bugün

aşık olmaktan korkmak

gözümde şu sahne canlanıyor bunu duyduğumda. birisi -belki annesi- uğraşmış saatlerce, önüne en sevdiği yemeği koymuş, kişi bakmış tabağa, şöyle çatalının ucuyla bi dürtmüş yemeği, suratını ekşitmiş sanki iğrenir gibi, reddetmiş. aşk reddedilir mi?

belli ki yarası olan insanlar ama her yara kapanıyor. izleri kalıyor elbette ama zamanla geçiyor. elinizi ilk yaktığınız anki acıyla suyun altına tuttuğunuzdaki acı aynı mı? evet daha temkinli olursun ateşe karşı, daha korkak belki ama vazgeçemezsin tamamen ısınmaktan.

belli bir zaman gelecek ve aşkın nasıl bir şey olduğunu unutacaksınız. o hisleri yaşamak isteyip, bunun için delirip yaşayamayacaksınız. çünkü siparişle olan bir şey değil. geçmişi anıp, "ağlaması bile güzeldi, çünkü insan gibi, yaşıyormuş gibi, kalbim hala atıyormuş gibi hissettiriyordu" diye iç geçireceksiniz. insanın karşısına her zaman çıkmıyor sevebileceği, aşkı yaşayabileceği biri.

tanımak, güvenmek, çabalamak, uğraşmak konularını da çok dert etmeyin bence. aşık olduğunuzda siz minnacık bir gezegen gibi, o da güneş gibi olacak çünkü. etrafında dönüp duracaksınız, yörüngesinden çıkamayacaksınız. otomatik olarak öğreneceksiniz hakkındaki şeyleri, en sevdiği filmi, şarkıyı. hafızanıza istemeden kazıyacaksınız. görev gibi gelmeyecek o zaman, bilinçsizce olacak hepsi. ortada aşk varsa hiçbir şey külfet gibi gelmez insana çünkü.

aşktan mutluluk beklemek aşkın doğasına aykırı zaten. aşk dediğin şey yakıcı duygular, dengesiz, mantıksız hareketler. bir kişi kalbinizi kırdı diye herkesi kötü bellemek, eline diken battı diye tüm ormanı yakmak gibi bir şey.