bugün
- anın görüntüsü18
- cumaya gidenlerin çok azalması17
- vatandaşlık farkı alan otel17
- bik bik'in balona binmesi31
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim14
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- kanınıza rengini verir misiniz11
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı27
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir9
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş8
entry'ler (260)
parçalar;
tatvan, soğuk, kar var yerde, çok soğuk. biri var bekliyorum, hayatımda hiç gül almamıştım biliyor musun? 7 yıl önceydi, ablama yalvardım 15 lira koparabilmek için.. 21 tane gül geldi o parayla anca. şükür. saat sabahın 5'i, gözlerimi açtım. uyuyamamıştım zaten. yerde kar var, bembeyaz, çok soğuk. okula gidecek. yedi buçukta okula gidecek. zamanın geçiyor olduğu aklıma geldi. titredim. soğuk. kalktım giyindim. evden çıktım. o da çıkacak, biliyorum. çıkmadan önce yetişmeliyim.
kapısının önü, çok kar var, bembeyaz. birer birer gülleri yere koyarak onu bana getireceğim. onu bana güller getirecek. güllerden yol yaptım sonra, köşeye kadar, izliyorum;
baktı güllere, anlamıştır... birini yerden aldı, topluyor, bana geliyor güllerle. sonra köşeyi döndü. elinde bir demet gül, toplamış. yüzümü baktı, gözleri gözlerimde. gülüyor...
bir gülde dudaklarında, onu da ben topladım.
elimi tuttu, okula gittik sıcak, kar var yerde. bembeyaz. sıcak.
4 yıl önce bıraktı elimi kar yok. soğuk. çok daha soğuk.
tatvan, soğuk, kar var yerde, çok soğuk. biri var bekliyorum, hayatımda hiç gül almamıştım biliyor musun? 7 yıl önceydi, ablama yalvardım 15 lira koparabilmek için.. 21 tane gül geldi o parayla anca. şükür. saat sabahın 5'i, gözlerimi açtım. uyuyamamıştım zaten. yerde kar var, bembeyaz, çok soğuk. okula gidecek. yedi buçukta okula gidecek. zamanın geçiyor olduğu aklıma geldi. titredim. soğuk. kalktım giyindim. evden çıktım. o da çıkacak, biliyorum. çıkmadan önce yetişmeliyim.
kapısının önü, çok kar var, bembeyaz. birer birer gülleri yere koyarak onu bana getireceğim. onu bana güller getirecek. güllerden yol yaptım sonra, köşeye kadar, izliyorum;
baktı güllere, anlamıştır... birini yerden aldı, topluyor, bana geliyor güllerle. sonra köşeyi döndü. elinde bir demet gül, toplamış. yüzümü baktı, gözleri gözlerimde. gülüyor...
bir gülde dudaklarında, onu da ben topladım.
elimi tuttu, okula gittik sıcak, kar var yerde. bembeyaz. sıcak.
4 yıl önce bıraktı elimi kar yok. soğuk. çok daha soğuk.
Bu çöp arıtma tesislerinin işleyişiyle ilgili çok ilginç şeyler öğrendim. Sistem şöyle:
Bi havuza toplanan çöplerin üzerine çürükçül bakteriler atılıyor. Bakteriler yiyebilecekleri ne varsa yiyor. Yedikleri tükendikten sonra da birbirlerini yemeye başlıyorlar. Bu ülkenin şimdi ki durumuna ne kadar da çok benziyor değil mi?
Ha sıradan vatandaş! Bu arada sen çöp oluyorsun.
Bi havuza toplanan çöplerin üzerine çürükçül bakteriler atılıyor. Bakteriler yiyebilecekleri ne varsa yiyor. Yedikleri tükendikten sonra da birbirlerini yemeye başlıyorlar. Bu ülkenin şimdi ki durumuna ne kadar da çok benziyor değil mi?
Ha sıradan vatandaş! Bu arada sen çöp oluyorsun.
Staj için başvurduğum günün üzerinden 2 aydan daha uzun bi zaman dilimi geçti. Halâ staj için başvuruyorum. ilk başvurduğum yer Medina Turgul DDBydi ve başvuruma geri dönüşlerinin, olumsuz bir feedback dahi olsa diğer başvurularım için itici güç olduğunu belirtmeliyim. Tabii başvurduğum ajansların DDB kadar nazik olmayışları, bir feedbacki çok görmeleri, hevesle açan yaprakları teker teker solan, kökleri böceklenmiş, kuruyan yeni bir fidan psikolojisi yarattı mezun bünyemde. Olsun. Toprağa tohum olarak karışıp, yeniden doğarız başladığımız yerden.
Eğitim diye tabir ettiğimiz yağlanmamış, kırık çarkları olan makinanın dişleri arasında bunca yıl iğdiş edilmiş olmamın nedenlerini Cv çöplüğüne yolladığım her bir hayat suretinden sonra sorgulamaya başladım. Kim bilir bu yazıyı okuyan herhangi bir işveren bile ne kadar çok rarlanmış hayat biriktirmiştir e-mailinin gelen kutusunda.
