bugün

entry'ler (267)

11 kasım 2011 türkiye hırvatistan maçı

"Perşembenin gelişi,çarşambadan bellidir."

Hiddink geldiginden beri ülkenin genelinde egemen olan duygusal zihniyete atifta bulunurken, aslinda bu milli takimin kendisini kisa bir süre icerisinde sistematik bir düzene dönüstüremeyecegini belirtmek istiyordu bana kalirsa. Nitekim oynanan oyun ve alinan sonuclari göz önünde bulundurdugumuzda; bu milli takimin Avrupa Sampiyonasina katilma olasiliginin cok düsük oldugunun herkes farkindaydi ama o "duygusal yanimiz" bir umut olmustu herkese. Fransizlar "umut en son ölür" derler, ama hali hazirda sonucu belli olan bir duruma da gereginden fazla anlam yüklemek ancak kendi avutmaktir, polyanaciliktir. Zira bu terazi bu kadar sikleti cekmez. Insanlar bir hedefe varmak icin elinde olan kozlara göre hareket ederler. Milli takimin oyun sistemine(veya sistemsizligine) ve cagirilan futbolculara bir bakalim, bir de beklentilerimize, umutlara..

Mesele bir play-off macinda taraftarlarin asiri tepkisi sonucunda gerginlesen futbolculari elestirmek / savunmak degil, mesele bu durumu yasayacagimizi bildigimiz halde neden "bile bile lades" dedigimizdir. Futbolcular elestirilir, cünkü yetersiz performans göstermislerdir. Taraftarlar elestirilir, cünkü takima destek olacaklari yerde köstek olmuslardir. Teknik direktör elestirilir, yanlis oyun düzeni ve bir sisteme sahip olamadigi icin. Burada tek bir suclu arayip, kendi egolarimizi tatmin edebiliriz ama asil önemli noktayi yine kacirmis olacagiz. Bizim asil sorunumuz yillardir süregelen disiplinsizligimiz, takim icerisindeki cetelesme, dayanisma noksanligidir. Bunu cözecek olan tek bir merkeziyet bulunmaz, bunu medyasi, kulüpler birligi, futbol federasyonu el ele verip cözebilir ancak. Ama öyle bir batakligin icerisinde bulunuyoruz ki, herkes birbirini batakligin icerisine cekme düsüncesinde. Kimse nasil buradan kurtuluruzu düsünmüyor, neden bu batakligin icerisine düstük diye sorgulamiyor, sadece yapilan absürt tartismalarla daha da derine inmemize neden oluyor..

Almanya milli takimi 3 cesit futbolcu bulundurur kadrosunda; 1- Takima hükmedecek olan lider oyuncu. 2- Kollektif oyun anlayisina uygun olan takim oyuncusu. 3- Bireysel yetenegi üstün olan oyuncu. Hepsinin tek bir ortak noktasi var; mücadeleden kopmamak. Sen oyuncularina istedigin direktifleri verirsin, olusturdugun sistem icerisinde istedigin rolü verirsin ama mücadele kismini atlarsan eger, basarili olman mucizelere kalir. Günümüz futbolunda da hayalperestlere de yer yoktur.

Artik bu bir tecrübe olsun ...

recep tayyip erdoğan ın espri yeteneği

Espri yeteneği tartışılabilir, fakat kendisinin ve kurmaylarinin milletle taşşak geçme yeteneği olağanüstü seviyededir.

nagehan alçı

Nazlı Ilıcak´ın bir başka versiyonudur kendileri. Cehaleti çok bariz bir şekilde farkediliyor. Tabii her cahil insanın yaptığı gibi, cehaletini klişeleşmiş söylemler ve demagoji sanatı ile kapatmaya çalışır.

13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi

Metaforik bir perspektiften baktığımız zaman; Devlet halka tecavüz eden bir aygıttır. Devletin resmi bir kurumu olan Yargıtay, insanlığı ve insan haklarını zedeleyen bu kararı alarak tecavüzcü rolünü kabul etmiştir.

recep tayyip erdoğan

Almanya'da Recep Tayyip Erdoğan: Asimilasyon insanlık suçudur. Almanca bilgisini en önemli ön koşul ilan eden, insan haklarını ihlal eder. Çocuklarımız Almanca öğrenmeli ama önce iyi bir Türkçe öğrenmeli.

Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan: Tek dil, tek bayrak, tek millet! Kimse bizden anadilde eğitim beklemesin!

Katıldığı her platformda demokrasi nutukları atan(ki mantıklı bir insan söylediklerinin çelişkilerden ibaret olduğunu kavrayabilir), ama pratikte faşizan politikalar uygulayan bir diktatör.

lost

Resmen finali ile tüyü dikmistir ..
--spoiler--
Hurley, "I have a bad feeling about this" diyerek aslinda finalin ne kadar yavan oldugunu bizlere anlatmaya calismis ...

Aslinda alternatif evren diye birsey yokmus, oradakilerin hepsi ölüymüs megersem..
Ada ise adaylara 2.sansin tanitildigi bir yer. Mr.Eko, Ana Lucia ve digerleri bu yüzden iceriye giremediler. Benjamin oraya girdigini haketmedigi icin, disarida kalmayi tercih etti. Locke´dan bu yüzden özür diledi ve Locke onu affedince kendisini daha iyi hissetti.

Sawyer, Kate, Richard, Miles ve Lapidus adadan kacmayi basardilar. Hugo ve Ben, Jacop-Richard ikilisinin görevini, degisik bir uyarlama ile sürdürdüler. Desmond´i Penny ve Charlie´sine kavusturdular mesela ...

Havada kalan o kadar cok soru var ki, senaristlerin finalde acitasyon yaparak, izleyiciyi sömürüp, enayi yerine koymasi yüzünden hepsine laflar hazirladim. Kolay yolu secerek finali yaptilar, havada kalan binlerce teori ...
--spoiler--
Adanin merkezindeki o tipa Lost senaristlerine girsin ...

tombi

6.nesil yeni bir yazar. Hosgelmis..
Kendisi benim 8 yillik sinif arkadasimdi. Cizim konusunda yardiran yetenekleri vardir.

fatih terim

Insanlarin milli takima olan bakis acisini bile degistirmisti bu sahis. Yaptigi aciklamalarla, oyuncu tercihleriyle ve sebep oldugu sonuclarla ...

Her zaman motivasyon konusunda üst düzey birisi olabilir, ama teknik direktörün en önemli görevi sistemdir, teknik adam olmasidir. Takima bir sistem oturtmasi gerekiyordu, ama o nedense spontan yasamayi tercih etti. 3 senedir milli takimin basinda olmasina ragmen en ufak bir ilerleme kaydetmisligimiz yok. Halbuki 3 senede iyi kötü bir sistemimiz olurdu, genc oyuncularla kurulu yeni bir jenerasyona sahip olabilirdik ama nedense Fatih Terim hep bunlari gözardi etti. Hükmedebilecegi futbolculari milli takima cagirdi, hükmedebilecegi kisileri yardimci olarak basa getirdi. Bunlarin hepsi onun kisisel egosunu tatmin edebilecek unsurlardir. Formalite icabi yardimcilar orada duracaklar, ama tek sorumlu Fatih Terim olacakti ve oldu da...
Oguz Cetin, Metin Tekin gibi isimler kötü giden dönem de tek bir elestiri dahi getiremediler Fatih Terim'e. En ufak bir bilgi paylasimi yapilmadi, sistem elestirilmedi. Bunu yapabilselerdi eger su anda bu durumda olmazdik.

Oyuncu tercihleriyle hep tartisildi. Bir kez bile milli takim kadrosu begenilmedi, cünkü hep hatali secimler yapti. Olmayacak islere kalkisti ve sonucunda egosunun altinda ezilerek hem kendisini hem de milli takimi basarisizliga sürükledi.
Halbuki planli, programli calisan birisi su dönem de milli takimin basinda olsaydi sonuc cok farkli olurdu. Belki Avrupa sampiyonasinda 3. olmazdik ama Dünya kupasina katilirdik, yeni bir jenerasyona sahip olurduk, bir sistemimiz olurdu.
Hep günlük yasamazdik, gelecegi de konusurduk, umutlu olurduk. Ama simdi milli takimin gelecegini konusamiyoruz bile, cünkü ne yapabilecegimiz mechul.
Hep motivasyon bir yere kadar tasir adami, ondan sonra ruh hali degisir oyuncunun, kisisel piskolojik sorunlara yol acar bu durum kisi de. Fatih Terim de bu sorunun oldugunu düsünüyorum. Yaptigi aciklamalara bakarsak anormal takindigi kesin.

