bugün

usta birliğinde ilk gün;

orduevi olan mekanda, albay yeni gelen yetmeleri ip gibi dizmiş mesleklerine göre yerleştirmeleri * yapacaktır. herkese sırayla meslekleri soran albay:

-senin mesleğin ne?
+ben barmenim komutanım.
-tamam bu bar da dursun. senin mesleğin ne?
%benim marketim vardı konumtanım.
-bunu da kantine verin. senin mesleğin ne?
^kaporta boya komutanım.
-ulan sanayi mi burası, ne diye göndermişlerse bunu. neyse, iyi yumuşatırmısın kaportayı?
^evet komutanım.
-iyi açarsın yani.
^evet komutanım.
-o zaman senin için hamur açmak zor değildir. mantıcı yapın bunu da.

o arkadaşın askerliği bittikten sonra mantı evi açması, mantılarının da çok lezzetli olması da ayrı bir konu.
komutan ciddi bir şekilde "aranızda pilot olmak isteyen, pilotlara özenenler var mı, bir görev için gönüllü aranıyor" der.
3-5 acemi atlar hemen, ben ben ben...
herbirine siyah büyük birer poşet verilir ve ufak bir platformun üzerine çıkartılır.

- o poşetleri ters çevirip paraşüt yapın ve yere atlayın, atladıktan sonra da yerdeki çöpleri toplayın.
askerliğin ilk günleri, öğle içtimasındayız. astsubay sordu: "aranızda berberlik yapabilecek kimse var mı" diye. elemanın biri atladı. "komutanım ben yaparım."
tamam dedi ve binaya yolladı onu. ardından da saçı uzun olanları seçip seçip berbere yolladı.

berberden ilk gelenin kafasından kıllar sarkıyor, ikinci gelen küfürler ediyor. üçüncü geldi, saçı karman çorman olmuş. ve nihayet berberim diye giden çocuk göründü ufukta. yanıma geldi, noldu lan dedim. komutan "siktir" çekmiş. sen bu işten anlamıyorsun diyerek. çocuk az mahçup, az kızgındı:

- "iki kişiyi daha traş etseydim öğreniyordum amk, komutan beklemedi ki." dedi.
acemiliğimin 5.gününde albaya yakalandığım çavuş hamamında, heyecandan ne dediğimi bilmediğim, albayla aramda geçen diyalog :

albay : kim var orda?

(vücudum sabunlu, kafamdan köpükler akarken kafamı kabinden dışarı çıkartarak)

ben : ben varım komutanım

albay : lan burası çavuş hamamı senin ne işin var burda, dangoz?

ben : komutanım, benden önce giren arkadaşlar sizin izin verdiğiniz...

albay : ben onu diyenlerin anasını s.keyim

ben : emredersiniz komutanım, s.kin komutanım

albay : laaaaaan!!! çık lan dışarı, allah belanı vermes...

ben : komutanım valla istemeden söyledim yemin ederim ağzımdan kaçtı, acemiyim ben daha yeni başladım göreve, şey askerliğe. affedin komutanım.
babamın 10 kere anlatmasına rağmen güldüğümüz anılardır...
yine bir gün niyazi paşayı resmi bir ziyaret için taşıyorum diye başlar anlatmaya... ( askerliğini 1964 de ankara'da paşa şöforu olarak yapmıştır)
tabii o zamanlar eski devir ;araba şimdiki kadar bol değil , kıymetli.. paşa şöforu olduğum için havam da yerinde.. bi gün ankara'dan eskişehir'e teftiş için paşayı taşıyorum , paşa da dışardan sert görünen ama aslında dünya tatlısı bi adam ,eskişehir'e yakın bana
" oğlum ben arkada oturmaktan sıkıldım yaw araba da maşallah canavar gibi gidiyor , geç bakayım biraz ben süreyim" dedi
"aman paşam nasıl olur ?" yanındaki diğer korumaları filan da "yapmayın" filan ama adam takmadı kimseyi ceketini kıravatını çıkardı geçti direksiyona ; eskişehir'e yakın bi yerde mola verdi ; yol kenarına çektik atıştıyoruz.. o esnada yakından geçmekte olan eskişehir vali yardımcısı arabayı görür ; hemen yaklaşır, tanışma faslından sonra :
-aman paşam haber vermediniz ; ağırlasaydık sizi !
-yav gerek yok ; biz iyiyiz bi mola verdik devam edeceğiz.
tabi vali yardımcısı hemen şehirdeki askeri birliğe durumu telefonla bildirir , "paşalar habersiz teftişe geliyor , hazırlanın" diye..
babam rica etse de yolun geri kalanında yine arabayı paşa sürmüştür , askeri birliğe giriş yapılır , tabii herkes hazır kıtadır
üst rütbeli komutan hemen arka kapıya asılır normalde arka koltukta oturması gereken paşanın kapısını açmak için :
-ben binbaşı ahmet güldüren ; hoşgeldiniz komutanım !! babam da ne olduğunu anlamış ama ne yapacak ?
-ben er yıldıray .... hoşbulduk komutanım ! babamın tabiriyle sikilmiş tazıya dönen komutan şiddetli ses tonuyla sorar :
-er mi ? paşa nerde ulan ?
-paşa önde arabayı sürüyordu ... komutan ağlamak üzeredir :
-ulan senin arabanı paşa sürüyosa sen kimsin genelkurmay başkanı mı ? ne oluyor lan burda ?
neyse durumu ön koltuktan gülerek izleyen paşa izah eder ; koca tabur önünde karizması çizilen komutan babama karartmıştır ama paşadan izinli olduğu için bi şey de yapamaz...

