bugün

suudi arabistan
daha on yıl öncesine nüfus cüzdanları olması gerek görülmüyordu.
Kadınların en kötü koşullar içinde yaşadığı ülkelerin başında gelen Suudi Arabistan’da “ulema” denilen din bilginlerinin fetvaları uygulanmak zorunda. 10 bin din polisi ise kadınlara şeriat kurallarını uygulatıyor

Mutlak monarşi ile yönetilen ve şeriatın hüküm sürdüğü Suudi Arabistan Krallığı, dünyada kadınların en kötü koşullar içinde yaşadığı ülkelerin başında geliyor.

Köktendinci islami akımlardan Vahabi mezhebi, ülkenin yönetimini 19. yüzyıldan bu yana elinde tutan Suud ailesi yüzünden resmi mezhep haline gelmiş durumda. Suudi ya da yabancı olsun, ülkede yaşayan her kadın, “ulema” denilen din bilginlerinin fetvalarına uygun davranmak zorunda.

Suudi Arabistan’da devlet tarafından oluşturulan din polisleri (muttava), kadınları hayatın her alanında gölge gibi takip edip şeriata uygun davranıp davranmadıklarını denetliyor.

Esas adı “iyiliği Teşvik ve Kötülükten Men Komitesi” olan bu örgütte, yaklaşık 10 bin görevli yer alıyor. 500 merkeziyle ülkeyi bir ağ gibi saran din polisi, kurallara uymayanlara hapis cezasının yanında, dayak, kötü muamele, tecavüz, kırbaç ve recm (taşlayarak öldürme) vb. çağdışı cezalar da veriyor.

Şeriat baskısı altında adeta bir köle gibi yaşamak zorunda kalan kadınların sosyal hayata katılımı yok denecek kadar az... Suudi Arabistan, 2001 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) imzalamış olsa da kadınlar bu ülkede hâlâ en temel haklarından yoksun bir halde yaşıyor.

Baskı tüm kadınlara

Geçen yıl şubat ayında Ürdün asıllı Amerikalı iş kadını Yara, yanında bir erkek iş arkadaşıyla birlikte Starbucks’ta oturduğu için tutuklanıp hapse atıldı... Kadın Amerikalıydı ama olay, elbette Amerika’da ya da Avrupa’da olmadı... Böyle bir olay, ancak Riyad’daki Starbucks’ta olabilirdi...

The Times gazetesine yansıyan habere göre, Yara ve arkadaşının, Starbucks’a gitme nedeni, ofislerindeki elektrik kesildiği için en yakındaki kafede oturup oradaki kablosuz interneti kullanmaktı.

Kafede, kadınlarla erkeklerin birlikte oturmalarına izin verilen tek yer, aileler için ayrılan perdeli bölümdü. Yara ve arkadaşı da o bölümdeydi. Orada ne yaptıklarını gelip soran din polisine de elektrik kesintisi nedeniyle kafeye geldiklerini anlattılar ama işe yaramadı. Yara’nın cep telefonuna el koyup zorla arabaya bindirdiler ve en yakındaki hapishaneye götürdüler.

Ayaklarından bağlayıp suçlu olduğunu kabul eden bir ifadeyi zorla imzalamasını istediler. Bir banyoya sokup elbiselerini çıkardılar ve pislik içindeki suya batırıp tekrar giydirdiler. Hâkim önüne çıktığında duyduğu ilk söz şu oldu: “Günah işledin ve cehennemde yanacaksın!”

Sonunda, Yara’nın işadamı olan eşi, politik bağlantılarını kullanarak eşinin serbest bırakılmasını sağladı. Fakat Suudi hapishaneleri, Yara kadar şanslı olmayan kadınlarla dolu...

ERKEKLER 4 EŞ SAHiBi OLABiLiYOR

• Suudi erkekler, dört eş sahibi olabiliyor ve bu eşlerin Müslüman, Yahudi ya da Hıristiyan olması konusunda bir sınırlama yok. Fakat Müslüman kadınlar, yalnızca Müslüman erkeklerle evlenebiliyor. Bir kadının, Suudi Arabistan dışında diğer Müslüman ülkelerden bir erkekle evlenebilmesi için de devletin izin vermesi gerekiyor.

• Boşanma ya da dul kalma durumunda, bir kadın erkek çocuğunun velayetini en fazla yedi yaşına kadar, kız çocuğunun velayetini de dokuz yaşına kadar elinde tutabiliyor. Bu yaşlardan sonra çocuklarının velayetini ya babalarına ya da babalarının ailesine vermek zorunda. Ayrıca kadın boşandığı eşinden yalnızca üç ay için nafaka parası alabiliyor.
‘TEK BAŞINA TAKSiYE BiNMEK AHLAKSIZLIK’

• Kadınlar, yasal olarak araba ya da bisiklet kullanamıyor.