Gidemedik iste Dünya Kupasina, bir kez daha hayal kirikligi yasadik. Basarili oldugumuz bir sampiyonanin ardindan öbür sampiyonaya katilamadik bile. Bunlar hep günlük basarilari kovaladigimiz icin, ileriyi düsünemedigimiz icin oldu.

Artik kaliteli, sistemi düsünen bir teknik direktör getirilmeli basa. Yabanci olmali muhakkak bu kisi. Takimi motivasyonla degil, sistemiyle yürütebilecek bir kisi...

yaran minibüs diyalogları

Bir anidir bu, her hatirlayisimda güldügüm ...

Dolmus her zamanki gibi tiklim tiklim ve ayakta yolculuk yapmaktaydik. Ön tarafta oturan bir ana ile ogul, bir tane de eski kabadayi görünümlü, kaba bir adam oturuyordu.
Simarik cocuk durmadan mizmizlaniyor, dolmustakileri rahatsiz ediyordu. Annesi cocugu susturmaya calisiyor ama nafile. Cocuk bagirmaya, aglamaya devam ediyordu. Yolcular bu durumdan rahatsizdi tabi, yazik cocugun annesi de utaniyordu bu durumdan.
Cocugun mizmizligindan sinirlenen adam ters ters bakiyordu cocuga. Annesi de cocugun gözünün korkmasi icin cocuga adami gösteriyordu. Aralarinda gecen diyalog :

Annne : Oglum sus, bak amca kizacak sana.
Cocuk aglamaya devam eder.
Anne : Amcasi cocuga birsey de, bak rahat durmuyor.
Iste o an da adamin cevabi;
- Oglum sus bak, s.kecem anani ha !

Dolmustaki bütün yolcular yerlerde, söför zorlukla direksiyon kontrolünü sagliyordu gülmekten. Yazik kadin öbür durakta indi hemen, ama gülüsmeler yolculuk boyunca sürdü. *

12 eylül 2009 galatasaray beşiktaş maçı

2 takimi da bir teraziye koyarsak Galatasaray gerek kadro bakimindan, gerekse de teknik direktör bakimindan agir basar. Ama Besiktas'in da savunmasi ve orta sahada ki sert yapisi Galatasaray'in isinin hic kolay olmadigini gösteriyor.

Gökhan Zan ve Emre Güngör'ün olmayisi Galatasaray icin dezavantaj. Emre Asik kapanan takimlar da cok iyi isler yapabilir, ama galip gelmemiz gereken maclar da, ileri de basacagimiz ve savunmayi önde tutacagimiz maclar da Emre Asik yasi ve agirligiyla sorun yaratabilir. Gecen sezon bunu yasadik zaten Besiktas karsilasmasinda. Emre Asik Yusuf'u tutamamamisti ve golü yemistik. Bana kalirsa stoper de cok basarili olan, hizi fena olmayan Hakan Balta'yi stoper de oynamak gerekiyor. Besiktas'in kanatlardaki sorununu lehimize cevirmek icin Caner Erkin ve formunu da göz önünde bulundurursak Sabri'yi beklere yerlestirmeli Rijkaard. Eger Hakan Balta beke cekilirse orta saha ve defans arasinda kopukluk yasanir, sorun yasariz kisaca bu bölge de.
Caner Erkin gerek hiziyla, gerek enerjisiyle bu macta yararli olabilir. Hem ilk maca cikacak olmasi hem de bu macin Ali Sami Yen'de Besiktas maci olmasi ona ekstra bir motivasyon saglayacaktir. Bu macta Caner oynarsa elinden geleni yapar, taraftarin ve teknik heyetin gözüne girer.
Sabri ise son haftalar da cok formda, bu macta onu kesmek olmaz. Mücadeleci yapisiyla Besiktas'in oyununu bozabilir.

