bugün

eski milletvekillerinden çetin altan ın oğludur. Ankara da doğmuştur, hürriyet, güneş, milliyet, yeni yüzyıl gazetelerinde köşe yazarlıpı yapmıştır. Şu anda da taraf gazetesinde kum saati adlı köşede yazmaktadır. ilk eseri 'Dört mevsim istanbul' eseridir. Diğer eserleri: sudaki iz, kılıç yarası gibi, isyan günlerinde aşk, içimizdeki yer, en uzun gece romanlarıdır.
bu günkü yazısı yerinde bulduğum ve dikkat çekendir: http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=3582
egitim sistemiyle ilgili yazmış oldugu yazıyla kemalistlere 30 cm bilemedin 40, yer yer 50 cm sokmuş yazardır.

şimdi nasıl agızlarından köpükler saçarak okuyorlardır bu yazıyı paylaşalım milleti deli edelim;

okula giden çocuklara rastladım dün yollarda.

onlar için çok üzüldüm.

zavallı “eğitim mahkûmları”, hayatlarının en güzel, en eğlenceli olması gereken yıllarını, daha sonra unutacakları bir sürü saçmalığı öğrenmek, ciddi bir “beyin yıkamasından” geçmek, kişiliklerini, tek tip adam yetiştiren “tornaya” teslim etmek için harcayacaklar.

gidecekleri okulların birinci amacı, onlara “ulu önder” atatürk’ün müthiş bir adam olduğunu, hiç hata yapmadığını ve türkiye’yi sadece atatürk’ün yaptıklarını tekrar etmenin kurtaracağını ezberletmek, zihinlerine bu yalanı kazımak olacak.

cumhuriyet tarihi boyunca okullar bunu yaptılar.

dün yazıişleri toplantısında tuğba, çocukluğunda en büyük korkusunun “allah mı daha büyük, atatürk mü daha büyük” sorusuyla karşılaşmak olduğunu, çocukken hangisinin daha büyük olduğuna bir türlü karar veremediğini anlatıyordu.

çocukları bu tür korkulara iten bir eğitimden geçti insanlar bu ülkede, hâlâ da geçiyorlar.

yeni milli eğitim bakanı bazı değişiklikler yapmaya çalışıyor ama dün kürşat bumin’in yazısında yer verdiği yök kanunu’nun girişi “yükseköğrenim”in amacını anlatmaya şu maddeyle başlıyor:

“1- atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda atatürk milliyetçiliğine bağlı...”

gerisini yazmaya bile gerek yok, birinci amacı bu olan bir üniversiteden çıkacak insanların “özgür düşünceli” bireyler olması mümkün mü sizce?

zaten bizdeki eğitimin amacı, “özgür düşünceli birey” değil, itaatkâr bir sürüye, öğrendiği ezberleri tekrar eden koyunlar yetiştirmektir.

cumhuriyet’in eğitim anlayışı ve amacı da budur.

daha sakatlık adından başlıyor, ne demek “milli” eğitim?

fiziğin, coğrafyanın, biyolojinin, kimyanın “millisi” nasıl oluyor?

olmuyor tabii ki ama dert çocuklara “fizik” öğretmek değil, dert, atatürk’ün bir “diktatör” olduğunu saklamak ve bir diktatörlüğü “yeryüzünün tek kutsal ve doğru” yönetimi olarak çocuklara ezberletmek.

“atatürk diktatör olmak zorundaydı, başka türlü cumhuriyeti kuramazdı” diyenler olduğunu biliyorum, mecbur muydu değil miydi tartışmasına gerek yok bence ama şu soruya gerek var:

“de ki atatürk diktatör olmaya mecburdu, peki biz o diktatörlüğü hâlâ kutsamaya ve en iyi yönetim biçimi olarak çocuklara ezberletmeye mecbur muyuz?”

“devletinin ve ordusunun” her yaptığına boyun eğecek, hiç sorgulamayacak, soru sormayacak, düşünmeyecek, tartışmayacak insanlar yetiştirmek istiyorsak mecburuz tabii.

biliyorsunuz bizim ünlü bir “tevhid-i tedrisat kanunu”muz var.

“eğitim birliği” demek.

bu ülkedeki her ırktan, her dinden, her mezhepten çocuğun “tek elden ve tek merkezden” eğitilmesi anlamına geliyor.

ankara’da milli eğitim bakanlığı’ndaki “talim ve terbiye kurulu” denen yerde sekiz on adam oturur, bu ülkedeki çocukların neler öğrenmesi ve neleri de “asla” öğrenmemesi gerektiğine karar verirler.

onların karar verdiğinin dışında hiçbir şey öğretilemez çocuklara.

düpedüz faşist ve ırkçı bir anlayışı kazırlar çocukların zihnine.

“bir türk cihana bedeldir”, “ne mutlu türküm diyene”, “varlığım türk varlığına armağan olsun” türünden bir “faşizm parfümü” ciltlerinin altına enjekte edilir, artık hayat boyu o kokudan kurtulamazsın.

yeryüzünde türk’ten başka “önemli” insan olduğuna inanmaz, türk olmayan herkese aşağılayarak, küçümseyerek, kuşkuyla bakarsın.

bir yandan da “düvel-i muazzama”nın türk’e düşman olduğunu, hep türklere kötülük yaptığını, türkleri kandırdığını öğrenirsin.

böylece hem en büyük, hem de sürekli kandırılan bir salak olmayı aynı anda benimser, en halisinden bir kişilik çatlamasını daha yedi yaşında yaşarsın.

tarih, diye de baştan aşağı yalan bir hikâye anlatırlar.

hep biz haklıyızdır, hep biz güçlüyüzdür.

bırakın “ermeni soykırımı” lafını “ermeni meselesi” diye bir olayı bile duymazsın okulda, sonra büyüyüp de bir yerde “türkler ermenileri öldürtmüş” sözüyle karşılaşınca da “yalan bu” diye bağırırsın.

kürt diye kimse yaşamaz bizim ülkemizde bu “eğitim anlayışına” göre, burada herkes türk’tür ve herkes varlığını türk varlığına armağan eder.

osmanlı’nın i̇ttihatçılardan önceki padişahları “deli, çılgın, manyak, sapık” olsalar bile iyidir, i̇ttihatçılardan sonraki padişahlarının hepsi de “hain, katil, rezil, budaladır”.

bu eğitime göre “dindarlar” yobazdır, batı kültürünü ve demokrasisini beğenenler “züppedir” ama batı müziği dinlemeyen ve batılı gibi giyinmeyenler de “gericidir”, tanzimat bir felakettir...

türkiye’de sorunun “özü”, bizi çocukluğumuzdan itibaren zehirleyen bu eğitim ve bize ezberletilen yalanlardır, bu “milli” eğitimi “gerçek” bir eğitime dönüştürmeden de yaratıcı ve özgür bireylere sahip, gerçekten demokratik bir toplum haline gelmek inanın çok zor..
son azısı ile aklınca ermeni soykırımı var, türkler onurlu kurtuluş savaşında haksız izlenimi vermeyen çalışan zavalı piyon bir yazar.
kaale bile almamak lazım. anca kendisi gibi gereksizleri orgazma ulaştırır yazdıkları.
kck operaayonlarını eleştirmiş. hadi olabiir.
lakin sonra gerçek yüzünü yine ortaya çıkarmış.
barış için pkk şart demiş.

yani barış için hamileleri öldüren, bebekleri öldüren alçak bi terör örgütü şart demiş.
bu adamı burada pohpohlayanları takibe aldım. aramızdaki yılanları tanımak lazım zira.
bakalım kaç kanı bozuk kötüleyecek bu yazıyı. keşke kötüleyenleri gösteren bi sistem olsaydı.
iyi makaleci
romanları babadan geri
efendi çocuk.
gazetesini eleştiren(tehdit eden) pkk'nın başı karayılana müthiş ayar vermiş kişi.

