bugün

Bu yazımı ne Zaman niye sildim bilmiyorum. https://negativeontologist.wordpress.com Şu siteden de bu ve başkaca yazılarıma ulaşılabilir. Neyse:

MARTIN HEIDEGGER VE FENOMENOLOJiK ONTOLOJi

GiRiŞ
Heidegger felsefesinde fenomen, logos; fenomenoloji, varlık, ontoloji gibi hususların tefhimi ve doğrudan Fenomenolojinin-etimolojik- tasrihini ve Heidegger’in destrüksiyonu neden gerekli gördüğünün serimlenmesini amaçlayan yazıdır.

Martin Heidegger’de varlık sorusunu sormak felsrfenin birincil görevidir. Fakat burada bahsi geçen varlık sorusu, şu veya bu şekilde soru değildir, bu sorunun amacından araştırmanın yöntemine dek belirlenmişlik söz konusudur. Varlık’a ilişkin soruları defalarca kez sormuş metafizik ve eski ontolojiler, Heidegger’in gözünde bunu yanlış bir biçimde yapmış ve aramıştır. Hatta ona göre asıl soru, varlığın anlamı sorusu ve varlık unutulmuştur. işte tüm bu menfi yönlerinden yönlerinden mütevellit yunan ve avrupa felsefesinin destrüksiyonu gerekmektedir. Yıkıma uğratılan batı metafiziğinin yerine Husserl’in yolunu açtığı fenomenoloji yöntemi ile bizatihi varlığın kendisine yönelik ontoloji getirilmelidir. Fenomenolojiyi soruşturma ve araştırmasına yöntem olarak atayan Heidegger, inceleme alanı veya incelemeye konu edilecek şeyler bakımından hocası Husserl’den farklılık gösterir. Bu, yöntemde bir itizal değildir; farklılık -belirtildiği gibi- ilgilenilen şey bakımındandır. Bu farklılığın sebebi Heidegger’in Varlık’a olan ilgisidir.

Aşağıdaki yazı Heidegger felsefesinin neden ve nasıl’lığına ilişkin bir yazıdır.

BÖLÜM 1
FENOMENOLOJiNiN ANLAMI
Heidegger, fenomenolojiyi açıklamak için fenomenolojinin temel ögeleri olan logos ve phainomenon kelimelerimin etimolojik incelemesini yapar. Bunun sebebi kelimelerin ve onları oluşturan parçaların kökenine giderek felsefe için pek yetkin dil olan Antik Yunancadan faydalanmaktır.

a) Logos

Antik Yunancada “legein” fiili “söylemek” anlamına gelir. Logos ise bu fiilden (legein) oluşturulmuş isimdir. Kelimele anlam olarak “söz”dür. Temel anlamı “söz” olan logos, ne yönden bir “söz” anlamı taşımaktadır? Heidegger’in ifadesi ile “logos, Platon ve Aristoteles’te çok-anlamlıdır.” (Varlık ve Zaman, 33. Sayfa)

Heidegger bu soruya cevap verirken Aristoteles’ten bir hatırlatma yaparak “Aristoteles nutkun (logos) bu işlevine ‘apophainesthai’ diyerek onu keskin bir biçimde dile getirmiştir.” (Varlık ve Zaman, 33. Sayfa) Gerçekten de Aristoteles “Metafizik”te logos’un işlevini apophainesthai olarak ifade etmiştir.

Apophainesthai, “apo-” ve “phainesthai” ögelerinden oluşan ve “sözü edileni sözü edilenin kendinden hareketle görünür kılmak” anlamına gelir. Phainesthai “bir şeyi görünür kılmak” demektir ve apo- ise “hareketle, ondan hareketle” gibi bir anlam taşır. Dolayısıyla logos, yani söz; bir şeyi kendisinden hareketle görünür kılan (apo-phainesthai) nutuk, sözdür.

Not: Logos bundan başka, görünür kılan söz, açık hale getiren beyan gibi anlamlarından ötürü “akıl” anlamında da kullanılır ama biz fenomenoloji açısından logos’un apophainesthai işlevini ele alıyoruz.

Yukarıda açıklanan apophainesthai işlevine sahip logos, “apofantik nutuk” olarak ifade edilebilir. Apophainesthai onun birincil işlevidir.