• Din polisi korkusundan kendi mahallelerinde bile tek başlarına dolaşamayan kadınların Suudi Arabistan sınırları dışına çıkmak için kocalarından ya da babalarından izin almaları gerekiyor.

• Eğer bir kadın çocuklarıyla birlikte ülke dışına seyahate gitmek isterse çocukların babasından yazılı izin almak zorunda.

• Uçağa binmelerine izin var ama havaalanına kadar bir şoförün bırakması şart koşuluyor.

• Bir kadının yanında kendisine eşlik eden erkek bir akrabası olmadan taksiye binmesi ahlaksızlık olarak görülüyor.

• Riyad, bir kadının otobüse binebildiği tek kent. Burada da otobüslerde kadın ve erkeklerin bölümleri ayrı. Kadınlar otobüse ayrı bir kapıdan binip arkada kendilerine ayrılan yerde seyahat ediyor.

• Evlerin çoğunda kadın ve erkekler için ayrı girişler var.

• Kadınların bir restorana tek başına girmesine izin yok. Din adamları, kadınların aile restoranlarında yemek yemesinin haram olduğu inancında. Uluslararası zincirlere ait restoranlarda da kadınlar ve erkekler ayrı bölümlerde oturuyor.

• 2008 öncesinde kadınların yanlarında kendilerine eşlik eden bir kadın yakını olmadan otellere girmesi yasaktı. 2008’de çıkan bir Kraliyet Emri’ne göre, kadınların otellere resmi kimlik kartları ile girmelerine izin verildi. Ancak otel görevlilerinin, kadının otelde kalış süresini en yakın polis karakoluna bildirmesi şartı getirildi.

• Kadınlar, bir erkeğin izni olmadan tedavi için hastaneye gidemiyor. Ancak kadın doktorun olmadığı durumlarda, bir kadın erkek doktora muayene olabiliyor. Fakat bir kadın doktorun erkek hastayı muayene etmesi yasak.

• Dünyada olimpiyat oyunlarına kadın sporcu göndermeyen tek ülke Suudi Arabistan.

SADECE GÖZLER AÇIKTA

• Hicaba uygun olarak siyah çarşaf giymek zorundalar. Bu da yetmiyor; peçe takıp yalnızca gözlerini açıkta bırakacak şekilde örtmeleri gerekiyor. Eğer peçe ile gözleri açıkta bırakan kısım geniş olursa, bu aralığın transparan bir kumaş ile gölgelenmesi gerekiyor. Ayrıca erkeklerin dikkatini çekmemek için renkli çarşaf giymeleri de yasak.

• 2008’de Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamı Şeyh Habadan, “iki göz erkekleri baştan çıkarıyor” diyerek peçenin yalnızca tek bir gözü açıkta bırakması gerektiğini söyledi, kadınlara göz makyajı yapmamaları çağrısında bulundu.

Eğitmen erkekse dersi ancak videodan izleyebiliyorlar

• Mahkemelerde iki kadının tanıklığı bir erkeğinkine eşdeğer görülüyor.

• Kadınlar ancak erkek tanıkların bulunmadığı, kişisel davalarda tanıklık yapabiliyor. Çoğu zaman tecavüz olaylarında bile kadınların tanıklığı geçerli olmuyor.

• Kadınların oy kullanma hakkı yok.

• Kadınlar, kocalarının izni olmadan çocukları adına ayrı banka hesabı açamıyor. Yanlarında kendilerine eşlik eden bir erkek yakınları olmadan bankaya girmeleri ve erkeklerle aynı ortamda bulunmaları da yasak. Bu yüzden, Suudi Arabistan’da kadın müşterilerin işlemlerini yalnızca kadın görevlilerin yapabildiği kadınlara özel banka şubeleri açılıyor.

• Suudi kadınların çoğu, fotoğraf çektirmenin ulema tarafından günah ilan edilmesinden dolayı, kimlik kartına bile sahip değil. Kimlik kartına sahip olmayan kadınlar, hiçbir resmi işlemi yaptıramıyor.

Eğitim ve çalışma hayatı

• Kadınlar üniversiteye gidebiliyor, ancak erkeklerden ayrı eğitim almaları şart. Eğitmen erkekse, dersi ancak video/ audio sistemi aracılığıyla izleyebiliyorlar.

