bugün

'maçı öğretmenevinde izleyelim lan, sigara dumanı-küfür müfür az olur' diye kafamda kurduğum bu nezih ortama doğru yola koyuldum. nitekim bıkmıştım kahvedeki küfürden ve sigara dumanından. iki büyük hata yapmışım:

1- öğretmenler sigara içmez diye düşünmem: öğretmen adam neden sigara içmesin ki? o da insan..
2- öğretmenler küfretmez diye düşünmem: bunu uzun uzun anlatmak istiyorum.

yaş ortalaması 57 olan, sigara dumanından göz gözü görmez durumdaki salona girdiğimde maç başlamıştı. amcaların arasında boş bi yer bulup oturdum edeplice. bacak bacak üstüne atmıyorum filan; saygılıyım... aslında tüm suç hakemde de olabilir. yani, hakem yanlış karar vermese, ben yanımdaki emekli öğretmen amcanın 'senin düdüğünü skeyim hakem' çıkışını işitmeyecektim. bi başkasının 'o kartı anana göster anana' haykırışını da...

irkildim, ürperdim resmen. neden? öğretmenleri çok mu yüceltmişim gözümde? olabilir.

ilk hareketim bacak bacak üstüne atmak oldu. küfrettiği için bi çocuğu eşşek gibi döven tarih hocamızı hatırladım. sonra lavabodaki bi musluğun kırıldığını görüp 'bu musluğu kim kırdıysa anasının a.ına girsin' diye bağıran biyoloji hocamızı.. ben fazla yüceltmişim öğretmenleri, evet.

halbuki şiir yazmıştım lan ben size! lise sonda öğretmenler gününde epeyce duygulu bi şiir yazmıştım size. ben bunları düşünürken, bi tanesi yeminlen şunları söyledi: lan bu baki benim öğrencim olacağdı ki, enseye ne şaplatırdım haa... hocam naaptın sen yaa! bu mu senin olayın? ne oldu hani dünyanın bütün çiçeklerini isteyen öğretmene?

daha çok şey var yazacak (misal, ayağının altından topu kaçıran defansın ayağını zikenler filan) ama boş ver, hepsi futbolcuların ve hakemin suçu. ha derseniz ki, öğretmen değildir onların hepsi; derim ki kesinlikle öğretmendi!

artık gitmeyecek miyim? tabii ki gideceğim. çay 50 kuruş lan!
(bkz: orduevinde maç seyredip vicdani redçi olmak)