bugün

kemalizm dini

kemalizm gerek toplumdaki yansımaları üzerinden yapılan analizlerle, gerek de doğduğu dönemin gözde hardcore kemalistlerinin beyanlarından anlaşılabileceği üzere "din" tarzı bir harekettir. argümanlarını batının pozitivist filozoflarından apartmış olması veya zahid islami düşüncelerin anlayışsızlıkla köhneleşmesini kendine meşruiyet sağlamak amaçlı bir şark kurnazlığıyla kullanması, hatta bilim, özgür düşünce falan gibi çekici kavramların ardına saklanması birşeyi değiştirmez. kemalizm bir dindir.

"dindarın gözüyle bakmak" ifadesini söyleten düşünsel altyapı da kemalizm dininin islam dinini aşağılayarak kendini yükseltmesi projesinin bir sonucudur. "bu müslümanlar da herşeye dindar gözüyle bakıyor cahil bunlar yau" şeklindeki şablon bir aşağılamanın getirisidir.

burda kimseyi dinden çıkmakla, kafirlikle falan itham etmiyorum. bu konuda fetva verecek bilgi seviyesinde değilim. bu insanları vurun kahpeye misali dinsizlikle itham etmek, linç etmek değil yapmak istediğim. korkunç bir illüzyona kapılarak akıl tutulması yaşayan bu insanlar için cehennem çığırtkanlığı yapmak da değil, sadece ve sadece hakikate ve saadete davettir tek hedefim.

bu hedefe ulaşmak için yapıyor olduğum şey de, insanların tanımlanması bile yapılamamış bir cehaletten kurtuluş güdüsü ve zannıyla kapıldıkları, ancak işin özünde onlarca senedir on milyonların beyinlerini yıkayagelmiş bu "ihtişamlı kemalizm cehaleti"ni dini bir hareket anlamındaki boyutlarıyla gözler önüne sermektir. ha, arada dalgamı da geçerim ama. hiç kusura bakmayacaksın.

imdi,

işin özünü böylece belirledikten sonra, bu kemalizm dinini, kemalist rahiplerin bu dinin mentalitesini açıkladıkları örneklerden okuyalım. görelim bakalım asıl "dindarın gözüyle bakmak" kemalizm dininde nasıl oluyormuş:

behçet kemal'den:

Atatürk ekber!
Atatürk ekber!
Ancak O var Atatürk!
Evliya odur,
peygamber odur,
sanatkâr Atatürk.

Talihe hâkim,
zekâya önder,
doğma serdar Atatürk.

Bunları geçti insan büyüğü:
Kendi kadar Atatürk!

Atatürk ekber!
Atatürk ekber.
Bizde O var. Atatürk!

Ne evliya, ne de peygamber..
Halkına yar Atatürk.

(behçet harikalar diyarında diyorum buna..)

bir diğer behçet kemal bodoslaması:

Kaç yıldır Türkçe'ydi Tanrı'nın dili
insana ne ilâh, ne de sevgili
Ne de ana-baba aratıyordu
Her an yaratıyor, yaratıyordu.

(- yaratiyür dedün de, canum nasul çay çekdü.. + çay getirüüüün !!!**)

***

sadece şiir mi? no dude:

"Atatürk'ün sefahetlerinde, Atatürk'ün kötü iptilâlarında bile Homerik bir destan rüzgârı vardı. içki sofrasında elini her kadehine uzatışı Tanrılar Tanrısı Zeus'un altın kupalar içinde kevser şarabı dağıtışını andırırdı ve riyaset ettiği cümbüşler, gerek Çankaya köşkünün samimî havası, gerek Dolmabahçe sarayının ihtişamlı dekoru içinde ve gerekse herhangi bir dost evinin mütevazı çatısı altında olsun: daima Olempus tepesindeki "bezm"ler gibi zaman ve mekân mikyasının dışına taşardı. Bilmiyoruz Mevlânâ'yı kendinden geçiren şarkılar ve rakslar ne cinstendi? Fakat Atatürk'ün her biri bir mistik tarikatın "âyin"inden farksız muhabbet meclislerinden ruhlarımız "cuşiş" denilen halin en yüksek mertebesine ermiş olarak çıkardık."

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, istanbul: Birikim Yayınları. 1981. s 121-122.

(yakup sen iyi adamdın da sanırım içince sapıtıyordun..)

***

tekrar şiire dönelim, bakalım Halil Bedii Yönetken kaç kiloluk bir şiir sıçmış:

Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde
Gönül tapar, kendisinden geçer de
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.


(vıhhh.. terledim ha!)