• Üniversitelerdeki öğrencilerin yüzde 70’i kadın olsa da, çalışma yaşamında kadınların oranı ancak yüzde 5; ki bu da dünyadaki en düşük oran. Bu dengesizliğin başlıca nedeni, şeriat yasalarına göre bir kadının görevinin, evde kalıp kocasına ve çocuklarına bakmak olarak görülmesi.

• Kadınların çalışması yasak olmasa da, bir kadının işe girebilmesi için sağlanması gereken kurallar var: 1. Kadının yaşamak için paraya ihtiyacı olmalı. 2. işyeri sadece kadınların görev yaptığı bir ortamda olmalı; kadınlarla erkeklerin teması olmamalı. 3. Çalışan kadın evdeki görevlerini ihmal etmemeli 4. iş, kadının yanında erkek bir akrabası olmadan seyahat etmesine neden olmamalı. 5. Kadının çalışması için kocasının onay vermesi gerekli.

• işyeri açma izni sınırlı alanlarda veriliyor. Bunlar da genellikle, güzellik salonu, mobilya galerisi ya da konfeksiyon mağazası oluyor.

• Kadınların yargıç olmasına izin yok. Yüksek devlet görevlerine de atanamıyorlar.

• Bir erkek yurtdışında eğitim alabilirken kadının eğitim için yurtdışına gitmesi ancak eşinin ya da erkek bir akrabasının eşliğiyle söz konusu olabiliyor.

• Ülkede 14 Şubat 2009’da ilk kez bir kadının bakan yardımcısı olarak atanması, olumlu bir adım olsa da üst düzey görevler erkeklerin tekelinde.

Araplar hakkında yalan yanlış bilgilerimiz vardır. Bir kere her Arap ülkesinin kendine özgü kuralları vardır. Bunlar farklılıklar gösterebilir. Ama ortak yanları şu. Erkek egemen bir toplum, başörtüsünü fırsat bilip, Kur’an’ı kasden yanlış, kendine göre yorumlayıp kadın haklarını olabildiğince kısıtlanmış hatta bazı yerlerde tamamen kısıtlamışlar. Gidip görmeden orada yaşamadan anlatılanlara bakarak bunları anlamak, hayal etmek zor. Örneğin bizim gazetelerde Suudi Arabistan ile ilgili bir yazıda para birimi yanlış şekilde Dinar olarak geçebilir.
Gelelim gerçeklere. Suud’da çarşılarda gezerken bir zaman sonra insanın ruhu kararmaya başlıyor. Zira bütün kadınlar kapkara, kimisi çarşaflı, kimisi peçeli. Yüzünü açan da bazan oluyor ama başını açan asla. Yabancıların hepsi de mecburen siyah renkte “abaye” denilen uzun pelerin/sabahlık benzeri bir giysi giyiyor ve batılılar dışında başını siyah başörtüsüyle örtüyorlar.

