bugün

atlantik ötesinden yönlendirilen bir kadronun uyguladığı politikanın doğal sonucudur.
çalışmanın ayıp olduğu bir ülkede üretim de olmaz. tepkileri duyar gibiyim ama maalesef böyle. birçok kişi rahat olduğu ve sabit bir geliri olduğu için memuriyet peşinde koşarken, birçok kişi iş ilanlarında yönetici olma sevdası ile diğer ilanlara bakma zahmetinde bile bulunmazken, simit satmayı, fabrikada işçi olmayı ve bunun gibi meslekleri gururuna yedirmezken, itibarın sadece yapılan meslekle elde edilebileceğini düşünürken ve toplumun işçi emekçi takımına takındığı gözardı edilemez küçümser tavırlar yüzünden bu ülkede üretim filan olmaz. çok sosyapatlaştık, sanki herşeyimiz bütün, ülkecek hiç borcumuz yokmuş gibi.

gelişmiş ve iyi üretim sahasına sahip ülkelere baktığımız zaman, insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için ek işler yaptıklarını, üniversitelerde okuyan gençlerin ana baba parası beklemek yerine part-time işlerde çalıştıklarını gözönünde bulundurursak, neden onların gelişmiş ülke statüsüne girdiklerini daha iyi anlayabiliriz.

çalışmanın ayıp olduğu bir anlayışın bittiği an türkiye cumhuriyeti üretim yapan bir ülke, gelişmekte olan ülke adını ise, gelişmiş bir ülke adına bırakacaktır.
kanında aylaklık var.
70 milyonun çalışan kesimine oranla çalışmayan, hazır tüketim yapan kısmı oranı daha çok olduğundan olası muhtemellikten çıkmış kesin bir durumdur.
kürt - türk , laik - antilaik , sağcı -solcu , alevi - sünni çekişmesi bittiği gün üretime geçecek toplumdur. ayrıca hiç üretim yapılamıyor da denilemez . 70 milyon insan gökten zembille inmediğine göre bu toplum çalışıyor.
yapmak isteyenler de başımızdakiler tarafından engellenirse ne yapsın millet...
(bkz: devrim arabaları) * *
emekli maaşlarının düşük olmasıyla alakalı olabilir malum emekliler hala çalışıyor gençler dışarıda sürtüyor. hayat döngüsüde ekonomiye yansımaya başladı artık ne günlere geldik.
tembelliğinden üretim yapamayan toplumdur ya da zamanla tembelleştirildiğinden.
iktidarda bulunanların yakınları için naylon faturadan dolayı af kanunu çıkartan ülkemdir. bu ülkede sen kayıt dışında veryansın edeceksin diğer taraftan kayıt dışının keyfini sürenleri af çıkartıyorsun. haksızlığa karşı tepki veremeyen toplumlar üretimde yapamaz!.

belki birgün link geberebilir o yüzden ben buraya kopya ediyorum ilgili haberi:

TBMM'de kabul edilerek yasalaşan torba kanun ile vergi kaçakçılığı suçları da af kapsamına alındı. Yasanın Varlık Barışı'nı düzenleyen 45'inci maddesinde daha önceki Varlık Barışı Yasası'nda kabul edilmeyen ve vergi kaçakçılığı suçuna giren sahte faturalar af kapsamına almdı. Önceki kanunda sahte faturanın vergi farkına girmemesi nedeniyle bu belgeleri kullanıp vergiden indirenler yapılan incelemeler sonunda yakalanırsa bu tutar barıştan yararlanamıyordu. Yeni kanun ile mahsup imkânı vergi farkı olarak getirilerek naylon faturaya yol açıldı.

