bugün

0:00 2:56
8,5 milyon engelli vatandaşından çalışabilir durumda olanlara neden iş imkanı sağlamadığı merak edilen toplumdur.
70 milyon kişiyle üretim... hmm. oldukça fantastik .
şimdi şöyle düşünelim rosavacım:

genç ve orta nüfus (çalışan/üreten): 40 ml.
çocuk nüfus (çalışamayan/okuyan/agu-agu diyen): 20 ml.
yaşlı/hasta nüfus (çalışamayan/bir ayağı çukurda): 10-15 ml.
işsizlik ( çalışabilecek bile olsa iş bulamayan/iş beğenmeyen/baba parası fln): 40 ml - 40.( % 10)

anlaşılacağı üzere 70-75 ml'luk bir ülkede (bizim gibi genç nüfusu fazla olan ülkede bile) nüfusun en çok 36 milyonu işe katılabiliyor. diğerleri istese bile katılamıyor belki de. tembelliklerinden dolayı değil. bu işin oluru böyle. gönül isterdi ki eşikteki-beşikteki, ertesi gün helvası yenilecek kişi durmadan ekonomiye katkıda bulunsun. ama öyle bir kafa yok- ki doğrusu da bu. 70 milyonun 70 milyonu da çalışsa o çalışmaması gereken kitleye hizmet veren çalışan kesim (ki bu milyonları ifade eder/ öğretmeninden tut, hastabakıcısına kadar) işsiz kalacak dolayısıyla üretime katkı sağlayamayacak. tabii, tüm ülke ele kazma-kürek alıp yeri kazmıyorsanız. yani üretim/hizmet çeşitliliği/dengeliliği diye bir döngü olan kapitalizm dünyasında yaşamıyorsanız.
Gittikçe tüketim toplumu olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir toplumdur. Üretim yapamayan tüketmeye mecburdur. Sınıfsal farkların iyice belirginleşmeye başlaması kaçınılmazdır. Zengin çok zengin fakir çok fakirdir. Bu tür toplumlarda en çok orta sınıf yoğundur. Ama bu orta sınıf diğer ülkelerin orta sınıfıyla boy ölçüşemez. Ihracat adına gözle görülür şöyle aman aman bir şey yok. Çünkü bizim tüketmemız isteniyor üretmemizi isteyen yok. Bunu devlet de istemiyor. Baktığımız zaman ihracata yönelik doğru dürüst politikalar yok. Dünya ekonomisiyle boy ölçüşecek hiçbir ekonomik üretim aracı yok. Ancak yabancı devletlerden alınan parçaları birleştirme ihracatı var. Onunla da övünüyoruz. Büyük devletler daha çok hizmet sektörüne yoğunlaştıları için sanayisini yavaş yavaş işçi sınıfı yoğun olan ülkelere devretmeye başlıyorlar. Bunun örneği Türkiye'dir. Renault, opel, citroen vs vs gibi araçları bize toplatıp işçi gücümüzden faydalanıyorlar. Ama en büyük paraları onlar götürüyor. Biz de hala üretiyoruz diye seviniyoruz.
belli bir yere kadar üretebilirsiniz bir ülke olarak. üretmenize izin vermez tabi bu işin babaları, kendi ürettiklerini kime satarlar yoksa? ya da rekabet isterler mi? (abd, ingiltere, almanya, vs vs.)
tabi öncelikle bu adımı atacak hükümetin kendini sağlama alması şart, aksi takdirde bir darbeye bakar geleceği. akp hükümetinin ise üretimle falan ilgisi yok bilindiği gibi, rant peşindeler yalnızca onlar, peşkeş çekmekle yükümlüler, bunu bilmeyeni vuruyorlar günümüzde değil mi? hala iktidarlarda olmaları da bunun en somut ispatıdır zaten!.. (bkz: halkçı partinin iktidarda ne işi var)

hadi diyelim belli bir aşamaya kadar ürettiniz ve rekabete katıldınız dünya pazarında. ee sonra? daha ne kadar ileri gidebilirsiniz? çünkü ileri gidemeyen geriye gider, bu işlerin raconu budur değil mi? ben söyleyeyim, gidip gideceğiniz en ileri nokta emperyalist paylaşım savaşıdır başka bir şey değil. sistemin/düzenin gereğidir bu. onun için üretimden önce bu devlet modelini ve sistemi yıkmak gerekir, madem ülke için bir şey yapmak istiyorsun(aynı zamanda dünya için) yapıp yapacağın en anlamlı mücadele budur.
12 milyon ev hanımı nedir anlaşılamayan toplumdur. 20'li yaşlarda ev hanımımı olur.
sevişmekle bu kadar iç içe olup bu kadar sevişme fakiri olan başka ülke yok. iran örneği verecek arkadaşlara ön yapmak istedim.

aklı başka yerde olduğu için üretim yapamayan toplumdur.
iktidarlar tarafından sadakaya alıştırılmış, çalışmadan, üretmeden de yaşanabileceğini keşfetmiş bir toplumdur.
üretim yerine gereksiz tartışmalarla vakit kaybeden toplumdur.
Derhal bilinçlenmesi gerekn bir toplumdur. insanların düşüncelerine saygı duyan birey sayısının arttırılması gerektiği bir toplumdur.
'70 milyon kişiyle yeteri kadar üretim yapamayan toplum ' olarak revize edilmesi gereken düşüncedir. lakin 70 milyon nufusla gereğinden fazla tüketim yaptığımız tartışılmaz bir gerçektir.
ürettiğinden fazla tüketim yaparsan borçlu olursun.
borçlu olursan da borcunu kapatırken devamlı faiz ödeyeceğinden sürekli küçülürsün.
küçülünce de daha da fakirleşirsin.
35 yaşındayım kendimi bildim bileli bu memleket türbanla uğraşıyor arkadaş. bırakın artık, isteyen taksın istemeyen takmasın kardeşim. çözün sorunu. bir sorun 35 sene çözülmez mi?
ayrıca birçok sorun var bekleyen böyle. bunlar bizi hantallaştırıyor. zaten koyun olan milletin kafası daha da bulanıyor.