Abaye
Eşim başı açık gezerken bir kez Mutawwa (latin harflerine çevirirken Mutavva veya Mutawa da yazılabilir) yani dini polisten ihtar almış. “Cover, cover, Allah Allah” diye. Bir kez de beraber gezerken Mutawwa yanıma gelip bana ihtar ediyor. Kadının yanında kocası varsa onu adamdan saymayıp kocayı muhatab alıyorlar. Zira burada kadının adı yok. Bkz.mutawwa
insan düşünmeden edemiyor, acaba çirkin olanların örtünmeleri işlerine mi geliyor diye. Kimler mi yüzünü açan? Küçük bir azınlık. Burada kadın denize giremiyor. Otel havuzlarına giremiyor. Nikahlı olmadan ya da oğlu, babası, kardeşi dışında bir erkekle gezemiyor, arabada kamusal alanda oturamıyor. Yalnız seyahat edemiyor. Ayrıca kuyruklarda, kasalarda bankalarda vb yerleri ayrı ama öncelikli. Suudlu kadınlar, kadın hastanesinde hemşirelik, kızlar okulunda öğetmenlik gibi birkaç meslek dışında çalışamıyor, kendi işini asla kuramıyor. Yeni yeni bankaların kadın müşterilerine ait bölümlerinde çalışmaya başladılar. Yabancı kadınlar da ancak hemşirelik, hizmetçilik (maid) gibi çok az işte çalışabiliyor. Kadın sekreter yasak. Yabancı kadınlara ticari, iş kadını vizesi vermiyorlar, verseler de yalvar, yakar, son derecede istisnai oluyor, yanında kocası varsa, ya da isim yapmış bir iş kadını ise gibi. Kadın tek başına gelirse havaalanında kocası karşılamadan içeriye giremiyor. Tüm lokanta, cafelerde bekar-erkek ve kadın-aile bölümü ayrı. Kadın istese de bekar bölümünde oturamıyor, bekarlara ait tezgahtan sipariş bile veremiyor. Erkekler kendi mahrem aileleri dışında kadınların elini sıkmak şöyle dursun karşılarına alıp konuşamıyorlar, zaten kadın da erkeklerle konuşamıyor. Ama biraz cesaretli kadınlar yabancı bir çift gördükleri zaman önce kadınla konuşmaya başlayıp sonra da erkekle de konuşmaya can atıyorlar.
Dhahran’daki Aramco kadınların ender çalışabildikleri yerlerden biri. imtiyazlı ve Suudi Arabistan şartlarında modern bir yer. Bir gün işimiz düşüyor, Şirketin Hintli elemanıyla gidiyoruz. Benim işim bitiyor ama Hintli’nin de ayrıca işi var, bizim içeri girmemiz ancak refakatçi eşliğinde mümkün olduğundan resepsiyonda bekliyoruz, cepten Suudlu bir bayanı arıyor. Kız biraz sonra geliyor. Peçeli sadece gözleri görünüyor. Narin yapılı, makyajlı gözleri çok güzel. Yanımdaki Hintli ile ingilizce konuşuyorlar, ben de nezaketen dinliyorum. Ancak kız konuşurken gözü bende, sürekli bana hitap ediyor ancak konuyu bilmediğimden lafa giremiyorum.
Suudlu erkeklerle evli olan Türk bayanların dediğine göre Suudlu kızlar Türk erkekleri ile evlenmeye can atarlarmış. Böylece oradan kurtulma şansları doğuyor. Bilindiği gibi Suudlu kızların gayrı müslim erkeklerle evlenmeleri yasak. Başka bir Arapla evlenseler de fazla bir şey değişmeyecek. O nedenle Türk erkekler tek seçenekleri. Ancak bunu yapabilecek şansı olan Suudlu kız sayısı da yok denecek kadar az. Ayrıca burası evli çiftlerin birbirlerini nikahtan sonra görebildikleri bir ülke. Olsa olsa dış dünya ile az da olsa bağlantı kurabilenler böyle bir şansa sahip olabilir.

Kadın erkek ayırımı belli olsun diye Suudlu erkekler beyaz, kadınlar siyah giyiyor. Entari giyen diğer Arap erkekler ve tüm yabancı kadınlar da buna uyuyor. sokak
Mekke ve Medine kısa süreli ziyaret akınına uğradığı için oralarda kadınlar tamamen kapalı olmak kaydıyla ülkelerinden getirdikleri kıyafetleri giyebiliyorlar. Ülkenin diğer yerlerinde yabancı gayrı müslim kadınlar bile siyah abaye giymek, başlarını siyah başörtüsüyle örtmek zorundalar. Ancak bazı şehirlerin (Cidde, Al Khobar) bazı market ve AVM lerinde gayrı-müslim oldukları belli olan kadınların (örneğin sarı saçlı) başları açık gezmelerine bazan ses çıkarılmayabiliyor. Bu kadınlar ne olur ne olmaz diye çantalarında başörtüsü bulunduruyorlar ve Mutavvaları gayet iyi tanıyor ve gördüklerinde uzaklaşıyorlar.
Öyle her çarşaf abaye olmaaaz! Siz kimle dansediyorsunuz?
“Suudi Arabistan’da kara çarşaf operasyonu
Suudi Arabistan’da kadınların giymek zorunda olduğu, başlarından ayak parmaklarına kadar örten kara çarşaflardan 82 bini, yetkililer tarafından ‘‘çok süslü ya da vücut hatlarını fark ettirebilecek’’ şekilde bulunduğu için toplatıldı.
Ticaret Bakanlığı, başkent Riyad ve Cidde’de yapılan denetimler sonucu, şeriat yasalarına tam uymadığı belirlenen, fabrika ve dükkanlardaki 82 bin kara çarşafa el koydu. El konulan kara çarşaflar istenildiği kadar sade, ışık geçirmez ve bol değildi.”
Sinema yasak, yok. Namaz saatlerinde her yer yarım saat zorunlu tatil ediliyor. Uymayanlar hapse atılıyor. bkz:Her şey namaza göre

Aile kısmı
iki adım ötede Bahreyn bambaşka bir dünya. Oraya gittiğimizde gözlerimiz faltaşı gibi açılıyor. Araba kullanan kadınlar dikkat çekiyor, çarşaflılar bile araba kullanıyor. Başı açık, hatta mini etekli sokaklarda gezen kadınlar dolu. Kimse dönüp bakmıyor bile. Kadınlar her yerde çalışabiliyor. denize girebiliyor, lokanta cafelerde aile-bekar ayırımı yok. Namaz saatlerinde her yer açık. Otellerde barlar içki servisi yapıyor. Kadın çalışma izni varsa tek başına ülkeye girebiliyor. Modern sinema salonları var. Suudlu kadınlar köprü üzerinden Bahreyn’e girer girmez direksiyona geçmeye can atıyorlar.

Atatürk Türkiyesine gelince, yani istanbul, Ankara, izmir gibi şehirlerimizde daha da şok oluyorsunuz. Türkiye bambaşka bir islam ülkesi. Suud’dan gelen bir Türk kadını arabasına atlayıp, otobüse dolmuşa tek başına binip istediği yere gidebildiğini görünce şok geçiriyor. Ama Ankara, istanbul, Trakya, Ege, Akdeniz dışında malesef gittikçe Arap ülkelerine benziyoruz. Özellikle iç, Güney ve Doğu Anadolu. Vatikan üniforması türban icadından başlayarak, içki içilen yerleri kapatarak, haremlik selamlık otel, plaj ve havuzlarıyla vb sistematik şekilde o yola doğru adım adım gidiyor. “içki içme beni rahatsız ediyorsun” anlayışı artık Ankara (örneğin Keçiören), istanbul’da bile yerleşmeye başladı. Yakında bu “başı açık gezme beni rahatsız ediyorsun”a dönüşecek. Kadının adı bizde de artık olmayacak bu gidişle.
peçe
Şeriat ülkelerinde Kadın olmak…
“Her türlü motorlu vasıta kullanmanız yasak.
“Bisiklete binmeniz yasak.
“Yelkenli kullanmanız yasak.
“Sokaklarda başınız açık gezmeniz yasak.
“Bir topluluk içinde konuşmanız yasak.
“Erkeklerin elini sıkmanız yasak.
“Kocanız sizi döverse şikayet etmeniz yasak.
“Siyasete girmeniz yasak
“Derneklere üye olmanız yasak
“Seyahat etmeniz yasak
“Otelde veya kiralık bir evde tek başınıza kalmanız yasak
“Çocuğunuza istediğiniz adı vermeniz yasak.
“Bir işte çalışmanız yasak.
“Çarşafınızın rengini değiştirmeniz yasak.
“Orta öğretim, lise veya üniversitede okumanız yasak.
“Yüzünüzü göstermeniz yasak..
“Kocanızdan boşanmanız yasak.
“Sevdiğiniz kişiyle evlenmeniz yasak.
“Boşandıktan sonra çocuklarınızı görmeniz yasak..
“Sosyal toplantılarda konuşmanız yasak.
“Kocasının ikinci bir kadınla evlenmesine itiraz etmesi yasak.

Renkli kısımlarda alıntı yapılan kaynaklar:
Hürriyet 07.05.2002 http://webarsiv.hurriyet.....tr/2002/05/07/122321.asp
Eylem Şenocak http://www.turkishnews.co...at-ulkesinde-kadin-olmak/
http://bpakman.wordpress....gu/suudi-arabistan/kadin/

Suudi Arabistan`da kadın gazeteciye 60 kırbaç cezası

Suudi Arabistan`da cinsel konuların konuşulduğu bir televizyon programının hazırlanmasına katıldığı gerekçesiyle kadın bir gazeteciye 60 kırbaç cezası verildi

Yargıtay Yüksek Mahkemesi, 19 yaşındaki bir kadını, 2006 yılında 7 adam tarafından saldırıya ve tecavüze uğradığında,bu kadını bir adamla birlikte olmak suçundan 200 kırbaç ceza vermiş ve ayrıca 6 ay hapse mahkum etmiştir. Böyle bir ceza Suudi Arabistan’ın uluslararası eleştiriye maruz kalmasına sebep oluştur.
Dünya kamuoyunun baskısı üzerine Kral Abdullah tecavüze uğrayan mağduru Aralıkta affetmiştir.
afganistan

AFGANıSTAN’DA KADIN OLMAK

Bombalamalar, intihar saldırıları ve çatışmalarla sık-sık dünya medyasının manşetlerine taşınan Afganistan bu kez bir başka konuyla, kadın haklarını kısıtlayan bir yasayla gündemde. Afgan parlamentosunun geçtiğimiz ay sonunda kabul ettiği yasa, azınlıktaki Şii Hazara kadınlarının kocalarının sıkı denetimi altında olmasını, onların izni olmadan sokağa çıkmamasını öngörüyor. Batı basını bu yasayı her ne kadar “evlilik içi tecavüzü meşru kılan” bir yasa olarak duyursa da Afganistan’da söz konusu yasa bu yönünden çok kadınların hareket özgürlüğünü kısıtlayan yönüyle gündemde. Zira “evlilik içi tecavüz” Afganlar için yabancı bir kavram. Afgan kadınları, kocalarının istediği zaman kendileri ile birlikte olmalarını onların doğal bir hakkı olarak görüyor. Esas itirazları da yeni yasanın kadınların hareket özgürlüğünü kısıtlaması ve onları Taliban dönemindeki gibi eve kapatmasına yönelik.

Nitekim çoğunluğu Kâbil Üniversitesi kız öğrencilerinden oluşan 200 kadar kadının15 Nisan günü Afgan başkentinde düzenlediği protesto gösterisinde “ Taliban kanunlarını istemiyoruz, eşitlik istiyoruz “ yazılı pankartlar dikkati çekiyordu. Aslında tartışmalı yasa, sadece azınlıktaki Şii Hazara kadınlarını ilgilendiriyor, diğer etnik gruplara mensup kadınlara herhangi bir kısıtlama getirmiyor. Bununla birlikte Afgan kadınları böyle bir girişime karşı sessiz kaldıkları takdirde bunu kadın haklarını kısıtlayan daha kapsamlı düzenlemelerinizleyeceğinden endişe duyuyorlar.

Afgan kadınlarının en büyük korkusu, Taliban sonrası dönemde bin bir zorlukla elde ettikleri kısıtlı özgürlükleri topyekun kaybetmek. Zira Afgan kadınları bugünlerde şiddete maruz kalmak, kendi rızaları dışında evlenmek, burka giymeye zorlanmak ve kabileler arasındaki sorunları çözmek için kendilerinin hediye olarak sunulması gibi daha büyük ve köklü sorunlarla karşı karşıya.

Afgan Devlet Başkanı Hamit Karzai geçtiğimiz ay kadın haklarıyla ilgili bir etkinlikte yaptığı konuşmada, ülkenin dini liderlerinden kadına karşı şiddeti kınamalarını ve kadınları alınıp satılan bir mal gibi gören köhnemiş gelenekleri reddetmelerini istedi. Ancak tutucu Afgan din adamları kadına karşı şiddeti açıkça kınamaya nedense yanaşmıyor, din adamlarının eleştirilerine maruz kalan kentli kadınlar tehdit ediliyor, kaçırılıyor, işkence görüyor, hatta öldürülüyor. Bundan bir süre önce bir Afgan özel televizyon kanalında sunucu olarak çalışan bir kadın, başını yeterince örtmediği için bir molla tarafından eleştirildikten kısa bir süre sonra Kabil’deki evinde ölü bulundu.

Afganistan’ın en popüler özel televizyon kanalı TV Tolo’nun bayan spikerleri başlarını Hint kadınları gibi ince eşarplarla örtmelerine ve haberlere besmele ile başlamalarına karşın mollaların hışmına uğramaktan kurtulamıyorlar. Afganistan Yüksek Mahkemesi eski başkanı Molla Fazıl Ahmet Şinvari’ye göre, TV Tolo’nun kadınları, vücut hatlarını ortaya koyan daracık elbiseleri ve rujlu dudaklarıyla onları seyreden erkekleri baştan çıkarıyor, dolayısıyla günaha giriyorlar.

Afganistan’da kentli kadınlar mollaların baskılarına maruz kalırken kırsal kesimdekiler de geleneklerin baskısı altında eziliyor. Karzai’nin “ kadınların zorla evlendirilmesi ve para karşılığında alınıp satılması ıslam’a terstir “ dediği 8 Marttaki konuşmasından bir gün önce ülkenin batısında bir kadın, 35 yaşındaki Bibican yaşadığı çileli hayata dayanamayarak üzerine benzin döküp intihar etti. Akrabaları, dul olan ve geçimini komşularının kirli çamaşırlarını yıkayarak sağlayan Bibican’ı evlendirmek için bir süreden beri ona yoğun baskı yapıyorlardı. Talihsiz kadının akrabalarından Dad Muhammed büyük bir pişkinlikle “Bibican oyunbozanlık edip kendini yakmasaydı, akrabalar olarak iyi başlık alacaktık” diyor.

2007 yazında sıcak bir Temmuz günü Kâbil yakınlarındaki Bagram kasabasında bulunan Amerikan hava üssünde görevli Amerikalı Binbaşı Ted Miller’in daveti üzerine Afgan polislerinin eğitildiği bir kursa gitmiştim, amacım polislerin nasıl bir eğitime tâbi tutulduklarını ve neler öğrendiklerini görmekti. Kursiyerlerin çoğu 20’li yaşlardaki gençlerdi. Binbaşı kadın haklarından söz edince, dudaklarda tebessümler yayılmaya başladı. Miller, ‘kadınlarla erkekler eşittir, onlara saygı göstermelisiniz, deyince sınıf kahkahaya boğuldu.Amerikalı binbaşı kursiyerlerin gülmesine bir anlam verememişti, ancak Afgan halkını yakından tanıyan herkes bilir ki, Afganistan’da bir erkeğin kadına saygı göstermesi ve ona eşitiymiş gibi davranması, - bir Afgan’ın gözünde- gülünç bir durumdur. Bu durum, Taliban’ın bıraktığı bir da miras değildir, aksine yüzyıllardan beri devam edegelen bir olgudur.

Ekim 2001de Taliban’ın devrilmesinden sonra Afganistan, kadınların özgürlüğe kavuştuğu ülke olarak lanse edilmişti. Karzai yönetiminin ilk yıllarında kadınlara karşı Taliban döneminde konulan tüm yasaklar kaldırıldı, yeni Afgan anayasasında kadın-erkek eşitliği kabul edildi. Orduda, polis teşkilatında, bakanlıklarda birçok kadın önemli görevlere getirildi. Karzai’nin kabinesinde Kadın ışleri Bakanlığı var, başında da bakan olarak bir kadın yer alıyor. Aynı şekilde Bamiyan ilinin valisi de bir kadın. 249 üyeli Afgan parlamentosunda 68 kadın milletvekili bulunuyor. Ve 5 milyonu aşkın kız okula gidiyor

Açık sözlü Afgan kadın gazeteci Cemile Mücahit, “ dünya, Taliban’dan sonra biz Afgan kadınlarının özgürlüğe kavuştuğunu sandı, bu büyük bir yanılgı” diyor ve ekliyor : “ işin aslını sorarsanız, şu an Taliban dönemindekinden daha büyük baskılarla karşı karşıyayız. Bugün Afganistan’daki kırsal bölgelerde birçok kadın kaçırılıyor, tecavüze uğruyor, meselâ yakında Helmand ilinde genç bir kız polislerin tecavüzüne uğradı, kızın ailesi sesini çıkarmaktan korkuyor, çünkü şikayet ederse başlarına daha kötü şeylerin geleceğini biliyor, ayrıca kimi kime şikayet edeceksiniz, polisi polise mi ? “

Bayan Mücahit sözlerini şöyle sürdürüyor : “Yabancılar, Afgan kadınları ile ilgili olarak şöyle bir yanılgı içindeler : sadece Taliban’ın kadınlara karşı olduğunu sanıyorlar. Oysa, diğerleri yani mücahit komutanları, aşiret reisleri, yerel ağalar, hanlar ve mollalar en az Taliban kadar bize karşı, hepsi bizi eve kapatmak istiyorlar ve bunu büyük ölçüde başarıyorlar da. “

Bugün Afgan hükümetinde üst pozisyonlarda görev yapmasına karşın hiçbir yetkisi olmayan birçok kadın bulunuyor. Modern Afgan kadınının resmi yüzü olarak tanıtılan, Afgan kadınları ile ilgili her broşürde hatta Karzai’nin resmi web sitesinde bile resmi bulunan Tuğgeneral Khatool, yetkisiz bir general olmaktan yakınıyor. Afgan savunma bakanlığındaki makamında gerçekleştirdiğimiz bir görüşmede, Bayan Khatool general olmasına karşın kendisinin bir tabanca bile taşımasına izin verilmediğini söylüyor. “Omzumdaki yıldız sembolik bir değer dışında hiçbir anlam taşımıyor, bunu kapıdaki asker de biliyor “ diyor acı bir gülümsemeyle.

Liberal görüşleriyle tanınan ve iki kez Taliban suikastından kıl payı kurtulmayı başaran Afgan din âlimi Mevlevi Mustafa Barakzai, Afgan toplumunda kadının böyle aşağılanmasını ıslam dinine bağlamanın çok yanlış olduğunu söylüyor. “Zira ıslam’ın Peygamberi sürekli olarak müslüman erkeklere, kadınlara karşı nazik ve âdil davranmalarını öğütlemiştir. Afgan cihadı sırasında gerçek ıslam’ın ruhuna ve Afgan halkının yapısına uymayan değerler Afgan toplumuna ithal ve empoze edildi. Taliban ve onun temsil ettiği değerler, bunun açık bir örneğidir” diyor Mevlevi Barakzai