"ulan ; ne fena gülmüştük be ; paşa canı sıkılınca bunu anlattırırdı" diyen babam bize de her askerlik muhabbetinde bu anısını mutlaka anlatır.
bildiğiniz üzere askere cep telefonu götürüp, "aşkım seni çok özledim ben yaa" türü mesaj çekmek falan yasaktır. fakat sim kartı banyoya saklayıp, telefonunu götüne sokan serdar isimli arkadaşım, telefonunu "abi çok acil ailesel bi konu var" diye isteyen birisine verir. fakat elemanın amacı nöbet yerinde çarşıdan aldığı kulaklık sayesinde radyo dinlemektir. başarır da bunu. nöbet yerlerini gezen uzman komutanı geldiğinde vermiştir bağlamanın türkünün beline beline...

-cep telefonu mu soktun lan içeri !
+yok komutanım yeaa, türkü söylüyodum...
-lan orospu çocuğu bağlamayı kim çalıyodu ?
komutanlar cuma günü kılık kıyafet kontrolü yapmaktadır. bir arkadaş spor kıyafetlerinin altında botla kontrole çıkar:

komutan (albay): evladım senin spor ayakkabıların nerde?
asker: yok komutanım.
komutan: nasıl yok lan?
asker: komutanım soyunma dolabına konulmayan eşyaları sobada yakıyordum...
komutan: eee?
asker: bir tanede ortalıkta duran ayakkabı vardı.
komutan: eee?
asker: bende o ayakkabıyıda yaktım.
komutan: eee?
asker: o ayakkabı benimmiş komutanım.
külliyen yalan anılar.

ama şu aşağıdaki diyalog doğrudur :

+ hacı ben bu gece rum tarafına geçicem.
- niye lan manyak mısın?
+ olm rumların flamayı getirirsen askerliğin bitiyomuş.
- yok canım daha neler.
+ valla bak, astsubaylar konuşurken duydum.
- yok aga sakat o iş.
+ sakat makat diil abicim ben gidiyom gece.
- olm delmesinler seni gecenin bi yarısı?
+ hepsi içiyo olm kelle oluyolar, o ara alıcam flamayı.
- valla hacı ben karışmam, görmedim duymadım.
+ tamam kimseye söyleme.

eleman harbiden de rum tarafına geçer, hakikaten de rum askerlerinin kelle olmasından faydalanarak flamayı alır getirir...

ertesi gün bölük komutanının odası :

+ evladım bu flamayı sen mi alıp geldin?
- evet komutanım.
+ peki nasıl alıp geldin?
- komutanım gece girdim, sonra bıdı bıdı bıdı...
+ peki evladım. (çavuşa döner) senin gibi çavuşun ben gelmişini geçmişini hörö hörö... ulan pırpırını siktimin salağı, herif gece sınırı geçiyo sen uyuyo musun lan? hörö hörö hörrrhh... (çavuş altına etme noktasındadır)atın bu firari pezevengi diskoya * tutanağını da yazın getirin. Göstericem lan ben sana pasaportsuz sınır geçmeyi, seni avradını siktimin battalgazisi seni * savaş çıkarıcak başımıza pezevenk...

Flama getiren salak soluğu hapiste alır, mahkemeye çıkarılır, firar, sınır ihlali, hırsızlık, tsk'nın şeref haysiyetini küçük düşürme gibi bir sürü suçtan yargılanır. Ne kadar hapis yattı bilmiyorum.

