bugün

mutsuzlukla mutlu olabilen ender insanlar

saadetle felaketi birleştiren peyami safa ya göre ender insanlar değil, herkestir.

--spoiler--
"Romancı ayağa kalktı, elleri kalçasında odanın içinde hızlı hızlı gezinerek anlattı:

-Saadetin bir serap olduğunu bütün şairler söylemişlerdir. Hala insanlar bu vehim peşindedirler. kedersiz, saf, ebedi, mutlak bir saadet aramak, insanlığın tabiatı haline gelmiş bir gafletidir. Bu gaflet, psikolojide şöyle tecelli eder: ruhtaki teheyyücleri, ruhiyatçılar, "haz ve elem" gibi "kati, basit, gayri kabil-i tahlil" iki dilime ayırırlar. Felsefenin bütün hataları, bu yanlış tasniften ileri geliyor. Ruhta, haz ve elem gibi birbirine zıt iki unsur ayırmaya teşebbüs edilemez, her elem bir hazla, her haz elemle müterafıktır. kederli zamanlarımızda, gizli bir sevincimiz vardır, zira bu sevincimiz bitecektir. Elemsiz haz, hazsız elem tasavvuru, pek mücerred ve batıldır. Abdülhak hamid "Makber" mukaddimesinde, mühim bir şey söylüyor:

"kederimin artması için sevinmek isterim. Bunu kimselere anlatamam. Bu hissin lisanı anlaşılmaktan uzaktır. Sükut edelim."

Hamid, bu duygusunu kendisine mahsus bir şey sanmakta dahiyane bir hodbinlik göstermiştir. halbuki her insan böyledir. Şiddetli bir hazzın muhtevası elem, şiddetli bir elemin muhtevası hazdır. Haz ve elem diye iki mütebariz heyecan yoktur, ancak muğlak bir heyecan vardır.

-Ben de böyle hissettim
-Bu his umumi ve insanidir. Visal ra'şesini hisseden adamın yüzünde beliren takallüs, şiddetli bir sancının adaledeki ihtilacına benzer. Çünkü o anda, hazla keder, azami galeyan halinde müterafıktır. Haz ve elemin batıl tazyikini, nikbin ve bedbin iki felsefe, iki sanat vücuda getiriyor: kimine göre yaşamak elem, bir diğerine göre hazdır; ve insanlar, bu yüzden, saadet ve felaket denilen muammaları bir türlü halledemiyorlar; bilmiyorlar ki saadet ve felaket aynı şeydir.

Kerim, Nihad'a doğru ilerleyerek parmağını uzattı:
-Ne çırpınıyorsunuz? Size derin bir keder geldiği zaman, onu seviniz. Nitekim herkes farkında olmadan, kederi sever, ona hem koşar, hemde ondan kaçar. Bunu hassas adamlar daha çok bilirler, sanatkarların çoğu, hüngür hüngür ağlamakta, en uzun kahkahanın tadını duymuşlardır. Hayatı böyle kabul ediniz. Bedbin ve nikbin olmak da gaflettir. Herkes böyle düşünseydi, işer çok yolunda giderdi. o zaman "fazilet" fikri de pek kolay hazmedilir. Size anladığınız bir lisanla söylediğimi zannediyorum. umarım ki bundan sonra, bir gece yarısı, kemerinizle ayağınıza taş bağlayarak, bir sahilden kendinizi dalgalara bırakmazsınız. hayat güzel bir şeydir, demiyorum, fakat çirkin de değildir, hiç olmazsa mahiyetini anlamak için idame edilmeye değer."
--spoiler-- *
--spoiler--
“Malik olmak âdetinin yanından ayrılmayan bir ızdırap da vardır. Mahrum olmak korkusu. Saadetin peşi sıra giden bu ızdıraptır ki, genellikle, duyduğumuz tatların tadını kaçırır ve saadetle felaket, hazla keder arasındaki var olduğu sanılan hududu siler.”
“Saadetten mahrum olma korkusu saadetin felaketidir.”
“Mesut olup olmadığını düşünmemek saadettir."
--spoiler-- * * *
güncel Önemli Başlıklar