bugün

sözlük yazarlarının itirafları

araftayım.
sanki dünyanın iki ucu var ve bir ona bir ona çekiliyorum. üç yıldır bu böyle. kendime bir türlü gelemedim. herşey aslında 2010 yılının ortalarında başladı. yakın arkadaşlarından biriyle aldatılma sonucu gelişen bir aşk kırıklığı, sonra karşı cinsten bir dost edinme, üniversite için istanbul'a gelme, yurt hayatında başıma gelenler, sonra o edindiğin dosta aşık hissetme ve anlatma, yeni bir arkadaşla tanışma, başka kızların dirsek temasına maruz kalma, o dostun hayattan çıkış sürecine girmesi, okuldan bir sevgili edinme ve kısa sürede ayrılma, sınıfta kalma, o edindiğin arkadaşla çok mutlu ve tek bir beraberliğe başlama, sevgili ile dostun dayakın arkadaş olması sonucu gelişen zorlu süreç, gelecek kaygısı odaklı depresyon, antidepresana başlama, "bu okuldan bir nane olmayacak" deyip yeni iş kolları aramak, tekrar sınava hazırlanmayı denemeye karar vermek, istanbul'a gidiş ve aksaray'ın göbeğinde bir yurda yerleşme, o yurtta başıma gelen boktan olaylar, sınav stresi, okulu yetiştirme çabası, sonra sınavı başarıyla atlatma, yurt odamdan bilgisayarımın çalınması, mafyaya karşı yaşadığımız çaresizlik, ardından dini inancımı kaybettiğim noktaya doğru ilerlemem, sınavın açıklanması ve benim sevgilimin olduğu şehre gelmem, yaz tatilinde antidepresanı bırakmam, yeni dönem başında bir yurda yerleşmem, herşey gayet iyi giderken sömestr tatilinde psikolojimin birden çökmesi, dini olarak da inanmakla inanmamak arasında kalmam, ikinci dönem psikoterapiye başlamam, psikolojimin daha da yamulması, sürekli istediğim özgür ve kendime ait alan için hızlı bir kararla eve çıkmam, akabinde gelişen yalnızlık korkusu...
yalnızlıktan korkuyorum. bazı geceler yurt odamda herkes uyurken ruhumun cenderesinde sıkışıp acıdan kıvrandığım, hatta "biri duysa, şu odadan biri uyanıp 'neyin var, iyi misin?' diye sorsa" diye düşünüp sesimi onlara duyurmak, uyandırıp dikkat çekmek için öksürdüğüm, inlediğim oldu. tabii kimse uyanmadı. yine de böyle uykusuz kaldığım zamanlarda oda arkadaşlarımdan biri derdimi dinledi, içselleştirmedi ama yine de dinledi. bir miktar rahatladım, ardından suçluluk duydum. e peki bu da yalnızlık değil midir? günü dolduruyoruz odada ama başka bir halt yediğimiz yok. en yakın arkadaşım istanbul'da. diğer yakınlarım ankara, kayseri, konya, giresun, tokat'a dağılmış durumda. yar bu şehirde ama uykuda. dostlar da kendi şehirlerinde kim bilir kaçıncı uykularında uyuyorlar. "yar uykuda ben yine penceremde, doğacak güneşi göresim gelir" diye sayıklayarak kaç kere ölüm düşüncesinin aklımı zorlayışını yaşadım. tavan beni izledi, ben tavanı izledim. konuşmuyor ki kerata. "hasta köpekler kadar yalnızım" diyecek hiçbir durumum olmadı. seviliyorum, oda arkadaşlarım ben gidiyorum diye üzülüyor çokça mesela, "çok kötüyüm" mesajını attığım anda telefonumu deli gibi çaldıracak dostlarım farklı şehirlerde olsa da var. çok sevdiğim biricik sevgilim var. ama yine de içimde dönen bir kurt var. "ya yalnız kalırsam? ya son senem yalnızlıkla zor geçerse? evde dört duvar arasında insansızlıktan çaresiz kalırsam? allah'tan ev arkadaşım iyi çocuk. peki o da uykuda olursa? gecenin bir körü, ben ölüm düşüncesiyle savaşıyorum ve kimse yanımda değil. o mesajı atsam, uykularındayken görecek değiller ya. gerçi, yurttakiler yanımdalar da ne oluyor? kim dinleyebiliyor? burada hiç arkadaşım olacak mı? herkes de benden küçük. inemiyorum onlara. kendi egoma sıkışmış, bilgi ve zekadan tuğlalardan örülü fildişi kuleme hapsolmuş hissediyorum kendimi ve bu çok komik. normal olmayı kabullenemiyorum. başarısız olmayı kabullenemiyorum. takdir görmemeyi kabullenemiyorum. gelecekten ölesiye korkuyorum. "keşke ölsem, şu araba bana çarpsa, deprem olsa, biri başıma silah dayayıp tetiği çekse, uykumda ölsem e hayatın ağırlığında ezilmesem" dediğim çok oluyor. ölmek kaçış değil. intiharımı kimse kaldıramaz, orası da açık. hele annem babam, sevdiğim, en yakın arkadaşım hayatları boyuna beni düşünür dururlar. ne yapacağım? bulunduğum şehirde sevgilimden başka kimsem yok diye de böylesine parçalar mı insan kendini? parçalamaz, ki nedenim çok. hayatta anlam bulamıyorum. ölümden sonra ne olacak bilemiyorum. bu da beni büyük bir boşluğa itiyor. ne olacağım ben? bilmiyorum. sığınacak neyim, kimim var? kendime ait bir alana korkunç ihtiyaç duyuyordum ve eve çıktım, şimdi de yalnızlıktan korkup avare avare dolanıyorum. ama işin aslı, son üç dört aydır iyi olduğum söylenemez. özetle, kötüyüm. çok hem de.