--spoiler--

sen kim olarak bütün kürtlere emirler yağdırıp talimatlar veriyorsun, atası mısın, ağası mısın, efendisi misin?


“bize akıl öğretmeyin” diyorsun, arkasından maşallah herkese akıl öğretiyorsun, bütün kürt halkına, bütün kürt sivil toplum kuruluşlarına, kürdistan’daki bütün barolara, medyaya ve tabii taraf gazetesi’ne.

seni bizim hepimizden daha “akıllı” yapan şey ne?

kimse sana ve arkadaşlarına akıl öğretmeyecek ama sen hepimize akıl öğreteceksin, bu ayrıcalığı neye borçlusun?

yoksa seni hepimizden akıllı yapan elindeki silah mı?

bir keresinde övünerek söylemiştin ya, “24 saat içinde istediğimiz herkesi öldürtürüz” diye, bu mu seni hepimizden akıllı kılan?

sen “hepiniz susun, sadece ben konuşacağım, ben akıllıyım” diyeceksin, biz de “aman susalım yoksa bizi sokak ortasında öldürürler” deyip susacağız, sen de böylece herkesten akıllı olacaksın, öyle mi?

bütün generaller böyle düşünür, öldürtürler de, öldürttüler de... ama bir kere bu yola girdin mi artık iflah etmezsin çünkü haklılığını kanıtlayamadığın, haklı olmadığın için öldürdüğünde insanlar bunu niye yaptığını anlarlar.

birini sustursan, öbürü konuşur.
--spoiler--
yeri geldiğinde bir hukuksuzluk kurumu olan şımarık tsk'ya yeri geldiğinde dersim katliamı vs. nedenlerle mustafa kemal'e, yeri geldiğinde akp'ye ve en son pkk'ye ağır eleştirilen yönelten türkiye tarihi'nin tartışmasız en cesur yazarı.
bugünkü yazısıyla katil murat karayılan'a çok güzel ders vermiş, türkiye'nin vicdanı olan cesur adam. her an sokak ortasında öldürülebilir. umarım gerekli tedbiri almıştır. türkiye'yi yaşanır kılanlar, barışa inancımızı yitirmememizi sağlayanlar senin gibi güzel insanlar.
kimin düdüğü öterse onun eşeğine binen, sözde hümanist, sözde cesur, sözde aydın olan yazardır. kendini yalandan demokrasi bekçisi gösterir, ülkesini iki kadın göğüsüne satacağını söyleyen amerikan hayranın liboşştur. uyuz olunacak yazarımsıdır.
21.yüzyıl insanıdır.
Murat Karayılan hakkında çok sert satırlar kaleme alan cesur yazar.

'Sen kim olarak bütün Kürtlere emirler yağdırıp talimatlar veriyorsun, atası mısın, ağası mısın, efendisi misin?' diye yazıyor..
köşe yazıları facebook sayfasından artık yayınlanmayan taraf gazetesi yazarı.
taraf gazetesi imtiyaz sahibi yazardır. hrand dink gazetecilik ödülü bu sene kendisine verilmiştir. tuhaf olan şey ise, bu ödülü sürekli taraf gazetesi yakınından kişilerin almasıdır. ancak taraf gazetesi'nin hrand dink cinayetine yaklaşımının nasıl olduğunu irdelersek almet altan'ın bu ödülü almasına da çok şaşırırız!
düzen şakşakçısı.
"Biz bu ülkede öldürülen her Kürt çocuğunun, her Türk çocuğunun sahibiyiz, elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince hesabını sorarız."

ahmet altan
tabiri caizse kadınların kitabını yazmış, sudaki iz kitabıyla ve müstehcenliğiyle ünlü türkiyenin en iyi denemecisi denebilecek yazar.
---alıntı---

Elin oğlu alay etmez mi? Lozan Antlaşması'yla 4.3 milyon kilometrekarelik toprağı nasıl kaybettiniz' diye sormaz mı?