Yani defans dörtlüsü söyle olmalidir bana kalirsa ; Sabri-Servet-Hakan-Caner.

Orta sahada ise Ayhan'in olmayisi bizim acimizdan eksiklik olarak görünse de, Topal-Mustafa Sarp ikilisinin mücadeleci oyunu Besiktas'in cok güvendigi ikilisi Ernst-Finki bozabilir. Topal bu macta kendine gelmeli, formunu yakalamali. Sakatliktan yeni ciktigi icin gecen hafta fazla iyi oynamamisti ama bu macta kendisinden cok seyler bekliyorum.

Arda Turan Milli maclar da cok yoruldu, ama Besiktas macinda ekstra bir motivasyonla oynayacaktir. Sami yen de bir derbi macinda Arda Turan yorgunluk bahanesiyle mactan kopmaz. Bu macta en cok güvendigim isimlerin basinda geliyor Keita ile. Orta sahada hem oyunu kuracak, hem de forvet ile baglantiyi saglayacak isim olacak.

Keita inanilmaz formda ve Besiktas kadrosunda onu durdurabilecek bir oyuncu görmüyorum ben. Bu maci koparacak bir isim Galatasaray adina. Ibrahim Üzülmez hizli, teknik, fizigi iyi olan bu futbolcu karsisinda cok zor anlar yasayacaktir. Keza Ismail de gelse birsey degismez. Fizigi, müdafasi iyi degil ve bu dezavantajiyla Keita karsisinda sag kalabilecegini sanmiyorum.

Elano 2.yari da oyuna girebilir, daha tam olarak kendisine gelemedi. Bu macta ilk 11 baslamasi demek formda Kewell'in kesik yemesi demek. Bence Rijkaard bunu uygulamaz ve Kewell oynayacak. Kewell gerek oyun zekasi, gerekse de tecrübesiyle bu macin kilit isimlerinden birisi.

Forvette Baros oynayacaktir kanimca. Milli maclar da baya iyi oynadi Baros ve Rijkaard onu ilk 11de sahaya sürecektir. Gerci Nonda da baya formda, hangisi oynarsa oynasin sorun cikmaz.

kazım koyuncu

25 Haziran 2005'te yaşama gözlerini yumdu Kazım Koyuncu. Aradan 4 sene gecti. Kimileri icin bu 4 sene cabuk gecti, kimileri icin ise bu 4 sene 40 sene gibiydi. Kazim Koyuncu'nun sevenleri onu bir kez olsun unutmadi, onu sarkilariyla andik her zaman. Ne zaman efkarlansam Kazim Koyuncu'nun sarkilarini dinleyerek onu anarim, onu bir kez olsun unutmamak icin onun sarkilarini dinlerim. Belki de bu benim kendi acimdan yapabilecegim tek birsey. Kazim Koyuncu'nun mücadelesine saygi duyarak, onun türkülerini dinleyerek baglandim kendisine. Ama ne yazik ki hayatin aci gercekleri bu dönem de kendi yüzünü gösterdi. Kazim Koyuncu aramizdan ayrildi. Halbuki o daha Trabzon formasi giyecek, sarkilarina devam edecekti. Halbuki o daha baris icin, özgürlük icin sarkilar yazacak, o meshur gitariyla bizlere dinletecekti. O mücadelesinden hic kopmadi, bizlerden ayrilirken bile onurlu mücadelesini bize devretti.
O hep ezilenlerin, fakir insanlarin, emegiyle hayatta kalmaya calisan onurlu insanlarin yanindaydi o onurlu durusuyla...

Böyle büyük bir insandi iste Kazim Koyuncu !

Karadeniz'in asi cocugu, denizin hircin cocuguydu kendisi. Asiligi her zaman onun mücadelesinden kaynaklaniyordu. O toplumsal olaylara karsi kayitsiz kalamiyordu, baris icin mücadele ediyordu. Keske herkes onun kadar asi olabilse, keske herkes onun mücadelesini örnek alip onun bize devrettigi görevi yerine getirebilse!

