bugün
- anın görüntüsü28
- metin arolat31
- klarnet calan sarapci koala 69
- amca diyen kasiyer kız9
- otobüste uyuyamamak8
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı70
- ctrlx9
- neden sürekli kabız oluyorum14
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri10
- narin güran17
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın12
- bel çevreniz kaç cm12
- bimde çalışanda akıl var mı13
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- sudekiray12
- sağ yan ağrıması8
- menuet13
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- bana aşık yazarlar15
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
- doritoslu çiğ köfte16
- menuet'in çok gergin ve sinirli olması9
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna9
- gocu isimli küfürbazın çaylak olması10
- eve çağıran erko21
- umut halil icardi9
- türkiyede neden herşey pahalı8
- bir kadın sizi takip etmeden storynize bakıyorsa12
- cennetteki köşklerin 70000 odası olması11
- clara heidi'nin halası mı teyzesi miydi9
- ilk buluşmada erkekten istenecek belgeler9
- sözlük erkeklerinin mesleği ve maaşı23
içilir de içilmez... Öldü mü kaldı mı, kaçtı mı bilinemeyen Saddam'ın kırolukları bir bir ortaya dökülüyor ya (insan yenilmeye görsün, vururlar abalıya), sarayının zevksizliklerinden sonra şimdi de eski aşçısı, hem de bir Türk, Hüsnü Arslan usta, hazretin patlıcanla viski içtiğini açıklamış.
Türk yemeklerini çok severmiş (ne de olsa eski imparatorluk çocuğu), ama rakı değil bira ve viski içermiş, hacı anasının korkusundan bira içerken yakalanınca 'kayısı suyu içiyorum' dermiş, ama ille 'köy usulü' patlıcanla viski...
(Elli senedir patlıcan yerim, yoğurtlu ya da sarmısaklı ve domates soslu tava, Yunan tarzı 'beşamel' soslu musakka, oturtma, karnıyarık ya da imambayıldı severim, ille peynirli patlıcana biterim... Fakat 'köy usulünü' duymamıştım... Baba Gannuş gibi bir şey mi?)
Lahmacunla viski içeni biliriz ama, patlıcanla içeni duymamıştık.
Bu mesele Türkiye'de epeydir, şöyle böyle bir yirmi seneden fazladır tartışılıyor, biz bir yandan küfür ediyoruz, onlar da 'kıroyum ama para bende' özdeyişinin bir çeşitlemesini yaparak, bu tutumlarını sürdürüyorlar.
Aslında, patlıcanla viski içilir. Lahmacunla da içilir. Yoğurtlu kebapla da içilir.
isterseniz, canınız çekiyorsa, balıkla kırmızı şarap, etle beyaz şarap da içebilirsiniz. Damak sizin, mide sizin, keyif sizin.
Zehirli olmadığı, bulantı yapmadığı, cırcır etmediği sürece herşeyle herşey yenilir ve içilir.
Ama bu 'bir şeyin bir şeyle içilmesi', bir tıp meselesi değil, bir 'sosyal norm' meselesidir.
Her sınıfın, her zümrenin belli 'davranış kalıpları' vardır ve bunlar zaman içinde gelişirler, hatta değişirler. Bu davranış kalıpları, 'görgü' dediğimiz kurallar bütününü oluştururlar.
Bu kuralları nasıl uyguladığınıza göre yerinizi alırsınız toplumda.
Örneğin, peçete günümüzde dize yayılıyor (her iki dize değil, sağ dizinizde tutacaksınız), bir kırk yıl öncesine kadar kravat gibi boyuna bağlanırdı. Şimdi öyle yaparsanız herkes güler.
Örneğin, etle kırmızı, balıkla beyaz şarap içmek 'Avrupai' bir görüntü yaratır, 'bu işi biliyor' dedirtir. Oturmasını kalkmasını öğrenmiş olduğunuzu gösterir, yanınızda gezdirdiğiniz kadın da size iyi gözle bakar.
(Ama örneğin Norveç'in balıkçı köylerinde balıkla kırmızı şarap içerler, fakat onlar, adları üstünde, köylüdürler. Siz de köylüyseniz, mesele yok, el ne karışır?)
Tersini yaparsanız da, görgüsüz sayılırsınız.
Bunun züppelikle, 'elit takılmakla' falan ilgisi yoktur. Ancak günümüzde bazı gençler, bu kuralları çiğnemeyi özgürlük sanıyorlar.
Aslında, her türlü kuralı çiğnemeyi özgürlük sanıyorlar, böylece 'birey' mertebesine yükselecekleri gibi bir yanılgı içindeler ya...
Trafik kuralını tanımamak onlara nasıl doğal geliyorsa, 'yemek kuralını' takmamak da onlar için o kadar olağan.
Tabii birincisinin ardında arabayı parçalamak, para cezası, hapis yatmak, yaralanmak, sakat kalmak, hatta ölmek var da, ikincisinin bir 'müeyyidesi' yok. En fazla, Engin Abi küfür eder, eh ona da alıştık nasıl olsa!
Engin Abi'yi boşverin, kafanıza göre takılın.
Patlıcanla, lahmacunla, kebapla viski içerseniz, kırmızı şarapla beyazın yerini ayırdetmezseniz, korkmayın, zehirlenmezsiniz, ölmezsiniz.
Pek pek, yan masada oturan, ya da lokantanın garsonu arkanızdan 'ayı' der, o kadar!
Canım, bu tanıma da şimdiye kadar alışmış olmanız gerek...
Sonuçta, nasıl olsa 'para bizde değil sizde' değil mi hayvancıklar? *
Türk yemeklerini çok severmiş (ne de olsa eski imparatorluk çocuğu), ama rakı değil bira ve viski içermiş, hacı anasının korkusundan bira içerken yakalanınca 'kayısı suyu içiyorum' dermiş, ama ille 'köy usulü' patlıcanla viski...
(Elli senedir patlıcan yerim, yoğurtlu ya da sarmısaklı ve domates soslu tava, Yunan tarzı 'beşamel' soslu musakka, oturtma, karnıyarık ya da imambayıldı severim, ille peynirli patlıcana biterim... Fakat 'köy usulünü' duymamıştım... Baba Gannuş gibi bir şey mi?)
Lahmacunla viski içeni biliriz ama, patlıcanla içeni duymamıştık.
Bu mesele Türkiye'de epeydir, şöyle böyle bir yirmi seneden fazladır tartışılıyor, biz bir yandan küfür ediyoruz, onlar da 'kıroyum ama para bende' özdeyişinin bir çeşitlemesini yaparak, bu tutumlarını sürdürüyorlar.
Aslında, patlıcanla viski içilir. Lahmacunla da içilir. Yoğurtlu kebapla da içilir.
isterseniz, canınız çekiyorsa, balıkla kırmızı şarap, etle beyaz şarap da içebilirsiniz. Damak sizin, mide sizin, keyif sizin.
Zehirli olmadığı, bulantı yapmadığı, cırcır etmediği sürece herşeyle herşey yenilir ve içilir.
Ama bu 'bir şeyin bir şeyle içilmesi', bir tıp meselesi değil, bir 'sosyal norm' meselesidir.
Her sınıfın, her zümrenin belli 'davranış kalıpları' vardır ve bunlar zaman içinde gelişirler, hatta değişirler. Bu davranış kalıpları, 'görgü' dediğimiz kurallar bütününü oluştururlar.
Bu kuralları nasıl uyguladığınıza göre yerinizi alırsınız toplumda.
Örneğin, peçete günümüzde dize yayılıyor (her iki dize değil, sağ dizinizde tutacaksınız), bir kırk yıl öncesine kadar kravat gibi boyuna bağlanırdı. Şimdi öyle yaparsanız herkes güler.
Örneğin, etle kırmızı, balıkla beyaz şarap içmek 'Avrupai' bir görüntü yaratır, 'bu işi biliyor' dedirtir. Oturmasını kalkmasını öğrenmiş olduğunuzu gösterir, yanınızda gezdirdiğiniz kadın da size iyi gözle bakar.
(Ama örneğin Norveç'in balıkçı köylerinde balıkla kırmızı şarap içerler, fakat onlar, adları üstünde, köylüdürler. Siz de köylüyseniz, mesele yok, el ne karışır?)
Tersini yaparsanız da, görgüsüz sayılırsınız.
Bunun züppelikle, 'elit takılmakla' falan ilgisi yoktur. Ancak günümüzde bazı gençler, bu kuralları çiğnemeyi özgürlük sanıyorlar.
Aslında, her türlü kuralı çiğnemeyi özgürlük sanıyorlar, böylece 'birey' mertebesine yükselecekleri gibi bir yanılgı içindeler ya...
Trafik kuralını tanımamak onlara nasıl doğal geliyorsa, 'yemek kuralını' takmamak da onlar için o kadar olağan.
Tabii birincisinin ardında arabayı parçalamak, para cezası, hapis yatmak, yaralanmak, sakat kalmak, hatta ölmek var da, ikincisinin bir 'müeyyidesi' yok. En fazla, Engin Abi küfür eder, eh ona da alıştık nasıl olsa!
Engin Abi'yi boşverin, kafanıza göre takılın.
Patlıcanla, lahmacunla, kebapla viski içerseniz, kırmızı şarapla beyazın yerini ayırdetmezseniz, korkmayın, zehirlenmezsiniz, ölmezsiniz.
Pek pek, yan masada oturan, ya da lokantanın garsonu arkanızdan 'ayı' der, o kadar!
Canım, bu tanıma da şimdiye kadar alışmış olmanız gerek...
Sonuçta, nasıl olsa 'para bizde değil sizde' değil mi hayvancıklar? *
güncel Önemli Başlıklar