---alıntı---

evet, bu ülkede en çok sesi çıkan iki yazardan biri 4,3 milyon kilometrekarelik alanı lozan'da yitirdiğimizi sanıyor. birileri mondros ve sevr diye bir yerler olduğunu, bu yerlerin geçmişteki önemli noktalarını falan anlatsın.
20.10.2011 tarihli yazısında teröre savaş diyen yavşak, hatta yavşağın bayrak tutanı.
liboş. hatta akp'nin tüm ezilenlerin savunucusu olduğunu düşünen ve liboşluğunu gizleyen bir liboş. tiksinilesi canlı.
türkiye'de siyasal liberalizmin sosyal tabanı olmadığını (veya çok zayıf olduğunu) bildiği için ak parti'ye bu misyonu yüklemeye çalışması hata olan yazar. entelektüel meziyetleri çok gelişkin olmamasına rağmen resmi ideolojinin akıldışılığı nedeniyle türkiye standartlarının üstündedir.
taraf gazetesinin başına geçtiğinden beri insanlıktan çıkan gazeteci müsvettesi. bugün kü sayısında da 29 ekim den asla bahsetmeyen gazetesinde şu sözlere yer vermiş. onunla aynı mesleği yaptığım için utanıyorum.

Atatürk ün diktatör, Cumhuriyet in ise diktatörlük olduğunu iddia etmiş.

--spoiler--
Cumhuriyetiniz ve bayramınız size kutlu olsun.
--spoiler--

biz kutlarız ahmet bey. sen bekle.
işte tam da budur dediğm üstad.pkk'ya bdp'ye ve bunların muadilleri diğer cenaha gereken ayarları fazlasıyla vermiş şahsiyet:

--spoiler--
pkk gitti gene sivilleri vurdu.

gencecik bir kızın sırtına bombaları bağlayıp gönderiyorlar, kız parçalanıyor, cumartesi öğleden sonra gezintiye çıkmış zavallı kadın, çocuğu, yoldan geçen adam hep birlikte hedef oluyorlar.

neymiş?

pkk özgürlük mücadelesi veriyormuş.

böyle aşağılık yöntemlerle “özgürlük” geleceğini iddia edebilmek için hem kör, hem ahmak olmak gerekir.

kürtler, böyle çoluk çocuk katliamına destek olmaz; destek olacak kadar gözü kararmış, vicdanı sönmüş olanlardan da kürtlere bir yarar gelmez.

“kürt halkının hakları” için verilen mücadeleyi “vicdansızlıkla” eşanlamlı kılmaya da kimsenin hakkı yok.

bdp de gidip kazan vadisi’nde ölen pkk militanları için halkı sokağa çağırıyor.

bilmiyorum ne yaptığının farkında mı?

ne yaptığını anlaması için sanırım meseleyi bir de tersinden düşünmesi gerekiyor, mhp “çukurca’da ölen askerler için halkı sokağa çağırsaydı” bdp bunu doğru bir hamle olarak mı değerlendirecekti?

mhp’nin de gerisine düşerek, kitleleri kışkırtarak kürt halkının sözcülüğünün yapılabileceğine doğrusu ben inanmıyorum, silaha ve şiddete bu kadar esir olarak “barış partisi” olmak pek mümkün gözükmüyor bana.

bence artık kürt siyasetçileriyle aydınları kendilerine sormalılar, pkk mı kürt halkı için var, kürt halkı mı pkk için var?

ikisi aynı şey” diyenlere, “bize bu numarayı seksen sene türk ordusu yutturdu, bir daha yutmayız” derim, biz yutmayız, kürtler de yutmaz.

“silahlı olanın efendi olduğu” sistem türkler için de, kürtler için de çok gerilerde kaldı, çağ değişti, zaman değişti, dünya değişti.

pkk ile bdp geçmiş bir yüzyılda yaşıyorlar.

hâlâ ölümü kutsayıp yüceltiyorlar.

biraz osman baydemir’e kulak versinler; “bu çağda kurşun atmak haramdır, sen batıya 24 tabut gönderirsen, ertesi gün doğuya da 24 tabut gelir.”

kürt siyasetinin baydemir gibi kişilikli, cesur, gerçeği söyleyebilen liderlere ihtiyacı var ama ne yazık ki onlardan çok fazla çıkmıyor.

baydemir’i sadece kürt siyasetçilerin değil türk siyasetçilerin de duyması gerekiyor.

akp dokuz yıldır iktidarda.

bugün hâlâ kürt meselesini askerle, kurşunla, polisle, gözaltıyla, tutuklamayla çözmeye uğraşıyor.

kürt meselesinin çözümü bu mu?

baydemir’in lafını tersinden de söylemek mümkün, “sen doğuya 24 tabut gönderirsen, batıya da 24 tabut gelir”.

tabut yarışını bitirecek biri lazım bize.

pkk’nın ilkel ve vicdansız vahşetinin yansıması olacak bir iktidar değil.

değişim yapacak, ümit verecek, bu eşitsizliği ve haksızlığı bitirecek biri.

akp bunu yapamayacak kadar yorgun ve bıkkın görünüyor son zamanlarda.

sadece “laf” var ortada.

konuşuyorlar, konuşuyorlar, konuşuyorlar ve hep neden yapamadıklarını anlatıyorlar; neden yapamadığınız kimsenin umurunda değil, “yapamayacak” milyonlarca, milyarlarca insan var yeryüzünde, biz “yapabilecek” birini arıyoruz.

neden hâl⠓anadilde” eğitimi gündeme almıyorsunuz?

neden hâl⠓iki dilliliği” tartışmıyorsunuz?

neden seçim yasası’nı değiştirmiyorsunuz?

neden türklerle kürtlerin tam anlamıyla eşit olacağı bir düzeni kurmak için adımlar atmıyorsunuz?

neden sadece askerî önlemlerden söz ediyorsunuz, neden sadece gözaltılarla ilerleyebileceğinizi sanıyorsunuz?

neden kürt meselesi deyince hâlâ aklınıza yalnızca pkk geliyor?

neden bdp’nin siyaseti akp’yi aşağılamak sanması gibi siz de siyaseti bdp’yi aşağılamak sanıyorsunuz?

bu akp ne zaman gerçek ve kalıcı bir değişim için adım atacak bilmiyorum ama akp ayağını sürüdükçe, demokratikleşmenin gereklerini yapmayı savsakladıkça bu ülkede insanlar ölüyor, askerler, pkk’lılar, siviller ölüyor.

bunu durdurmasını pkk’dan beklemeyeceğiz herhalde, bunu durdurmayı bu ülkenin hükümetinden bekleyeceğiz.

akp iktidara iyice yerleşti ve oraya yerleşmek içim harcadığı çabayla yoruldu, daha da beteri “amacına ulaştığı” duygusuna kapıldı, artık daha fazlasını yapmak istemiyor sanki.

ama iktidar koltuğu bisiklet gibidir, durduğunda düşersin, akp duruyor ve sürekli düşüyor, van’da düştü, kürt meselesinde düştü, şimdilik düştükten sonra yeniden seleye oturuyor ama bu kadar çok düşerse sonunda bisikleti kullanmayı bilen biri oturur oraya.

erdoğan’ın kendi sözleriyle söylemek gerekirse, iktidar yan gelip yatma yeri değildir”.

sen yattıkça insanlar ölüyor çünkü
--spoiler--
çalışanlarının haklarını gaspetmesiyle meşhurdur. okumuş, mürekkep yalamış, kendini bilmezlere kendisini iyi pazarlayan biridir.

bir üst versiyonu için : (bkz: orhan pamuk)
bir alt versiyonu için : (bkz: yiğit bulut)
http://www.ilkehaber.com/yazi/dersim-2887.htm

yaz<sısyla chp yi ve kemal kılıçdaroğlunu itin götüne sokup çıkarmıştır.

“ayıptır, zulümdür, cinayettir.”