SAHTE FATURA

Önceki kanunun beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "Bu kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılır" ibaresi, "Bu kanun kapsamında beyan edilen tutarlar, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilerek tarhiyat yapılır, indirimi reddedilen Katma Değer Vergisi'ne ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedeldir. Şu kadar ki, indirimi reddedilen vergiye ilişkin bedelin tespit edilememesi halinde mahsup edilecek matrah tutarı, yüzde 18 KDV oranı dikkate alınarak hesaplanır" şeklinde değiştirildi. Böylece Varlık Barışı'nın ilk uygulamasında sahte fatura kullanımı nedeniyle indirim konusu yaptığı KDV reddedilen mükelleflerle ilgili yapılan tarhiyatların da mahsup hükümlerinden faydalanması imkânı getirildi. Sahte fatura kullanarak bunu vergisinden düşenler Vergi Barışı ile matrah beyan etse bile Maliye bunu vergi farkı sayarak matrahtan düşmüyor, sahte fatura kullananlar da bu olanaktan yararlanamıyordu.

SÜRE ÜÇ AY UZADI

Şimdi ise "indirimi reddedilen Katma Değer Vergisi'ne ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedeldir" denilerek matrahın nasıl hesaplanacağı açıklandı ve bu imkâna kavuştu. Yasaya göre "Varlık Barışı" uygulamasının süresi, 30 Eylül 2009 tarihine kadar uzatılacak. Bakanlar Kurulu, başvuru ve bildirim süresini 3 ay daha uzatabilecek. 1 Mayıs 2009 ve 31 Aralık 2009 tarihleri arasında tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların, kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlarının, Türkiye'de bulunmayan kurumlardan sağladıkları iştirak
kazançlarının ve yurtdışında bulunan işyeri ve daimi temsilcileri aracılığıyla elde edilen ticari kazançların, 28 Şubat 2010 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmesi halinde, bunlar Gelir veya Kurumlar Vergisi'nden müstesna tutulacak.

http://www.haber3.com/news_detail.php?id=484393
- nasıl, bi üretim var mı bari bugün?
- yok abi yok, bugünde yok, allah kahretsin!
- lan oğlum nasıl olmaz, delirtmeyin adamı! yetmiş milyon değil misiniz siz?
- abi kalabalık yüzünden olmuyo zaten yaaa. bi makinaya yüz bin kişi birden abanıyo, nasıl olsun üretim!
türkiyede yaşamadığı kesin olan toplumdur.

pastanın en büyük dilimini senelerdir löpür löpür götüren mabadımın zenginleri yüzünden halkın ebesinin amını hergün görmesi neticesinde içine düşülen sanrıdır bu olsa olsa.

zavallı fakirler (ki bu fakirlerin sayısı tahminen 65 milyon kadarcıktır) o kadar zor koşullar altında o kadar takdire şayan bir üretim içindedirler ki o kadar olur. bu kadar kıt imkanlarla bu amına koyduğumun zenginlerinin parasına para katan üretim gücü dünyanın başka ülkelerinde olsa tez konusu olur. nüfusun büyük çoğunluğuna kredi yok, teşvik yok, vergi indirimi yok olmasına karşın ;
çiftçinin hangi imkanlarla tarlasını ektiği,
esnafın hangi taklalarla evine ekmek götürdüğü,
memurun hangi hiper maaşla evlat okuttuğu,
işçinin hangi sosyal haklarla kira ödediği gibi binlerce harikuladelik başka hiçbir ülkede yoktur olamaz. bu mucizelerin gerçekleşmesini hiçbir ekonomi kitabında bulamayacağınız bir tarzla yapan bu 65 milyonluk üreten toplum, kimin eli kimin sikinde belli olmayan, hangi ihaleden parsayı toplayan, oğullarına gemicikler alan, yurtdışlarında okuyan, gece alemlerine akan bu bir avuç üretim dehalarına hizmet ediyor, üretiyor.

