bugün

ilk kurulan televizyon trtdir. daha sonra da stardı,showdu şuydu buydu açılarak televizyon izleme alışkanlığı yaratıldı.şimdi rtük televizyonunda binlerce kişinin çalışmasını sağlayacak kadar televizyon kurumu var...
sözde çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyecek bahanesiyle, filmlerdeki en küçük bir öpüşme sahnesini, bir tuvalet kağıdı reklamındaki kadının bacak bacak üstüne atışını bile sansürleyen ama zaten boş zırvalarla dolu ana haber bültenlerinde bir adamın bıçaklanışını ya da tabancayla öldürülüşünü yayınlamakta hiçbir mahsur görmeyen ve bu tutumlarıyla benim kendilerinden her gün daha fazla nefret etmemi sağlayan ticari ve yalaka kanallarla dolu oluşum.
genelde kalitesiz yayinlar yapan, yeni bir program turu deniyorsa bunlarin %90-95'i format bakimindan (c)alinti olan televizyonlardir bunlar. cogu boyledir, evet.
televizyona aptal kutusu diyorsak türk televizyonlarına ne demek gerekir bilmiyorum. zaten televizyonu düzenli izleyen 21-45 yaş arası insanları anlayamıyorum. onun dışında kalan kitle evdedir, yalnızdır, arkadaşları azdır şudur budur. ancak hayatının en aktif ve faal olması gereken döneminde günde 4-5 saatini televizyona ayıran kitleyi anlamak mümkün değil. bunu bilgisayar karşısında geçiren insanlara da kızmak gerekir ama onların bazıları cidden büyük işler becermekte ve ya en azından biraz sosyal olmakta ve ya yaratıcı özelliklerini kullanıp bir şeyler yapmaktadır. netekim televizyon izlenebilir sadece. beyin hiçbir şey yapmaz. gelelim türk televizyonlarına.

sabah ayrı öğlen ayrı akşam ayrı ve gece ayrı olarak değerlendirmek gerekirse tüm ulusal kanalların içinde bulunduğu reyting kaygısı kaliteyi inanılmaz düşürmüştür. artık farkettiyseniz tartışma programları bile kalmadı ekranlarda. bilgi ölçmeden ödül dağıtır oldu yarışma programları. reklam mı dizi mi izlediğimiz belli değil. yasak, bok, püsür diz boyu.

sabahları göbek atan, piyasaya yeni çıkmış ve ya yeni albümleri çıkmış insanların parçaları ile, varoşlardaki işi gücü olmayan insanların dertleri ile geçiriyoruz. öğlenleri hafiften çakma diziler başlar, inanılmaz reklam gösterimi bu saatlerden itibaren yayına girer, çizgi filmler, çocuk dizileri yavaş yavaş sona erer. akşamın geldiğini haberlerden anlarsınız. artık haberlerin arasına reklam alıyorlar. gözlerime inanamıyorum. sırf izlensin diye magazin programlarından farksız haberler izlemeye başladık. ve ardından asıl kültür bombardımanı başlıyor. kalitesiz, hızlı hızlı ve özensiz yapılmış türk dizileri ekranda boy gösteriyor. ne oyunculuğun olduğu ne bir ayrıntıya dikkat edilen, arkada çalan müziklerin bile aynı sahnede atlamalar yapabildiği yapımlar bunlar. ne yani herkes mi salak? kimse mi anlamıyor bunları? nedir bu kadar izlettiren kendini anlamak mümkün değil. katiyen bunları eloğlunun dizileri ile kıyaslamıyorum. o kadar bütçeyi banada versen bendende bişiler çıkar ama herşey para değil be kardeşim. az bi dikkat artık. çakmalığın sınırlarını zorluyorsunuz.

geceye geçişte muhteşem magazin programları ile oluyor. kim nerede ne yapmış kiminle çıkıyor hangi restoranda kiminle konuşmuş. tekrar ediyorum ben yaşlıları bu kızgınlığımın dışında bırakıyorum çünkü televizyon sadece onların hakkı ki gelişmiş toplumlarda bu anneanneler ve dedeler bile yatmadan önce kitap, dergi okuyorlar, örgü örüyorlar en kötü bir arkadaş grubu ile gezintiye çıkıyorlar kendilerini dört duvara hapsetmiyorlar.

evet özet budur. hapis! türk televizyonları koca bir milleti hapis etmektedir. dışarıya çıkmaya, faal olmaya, yapılabilecek ne kadar güzel şeylerin dışarda bizi beklediğini göstermemekte hep kendine çekmeye, daha çok izleyici elde etmeye daha çok insanı 'etkilemeye' çalışmaktadır. ve bence en acısı bunu inanılmaz kalitesiz programlar, diziler ve yapımlar ile yapmaktadırlar. sırf buradan bile sevgili aziz nesin'e bir selam yollayabiliriz.

son olarak eklemek isterim ki kendimi birçok kez televizyonların yayınladığı programlara değil, reklamlara kitlenmiş bir şekilde buluyorum tv izlediğim kısıtlı vakitte. daha akıllı, daha zeki ve çok daha iyi prodüksiyonlar. demek istenince yapılabiliyormuş. peki halkı bu kadar aptallaştırmanın, halkında seve seve bunu kabul etmesinin sebebini aramakla geçecek bu kısa ömrüm.

kısa not: müzik kanallarında yayınlanan o klibimsilere hiç girmiyorum bile. neresinden tutarsam elimde kalıyor çünkü. hiçbir şey anlatmayan bomboş resimler dönüyor ekranda. bu mudur yani senin yaptığın klip? hoş parçalarınıda dinleyince hak veriyorum. müziğin neyi anlatıyor ki klibin neyi anlatsın değil mi?
genellikle kalite derdi olmayan, nabza göre şerbet veren, bu program tutsun da ne olursa olsun mantalitesi olan kişilerin başlarında olduğu tırt televizyonlardır.