bugün

"bir çiçek solmuşsa koklandığı içindir"
ender öfkeli şiirlerinden olan adak'ı genç yaşta ölmesine sebep olan sbf yurt baskını için yazmış şair.
az bilinen, az yaşamış ve fakat az ömrüne çok şey sığdırmış olan güzel memleketin güzel şairlerinden.

"
Giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum
"
Çok fazladır, dolu doludur, erken ölmüştür, ölmeseydi Kesinlikle ve kesinlikle Türk Şiirine bir Cemal Süreya, Nazım Hikmet kadar, etki yapardı.

Dur Şiirinden bir kısım.

kadere inansaydım
sana inanırdım
Düşürmem sigaramın ucundaki külü ben

öyle kırık bakma bana
Caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
Bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
Hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
Oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu

Elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
Bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız

sen içerde
Ben dışarda...
Oyyy mahpusluk mahpusluk..
'sakalsız bir oğlan'dır o, bir şairdir. eşcinselliği yahut devrimciliği bir yana dursun bunlar şair olmak için geçer şeyler değildir, şair olmak için hiçbir kimlik, hiçbir ideoloji geçer değildir, şair olmak için yalnızca şiir geçerlidir, kelimelerin o ahengi, o melodisi geçerdir, o ahenk de o melodi de o şiir de arkadaş'ta bulunur. 'sakalsız oğlan''ın son isteği de yerine getirilmemiştir, kitabının adını "sakalsız bir oğlanın tragedyası" koymak ister ama devrimci abiler bu ismin fazla devrimci olmadığını düşündüklerinden olsa gerek ki tüm şiirlerinin toplandığı kitabın adını "sevdadır" yaparlar.

(bkz: merhaba canım)
(bkz: sakalsız bir oğlanın tragedyası)
(bkz: aşkla sana)
(bkz: sevdadır)
sokak arası çatışmalar sırasında sosyalist öğrenciler ceplerinden onun şiirlerini çıkartıp birbirlerine okurlarmış. gerçekten de arkadaş'ın şiirleri böyle şiirlerdir. insana umut aşılamakla kalmayıp direngen de kılıyorlar. eşcinsellik temalı şiirlerinde bile vardır bu direnç. mayıs yayınları her ne kadar "sevdadır" adıyla bassa da şiirlerini, gerçek adı "sakalsız bir oğlanın tragedyası"dır. bir gün hakkında gerçek bir şeyler yazmayı umuyorum.
"
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun
"
şiirleri arkadaş olan şair.

--spoiler--
her gün yeniden yaşamak
boşalan bir birikimi kocamış acılarla
uyuyan bir ölümü betimleyen vücudum
çirkin ve güzel orospu.
yeni yetme bir çırpınışın yorgunluğu yüreğimde
o hep güzel görünen bana çirkin ve güzel orospu
vücudum. seni seviyorum

acıyla büyütüyorum aşkımı
bir gün bana sevişmeyi öğretecek.
--spoiler--
durduk yere aklıma sadece şu satırları geliyor,

yorgunum bir gülü devşirmekten
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir çiçektir
evde kalmış kızların göğsünde sık bulunan
beni solduran akşamüstleridir pencerelerde
çünkü hüznü hüzün besler yalnızca
merhaba,
hüzün mevsimi şiiri her okunuşunda insanı kendine biraz daha hayran bırakabilen ender şairlerdendir ama şairdir...

Gece
bir tabut gibi çöker omuzlarıma
bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi

yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
hasreti bir ben bilirim

bir de gecenin gözlerindeki baykuş
baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş
onu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle
süsler. bir damın üstüne oturturum
süsler. Damımın üstüne oturturum

-sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi

yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta

abimin acıyla yontulmuş yüzü
yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma
dağılır ses olur acısı
ezberlediğim bir öğüdü yineler bana

-çocuğum üşütme yüreğini
şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen

ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil
hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan
korkarım

mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa
mesela annem de yoksa yanımda
mesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım

-ana bana kurşun dök. dua oku. üfle ana
ana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana

yalnızım. bunu hep söylüyorum
yalnızım. bunu hep söylüyorum

geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor
hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor
her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum
yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor
yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
biliyorum. biliyorum bunu da biliyorum
gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da
kendime kendimden başka kendim yok
ne utancımı kuşanan bir sevgi
ne çirkinliğimi öpen bir kız

yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız

-ana bana bir hal oldu. hep böyle titriyorum
ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana

yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta

ey insanlar
ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları
iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı
iğrenerek. hepinizi kucaklıyorum ilkin
ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum
bilmiyorsunuz. ben kendimi öpüyorum

cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar
ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır
bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler
döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir

-hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün
size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım

geceyse
tükenmişse güneşin güçlülüğü
gök gözlerinin buğusunu yansıtır
senin acın acıların ölümüne gebedir
korkma yavrum
ne gece ne geceler senin
suçsuz mızıkçılığını küçültemez
bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini

güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz

yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta

ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen
sesimi çakallarla boğan gece
hüznüme vur acımı soy
beni de kuşat
boris karlof kadar masum yüzümü
karanlığınla frenkeştaynla
çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti
kalbim ki yıllardır iyiliğe abone
nerde bir insan görse
bırakır sevgi kuşlarını
çünkü o bağışlar yargıçlarını
kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını

ey gecede unutulmuşluğumun suçluları
ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları
suçum: nefreti öksüz bırakmak
savunmam: sevgimi yüceltmek içindir
sakalım yok biliyorum ama kötü değilim
büyükleri sayarım küçükleri severim
çocukları incitmeden severim. kadını öpmesini
bilirim

sizi de sizi de öpmesini bilirim

-ana ben çok yalnızım. benim başka sevgim yok
içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü

kural tanımayan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım. sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin

kalbim
bir gün elbette sana hükmedeceğim

elbet geçer bu hüzün mevsimi
bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün
o gün size sevinci de anlatıcam
bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün
o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım

ve bir gün elbette yıldızları sayacağım

-gelin kucaklayın beni. yıldızları sayamıyorum.
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun

başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun

söyle bana ey
ölümün açıklayıcı pervanesi
hangi yavru tek başına yiğittir
hangi yangın bir başına söndürülür
ah herkes susuyor
hiçkimse bilmiyor içimin yangınını
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bağladım dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya
hayatın ateş renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için
ah herkes mi susuyor

bağırsam içimdeki dehşeti
hırsım deler mi toprağı
beni
acısıyla onduran
dostumu
aşkla vurduran hayat
sana
yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım
dünyanın yeni baharına
çatlarken kadim güneş
bağrım delinirken fidanların kanıyla
anamın doğurgan karnıdır diye
sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye
dostumun üretken gülüdür diye
sana bağlandım
sana sarıldım

beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni

akıtsam deliren sevdamı
köpürür mü hayatı besleyen su
ey benim
yedi başlı kartalım
her başını
bir dağ başlangıcında koyanım
senin
böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir
bizim aşkımızı solduranların korkusu
çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir

yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarın

şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek
"...Tutsana elimi canikom tarih tekerrürden ibaretmiş
Miş bir geçmiş zaman failiymiş "
"ana ben çok yalnızım. benim başka sevgim yok
. içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü”

güzel adam, iyi şairdir.
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun

başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun...

değerli devrim şairimiz. ışıklar içinde uyusun.
öyle ise
''erken ölen mintanıyla gömülsün''.
aklıma her gelişince bir şekilde acıtmasını ve gülümsetmesini bilen şair ama insan...

"Şuramızda bir şey var,
Acıya benzer,umuda benzer!
Böyle günlerde,
Her şey,
Hem acıya;
Hem umuda benzer..."
ilhami çiçek ile birlikte okuyunuz... ve her ölüm erkendir; bu ince ruhlu güzel kalemli şuur ve şiir dehâsı arkadaşlarınki ise bir başka erken ve dahi ruh acıtıcıdır...
mısralarında hem toplumsal öğeleri, hem de insanın içindeki o korkunç yalnızlığa seslenebilen, ikisinin pekala harmanlanabileceğini gösteren "erken" ölmüş güzel insan.
8 ocak arkadaşımızın doğduğu gündü tam zamanında yazılmalıydı bu entry, ama klavyeyi kucağa almak bugüne kısmetmiş.
iyi ki var olmuş tanıdığım tek aşık devrimci.
onun şiiri çaresizliğin söz bulmuş halidir.
o ise hem arkadaştır hem sevdadır benim için yani çaremdir şu kahpe hayatta.

''hergün
gövdemle büyüyen hüznümle
kimselerden habersiz eskiyen yüreğimin
dinlemiyorlar
dinlemiyorlar şarkısını oy''
pencere şiiri sadık gürbüz'ün yorumu ile insana yaşamayı sevdiren bir eserdir. modern zamanların meşgalesinden yeni yeni keşfettim şiirlerini. bireyci, gerçekçi şiirin erken kırılan kalemlerinden..
"bütün ilkleri yeniden yaşat bana,
bütün ilkleri..

vazgeçilmez pişmanlıklar dahil."

(bkz: sakalsız bir oğlanın tragedyası)
ağlamak acıların yontulmuş biçimidir.
hüzünse bir çocuğun gökyüzünü sevmesidir

yorgunum bir gülü devşirmekten
görseniz artık
yüzüm
bozulan bir çiçektir
evde kalmış kızların göğsünde sık bulunan
beni solduran akşamüstleridir pencerelerde
çünkü hüznü hüzün besler yalnızca
merhaba.
görsel
Bu harika şiirin , harika yazarıdır.
Yoruldum, değiştirmekten kanını yüreğimin dizelerinin sahibi aşmış şairdir.
“Bir gün eve geliyor Arkadaş. Yokum.
Gitmek üzereyken,
– Yavrum adın ne?
– Arkadaş.
– Anladım arkadaşısın oğlumun. Ama adın ne?
– Arkadaş,
– Yavrum tamam… arkadaşısın. Ama adını söyle de seni falanca aradı diyeyim oğluma.
– Vallahi de billahi de adım Arkadaş!”*
Şiirimizin genç yaşta yitirdiği yüzlerce ‘arkadaş’tan biridir Arkadaş Z. Özger.
Kendisi almıştır ‘Arkadaş’ adını. Arkadaşı Sina Akyol’dan aktarılmıştır yukarıdaki yazı.

"Kendimden başka kendim yok.' Der. Ne güzel demiş.

Bir gün bir çocuğum olursa arkadaş ismini koyabilirim bu şaire olan sevgimden dolayı.

Ayrıca şiirleri de mükemmeldir.