bugün

(bkz: tenesse williams) nin bir oyunu
aynı zamanda bir (bkz: elia kazan) filmi
(bkz: marlon brando) yu yıldız haline getiren film,arzu tramvayı nda canlandırdığı stanley rolüdür
(bkz: arzu tramvayı)
2005 kasım ayından beri şehir tiyatroları tarafından sahnelenmektedir. Reji engin uludağ'a ait. Oynayan arasında müge akyamaç, ergün ışıldar ve hümay güldağ sayılabilir.
Thomas Lanier Williams'in yazdigi bir oyun. Orta yasli bir hatunun kizkardesinin evine yerlesmesiyle yasanan olaylari anlatmaktadir. Oyundan uyarlanma bir filmide vardir. Bas rolünde Marlon Brando oynamaktadir. Türkiye'de Arzu Tramvayi olarak oynanmisti. ihtiras tramvayı olarak da bilinir.

(bkz: A Streetcar Named Desire)
(bkz: mutlu insanlar turizm)
marlon brando'yu genç hâliyle izlemek imkânını vermesi yüzünden bile izlenebilecek bir film ki vivien leigh rolünü alır da götürür. hakikaten gıcık olursunuz onun oynadığı karaktere. filmin önde gelen dört oyuncusu da oscar adayı olmuşlardır ve ödülü en az vivien leigh kadar hak eden marlon brando hariç üçü ödüle ulaşmışlardır.
Aristokrat bir aileden gelip, geçmişi ile bugün ve hayal dunyasi ile gerçeklik arasinda sıkışıp kalan Blanche'in çöküşünün muhteşem bir boğuculuk ve akıcılıkla işlendiği eserdir. Tennessee Williams ile Zeki Demirkubuz'un akrabalik bagi olup olmadigini düşündürür.
bu film de marlon brando'da bıçkın Delikanlı rolüyle harikadır ama kanımca asıl döktüren Vivien Leigh'dir.. şizofren halleriyle tek başına götürür filmi.
marlon brando'nun kitlelerce marka olarak lanse edilmeye başlanmasına sebep olan, film noir.

pedofiliyak tutumları gerekçesi ile, görevli olduğu okuldan uzaklaştırılan bir kadın öğretmenin; uzun bir süredir görmediği kız kardeşinin yanına gitmesi ile başlıyor olaylar. kız kardeşi evlenmiş ve ortak oldukları devremülkleri satan ablaya hayli kızgındır. brando'da, paris gettosunda bir fabrikada işçisidir. oldukça kaba, şiddetvari bir prototip uyandırmaktadır. kendisi gibi; komşularında da, kadına şiddet uygulamak rahatlama seansıdır. böyle bir ortamda eski hatalarından arınmak isteyen abla; dizginlemeye çalıştığı duyguları daha fazla saklayamaz. ve kapılarına gelen siğortacı gence öpücük kondurur. sonrasında bir erkeğe bağlanmak; onla evlenmek istese de, bu yaşanmışlıklar kendi istikbaline engel olur.

film brandoyu 51 yılındaki genç ve yakışıklı hali ile görmek isteyenler için, birebir. filme ismini veren tramway'da foreshadowing olarak, zaman zaman ekrana verilmektedir.
(bkz: blanche dubois)
tennessee williams' ın oyunu ve oyundan uyarlanan 1951 tarihli elia kazan' ın filmi. marlon brando' yu dünyaya armağan eden film olmasının yanında dönemine göre oldukça cesur bir yapımdır. 4 adetcik akedemi heykelini toplayan filmde tek oscarsız marlon brando olmuştur. bu da akademinin ne derece ileri görüşlü olduğuna işaret eder. filmin en başarılısı şüphesiz teatral oyunculuğuyla vivien leigh. leigh yer yer aşırıya kaçabilen grotesk teatral oyunu ile dışavurumculuğa bir selam ederken, küçük tiratları ile de filmin anektodal yapısını inşa ediyor.(vivien leigh' in gerçek yaşamında bipolar kişilik bozukluğundan muzdarip olduğunu eklemek sanırım metot oyunculuğuna apayrı bir boyut katacaktır.)

---olası spoiler ibaresi---

almodovar' ın todo sobre mi madre' sinde ufak bir saygı duruşunda bulunduğu oyun türkçeye önce arzu tramvayı, daha sonra ise ihtiras tramwayı olarak çevrilmiştir.

filmin konusu kısaca yaşlanıp güzelliğini kaybettiği kompleksine sahip ve daha önce sevgilisinin intiharı ile yaşadığı depresyondan çıkamayan nevrotik blanche dubois(vivien leigh) karakterinin daha önce evden kaçıp stanley kowalski (marlon brando) ile yaşayan stella' nın (kim hunter) yanına gelmesiyle başlar. stanley ile blanche' ın uzlaşmaz kişilikleri ile gel gitli ilişkileri filmin ana eksinini oluştururken brando' nun maskülen görünümü ve bisepsleri arka fonu oluşturur. zarif, kırılgan, hafif burjuva ve düşlere tutkun blanche ile kinik ve dürtüleri ile hareket eden taş devrinden kalma kaba saba stanley' in çarpışmasından(tabi amerikan kültüründeki aristokrat güney kesim ile işçi sınıfı arasındaki ilişki ile analoji kumak mümkün) galip gelen filmin kaderini belirleyecektir.