kim çalışkan kim tembel ?
sonra da kalkmışız üretmeyen toplum !
asıl üretmeyen kim acaba ?
beleşçi olan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen, har vurup harman savuran, amacı üretmek değil sömürmek olan ve kendi çıkarlarını düşünen bencil toplum.
Gereksiz tartışmalarla gündemi oyalayan, insanları uyutan, üretimin belkide durmasına sebep olan şey,
elbetteki toplumun kendisi değildir. Devletin başındakilerdir bana göre.
geviş getiren toplumdur.
sömürülen kişi sayısı da aşağı yukarı 70 milyon olduğundan, doğal olan eylemsizliktir.
zaten ne gerek var ki üretime. özelleştir, sat gitsin yani.
yorulmaya değer mi...
ülkenin dörtte biri üretim yapmaya çalışırken kalan dörtte üçü devlet kesesinden yemeye alışmış olan toplum.
gariban dörtte bir üretip de açgözlü dörtte üçü besliyor işte bu insanüstü birşeydir.
üretim sektörü öyle bir sektördür ki, çalışanların köleden farkı yok diyebilirim. ayrıca üretici firmaların önüne çıkan engeller de cabası. kolaylık sağlanmaması(sübvansiyon vs.),üretim faktörlerinin verimli kullanılmaması gibi birçok sebep yüzünden üretim aksar. ıkına ıkına üretim yapar sektör. sonra ekonomik konjonktür etkilerini de baz almak lazım bu açıklamalar için. (boş konuşuyorum di mi?)

ama kapsamlı bir konu. üretici ve aynı zamanda da dış ticaret de yapan ülkeler ötv,gümrük,kambiyo gibi birtakım sorunlarla karşılaşmakta. falan feşmekan. abi ne bu ya? paranın nabzı isimli bir ekonomi programında falan mıyız?
amerikanın uşağı olmuş toplumdur... gerçi bu sadece amerikayla sınırlı kalmaz.
Aklını kullanamamaktır.

Avrupa'da yaşayanın da kafası var, Amerika'da yaşayanın da, Türkiye'de yaşayanın da. Kullanmayı bilen başarır, bilmeyen oturur yerinde; bu kadar basit.

Ed: Bağlaç
nedir bu aşağılık kompleksi anlamıyorum, avrupa'dan amerika'dan neyimiz eksik dünyanın en gelişmiş 13. ekonomisini sahibiz bu kadar darbeye ve iç soruna karşı bence yeterli. yeterli görmeyenler afrika'ya bakabilirler.
yapılan ihracatlar kendi ürettiğimiz hammade ile değil dışardan gelen hammade ile yapılanlardır. bir firma tv üretir ama bütün parçalar dışardan gelir, araba desen öyle, buzdolabı öyle. bir de bunlar için yatırım teşvik belgesi alınmaktadır. Bu aldım verdim ben seni yendim. Hammadde üretimi yok dışarının işçisiyiz.
kürtlerin üretimi çok yapması.

(bkz: insan üretimi)
ürettiğinden fazla tüketim yaparsan borçlu olursun.
borçlu olursan da borcunu kapatırken devamlı faiz ödeyeceğinden sürekli küçülürsün.
küçülünce de daha da fakirleşirsin.
35 yaşındayım kendimi bildim bileli bu memleket türbanla uğraşıyor arkadaş. bırakın artık, isteyen taksın istemeyen takmasın kardeşim. çözün sorunu. bir sorun 35 sene çözülmez mi?
ayrıca birçok sorun var bekleyen böyle. bunlar bizi hantallaştırıyor. zaten koyun olan milletin kafası daha da bulanıyor.

bir de üniversite okuyanların memur olma, bir yerde işe girme heveslerini bir türlü anlayamıyorum. kardeşim kurun kendi işinizi, köle olmayın, 2 sene zorluk çeker, 3. sene toparlanırsınız.
sermaye yok falan demesin bu üniversite öğrencileri, en büyük sermayeleri olan zamanı kafelerde harcıyorlar çünkü.
'70 milyon kişiyle yeteri kadar üretim yapamayan toplum ' olarak revize edilmesi gereken düşüncedir. lakin 70 milyon nufusla gereğinden fazla tüketim yaptığımız tartışılmaz bir gerçektir.
Derhal bilinçlenmesi gerekn bir toplumdur. insanların düşüncelerine saygı duyan birey sayısının arttırılması gerektiği bir toplumdur.