***

bir diğer aslında normal olup da, içince sapıtan şairimiz Faruk Nafiz Çamlıbel'i takdim etmekten şeref duyarım:

Yürüyor, kalbimizin durduğu bir yolda değil
Kanlı bir göz yaşı nehrinde muazzam tabutun
Ey ilâhın yüce dâvetlisi, göklerden eğil
Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun!

On milyon bel, iki kat olmuşken eğilmeden
O'nda on beş milyonun boyu birden uzaldı.
Tanrı, peygamber diye nedir, kimdir bilmeden
Taptığımız ne varsa, hepsi ondan şekil aldı.

(han duvarları'nı sen mi yazdın, babana mı yazdırdın? doğru söyle lan!!)

***

Yusuf Ziya Ortaç'da gramajda sayın yönetken'den aşağı kalır değil:

Topladı avucunda yıldırımı, şimşeği
Yoktan var ediyordu tanrı gibi her şeyi

***

tüyü dikme şerefi ise Nurettin Artam'a:

Koca bir güneşin akşam olmadan
Dağların ardında sönüşü gibi
Millete can veren, vatan yaratan
Tanrının göklere dönüşü gibi.
Her zaman ırkıma büyük Baş Atam
Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam!

***

ancak o da ne, yalakalık yarışında iç kulvardan edip ayel ayrıldı da geliyor:

Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harâbe
Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe Kâbe.
Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun
Türk ırkının, en son, ulu peygamberi oldun.
Tutsak seni lâyık, yüce Tanrı'yla müsâvi
Toprak olamaz kalp doğabilmişse semâvî
Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses
insanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!

***

ancak onun adı kemalettin kamu
kimseye bırakmaz başdalkavukluğu:

Burada erdi Musa
Burada uçtu isa
Bülbül burada varsa
Hürriyet için öter.
Ne örümcek ne yosun
Ne mucize, ne füsun
Kabe Arab'ın olsun
Çankaya bize yeter.

***

şiirden bıktıysanız buyrun size yıllar yılı milli utancın değişmemiş adresi: cumhuriyet gazetesi.

"Atatürk yarım ilahtır. Türklerin babasıdır. Hiçbir devlet şefi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir." (5 ağustos 1935)

(bu arada iddialara göre atatürk peygamber mi, tanrı mı, tanrı gibi mi, yarı tanrı mı? nedir titri tam anlaşılamıyor. yani şimdi atatürk belediye otobüsüne binse tam tanrı bileti mi atacak, yarı tanrı bileti mi belli değil.. bir mezhepsel ayrılık var yani bu konuda*)

***

yine şiire dönecez ama vasfi mahir kocatürk ne demiş bu konuda, görelim:

Peygamber, tanrısına duymadı bu hasreti
Vermedi bu kudreti tanrı, peygamberine.

***

neyse, bakalım mebus ruşeni bakur efendi "din yok milliyet var" adlı kitabında neler saçmalıyor:

"Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren "ulusalcılığımızdır". O halde felsefemizde din kelimesinin tam karşılığı ulusalcılıktır. Ulusunu seven, ulusunu yükselten ve ulusuna dayanan insan, her zaman güçlü, her zaman namuslu ve her zaman onurlu bir insandır"

(breh breh.. fantastico..)

***

artık kemalizm dini oscarı'nın en güçlü adaylarından şeref aykut'a söz verme zamanı. zira kitabına verdiği "kamalizm dini" adı ve içine boca ettiği yazı çöplüğü fazla analiz gayretine yer bırakmıyor:

"Gençlik, Türklüğün dayangacı ve geleceğin biricik umududur. Onun inanını doldurmak, vicdanını doldurmak ister. Bu sebeplerdir ki, onu Kemalizm dininin hiç şaşmayan, şaşırmayan orunçlu ve coşkun tapkanı yapmak, onu bu kutsal, ulusal ve kurtarıcı dini olanca derinliği ve inceliği ile oydamlamak ister. Ta ki, Kemalizm dinine inanı artsın. işte disiplin altında gençlik böyle olacaktır.."

(senin gibi sığırlar yüzünden bu ülkede nesillerin beyni yıkandı. yaşları 80'e geldi hâla elde cumhuriyet gazetesi geziyorlar. seni ve senin gibileri cehaletinize acıma ile ve sebep olduklarınız yüzünden de nefretle anıyorum.. elbette birileri birgün gelip nefretle anılacağını yüzüne söylemiştir. işte oldu. tarihin utanç verici, mide bulandırıcı bir parçasısın..)

***

behçet kemal'in çakma mevlid'i, nutuk'tan alıntılar, birkaç şiir ve paragraf daha vardı yazıya eklemeyi düşündüğüm ama darlandım artık bu kadar dalkavuk takımı beyanından.

anlayana sivri sinek saz. anlamayan da cumhuriyet mitinglerine devam etsin amoagoyum. ne diyelim başka.