blanche karakterinin yine aynı yıllarda çekilmiş billy wilder şaheseri sunset blvd.' daki norma desmond karakterine benzerliği sanırım sadece benim tarafımdan ortaya atılan asılsız bir iddiadan ibarettir.

bunların yanında film 1951 yapımı olmasına rağmen alt metine serilen nemfomani, eşcinsellik ve şiddet ile cinsellik arasındaki girift ilişkiyi anlatması açısından çağdaşlarından ayrılır. ayrıca stanley' in blanche' a tecavüz sahnesi sansüre uğrayıp çıkarılmış, blance' ın karakter dönüşümünde kilit nokta havada kalmıştır.

---olası spoiler ibaresi bitti---

özetle topraklarımızdan çıkan büyük yönetmen sayılabilecek (bkz: kayserili) elia kazan' ın her sahnesi ile harika bir başyapıt olan filmidir. defalarca izlenesi, brando' nun apollonvari görünümü kıskanılasıdır. oyunu da listemdedir. vesselam...
ikinci dünya savaşı sonrası kapana kısılmış kadınların hikayesidir. kan dondurur hafiften, iç çektirir.
http://oznurdogan.com/201...a-streetcar-named-desire/
Gone with the wind'in Scarlett'inden diğer mükemmel bir filmdir.Özellikle Marlon Brando ile Vivien Leight'in yer alması izlenmeden bile kalite kokusunu hissettiriyor.Mutlaka izlenmesi gereken muazzam filmdir.
marlon brando'nun neticesini yırtarcasına karısını çağırdığı sahnedeki " hey stellaaaa " repliği amerikan film enstitüsünün gelmiş geçmiş en iyi 100 film repliği arasındadır.
Stanley in "Hey stella" sahnesi ile hafizalardan cikmamis, 1950li yillardan sonra sigara tuketiminde buyuk bir artisa sebep olmus, Tennessee Williams'ın aynı adlı oyunundan uyarlanmış bir filmdir. Marlon brando nun kesfedilmesinde buyuk rolu olmustur.
çok geç kalınarak izlemiş olduğum film. film de resmen bir marlon brando show... bu adam gençliğinde nasıl bir taşmış ya hu! abisi o nasıl bir vücuttur ya hu. hadi şimdiler basıyor protein tozunu yapıyor da...sen nasıl yaptın? ah ah ne olurdu sanki 1930' larda doğsaydım diye iç geçirttirmiştir. hatta ölü bir adama aşık oldum sanırım. nedeni için;

http://galeri.uludagsozlu...tcar-named-desire-638674/

'stella ' diye bağırması ve ara ara haşin erkeğe dönüşmesi ise olağanüstü bir seksapalite katmaktaydı marlon brando' ya. hala etkisinden çıkabilmiş olamamak da diğer bir kanıt burada. bir başkasına ait olan, ama benim de katılıp buraya yazmakta da beis görmediğim bir yorum olarak:
' marlon brando sinema tarihinin gelmiş geçmiş en seksi oyuncudur. ' %100 katıldığım tespittir. yaşlılığında da ayrı bir karizma olduğu düşünülürse...

hani bazı filmler vardır izlettiverir kendisini. bu film de o filmlerden. benim gibi bir zamanların saf aşklarını arayanlara bu film tam tavsiye edilesi... vivien leiht' in oyunculuğu biraz tiyatral de kalsa filmde rahatsız edici değil, aksine sevimli durmuş. film ' basit bir hikayenin iyi işlenişi nasıl bir şahesere dönüşür? ' sorusuna cevap oluşturuyor. çok fazla üzerine aforizma yapılmayacak ama hoş vakit geçirttirecek filmlerden. imdb'de de yer alır.( tercih sebebi olarak imdb' yi tercih edenlere ek bilgi )
bunu beğenenler bunu da beğendi: roman holiday
( tavsiye filmimizde audrey hepburn; buradaki filmimizde de vivien leigt tatlılığın kitabını yazmış )
tenesse williams'ın onlarca dile çevrilip onlarca ülkede sahnelenen tiyatro oyunu. aynı zamanda 1951 yapımı elia kazan filmi. filmde vivien leigh'in oyunculuğu muhteşemdir, bir karakter ancak bu denli iyi canlandırılabilir. her ne kadar film karakteri olarak sinir bozucu olsa da. bu kadar hayalperest, gerçekleri göz ardı eden, hiçbir şey olmamış gibi davranan bir karakter insanın canını sıkmıyor değil.

görsel
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar