. Sıkılmıştır hep aynı teranelerden.
(bkz: aylak adam)
Okunmalıdır.
sağdan gidiyorsa belki yerde cüzdan arıyordur.