Yazık Yılların emeğinin insan gibi ilişki kuran, sıcak bir varlığın, 24 yıl sonra para gibi soğuk bir meta için mücadele ettiğini görmek, ilişkilerimizi zedelemesine ve düzenlemesine izin vermek, ilişkilerimizin kontrolünü bu stabil metaya bırakmak, gerçekten çok yazık
Bir çok insanında bireysel olarak benim gibi düşünmeseler de benim gibi hissettiklerinin farkındayım. Aslında toplumsal olarak derin bir ızdırap yaşıyoruz, bu kişisel bir problem değil. Bağırıyoruz, şikayetçiyiz, hepimiz çıldırdık! Çoğumuz şişmanlıyoruz, yoğun beslenme bozuklukları - obezite, anorexia- gibi, giderek genelleşiyor; aşırı stres had safhada, panikten ve tedirginlikten kaynaklanan saldırı vakâları bunalımı sollayarak, en genel psikolojik hastalığımız olma noktasına gelmiş; yalıtılmışlık ve anlamsızlık duygusu en saçma tarikatların; Adnan Oktarın, Cübbeli Ahmet Hocanın televizyondaki vaazlarını bile pek çok kişi için çekici hale getirmeye devam ediyor.
Saatlere, dakikalara, saniyelere ve hatta saliselere bölünmüş hayatlarımızın içinde geçen zamanın baskısını üzerinde hisseden büyük ihtimalle bizimle aynı taşlı topraklı yollardan topuklu ayakkabılarıyla lastiği patlamış bisiklet gibi yalpalaya yalpalaya geçmiş iK yöneticisinin, kaale alıp bir geri dönüş mesajını bile yollamaması, 1976 yapımı Network filminin Pencerelere çıkıp bağırmanızı istiyorum. Lanet olsun ben bir insanım ve benim hayatımın bir değeri var parodisini acı acı zihnimde canlandırması nedendir? Beklemek en zorudur, biliyorsunuz.
Neden tüm insanlar hiç zamanlarının olmadığını hisseder? Zaman skalasının baskısı altında bir yerlere yetişmeye çalışan, sürekli ilerleme ve hız manyaklığına kapılmış görece hasta bireyler; zamanın nefesini enselerinde hissetmeden önce hangi döneme sürekli özlem duyduklarına bir baksınlar. Çocukluklarına misal. Zamanı hissetmedikleri anlara Ben gülücükleri hatırlıyorum, o kadar. Ne zaman şimdiki kadar somurtkan olduk ki?
Kitlesel psikolojimizi bu denli yaralayan, kişisel maddi ve manevi iflas ve buhranla sonuçlanan tasarlanmış ve disipline edilmiş bu insan modeli para karşılığı tüketemediğinde entegre olamadığı sistemin error vermiş bir kodu olmaktan öteye gidemiyor. Bu kişiler sisteme göre zaten ya deli olarak nitelendiriliyor ya da işsiz. Adını hatırlamadığım bir yazar deliliği, pasif bir direniş biçimi olarak tanımlamıştı da, işsizlik için acaba ne derdi çok merak ediyorum. Deliliğin bir adım öncesi...
Farkettiyseniz, bir adım öncesindeyim. bulaşmayın.
Saygılar.
Eğitim diye tabir ettiğimiz yağlanmamış, kırık çarkları olan makinanın dişleri arasında bunca yıl iğdiş edilmiş olmamın nedenlerini Cv çöplüğüne yolladığım her bir hayat suretinden sonra sorgulamaya başladım. Kim bilir bu yazıyı okuyan herhangi bir işveren bile ne kadar çok rarlanmış hayat biriktirmiştir e-mailinin gelen kutusunda.
Yazık Yılların emeğinin insan gibi ilişki kuran, sıcak bir varlığın, 24 yıl sonra para gibi soğuk bir meta için mücadele ettiğini görmek, ilişkilerimizi zedelemesine ve düzenlemesine izin vermek, ilişkilerimizin kontrolünü bu stabil metaya bırakmak, gerçekten çok yazık
Bir çok insanında bireysel olarak benim gibi düşünmeseler de benim gibi hissettiklerinin farkındayım. Aslında toplumsal olarak derin bir ızdırap yaşıyoruz, bu kişisel bir problem değil. Bağırıyoruz, şikayetçiyiz, hepimiz çıldırdık! Çoğumuz şişmanlıyoruz, yoğun beslenme bozuklukları - obezite, anorexia- gibi, giderek genelleşiyor; aşırı stres had safhada, panikten ve tedirginlikten kaynaklanan saldırı vakâları bunalımı sollayarak, en genel psikolojik hastalığımız olma noktasına gelmiş; yalıtılmışlık ve anlamsızlık duygusu en saçma tarikatların; Adnan Oktarın, Cübbeli Ahmet Hocanın televizyondaki vaazlarını bile pek çok kişi için çekici hale getirmeye devam ediyor.