bir de üniversite okuyanların memur olma, bir yerde işe girme heveslerini bir türlü anlayamıyorum. kardeşim kurun kendi işinizi, köle olmayın, 2 sene zorluk çeker, 3. sene toparlanırsınız.
sermaye yok falan demesin bu üniversite öğrencileri, en büyük sermayeleri olan zamanı kafelerde harcıyorlar çünkü.
kürtlerin üretimi çok yapması.

(bkz: insan üretimi)
yapılan ihracatlar kendi ürettiğimiz hammade ile değil dışardan gelen hammade ile yapılanlardır. bir firma tv üretir ama bütün parçalar dışardan gelir, araba desen öyle, buzdolabı öyle. bir de bunlar için yatırım teşvik belgesi alınmaktadır. Bu aldım verdim ben seni yendim. Hammadde üretimi yok dışarının işçisiyiz.
nedir bu aşağılık kompleksi anlamıyorum, avrupa'dan amerika'dan neyimiz eksik dünyanın en gelişmiş 13. ekonomisini sahibiz bu kadar darbeye ve iç soruna karşı bence yeterli. yeterli görmeyenler afrika'ya bakabilirler.
Aklını kullanamamaktır.

Avrupa'da yaşayanın da kafası var, Amerika'da yaşayanın da, Türkiye'de yaşayanın da. Kullanmayı bilen başarır, bilmeyen oturur yerinde; bu kadar basit.

Ed: Bağlaç
amerikanın uşağı olmuş toplumdur... gerçi bu sadece amerikayla sınırlı kalmaz.
üretim sektörü öyle bir sektördür ki, çalışanların köleden farkı yok diyebilirim. ayrıca üretici firmaların önüne çıkan engeller de cabası. kolaylık sağlanmaması(sübvansiyon vs.),üretim faktörlerinin verimli kullanılmaması gibi birçok sebep yüzünden üretim aksar. ıkına ıkına üretim yapar sektör. sonra ekonomik konjonktür etkilerini de baz almak lazım bu açıklamalar için. (boş konuşuyorum di mi?)

ama kapsamlı bir konu. üretici ve aynı zamanda da dış ticaret de yapan ülkeler ötv,gümrük,kambiyo gibi birtakım sorunlarla karşılaşmakta. falan feşmekan. abi ne bu ya? paranın nabzı isimli bir ekonomi programında falan mıyız?
ülkenin dörtte biri üretim yapmaya çalışırken kalan dörtte üçü devlet kesesinden yemeye alışmış olan toplum.
gariban dörtte bir üretip de açgözlü dörtte üçü besliyor işte bu insanüstü birşeydir.
sömürülen kişi sayısı da aşağı yukarı 70 milyon olduğundan, doğal olan eylemsizliktir.
zaten ne gerek var ki üretime. özelleştir, sat gitsin yani.
yorulmaya değer mi...
geviş getiren toplumdur.
Gereksiz tartışmalarla gündemi oyalayan, insanları uyutan, üretimin belkide durmasına sebep olan şey,
elbetteki toplumun kendisi değildir. Devletin başındakilerdir bana göre.
beleşçi olan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen, har vurup harman savuran, amacı üretmek değil sömürmek olan ve kendi çıkarlarını düşünen bencil toplum.
türkiyede yaşamadığı kesin olan toplumdur.

pastanın en büyük dilimini senelerdir löpür löpür götüren mabadımın zenginleri yüzünden halkın ebesinin amını hergün görmesi neticesinde içine düşülen sanrıdır bu olsa olsa.

zavallı fakirler (ki bu fakirlerin sayısı tahminen 65 milyon kadarcıktır) o kadar zor koşullar altında o kadar takdire şayan bir üretim içindedirler ki o kadar olur. bu kadar kıt imkanlarla bu amına koyduğumun zenginlerinin parasına para katan üretim gücü dünyanın başka ülkelerinde olsa tez konusu olur. nüfusun büyük çoğunluğuna kredi yok, teşvik yok, vergi indirimi yok olmasına karşın ;
çiftçinin hangi imkanlarla tarlasını ektiği,
esnafın hangi taklalarla evine ekmek götürdüğü,
memurun hangi hiper maaşla evlat okuttuğu,
işçinin hangi sosyal haklarla kira ödediği gibi binlerce harikuladelik başka hiçbir ülkede yoktur olamaz. bu mucizelerin gerçekleşmesini hiçbir ekonomi kitabında bulamayacağınız bir tarzla yapan bu 65 milyonluk üreten toplum, kimin eli kimin sikinde belli olmayan, hangi ihaleden parsayı toplayan, oğullarına gemicikler alan, yurtdışlarında okuyan, gece alemlerine akan bu bir avuç üretim dehalarına hizmet ediyor, üretiyor.

kim çalışkan kim tembel ?
sonra da kalkmışız üretmeyen toplum !
asıl üretmeyen kim acaba ?
- nasıl, bi üretim var mı bari bugün?
- yok abi yok, bugünde yok, allah kahretsin!
- lan oğlum nasıl olmaz, delirtmeyin adamı! yetmiş milyon değil misiniz siz?
- abi kalabalık yüzünden olmuyo zaten yaaa. bi makinaya yüz bin kişi birden abanıyo, nasıl olsun üretim!