"Bu arada, hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsada fırtınalara, birgün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişot'lara, ateş hırsızlarına, Ernesto "Che" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebileceğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, herşeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen - öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama herşeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik.
Teşekkürler dünya . "

Kazım Koyuncu

Haziran'da ölmek zordur ...
Sunay Akın söylediği "Doğum eşitliktir. Ölüm seçkinleri ortaya çıkarır" sözünün en çok yakıştığı insanlardandı o.
Ölüm; Adın kalleş olsun! Kazim Koyuncu'yu aklimizdan, yüregimizden silemeyeceksin. Biz onu her zaman gülen yüzüyle, mücadelesiyle hatirlayacagiz !
Güle güle denizin çocuğu. Seni hic unutmayacagiz, hep bizimlesin. Seni hep gülen yüzünle hatırlayacağız...

Mavisinde, akında siyah keser
Karadeniz çırpınır dalgaları köpük köpük
Vahşet hırçın eser dağ yamaçları dökülür

Eser fırtına kumlar savrulur
Gözlerimde ışıklar kırılır
Rüzgar önünde serçe tüy döken günde
“ölüm adın kalleş olsun”

Dalgalarında asi çocuk
Ölmez büyür içimizde
Düşman bir sırtlan girmiş sinsice
Dişleri etimizde kemiriyor ha bire
Ölmez asi çocuk ölmez yiğitler bizde.

real madrid

Kendimi bildim bileli Real Madrid'ten nefret etmisimdir. Franco'nun kulübü olmalari dolayisiyla, alt yapidan futbolcu cikarmak yerine hazir futbolculara cok büyük paralar ödemeleri dolayisiyla bu nefret bende olustu.

Gün gectikce Real Madrid futbol kültürüne zarar veriyor. Sirketlerin yönettigi, endüstriyel bir futbol terörüne hizmet ediyor bu kulüp. Futbolcularin hislerini ticari kaygilar haline getirerek, futbolu bir pazar haline getiriyor bu Endüstriyel futbol tayfasi. Endüstriyel futbol mentalitesinde futbol oyuncularin para karsiliginda oynadigi bir oyundur, futbol para karsiliginda oynanan bir istir.

Halbuki futbol bol para sacarak, olayin ekonomik yönünden bakarak oynanan bir oyun degildir. Futbolun bir kültürü vardir. Futbol bir tutkudur, futbol oyuncularin sahada takim oyunu oynadiklari, birbirlerini tamamladiklari, oyuncularin özgürlestigi bir oyundur.

Real Madrid ise her sene bomba transferler adi altinda bu endüstriyel futbola hizmetini sürdürüyor.Ama bu sene iyice kantarin topuzunu kacirdilar. Ronaldo, Kaka ikilisine toplam da 160 milyon euro ödeyerek gelmis gecmis en pahali transferleri yaptilar. Para ugruna kisiliklerini satabilen oyunculari transfer ederek, basaridan basariya kosmayi hedefliyorlarsa yine yanilacaklardir.

Ezeli rakipleri Barcelona alt yapidan cikardigi futbolcularla dünyayi sallarken, bu takim diger kulüplerin yetistirdigi, büyük futbolcu yaptigi oyunculari bilmem kac milyon euro lar karsiliginda satin alip, bunlara kafa tutma derdinde. El Hezimeto'nun acisi dinmemis herhalde, saga sola saldirmaya devam edecekler. Fazla yüksekten ucuyorlar, yere düstüklerinde acisi büyük olacak ...

kırıntı

Önemli mesajlar veren, bir Arinsu Arslan filmi. Cagimizin en büyük sorunlarina parmak basiyor bu kisa film. Acligi, yoksullugu sorgulayan, yardimseverlikten, cocuklarin temiz kalpliliginden bahsediyor.

Film de bahsedilen gercekler, hayatin gercekleridir. Milyonlarca insan yoksulluktan dolayi ac durumdalar ve ölüme terk edilmistir bu insanlar. Bu insanlar aclikla, susuzlukla mücadele ediyorlar. Bu duruma seyirci kalmamaliyiz, umursamamazlik yapmamaliyiz.
"Bana dokunmayan yilan bin yasasin" zihniyeti icerisinde oldugumuz icin böyle aci olaylarla karsilasiyoruz. Bu film, bize bu toplumsal olaylara karsi harekete gecmemizi anlatiyor.