Afganistan’ın kadın milletvekillerinden 31 yaşındaki Malalay Joya, yaşadıkları sıkıntıları ıngiliz The Times Gazetesi için kaleme aldı. Joya, savaş ağalarını ve Hamid Karzai hükümetini hedef alan açıklamalarından sonra ölüm tehditleri aldığını açıkladı.
Çocukluğunda Sovyet işgali sonucu savaşın yıkıcılığıyla tanışan Joya, daha sonra Taliban rejiminin baskıcı yönetiminde büyüdü. 11 Eylül’den sonra ABD’nin Afganistan’a girmesiyle ülkede yeniden umutlar yeşerdi. Ancak Joya yine hayalkırıklığına uğradıklarını şöyle anlattı:

Karzai de Taliban gibi
Şimdi ülkemdeki kadınların sözde benim gibi seçme ve seçilme hakları var. Gerçekte tüm bunlar birer yalandan ibaret. Çünkü Afganistan’da kadın öldürmek, kuş öldürmek gibi bir şey. Kadınlar tutsak hayatı yaşıyor. Bizden nefret edenler tarafından yönetiliyoruz. Onlara göre kadınlar ya evlerinde oturacak ya da mezarlarında yatacak. Karzai hükümeti yüzünden sürekli şiddet, cinayet, adam kaçırma ve tecavüz olayları yaşanıyor. Şimdi de yabancı güçlerin ve hükümet destekli savaş ağalarının işgali altındayız. Bunlar da en az Taliban kadar kötü. Hepsi uluslararası mahkemede yargılanmalılar.”
Ölüm tehditleri artıyor

Devlet Başkanı ile de görüşen Joya, savaş ağalarını destekleyen Karzai’nin “timsah gözyaşları” döktüğünü söyledi. Joya, bu tür cesur çıkışları yüzünden sürekli ölüm tehditleri alıyor. Joya, son olarak bir bombalı saldırıdan kıl payı kurtulmuştu.

‘Meclis hayvanat bahçesi’

“Sesimi Yükseltmek” adlı bir kitap yazan Malalay Joya, “konuşmaya cesaret eden bir Afgan kadınının sıradışı hikayesini” anlatmıştı.
Ülkesinde verdiği insan hakları mücadelesiyle dünya kamuoyunda yakından tanınan Joya, 2005 yılında meclise girdi.
2007’de bir Amerikan kanalına verdiği röportajda “parlamentonun hayvanat bahçesine döndüğünü” söyleyen Joya, meclis sandalyesinden olmuştu. Mücadeleyi sürdürdüğünü söyleyen milletvekili, “Ölümden korkmuyorum” dedi.

KABıL - Afganistan'da tepkiler üzerine yeniden görüşülmek üzere meclise geri gönderilen tartışmalı aile yasası, 20 Ağustos'ta yapılacak devlet başkanlığı seçimi öncesi sessiz sedasız yürürlüğe girdi.

Yasada, kadına yönelik ayrımcı maddeler dikkat çekiyor. Devlet başkanı Hamid Karzai'nin radikal grupların oylarını almak için bu manevrayı yaptığı söyleniyor.

Afganistan’da Şii azınlığa yönelik aile yasasının dikkat çeken bazı maddeleri şunlar:

Kadın, eşinin cinsel isteklerine cevap vermeyi reddederse kocasına ona yemek vermeme dahil her türlü maddi imkanını kısıtlama hakkı tanınıyor.

Kadınlar kocalarının izni olmadan çalışamıyor.

Tecavüzcü, tecavüz ettiği kadına “kan parası” öderse kanuni kovuşturmadan kurtuluyor.

Hem içte hem de dıştaki tepkiler üzerine meclise geri gönderilen yasa uzun süredir tartışılıyordu. ılk hali kadar kısıtlayıcı olmasa da, yine ağır hükümlerle sessiz sedasız yürürlüğe girdi.

New York merkezli ınsan Hakları ızleme Örgütü, hem yasayı hem de devlet başkanı Karzai'yi eleştiriyor.

ınsan Hakları ızleme Örgütü Asya Direktörü Brad Adams, "Karzai, 20 Ağustos’taki seçimde köktendincilerin desteğini almak için Afgan kadınını satarak inanılmaz bir anlaşma yapmıştır. Bunun gibi barbarca yasalar, Taliban rejiminin devrilmesinden sonra geçmişte kalmalıydı. Ama, Karzai onay vererek onları diriltmiştir" dedi.
erkeklerle kadınların aynı şeritte gittiği kafir arabistan'ın dahil olmadığı ülkeler.
aynı türkiye ye benzeyen ve gelişen afganistan da şeriattan öncesi http://www.odatv.com/n.ph...aflara-baksin--0711101200