bugün

entry'ler (168)

dövüştür com

tasarım konusuna sihirli bir dokunuş yapılır ve üye olmadan oy verme işlemi, facebook hesabı ile bağlanma gibi sosyal dünyanın vazgeçilmezleri eklenirse yürümeye başlar diyebileceğim anket sitesi.

rosana

subliminal mesaj veren bir klibe sahip wax parçası diyecektim ama vazgeçtim. adamlar direkt mesajı vermişler. youtube'da yazılan bir yorumdaki gibi: yüzde 80; Porno ,yüzde 10 Pop ,yüzde 5 Mexikanisch ,yüzde 3 Heinz Ketchup ,yüzde 2 cola

http://www.youtube.com/watch?v=v0aRb4rAq0I

namaz kılanın gerçek huzuru elde ettiğini sanmak

inanan insanların, Allah'a karşı görevleri olan namazı kıldıklarında hissettikleri huzurdur. şimdi namaz kılmayan bir insanın bu konuda konuşması boş laftan ileri gidemez. aynı huzuru, başka dine mensup insanların da yaptıkları ibadetle bulduklarını düşünüyorum.

herkesin huzur kelimesinden anladığı farklı olabilir. bu yüzden gerçek huzur, gerçeğe an yakın huzur gibi kavramlar bir şey ifade etmemektedir bence. kişi yaptığı bir iş sonrasında içerisinde oluşan duyguya göre huzurlu olduğunu söyler. eğer vicdanına ters bir iş yaptıysa zaten bu huzuru bulması mümkün değildir. kimi zaman bir çocuğu sevindirmek kimi zaman sevgiliyle gezmek kimi zamansa dini ibadetlerini yaptıklarında bu huzuru farklı farklı hissederler.

verilen hediyeyi kalitesiz bulan sevgili

aslında hediyeyi aldığında bu durumu belli etmiyor ya da o an kalitesi ile ilgilenmiyor olabilir. ama bir süre sonra arkadaşlarıyla hediyelerle alakalı konuştuklarında işin rengi değişiyor. arkadaşı ona alınan hediyelerin basitliğinden söz ettikçe kendini ezik mi hissediyor yoksa değerini o hediyelerle mi ölçüyor bilmiyorum.

hediyenin verildiği an dudaklardan dökülen samimi görünen sözler keşke gerçek olsa. \"benim için dünyanın en güzel hediyesi\" cümlesi yalan olmasa. o an yüzünde oluşan gülümseme, bir arkadaşının dolduruşuna geldiğinde kızgınlığa ve nefrete dönüşmese.

hediyelerin değeri maddi değerleriyle değil, onu verene yüklediğimiz manevi değerle ölçülür. önemli olan hatırlanmak ve sevdiğimiz kişiyi düşündüğümüzü bu yolla dile getirmektir. sevgilinin o aldığımız şeye baktıkça yaşanılan güzel anıları düşünüp mutlu olmasını sağlamaktır.

\"sen bana hiç kaliteli hediyeler almıyorsun\" diyen sevgilinin samimiyetinden şüphe ederim. eğer hediye alacaksan tek taş, pırlanta vs. gibi hediyeler al ya da alma demek gibi bir şey bu. zaten böyle bir laftan sonra hediye almaya çekinirsiniz. çünkü aldığınız hediyenin maddi değeri göz önünde bulundurulacağından, etiketlere dikkat etmeye başlarsınız. bu da hediyenin anlamının kaybolmasına yol açar.

yazdıklarım bir sitem gibi olsa da, hayatın bir gerçeğini* tokat gibi yüzünde hissetmekten başka bir şey değil.

söylenen bazı şeyler boğazınızda bir yumru gibi kalır, yıllar geçse de unutamazsınız.