Film gercekten cok etkileyici ve samimi ...

10 minuta

2002 yılında Avrupa'nın en iyi kısa film ödülünü alan orijinal adı 10 Minuta; Türkçe karşılığı 10 Dakika olan bir film!..Yönetmeni Ahmet imamoviç, senaryosu Srdjan Vuletic'e ait olan bu film ingilizce alt yazılı ve seslendirmesi Boşnakça. Sadece 10 dakikanızı alacak olan bu filmin etkisini aradan uzun süre geçse de üzerinizden atamayacaksınız. Filmde aynı tarihlerde iki farklı yerde yaşanan hayata dikkat çekmek isteniyor.

Bir Japon turist Roma'da cektirdigi fotograflari cikartmak icin bir fotografciya gidiyor ve 10 dakika icerisinde fotograflarini alabilecegi yanitini aliyor fotografcidan. Turist biraz saskin bir tavirla disariya cikiyor ve sigara iciyor bu süre zarfinda. Saat 11:50 ...

Iste filmin ikinci kismi, Sirp-Bosna savasinin en etkili, en kanli oldugu dönem ...
2.kisim Bosna'da geciyor. Memo adli bir Bosnali cocuk aglayan kardesine su getirebilmek icin disariya cikar ve savastan dolayi alisik oldugu manzaraya bir daha bakar. Etrafta bombardimanlar sürmektedir. Memo'nun ise tek istedigi kardesine su götürebilmek ..

Su tankerinin ve ekmek arabasinin geldigi sirada bombardimanlar hat safhaya cikmistir. Bosnali askerler insanlari " siginaklariniza gidin" diyerek uyarir. Memo ise kardesi icin su alabilmek icin tankerin arkasindan kosar ve suyu aldiktan sonra yerden bir ekmek alip Bosnali askerlere verir. Askerler Memo'yu durdurmak isterler ama Memo ailesinin yanina gidebilmek icin var gücüyle kosar, apartmana girer kan ter icinde. O sirada bir asker Memo'nun ailesinin basina gelen vahim durumu cocuga göstermemek icin Memo'ya engel olmaya calisir, ama Memo iceri girer ve kanlar icerisinde yatan ailesini görür ...

Bu sirada Japon turist fotograflarini alir ve saat 12:00 dir ...

10 dakikalik süre de nelerin yasandigini gösteriyor bize film. Savas dolayisiyla her dakika korku, tedirginlik icerisinde yasayan aileleri, savas cocuklarinin piskolojisini anlatiyor. Peki bu savasta onlarin sucu nedir ? Bomba sesleriyle büyüyen cocuklarin, ailesini kaybeden sucu nedir ?
Kendi menfaatleri dogrultusunda cocuklari öldüren, masum insanlari katleden savas ülkelerini buradan bir kez daha lanetliyorum ...

ibrahim kaypakkaya

Gördüğü ağır işkenceler sonucunda 18 Mayıs 1973 tarihinde Diyarbakır Cezaevinde katledilen Türkiye Devrimci Hareketinin önderlerinden, TKP/ML kurucusu ibrahim Kaypakkaya'yı katledilisinin 36. yilinda saygiyla aniyorum.

Iskence de ser verip, sir vermeyen geleneginin savunucunlarindan olan, büyük teorisyen, devrimci ibrahim kaypakkaya ölümsüzdür. Onu iskence de katleden fasistler onun ve düsüncelerinin yok olacagini sandi. Ama bu büyük bir yanilgi oldu onlar icin. ibrahim yoldasin biraktigi yerden mücadelemiz devam etmektedir.
Dökülen kanlar kalmayacak yerde, hesap soracagiz ibrahim yoldas !

ibrahim Kaypakkaya Ölümsüzlüğünün
36. Yılında Düşünceleri ve Mücadele Pratiğiyle
Ezilenlere Yol Göstermeye Devam Ediyor!

