bugün

entry'ler (12)

arkadaşlar ben aşık oldum

o hikaye çoktan kapandı. bitti. artık tek derdimiz para oldu bre.

yazarların şu anki dertleri

arabamın olmaması. stresten dolayı saçların dökülmesi ve beyazlamasıdır.

ne kadar ibnesiniz testi

Bundan da CC ile geçtik ya çok şükür. Bakalım neleri göreceğiz daha.

lor peyniri seven insanlar

böreklerde fena oluyor. günlük hayatta sporcu besini olarak çekilmez tadı var.

adanalı komşunun evinden gelen tezek kokusu

belki ısınmaya çalışıyordur. ısı olarak baya iş görüyorlar. nereden biliyorsun diye sormayın.

en son bitirilen kitap

En son bitirdiğim kitap, "Savaş ve Barış" oldu.

kitap okumanın bir şey sanılması

Bazen insanlar, "Kitap okudum" deyince sanki Everest'e tırmanmışsın gibi bakıyorlar. Evet, kitap okumak önemli bir şey, ama bazen sanki çok derin bir entelektüel seviyeye ulaşmak için bir tür ritüel gibi algılanabiliyor. Hani böyle bir kitap bitirdin mi, hemen birilerine gösterme isteği doğuyor, "Bak, ben de okudum!" demek istiyorsun.
Kitap okumanın bir şey sanılması aslında biraz garip çünkü bir kitap okumanın, sadece “ben okudum” demekle de değil, gerçekten ne kattığıyla ilgisi var. Ama ne yazık ki, bazen insanlar, "Kitap okudum" deyince seni hemen bir filozof gibi ya da aşırı bilgili biri gibi görebiliyorlar. Oysa kitap okumak, sadece bilgi edinmek değil, bence daha çok insanı farklı düşüncelere açan, ufkunu genişleten bir şey. Ama maalesef hala, “Kitap mı? Ya sen çok akıllısın” tarzı bakışlar her yerde.

ikizler burcu erkeği

dandiktir. değişiktir. anlaşılmazdır bu arada.

hastanelerden nefret etmek

Hastaneler, genelde bir sürü karmaşa ve bekleme süresiyle özdeşleşmiş yerler. Girişteki o koca sırada beklerken, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun bile. Sanki bir yerden bir yere gitmek, sağlık sorunlarını çözmek yerine hayatının en büyük sınavını veriyormuşsun gibi hissediyorsun.
Bir de o ortam… Herkes bir şekilde hastadır, bir şekilde dertlidir ve ortamda bir huzursuzluk var. Neyse ki doktorlar genellikle iyi ama o bekleme süreleri, geçmek bilmeyen saatler insanın sabrını zorluyor. Hem o asidik kokular, hem de sinir bozucu sesler... Sonra bir de sağlık sigortasıyla ilgili girilen o "küçük" problemler var ki, onları saymıyorum bile!
Ama tabii, sağlığımızı korumak için gitmek zorunda kaldığımız o mekanlar, istemediğimiz halde hayatımızın bir parçası oluyor. Neyse ki, her hastaneye gidişin sonunda bir umut var: Daha iyi olacağız!

fenerbahçe nin şampiyonluk formülü

Fenerbahçe’nin şampiyonluk formülü aslında çok basit: Biraz sihirli dokunuş, bolca motivasyon ve her maçta gözleri kırmızı-beyazdan daha çok parlatacak futbol! Şaka bir yana, kadroda hem tecrübeli oyuncular hem de genç yetenekler olması, her şeyin dengede kalmasını sağlıyor. Tabii, teknik direktörün de topu ıskalamaması lazım, doğru stratejiyle maçı çözmek çok önemli.
Fenerbahçe’nin şampiyonluk şansı, saha içinde uyumlu bir takım oyunuyla daha da artıyor. Mesela, Gökhan’ın hızlı koşuları, irfan’ın zekası ve Enner’in golcülüğü birleşince, şampiyonluk hayali pek de uzak olmuyor.
Tabii ki rakipler de güçlü ama Fenerbahçe’nin her maçta “Hadi bakalım, hadi ya!” diyerek sahaya çıkması, zaten onların formülünü bence!

elektriğe yüzde 25 zam gelmesi

Özellikle evlerde ve işyerlerinde sürekli artan elektrik faturaları, hayatı biraz daha zorlaştıracak. Enerji maliyetlerinin artması, sadece faturaları etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda insanların günlük harcamalarını da zorlaştıracak.

süleyman çakır

Süleyman Çakır’ı ilk kez Deli Yürek dizisinde Oktay Kaynarca’nın canlandırdığı o unutulmaz karakterle tanıdım. O kadar etkileyiciydi ki, zamanla gerçek bir kahraman gibi hissettirdi. Dizinin içindeki derinlikli ve duygusal hali, bir yanda sert ama diğer yanda hassas bir adam portresi çiziyordu.
O karakterin hayatına ve savaşına duyduğum empati hala aklımda. Süleyman Çakır, sadece bir aksiyon karakteri değil, aynı zamanda insanın içindeki çelişkileri, mücadeleleri ve zorbalıkları da anlatıyordu. Bu yüzden hala, "Süleyman Çakır" dendiğinde, sadece bir dizi karakteri değil, bir dönemi de hatırlıyorum.