şimdi ne yapar

şimdi nerde olduğunu bilmediğiniz birini özlediğinizi hatırlatır.
not: yalnızken tekrar tekrar dinlemekten kaçının. *

sözlük yazarlarının itirafları

24 nisan onu ilk görüşümün yıldönümü...

rötar yapan treni beklerkenki heyecanın, zamanı göreceli hale
getirip saniyelerin saate dönüştüğü o gün, ömrüm boyunca o kadar heyecanlanmamışımdır. bu
satırları yazarken bile o anı düşünüp kalp atışımın hızlandığını hissedebiliyorum. peki neydi bendeki bu
heyecanın sebebi. sanırım aşık oluyordum ve öyle de oldu.
monoton giden hayatıma bir renk gelmişti artık.

hergün işe geç kalan ben, artık alarm bile kurmadan sabahın ilk ışıklarıyla uyanabiliyordum. gece çok geç yatsam bile bu değişmiyordu. uyandığımda telefonda ondan bir mesaj geldiğini gördüğümde benden mutlusu yoktu. güne o kadar enerjik başlıyordum ki; bayram sevinci yaşayan çocuk gibi oluyordum. evet buldum sonunda aradığım ruh eşimi buldum dedim. güzellik olarak tek bir kusur bile bulmadım, bulamadım, bulamazdım. çünkü ben aşıktım. ondan daha güzeli yoktu benim için. hiçbir kadını ondan güzel görmedim. en güzeli o'ydu. bir de o temiz yüzü, ince karakteri olunca onu sevmeye doyamıyordum. o kadar güzel bir yüzü varki saatlerce baksam, sanki bi anlık bakmışım gibi hissediyordum. o benim gülyüzlümdü. ona söylediğim sevgi sözcüklerini hep hissederek söylüyordum. hiç bir yapmacıklık yoktu. kelimeler sevgimi anlatmak için yetersiz kalıyordu..

saçlarının kokusunu içime çekince hayat buldum, elleri elimde terleyince onunla bütünleştiğimi hissettim, başını omuzuma koyduğunda en kıymetlim olduğunu farkettim, gülen gözlerle bana baktığında mutluluk doldum.

haftada bir gün çok nadir iki gün görüşebiliyorduk. o da öyle sabahtan akşama kadar değil, bazen bir, bazen iki, arada üç saat olurdu. kısıtlı olan vaktimize bir de istanbul trafiği eklenince çok da gezemedik. oysa onunla istanbulun en güzel yerlerini gezip, gezdiğim yerleri onunla hatırlamayı ne kadar da çok istemiştim. emirgan korusunda gezmek, fethi paşa korusunda bişeyler yemek, haliçteki ağa kapısından istanbulu izlemek, kız kulesinin karşısında çay içmek ve daha bir sürü şey sadece hayallerde kaldı. seninle olmak, mekandan bağımsız dünyanın en güzel yeri oldu. pendik, kartal, maltepe'de gittiğimiz yerler seninle bir başka güzeldi. şimdi bir daha oralara gidebilir miyim bilmiyorum.. her yerde kokun, hayalin var...

ne kadar şanslıydı annen, baban, kardeşin. hergün görebiliyorlardı seni. evet böyle düşünüyorum. belki de daraltılmış zamanlarda, yaşanamamış aşkın yansımasıydı bu düşünceler. seninle aynı evde olmak, aynı sofrada yemek yemek, aynı havayı solumak ulaşılması güç bir eylemdi ve gerçekleşmedi, gerçekleşemedi, gerçekleştirilmedi...

sen ailenin tek kız cocuğuydun. onlardan kopup başka şehire gitmeye gönlün razı olmadı. istanbul'da kalmalıydın, onların sana ihtiyacı olduğunda hemen koşmalıydın ailene. bu yüzden istanbul dışında yaşamak istemedin. benim de ailemin olduğu yerde işimi kurup devam etme kararım sonumuz oldu.