Saatlere, dakikalara, saniyelere ve hatta saliselere bölünmüş hayatlarımızın içinde geçen zamanın baskısını üzerinde hisseden büyük ihtimalle bizimle aynı taşlı topraklı yollardan topuklu ayakkabılarıyla lastiği patlamış bisiklet gibi yalpalaya yalpalaya geçmiş iK yöneticisinin, kaale alıp bir geri dönüş mesajını bile yollamaması, 1976 yapımı Network filminin Pencerelere çıkıp bağırmanızı istiyorum. Lanet olsun ben bir insanım ve benim hayatımın bir değeri var parodisini acı acı zihnimde canlandırması nedendir? Beklemek en zorudur, biliyorsunuz.
Neden tüm insanlar hiç zamanlarının olmadığını hisseder? Zaman skalasının baskısı altında bir yerlere yetişmeye çalışan, sürekli ilerleme ve hız manyaklığına kapılmış görece hasta bireyler; zamanın nefesini enselerinde hissetmeden önce hangi döneme sürekli özlem duyduklarına bir baksınlar. Çocukluklarına misal. Zamanı hissetmedikleri anlara Ben gülücükleri hatırlıyorum, o kadar. Ne zaman şimdiki kadar somurtkan olduk ki?
Kitlesel psikolojimizi bu denli yaralayan, kişisel maddi ve manevi iflas ve buhranla sonuçlanan tasarlanmış ve disipline edilmiş bu insan modeli para karşılığı tüketemediğinde entegre olamadığı sistemin error vermiş bir kodu olmaktan öteye gidemiyor. Bu kişiler sisteme göre zaten ya deli olarak nitelendiriliyor ya da işsiz. Adını hatırlamadığım bir yazar deliliği, pasif bir direniş biçimi olarak tanımlamıştı da, işsizlik için acaba ne derdi çok merak ediyorum. Deliliğin bir adım öncesi...
Farkettiyseniz, bir adım öncesindeyim. bulaşmayın.
Saygılar.
http://www.youtube.com/watch?v=o5raqlIcK3I bu parçasında ki 3.55 ten sonraki dönüşü beni semazene çevirdi, aşık oldum lan karıya, eneee.
Az önce uygulamaya çalıştığım kontrollü deneyimi aklıyla piç eden yazar. Freud'u yalancı çıkardı allahıma.
ve sonunda tuvalet kapısı açık sıçarken, ölümün soğuk yüzüyle tanışmıştı. kalp krizi geçirdi ve kendi bokunun içinde öldü..
The end.
(bkz: ulu romanı bitiren adam)
The end.
(bkz: ulu romanı bitiren adam)
Beşiktaş'taki denize yansıyan projektör ışığını ay ışığı zannedip duygusallaşabiliyorsan, sarhoşsundur.
Arka sokaklar izlemesi amk.
Uzaktada olsak bu muazzam çabaya küçük bir katkıda benim vermek istediğim direniştir. görsel
Bu 549 çöpün birarada bulunduğu parlementodaki tek adamdır.
http://s14.directupload.n...mages/130528/w8h779vm.swf Selçuk. Ne bileyim yani, ne diyeceksin! ne diyeceğine, diyiip dimeyeceğine, hiç bişeyine de...ye, div di ii Kims.. kimse kimseye dinleerr, ne bişey anlatabilirsin, ne dinleyeneeğ oluuğğ.
http://www.youtube.com/watch?v=L6JVyeygB14&feature=endscreen&NR=1
http://www.youtube.com/watch?v=L6JVyeygB14&feature=endscreen&NR=1
Her saldırıdan sonra hükümetin ironik serzenişi.
(bkz: mavi marmara)
(bkz: Suriye deki Türk uçağının düşürülmesi)
(bkz: Ceylanpınar saldırısı)
(bkz: Reyhanlı saldırısı)
he yavrum, he gülüm, he.
(bkz: mavi marmara)
(bkz: Suriye deki Türk uçağının düşürülmesi)
(bkz: Ceylanpınar saldırısı)
(bkz: Reyhanlı saldırısı)
he yavrum, he gülüm, he.
görsel Allah kimseyi bayern'in karşısına çıkarmasın. Amin.
azalarak bitmesi dileğiyle...
Recep Tayyip Erdoğan'ın; Demir Lady'nin katı muhalefete karşı desteklediği liberal politika, özelleştirme, serbest pazar ekonomisi uygulamalarından esinlendiğini hissettiğim, az önce ölen ingiltere eski başbakanı. Tayyip ve demir Lady politikaları arasında pek fark yokmuş gibi duruyor.
Şeytan mutlu olabilir mi? ipleri tanrının elindeyken...