Siz siz olun boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın. Adamın götünden kan alırlar...
biraz daha abartıp

- abicim bir gün yine dağlayız. terörist ipneleri yakalamak için
+ eee
- işte ormanda ilerlerken pusuya düştüm.
+ hadi beah
- sorma. sonra beni öldürdüler.
+ ohaaa
77 kisilik bolukte bir gun sabah istimasinda yuzbasi,
-ehliyeti olan bir adim one ciksin dedi,
40 kisi cikti,
-2005 model ve uzeri luks araba kullanan bir adim one ciksin dedi,
10 kisi cikti.
- otomatik vites arabayi rahat ve iyi kullanan ciksin dedi
Garajdaki pasalarin arabalarini kullaniriz umidiyle Benle beraber 2 kisi cikti,
-siz ucunuz su arkadaki el arabalarini alin ve ordaki topraklari tasimaya baslayin deyince tum hayellerim yikildi ve millete madara olduk.
*
mekan: kadıköy mc donals
tarih: 2005 kış
şahıslar: iki kız, bir erkek, ve kulak misafiri

erkek: ya işte bizi tatbikata götürdüler..
kızlar: eeee?...
e: bir ovaya indik... acaip sesler duymaya başladık... kafayı bir kaldırdım ki gökyüzüne f16lar gelio ufuktan...
soora biz koşmaya başladık falan.. f16lar arkamızdan füze atıyorlar
k: ay canıııııııııııııımmm...
e: işte yakamızı zor kurtardık, hemen bi kayanın arkasına geçtik fln biz..... *
eğitim birliğinde haftasonu çıkamadığımız, çarşımızın kitlendiği dönemlerdi. çarşıya çıkabilen arkadaşlardan rica ettik bi film kapın deyu; "sikişli tokuşlu olsun hee" deyu da not düştük.

yu tu mama ne öyle bi film almışlar. filmde iki genç elemanla 30larında bi kadının garip hikayesi anlatılıyor. memeler bacaklar, vurmalar kırmalar derken koca salon dolusu adamın keyfi yerine geldi. öyle ki sevinç nidaları patlatacak kadar coştuk. eleman hatunun ağzına verdiğinde alkış kıyamet koptu.

böyle böyle keyifle takılıp filmi alan arkadaşa övgüler yağdırırken finali geldi çattı filmin. iki eleman ve hatun odada takılmaya başladılar salonda "ooo grup da var lan helal olsun muuaağğğğ" sesleri yükseldi salyalar eşliğinde.

sonra bi baktık hatun aradan çekildi ve iki elemanın ellerini ve dudaklarını birleştirdi. o iki amk godoşu da öpüşmeye devam ettiler, hatun odadan çıkarken.

o coşkulu salon gitmiş, yerinde gerginliğin hakim olduğu soğuk rüzgarların estiği bi salon gelivermişti. sessizce boşaldı salon. en hayvan halimizin hüküm sürdüğü yerde, millet birbirine değmemek için kapıda yol veriyordu diğerine. kimsenin ağzını bıcak açmadı, kimse kimseye dokunmadı. 2 gün sonra kendimize gelebildik, filmi seçen çocuğu 2 km süründürdük. homofobiklik değildik, askerdik.
komutan emir verir: aranızda inşaat mühendisi varsa bir adım öne çıksın.
iki acemi öne çıkar.
komutan: şu duvarı örün.*
bir diğer versiyonunda komutan makine mühendisi sormaktadır. öne çıkan erlere komutan emir verir: şu cıvataları sıkın. *
kısa dönem erlerin eğitimi bitmiş, tabur önünde bölüklere dağıtılmak için dizilmişlerdir.

binbaşı : lan ne mezunuydun sen?
asker : (önce tekmil, sonra)çevre mühendisliği komutanım!!
binbaşı: çevre mühendisliği mi?
asker: evet komutanım!
binbaşı : teğmenim, bunu taburun bahçe sorumlusu yapalım. çevrecidir, anlar o işlerden..
teğmen : emredersiniz komutanım.
binbaşı : greenpeace falan var mı lan sende? kendini bağlıyomusun çıplak çıplak zincirlere..
asker : hayır komutanım..
binbaşı : ne biçim çevrecisin sen? bağlasana olum, millet arada malları görsün..
asker : !!!!!!!emredersiniz komutanım!!!!!!( eleman 5- 10 dakika arası bomboş gözlerle insanlara bakmıştır.zaman geçtikçe öğrenilmiştir ki binbaşı fırlamanın tekidir ve ara ara askerle daşak geçmektedir)
odtü bilgisayar mühendisliği mezunu kısa dönem asker arkadaş vardı.
hatta askere gelmeden önce milli savunma bakanlığı, maliye bakanlığına felan sistem yapıyordu.
öyle üst düzey çalışıyordu yani.
askerde tabur komutanının bilgisayarını temizleme görevi verilmişti.
bildiğin fiziki temizlik.
her sabah bezle ekranı felan temizliyordu.
hala güler dururum.