çok mu yazık ettik bu aşka. yaşanan onca şey, bir çırpıda silinebilir miydi, kolay mıydı "ayrılalım" demek? ne olacaktı verdiğimiz sözler, kurduğumuz hayaller?

ayrılık demlendikçe acısı daha da artıyor. her şarkıda sevgiliyi düşünür, her anı buruk yaşarsın. ağlamayan gözler artık nemli hatta ıslanmaya alışmıştır.

sevgilinin bir çırpıda sildiğini söylediği resimler, mailler ve telefonundan ismini sildiğini söylemesi içinden parça kopmasına sebeb olur. oysa ben silmeye kıyamadım onları. hala farkında olmadan resimlerini açıp o güzel yüzüne bakıp dalıp gidiyorum. belki benim yüzümü unutacak ve yaşadığımız herşey kötü bir anı olarak kalacak sende. ama ben seni unutamam ey sevgili.

bu ayrılık içimde öyle bir yara açtı ki, yarın öbür gün kalp krizi diye tanımladıkları bir ölümün altında sensizlik acısı çıkabilir. "ayrılsak ölürüz biz" diye yazılan şarkı "ayrılsak ölürüm ben" olur o an. ama bunu kimse bilmez artık. bilmesi de bir anlam ifade etmez. giden gitmiştir..

"ayrılık ölümden zordur" sözü o kadar bi anlam kazandı ki, dibine kadar yaşıyorum şimdi. çevremdeki herkes normal olmadığımın farkında. çünkü hep bişeyler eksik. güneşin sıcaklığı ısıtmıyor artık, renkler eskisi gibi parlak değil, gülümsemek zor.

çok zengin olma hayalimiz yoktu. mutlu bir yuvamız olsun içinde aşk olsun yeter dedik. çok zor bişey değildi bu isteğimiz. dünyanın şaşaasına kanıp, sahip olduğumuz güzellikleri, daha fazla kazanma hırsına kurban etmek istemiyorduk. çünkü belli bir yerden sonra milyonlar, milyarlar, trilyonlar bişey ifade etmiyor. etse bile anlamsız. sonu gelmez bir açlık, hırs getirmekten başka bir işe yaramıyor. bir de bu dünyanın bir imtihandan ibaret olduğunu bilen biriyseniz o zaman daha da bir anlam kazanıyor aşk, mutluluk, birliktelik.

omuzumda başın eksik ey sevgili dedim görüşemediğimiz zamanlarda ama şimdi hayatımda eksiksin. bir daha görememek seni, elini tutamamak ne acı bir duygu. en kötüsü de ne biliyor musun? bir başkasının senin elini tutma, saçlarını okşama, bakmaya kıyamadğım gülyüzünü öpme gibi eylemleri yaptığını düşünmek. elbette bu olacak. birini seveceksin, aşık olacaksın belki de. benden ayrılıp onunla tanışmanın ne kadar da iyi olduğunu düşüneceksin, kimbilir. çocukların olacak, birlikte konuştuğumuz isimlerden birini vereceksin belki de.. mutlu ol ey aşkyüzlü yar. sana hiç kızmadım, kötü bir şey düşünmedim hakkında. senden birine bahsetsem hala gözlerimin içi güler. resimlerine baktığımda dalıp gidiyorum hayallere, maziye, yaşanmamış aşkın tertemiz haline..

artık hep eksik :http://www.youtube.com/wa...v=Ry1U2Py8oqQ&ob=av3e

yağmur ağlıyor :http://www.youtube.com/wa...v=gvlVbslnp5k&ob=av2e

öyle bir iç dökmek istedim sözlüğe. zaten son entry bu girdiğim. daha da bişey yazmak istemiyorum.