"silah kucağında kanlar içinde
vurulmuş yatıyor ibrahim yoldaş
yiğitler ölür mü üç beş kurşunla
doğrulmuş kalkıyor ibrahim yoldaş

ali haydar yerde bak yüzü boylu
yiğitce can verir yiğidin oğlu
başı duman duman munzur’a doğru
tırmanmış gidiyor `ibrahim yoldaş

işkenceler devam ediyor böyle
parça parça kesip diyorlar söyle, sırları söyle
sır vermeden ser veriyor seve seve
böyle can veriyor ibrahim yoldaş

halkımız arıyor seni her yerde
işçiler ocakta köylüler dağda
dökülen kanların kalmayacak yerde
hesap soracağız ibrahim yoldaş"

17 mayıs 2009 karşıyaka kasımpaşa maçı

Secimler de kaybeden Tayyip'in sahada kazandigi mac olmustur.
Siyasetin saibeli futbol düzeni devam ettikce, siyaset futboldan elini cekmedikce bizden bi cacik olmaz.
Kasimpasa seneye tekrar düser, sonrasinda bir belediye takimi cikar ...

17 mayıs 2009 karşıyaka kasımpaşa maçı

Kasimpasa'nin son dakika da attigi golle galip geldigi mac. Bu sonucla Kasimpasa Süper lige cikmistir. Böyle is olmaz harbiden ..

what the fuck is going on ?

uludağ sözlük

Fundamentalistlerin, fasistlerin toplandigi sözlüktür.
Insanlarin kisisel düsüncelerine, özgürlüklerine, ideolojilerine, etnik kökenine saldiranlarin buldugu bir sözlüktür. Bu kisiler sig görüslü olduklari icin, bunlarla tartismak hata olur ve bildiklerini yapmaya devam ederler. Fikirlere saygilari yok en önemlisi.
Sanal alemden bunlari yapmak ne kadar delikanlica bilemiyor insan tabi ki.
Neyse, artik burada bulunmayacagim. Sözlüge kaliteli paylasimlar yapmaya gelmistim, kaliteli paylasimlari görmeye, daha da bilgilenmeye, seviyelice tartismaya gelmistim. Görecegimi gördüm, yeteri kadar bilgilendim. Eyvallah...

9 mayıs 2009 galatasaray ankaragücü maçı

Bu macta Harry Kewell'a, Bülent Korkmaz tarafindan saygisizlik yapilmistir.

Harry Kewell gibi büyük bir futbolcuyu, takimin en önemli futbolcusunu 90+2 de oyuna alarak yapti bu saygisizligi Bülent Korkmaz.
Harry Kewell'i oynatmazsin, o senin tercihindir, elestirilir ama maci kazandiginda sorun kalmaz ortada. Oyuncumu dinlendirdim dersin, kimse birsey diyemez.
Ama sen bu oyuncuyu son dakika da oyuna alirsan, zaman gecirmek icin bu futbolcuyu oyuna alirsan bu oyuncuya büyük haksizlik yapmis, saygisizlik etmis olursun.
Takimin en önemli oyuncusudur Harry Kewell. Yetenek bakimindan, profesyonellik, tecrübe, kariyer bakimindan bu ünvani tasiyor Harry Kewell. Galatasaray'a büyük katkilari olmustur bu sezon. Bir kere bile saygisizlik etmemis, canini disine takarak oynamis, attigi gollerle, yaptigi asistlerle takima büyük katki da bulunmustur. Eger Bülent Korkmaz saygisizlik etmeyen adama, saygisizlik ederse kendi karakterini ortaya koyar, bu Kewell'dan bir sey götürmez, Bülent Korkmaz'dan cok sey götürür.

Nitekim Bülent Korkmaz takimin basina geldiginden beri yabancilara uyguladigi anlamsiz tavirlarla kendisini bitirmistir, takimi bitirmistir.
Sezon sonunda büyük ihtimalle yollar ayrilacak. Bülent Korkmaz kendisinden antrenör olunmayacagini cok net bir sekilde göstermistir. Bir daha Galatasaray kulübünde görev alacagini hic sanmiyorum.
Keske teknik direktör olarak gelmeseydi takima, biz onu hep Cesur Yürek olarak bilseydik ...

9 mayıs 2009 sivasspor ibb spor maçı

istanbul büyüksehir belediyespor'un sivasspor'u dagittigi mactir.