bugün

alışveriş sonrası elime tutuşturulan eksik para üstü için bile hakkımı isteyecek özgüvene sahip olmadığım yıllardı.
henüz çok pasiftim...

o kadar kendine güveni olmayan biriydim ki;
lise yıllarında derse geç kaldığımda kapıyı çalıp derse giremiyordum bile. tüm ders boyunca bahçede oturup tenefüs zilini bekliyordum.
kapıyı çalıp derse giremezdim, tüm sınıfın bakışlarına hedef olmayı düşünmek bile kalbimin hızlı atmasına yetiyordu.
bu özgüvensizlik hayatımın her alanında geçerliydi. hafta sonları düzenlediğimiz halı saha maçlarında bile kaleciyle karşı karşıya kaldığım pozisyonlarda heyecan yapıp topu orta sahadaki takım arkadaşıma geri pas atıyordum. risk alamıyordum..
arkadaş ortamımda asla söz sahibi olamıyordum, söylediğim hiçbir şey ciddiye alınmıyordu. zaten duymasınlar diye de hep kısık sesle konuşuyordum. msn'de toplu sohbet sırasında bile arkadaşlarım espri yaptığında '' xd xd xd hahaha xp'' gibi tepkiler verilirken, benim espri girişimlerimden sonra '' :S : ) '' tepkileri veriliyordu.
tüm bu adam etmezliğime karşılık utanmadan bir de okulun en güzel kızına aşık olmuştum.

adı seda idi.
o kadar popülerdi ki;
o Absolut VANILLA ise ben dimes meyve suyuydum.
bu hislerimi gidip hollywood'da paylaşsam aşk filmi yerine bilimkurgu filmi çekerlerdi. bu ilişkinin hayali o kadar ütopikti benim için.
ama bir yandan da umutlarımı taze tutmaya çalışıyordum. olur da bi hata yapıp benimle çıkarsa her şeyi iyiye çevirebilirdim. okulun en güzel kızıyla sevgili olarak hayatım boyunca yanından geceçemediğim popülerliğie erişebilirdim. ama nasıl...
o'na açılacak cesareti bulamazdım kendimde. lakin.. eğer başka birisinin açılmasını sağlayıp yem ataram ne yapmam gerektiği hakkında tecrübe kazanmış olurdum. birisini bulmalıydım. ama beynini yıkayabilmem için yakınlarımdan birisi olmalıydı. evet, en yakın arkadaşımı seda'nın üzerine yollamalıydım.
seda o'nu reddettiğinde az çok seda'yı tanıyıp nasıl tepkiler verdiğini görmüş olacaktım. aynı zamanda da hoşlandığı birisi olup olmadığını öğrenecektim. arkadaşıma bu planımdan bahsetmeden o'na da seda virüsünü aşılamaya başlamıştım. her fırsatta o'na seda'yı gösterip çok yakışacaklarını söylüyordum. seda hakkında da biraz araştırma yapıp hayatında kimse olmadığını da söylemiştim.
arkadaşım benden daha yakışıklı olmasa da öz güveni benden çok daha iyi durumdaydı. ilk başlarda '' olur mu ki.. bilmem'' diyerek mırım kırım yapsa da artık seda'dan hoşlandığını anlayabiliyordum. tenefüslerde gözü hep seda'yı arıyor ve sakat doğmuş gergedan yavrusu gibi bahçede seda'nın çevresinde dolanıyordu.
bu işin sonunda kalbi kırılacağı için üzülüyordum ama bu konuda bencil olmalıydım.

büyük gün gelmişti.
artık seda'ya açılacağı tarihe gelmiştik ve okul çıkışını bekliyorduk. arkadaşımdan çok ben heyecanlıydım.
çıkış zilinden sonra elçi olarak yolladığımız bir başka arkadaşımız seda'yı okulun arkasına çağırmıştı. biz de uzaktan bu konuşmayı izliyorduk. heyecandan titrediğimi gören arkadaşım benim çok ilgili bi arkadaşı olduğumu düşünüyor ve minnet duyuyordu. ama heyecanı kendim için yaşadığımı bilse benimle asla konuşmazdı.
velhasılı artık okulun arkasında buluşulmuştu. ben 150 metre ilerden olan biteni izleyip güya arkadaşıma destek oluyordum.
konuşuyorlardı..
ama konuşma sandığımdan uzun sürmüştü. aradan tahmini 5 dakika geçtikten sonra da birbirlerine gülümseyerek ayrıldılar.
hemen koşarak yanına gidip boynuna sarıldım. kalbi kırılıp reddedilen bu arkadaşıma moral verip iyilik meleği kostümüne bürünmeliydim. tam boynuna sarılıp ' sıkma canını başka kız mı yok' diyecekken; o benim boynuma sarıldı.
hemen akabinde de sırtıma atılan peşi sıra yumrukları hissettim. 'noluyo oğlum?' dediğimde;
'' sen olmasan asla başaramazdım kanka! ulan dile benden ne dilersen be heheyt '' naralarını zıplayarak atıyordu. sevinçten gözleri dönmüştü. sözlerini yarım yamalak bildiği türküleri haykırıyordu sokağın ortasında.
kafam karışmıştı..