"ben sana gülüm demem, gülün ömrü az olur." kıyamadım gülüm demeye aşkyüzlü yare. ömrün uzun olsun, birlikte geçen kısa zamanımıza inat.

bir aşka yetecek kadar ve anımsatacak kadar sebebsiz bi ölümü, acılarımız ve kafiyelerimiz var. işte hepsi bu kadar...

yaran zaytung haberleri

galatasarayın galibiyet alamamasına imalı bir gönderme. *
--spoiler--
manisaspor maçı sonrası konuşan kaptan arda: "alınan 4 puan bizi çok mutlu etti...pardon 2 puan...galibiyet kaç puandı lan?!"...
--spoiler--

ayda 500 lira maaş için günde 12 saat çalışan işçi

evde bekleyen çocuklarının ve eşinin ihtiyaçlarını karşılamak adına, namerde muhtaç olmamak için çalışıyor olabilir.

son derece onurlu bir harekettir. her ne kadar sömürülüyo olsa da mecbur kalmış olması kuvvetle muhtemeldir. yoksa o da çok daha iyi şartlarda çalışmak ister, bu dünyanın tadını çıkarmak ister.

mcdonalds ta bir kızın öldüresiye dövülmesi

abd'nin maryland eyaleti baltimore sehrinde beyaz bir kadının iki siyahi kadın tarafından öldüresiye dövülmesi olayıdır.

acımasız şekilde kızın kafasına vurulan tekmeler, saçından tutularak sürüklenmesi, videonun sonunda görüleceği gibi kızın garip davranışlar göstermesine sebebiyet vermiştir.

o kadar insanın izlemesi ve sadece bir teyzenin onlara müdahale etmek istemesi çok manidar. hani insanlar bir çift aralarında tartışıyorsa araya girmeyin derler ya, bu öyle bişey değil arkadaş. ölesiye dövülen bir insan var ve yaşlı bir kadın dışında kimse ses çıkaramıyor.

sanırım olay da tuvalet sırası yüzünden çıkmış.

not: bu tür olaylara hassas olan insanların videoyu izlemesini tavsiye etmiyorum.

http://patdollard.com/2011/04/mcdonalds-two-black-females-almost-beat-white-female-to-death-while-black-employees-watch/

edit: konuyla alakalı ntv deki haber eklenmiştir. http://www.ntvmsnbc.com/id/25205929/

sözlük yazarlarının şu an olmak istediği yer

hiç kuşkusuz sevgilinin yanıdır. *

annenin küsmesi

eğer anne küstüyse vardır haklı bir sebebi. çünkü bir insana en son küsecek insan belki de annesidir.

her türlü nazımızı çeker, arkamızı toplar, bizi bizden fazla düşünür o anneler. eğer küstüyse de en kısa zamanda gönlü alınmalıdır. eğer gönlü alınmadan rahat durabiliyorsa evlat, onun vicdanından şüphe duyarım.

(bkz: ana gibi yar bağdat gibi diyar olmaz)

sözlük yazarlarının itirafları

bu hafta çok değer verdiğim bir arkadaşımın düğünü var ve ben gidemicem. kim bilir bu kaçıncı gidemediğim düğün. oysa çocukken ne güzeldi. tanıdıkların düğünleri hiç kaçırılmazdı. hatta tanımadıklarımın düğününe bile gitmişliğim var. * * *
daha iki gün önce öğrendim bu hafta evleneceğini. kendisi istanbul'da çalışıyor. nişanlısının da istanbul'da kursu başlayacağından ani bir kararla, bir hafta kadar önce evlenme kararı almışlar.

