bugün

çoktur dikkat ederim meraksiz insanlarla iletişim kurmak zorunda olmak ne yazık ki eziyet vermekten basşka bir işe yaramamaktadir. hele ki çalışma hayatında bu tip dingillere denk gelirseniz ensenizde bozalar pişmektedir.

elbette herkesin öğrenme yeteneği bir değildir. kimisinin öğrenme yeteneği evrensel bir alanı kaplar kimisinin ise ancak ayakkabisini bağlamaya yeter.

tuhaftir ki yaraticilik ve deha gerektiren işlerde beyinsel yeteneği anca ayakkabisini bağlamaya yetenlerle dolup taşmiştir.

banu alkan tarzi bir dingilliğin başat oldugu günümüz türkiyesinde doğru düzgün birey olabilmek için ister istemez beyinsel süzgeçleri komple açmak gerekmete ve niçin, neden sorularini bol bol terennüm etmek gerekmektedir.

diyelim ki bir filme gittiniz orda anlamadiğiniz bir kelime terennüm edildi. bu kelimeyle bağlantili olarak filmden bok anlamadiniz. peki bu pozisyonda sizin filmi boklamaya ne hakkınız var. hadi diyelim ki bilgiye ulaşmanin biraz daha zor oldugu 20 sene öncesinde yaşansaydi bir özür olarak kabul edilebilirdi. fakat şimdi ise bu özür kabul edilemez. türkiye kaynakli internet sitelerinin ciddi anlamda kısır oldugunu ve klise oldugunu sağir sultan bile bilmektedir. peki o kadar övünülen yabanci dilleri niçin kullanmiyoruz?

yoksa bilmem ne beldesinde kıcında donu olmayan ecnebi lümpeni kapmak için kullanmaktan daha faydali olacaği aşikardir.

geçenlerde sirf ucuz oldugu için biraz da meraktan dolayi elden düşme bir cd aldim. 70'lerin hitlerini kapsiyan bu cd'deki sarkiclarin hiçbiri bana birşey cagristirmiyordu. cd bir zaman rafta kaldi bir gün elime aldim taktim emektar telefunken muzik setime dinlemeye basladim. bir yandan ütü yapiyorum bir yanda ise sarkılar terennüm ediliyordu. sugar babby love sarkısı ile black skinned blue eyed boys sarkisini böyle bir anda keşfettim ve bilgi hazneme nakş ettim. durup durup dinliyorum. bu sarkilari terennüm eden kişi ve gruplarin diger sarkilarini ufaktan arsivime nakş etmeye basladim.

insan kendini geliştirmeye mahkumdur. geliştirmez ise hurdaliğa atilmiş bir araba misali ister istemez hurdaliğa atilacaktir.

merak denilen olgu sizin kendinizi geliştirmeniz için çakılan bir kivilcimdir. kivilcim cakmadan ates yanmaz ve büyük bir karanlikta kalmaya mahkum olursunuz.

önce kendinizi tekrar edersiniz sonra da tedavülden kalkarsiniz.

nasıl 1970 senesinde tip fakultesinden mezun olan bir doktor kendini geliştirmezse ona hiç bir hasta tercih etmezse siz de kendinizi geliştiremezseniz işte o doktor gibi olursunuz.

sonuç mu? 1970'e göre üstün bir insanken bir bakarsiniz 2008 normlarina göre dangalak kalirsiniz.

azizim bunlarin hepsi meraksizliktan oluyor işte. üzerine üstlük meraksiz kitlelerin anlamadan yargilamaya calismalari ve bunu yapmalari ne yazik ki bireyleri ve kitleleri cuvala doldururmuş kediler misali birbirinin gözlerini oymalarina sebep veriyor.

henry ford sahneye arz-i endam ediyor son düzlükte;

insanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı giden at üretirdim.