- lan reddetmedi mi?
+ yok kanka yok! bu aralar boşlukta mıymış neymiş.
- ee?
+ bana güvenebilirse neden olmasınmış. telefonlarımızı falan aldık.

ben ne yapmıştım böyle.. süper kupa finalinde kendi kaleme altın gol atmıştım resmen.
aradan 1 hafta geçmeden çıkmaya başlamışlardı. ve ilk olarak benimle tanıştırmıştı.
deliler gibi aşık olduğum kız en yakın arkadaşımın kollarındaydı, hem de benim sayemde.

- hayatım tanıştırayım, bu vezircan.
+ hani şu bahsettiğin vezircan?
# bahsettin mi :/ ?
+ bahsetmez mi ya.. sen cesaretlendirmişsin aşkımı. sen olmasan yapamazmış.
- yapamazdım evet ehe.
+ ay yerim ya.. sence de çok tatlı değil mi?
# evet ben de onu düşünüyordum tam.

aradan yıllar geçti hala ayrılmadı kitapsızlar. yıllar sonra artık özgüvenimi fazlasıyla kazanmıştım. barda gördüğüm güzel kızların ceplerine kartımı bırakıp gülümsüyordum, para üstü vermeyen marketlerde olay çıkarıyordum, halı saha maçlarında kaleyi orta sahadan bile yokluyordum ama seda'yı kaybetmiştim. o'nu hiçbir şey artık geri getiremezdi.
ömür boyu hayatımın aşkının çöpçatanı olarak kalacaktım. evet arkadaşlar..
siz siz olun benim gibi hayalleriniz için planlar kurmayın, hayalleriniz için ilk adımı hemen atın.
--spoiler--
o kadar popülerdi ki;
o Absolut VANILLA ise ben dimes meyve suyuydum.
--spoiler--
hani aşık olupta ayarlamaya çalışan kazma,
ama o kızı isteyen adam ayrı kazma lan.

he kız da kazma olsun hadi. **
siz siz olun benim gibi hayalleriniz için planlar kurmayın, hayalleriniz için ilk adımı hemen atın.
baştan kanka ayaklarına yatmanın zararları.
bu hislerimi gidip hollywood'da paylaşsam aşk filmi yerine bilimkurgu filmi çekerlerdi. *
destan yazdıran vaziyet.
başıma gelmiş olay ama benim durum farklıydı.
bizzat yediğim halttır hala içimde bir yaradır hatırladıkça kendi ağzıma zıçasım gelen durumdur.
sevdiği kız ona abi deyince, mecburiyetten arkadaşına ayarlamak zorunda kalan kişi.
(bkz: çok uzun)
(bkz: önce kendimi sonra seni vururum)
nasıl olduda okudum diye şaşkınlık içerisindeyim ama iyiki okumuşum.
tanım;sevdiğiniz kızdan arkadaşınıza bahsetmezsiniz gün gelir arkadaşınız size onu sevdiğini söyler sizin o kızı sevdiğinizden habersizce,şartlar durumlar gerektiriyordur ve sizden rica eder bi yokla bi sor soruştur mecbur arkadaşınıza hatır gönül borcunuz vardır yapmak durumunda kalır ve araştırır soruşturursunuz durum olumlu cıkarsa söyleseniz bir dert söylemeseniz bi dert.söylersiniz en sonunda ve bunlada kalmaz artık çöpçatanlık yapar duruma gelirsiniz.
godoşluktur.
benzeri daha önce başıma geldi. beğenilen kişi arkadaşınızdan hoşlanınca ve ona yakınlaşmak için sizden yardım isteyince... neyse kısaca düşman başına.
(bkz: mallık)
aşık olunan adamı arkadaşıyla evlendirmek isteyen kızın akrabası mıdır nedir? salakça bir savunma mekanizmasıdır.
süper bir olaydır, aşk denen meret kişinin başına daha fazla iş açmadan, daha fazla acı vermeden başkasının başı yakılır ve keyfe bakılır.
--spoiler--
alışveriş sonrası elime tutuşturulan eksik para üstü için bile hakkımı isteyecek özgüvene sahip olmadığım yıllardı.
henüz çok pasiftim...

o kadar kendine güveni olmayan biriydim ki;
lise yıllarında derse geç kaldığımda kapıyı çalıp derse giremiyordum bile. tüm ders boyunca bahçede oturup tenefüs zilini bekliyordum.
kapıyı çalıp derse giremezdim, tüm sınıfın bakışlarına hedef olmayı düşünmek bile kalbimin hızlı atmasına yetiyordu.

--spoiler--
gerçekten aşık olan kişinin yapacağı en son şeydir. arkadaş, dost, kanka, tanıdık olması fark etmez.
bahtsız bedevinin kutup ayısından randevu almasına denir. bile bile ladestir.
seviyosan git konuş bence, denilesi durummuş, lakin iş işten geçmiş orası ayrı.
ayarlama olayında başarılı olunmaması halinde teselli üretmenin faydalı olacağı durum. Örnek: "neyse yabancıya gitmedi*"
(bkz: umut sarıkaya tipi mutsuzluk)
sadece yaş olarak değil ama beyin olarak ergenlikten henüz çıkamamış erkeklerin yaptığı hareketlerdir. aklınca ya bu kız, böyle yaparsam nasıl tepki veriri ölçmeye çalışır ha bi de sevgilisi olmadığı halde varmış gibi yapıp, nabız ölçenler vardır ki, evlerden uzak.