arkadaşım sivaslı, eş adayı da kayserili. tabi evlenip istanbul'da yaşamayı düşünüyorlar. ben mutlu haberlerini alınca acaba nasıl gidebilirimin planlarını yapmaya başladım. bu hafta iş için ankara'da olma sebebiyle acaba cuma günü direkt sivas'a mı geçsem diye düşünüyordum. ama sonra en iyisi istanbul'a gideyim oradan giderim dedim. istanbul'dan sivas'a da kayseri'ye de otobüsle gitmem mantıksız. çünkü biri 12 saat diğeri 10 saat uzaklıkta. zaten hafta boyu koşturmuşum. en iyisi uçakla gitmek dedim. tabi uçakla gidelim de uygun saat var mı dimi. hemen başladım uçak seferlerini sorgulamaya. kendi kendime, cumartesi günü olacak kına gecesi için kayseri'ye gitmem çok mantıklı değil, pazar günkü düğüne gitsem yeter dedim. tabi planı kendim yapıp ona göre de uyguluyorum. hemen internetten thy'nin sitesine girdim. cumartesi akşam sivas'ta olup, pazar akşamı dönecek şekilde biletimi aldım. sözde arkadaşa da sürpriz olacak. bileti aldıktan sonra bi arayayım ne yapıyo dedim. sonra kendisine cumartesi sivas'a gelip pazar günü döneceğimi söyledim. cumartesi için kalacak otel bakacaktım ama planlar suya düştü. çünkü benim pazar günkü uçağım 16.25 te kalkıyor. oysa gelin kayseriden 14.00 gibi alınıp sivas'a getirilecekmiş. yani bu planla benim arkadaşı ve düğününü görme ihtimalim sıfır. ee ne yapacaktım şimdi. biletleri aldık. düğüne de yetişemiyoruz. dikkat etmeden aldığım biletler acaba promosyon muydu diye düşündüm. eğer öyleyse iade, rezervasyon değişikliği yapamayacaktım. kısacası bilet yanacaktı. hemen mailime gelen uçuş bilgilerine bakıp thy'nin sitesinden bilet bilgilerime baktım. o kadar acele etmiştim ki, check in işlemimi bile yapmıştım bu akşamki uçuş için. siteye baktığımda bilet değişikliğine izin veriyordu. arkadaşı aradım. ama bu defa da kayseri'ye gitmek için uygun sefer bulamadım. düğüne yetişebilmek için ya pazar 7.20 uçağı ile gidecektim kayseri'ye ya da düğünü falan göremeyecektim. tabi gittikten sonra bir de dönmesi var. dönüş bileti de sıkıntı oldu.

koşuşturmacalı geçen bir haftanın ardından dinlenmek istiyor insan tabi. ama mesele değer verdiğin dostunun sevincini paylaşmak olunca yorgunluğu göze alabiliyor insan. zaten dostluk, dostunun sevincini paylaşıp çoğaltmak, acısını* paylaşıp azaltmak değil mi? paylaşmanın verdiği mutluluk o yorgunluğu bastırır.

arkadaşla konuşmam neticesinde, gerek uygun sefer olmaması, gerek maliyetin çok yüksek olması bu düğüne gitmeme engel oldu. arkadaşım samimiyetime inandığından gelmiş kadar oldun, sen sıkma canını diye teselli verse de o düğüne gidememek üzdü beni.

inşallah arkadaşım istanbul'a gelip yerleşince, güzel bir ev hediyesiyle evlerine misafir olup bir nebze olsun gönüllerini alabilirim.

hala kafamda acaba bir sürpriz yapıp gitsem mi demiyor değilim. neyse sabah ola hayrola.

fizy nin yine kapanmış olması

an itibari ile çalan parça : [http://www.youtube.com/watch?v=AAVn4-17Bjs ]

edit : mercan dede'nin o müthiş engewal parçası çalmaktadır. *

[http://www.youtube.com/watch?v=R5OMZtn9OA0 ]

gammazların gammazcılıktan kazancı nedir

belki gammazlayan bişey kazanmaz ama sözlük çok şey kazanmış olur.
bunlardan bir kaçı:
- sözlük içeriği inci sözlükten farklı olur
- yazarların başlık altında birbirlerine cevap vermesinin önüne geçilir
- format korunmuş olur.
- belli bir düzen sağlanır, ki bu okunabilirliği arttırır.

