bugün

karakol cemiyeti üyesi rus kontesi vera hanım

şimdi sizlere tarihi bir hikaye anlatacağım,
mümkünse yanınıza bir mendil alın öyle okuyun.
zira yazımızın sonunda gözlerinizden dökülen yaşları silmeye ihtiyacınız olacak...

birinci cihan harbinde savaştığımız rus çarlığı 1917'de yıkılmış ve savaştan çekilmişti.
buna karşın rusya'da çar yanlıları general danikin, general vranger ve amiral kolçak etrafında toplanarak beyaz ordu'yu oluşturmuş ve rus iç savaşı patlak vermişti.

lakin kasım 1920'de kızıl ordu, beyaz ordu'yu yenmiş, çarlık yanlısı beyaz ruslar da kırım'a sıkışıp kalmışlardı.
işte kırım'a sıkışıp kalan çarlık yanlısı bu ruslar ingiliz ve fransızların yardımları ile buradan tahliye edilmiş, tam 200 bin rus mülteci işgal altındaki istanbul'a getirilmişti.

işte bu mültecilerden biri soylu bir aileye mensup olan kontes vera danikin idi.
vera danikin, beyaz ordu komutanı anton danikin'in bacısıydı.
savaşı kaybedince destek bulmak umuduyla ingiltere'ye sığınan anton danikin, kızkardeşini, general vranger'e emanet ederek istanbul'a göndermişti.

fakat general vranger, emri altındaki beyaz ordu mensuplarıyla gelibolu'ya yerleştirilince, kontes vera ile pek ilgilenememişti.

yabancı bir memlekette yalnız kalan kontes vera'nın ilk senesi bir hayli zor geçmişti, lakin zamanla bu yeni şehre de alışmaya, hatta sevmeye başlamıştı.
sık sık ingilizlerin ve fransızların davet ve partilerinde boy gösteriyor, işgal kuvvetlerinin yakışıklı subayları tarafından paylaşılamıyordu kontes vera.

kontes vera bir süre sonra kendine bir iş kurmaya karar verdi.
ve tarabya sahilinde bir deniz hamamı açtı.

bu deniz hamamının ekseriyetle müşterileri işgal kuvvetleri subayları ve bu subaylarla düşüp kalkan rus dilberleriydi.
hepsi de kontes vera'yı çok sever, bütün dertlerini, sırlarını vera hanım ile paylaşırlardı.

gel zaman git zaman birkaç yıl sonra türk kurtuluş savaşı'nın kazanılması ile istanbul'daki rusların da bu yaşantısının bir sonu geldi.
istanbul'u teslim alan türk ordusu'nun verdiği ultimatom ile general vranger ve komutası altındaki rus askerler ilk olmak üzre bütün beyaz ruslar'ın türkiye'yi terk etmesi istendi.
asker olmayanlara 1927'ye kadar süre verildi.
çünkü kurtuluş savaşında bize en büyük yardım sovyetler birliği'nden gelmişti, beyaz ruslar'ı istanbul'da tutmak sovyetleri bize küstürebilirdi.

bütün beyaz ruslar yıllar içinde türkiye'yi terk ederken, birkaç istisna rus türkiye'de kalmaya devam etti.
bunlardan biri daha sonra ankara'da atatürk'ün gittiği lokanta olarak bilinen karpiç lokantasını kuran george karpotaviç, diğeri de kontes vera hanım'dı...

peki neden?
neden sovyetlerin düşmanı olan bir rus generalinin kardeşinin türkiye'de kalmasına müsade edilmişti?

bunun için tekrar istanbul'un işgal yıllarına dönelim...
vera hanım ile george karpotaviç rusya'dan tanışmaktalardı.
george karpotaviç ile vera hanım bir gün tarabya'daki deniz hamamında tesadüf ettiler, hasret giderdiler.
karpatoviç'in yanında ince uzun, pek yakışıklı bir genç vardı. genç bir osmanlı üsteğmeni edirneli salih...

kontes vera ilk görüşte akmıştı resmen teğmen salih'e.
bir sonraki görüşme, bir sonraki, daha sonraki...
ateş bacayı sarmıştı.

lakin teğmen salih'de vera hanım'ı sevmesine rağmen onun kalbinde tek bir aşk vardı ve başka bir aşkı düşünemiyordu.
teğmen salih'in tek aşkı vatandı...önce vatan...

işte, vera hanım'da bunun farkına varmış, biricik aşkı salih'e kavuşabilmesinin tek yolunun vatanın kurtulması olduğunu anlamıştı.
evet, bu vatan artık kontes vera'nın da, george karpotaviç'in de vatanlarıydı. bu vatan onlar için de kutsaldı.

vera hanım deniz hamamına gelen işgal subaylarından ve rus aşuftelerden aldığı istihbarat bilgilerini george karpotaviç'e ulaştırıyor, karpotaviç'te teğmen salih'e bildiriyor, salih de karakol örgütü ile paylaşıyordu.
hatta bazen yeniköy'de salih ile buluşuyorlar, vera hanım'ın kedisi natasha, vera'dan kaçıp salih'in yanına gidiyor, salih onu kucağına alıp severmiş gibi yapıyor ve natasha'nın tasmasında yazan pusulayı alıp kayboluyordu...

vera hanım'ın sağladığı istihbaratlar sayesinde ingilizlerin 2, fransızların 3 silah ve mühimmat deposu karakol örgütü tarafından basılmış, ele geçirilen silahlar deniz yoluyla inebolu'ya kaçırılmıştı...

tarih 20 ekim 1922,
zafer kazanılmış, düşman anadolu'dan sökülüp atılmış, mudanya mütarekesi imzalanmış ve ilk türk birlikleri ve komuta heyeti, barış antlaşmasından sonra istanbul'u devralmak üzre istanbul'a gelmek üzereydi.

uzaktan görünen vapur, bir önceki gün mudanya'dan hareket eden ve refet paşa'yı taşıyan gülnihal vapuruydu.

vapur rıhtıma yanaştı, refet paşa ve yanındaki yaveri kendilerini karşılayan halkın arasında iki kişiyi aradılar hemen.
bu iki kişi kontes vera hanım ve george karpotaviç idi.

refet paşa alkışlar arasında vera hanım'a yaklaştı, elini sıktı...

"başın sağolsun, yüzbaşı salih dumlupınar'da şehit oldu, vatan ona ve sizlere minnettardır, size gazi paşa'nın selamını getirdim..." dedi.

kontes vera'nın boğazı düğümlenmiş, gözleri dolmuştu.
sanki bayılacak gibiydi.
buna rağmen kendini topladı, tam bir türk kadınına yakışacak bir dik duruş ve vakar ile refet paşa'yı yanıtladı.

"vatan sağolsun paşam, siz sağolun, gazi paşamız sağolsun..."

evet, vera'nın vatanı kurtulmuş, ama uğruna hayatını, her şeyini verdiği salih'i şehit olmuştu...

işte böyle.

bu vatanın kontes vera'ya, george karpotaviç'e ve onlar gibi türkiye'yi vatan belleyen birkaç rus'a minnet borcu vardı, o yüzden bu kişiler sovyetler'in baskılarına rağmen gönderilmediler, bir türk vatandaşı gibi anavatanları türkiye'de yaşamlarını sürdürdüler.

karakol cemiyeti'nden vera hanım'a bizler de borçluyuz.
ruhu şad olsun...