strepsils

boğaza iyi gelen şekerimsi bir ürün.*
her zaman ballı limonlusunu kullanıyordum. bugün eczacıya "senin tavsiye ettiğin bir çeşidi var mı?" dedim. o da şekersiz çileklisini verdi. malesef ballı limonlu kadar etkili değil.

hafsa ana macunu

geçen gün mısır çarşısından aldığım ürün.

tercihen aç karnına alınmalıdır.

kullanımı:
yetişkinler için günde 3 kez bir yemek kaşığı, büyük çocuklar için günde 3 kez bir tatlı kaşığı, küçük çocuklar için günde 3 kez bir çay kaşığı alınması tavsiye olunmaktadır.

kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmelerinde, göğüs yumuşatmada ve balgam söktürmede faydalı,sinirleri yatıştırıcı, yorgunluğun, gerginliğin, el-ayak titremelerinin ortadan kalkmasında büyük katkı sağlayıcı, sinirdim sistemi bozukluklarında, ülser, gastritte etkili, bağırsak mide gazlarını giderici yararları vardır. sırt-bel ağrıları, siyatik-romatizma, damar sertliklerinde yararlı, kanın temizlenmesi, işeme zorunluluğunun giderilmesinde etkili, iştah açıcı azımsızlığı ve ağız kokularını gidermede yararlı, sindirimi kolay, karaciğer, egzama, kaşıntı, mayasıl tedavilerinde etkili, vücuda kuvvet, enerji kazandırmada ve kalbe ferahlık vermede etkili, enerjinizi üst düzeye çıkarmada, dinamikleştirmede, genç ve zinde kalmada çok yararlı, kadın ve erkekte kısırlığın giderilmesinde yararlı, çocukların gece işemelerini, bel gevşekliğini önleyici etkisi olan, alkol kullananlarda vücut tahribatını kısmen önleyici
gida takviyesidir.

pilli bebek

behzat ç. dizisinin müziğini yapan grupmuş.

pilli bebek - bak : http://fizy.com/#s/1ahs2j

öfke yangınlarından kurtulsan
kendi kıyılarına yakın bir yerde
toz pembenin üstüne bassan
gök mavinin altında uzansan

uzak geliyor hayatın uzak sana
yakamam kendimi yakamı bıraksana

hayaller içinde gün görmeye bak
saklı kalan güne can vermeye bak
parıldayıp duran insanlara bak
kendi düşlerine düşmanlara bak

parıldayıp duran insanlara bak
kendi düşlerine düşmanlara bak
gittikçe yükselen haller içindeyim
insandan örülmüş duvarlar içindeyim
gittikçe yükselen haller içindeyim
insandan örülmüş duvarlar içindeyim

yanlış anlaşılmak

çok kötü bir durumdur.
bazen o yanlış anlaşılma karşısında ne yapacağınızı bile şaşırırsınız.

örneğin: yaptığınız bir yorum değer verdiğiniz kişi tarafından yanlış anlaşılarak, tarafınıza iğneleyici bir şekilde bildirilmiştir. o an hemen mesaj yazmaya koyulur, aslında sizi yanlış anladığını, durumun sandığı gibi olmadığını anlatmak için hızlı bir şekilde mesaj yazmaya başlarsınız. mesajdaki kelimelerin eksik harflerden oluşması adeta içinde bulunduğunuz durumun tercümanı olmaya yetecektir. ama birden durup düşünmeye başlarsınız. "kendimi doğru şekilde nasıl ifade edebilirim?" dersiniz. yazdığınız mesajı silip düzgün kelimelerden oluşan yeni ve kısa bir mesajla meramınızı anlatırsınız.

belki de bunu anlaması için karşı tarafın empati yapması ve sizi tanıması için zamana ihtiyacı vardır.

anneyemektenevar

çocukken söylenen vazgeçilmez cümlelerden birini nick olarak almış nesildaş yazar. hoşgelmiş efendim.

yamaca asılı ev

içinde yaşaması cesaret isteyen, karadeniz insanının evidir. *