B) Phainomenon (Fenomen)

Fenomenolojinin anlamını tefhim etmede sıra “phainomenon”dadır. Fenomenoloji’nin diğer temel ögesi olan fenomen, yani phainomenon “phainesthai” fiilinden türetilmiştir. Önceki bölümden (logos) hatırlanacağı üzere phainesthai, söz konusu olan şeyi görünür kılmak anlamına gelir. Bu fiilden (phainesthai) türetilen phainomenon ise -basit bir biçimde- “kendini gösteren” demektir. Fakat burada phainesthai fiilini daha yakından incelediğimizde, bahsi geçen fiilin kökü olan pha- (phos gibi) ışık, aydınlık anlamına gelir. En basit şekilde düşünüldüğünde ışık, içinde bir şeyin kendisini gösterdiği şeydir. Dolayısıyla phainomenon (fenomen) yalnızca kendini gösteren değil, “kendini-kendinde-gösteren” anlamına gelir.

Burada fenomen, yani “kendini kendinde gösteren,” “görünüş” kelimesinden ayırt edilmelidir. Fenomen bir kendini-gösterendir, görünüş ise bir şeyin ya da kendini-gösteren bir şeyin görünüşüdür.

Yeniden Fenomenolojinin Anlamı

Logos ve phainomenon kavramlarını inceledikten sonra bu kavramlarla anlamının açıklanacabileceği “fenomenoloji”nin ne demek olduğunu şöyle ifade edebiliriz:

Artık Fenomenoloji ifadesini Antik Yunanca olarak formüle edebiliriz. “Legein ta phainomena,” yani “fenomenler üzerine konuşmak.” Bu ifade Fenomenolojinin Antik Yunanca formüle edilmiş halidir. Fakat biz -bölüm 1, logos’tan- biliyoruz ki “legein” apophainesthai olarak legein demektir. Çünkü logos’un birincil işlevi “bir şeyi o şeyden hareketle görünür kılmak” yani “apophainesthai”dir.

Bu ufak hatırlatmadan sonra “legein ta phainomena” ifadesinde, “legein” yerine “apophainesthai” yazabiliriz. Böylece “apophainesthai ta phainomena” yani kendisini göstereni (phainomena) ondan hareketle (apo-) görünür kılma (phainesthai) ve yani “Fenomenolojinin anlamı”na ulaşmış oluruz.

Heidegger işte bu anlama gelen Fenomenolojik yöntemi kullanarak “kendisini fenomende gösteren varlığın yapılarının incelenmesi”ni amaçlar.

Bu şekilde de “Fenomenolojik Ontoloji” ifadesi meydana gelir.

BÖLÜM 2
BATI METAFiZiĞiNiN DESTRÜKSiYONU
“Varlığın anlamına ilişkin soru sadece çözülmemiş, özüne uygun bir biçimde sorulmamış değil, aynı zamanda, her ne kadar ‘metafizik’e ilgi duyuluyor olsa da ‘unutulmuşluk’ içine düşmüştür.
-Martin Heidegger (Varlık ve Zaman, Sayfa 22)

A) Varlığın ikili Yanlış Gösterimi

Heidegger Batı Metafiziğini varlık’ı ikili anlamda yanlış ele aldığı gerekçesiyle eleştirmiştir. Antik Yunan ontolojisinde başlayan bu yanlış gösterim -Heidegger’in deyimiyle- tüm batı metafiziğinde “müfredat” haline gelmiştir.

Antik Yunan felsefesinde ortaya çıkan ve tüm batı metafiziğinde yaklaşık iki bin yıl özünde değişmezliğini koruyan “varlık’ın meskuniyeti” ikili anlamda yanlış gösterilmiştir.

Gerçekten de Yunan ve dahil olduğu Barı Felsefesinde Varlık, hep ikili olarak fusis (fizik) ve ousia (töz) olarak anlaşılmış ve gösterilmiştir.

1. “Sükundan sıyrılarak çıkan” şey olarak “kendi-içinde-sükun-etme” (Heidegger, Metafiziğe Giriş)
– Bu fusis (fizik)ten başka bir şey değildir. Heidegger’in eleştirisi varlığın, görünen ve mutlak kısmı olarak ikiye ayrılmasına yöneliktir -ki burada fusis (fizik) görünen kısmıdır.

2. Değişmez olan, yani “sükunla daimi” kalıyor olarak duraksama. (Heidegger, Metafiziğe Giriş)
– Heidegger’in bu cümlesinden ousi, yani töz’ü kastettiğini açıkça görebiliriz.

Özetle Heidegger tüm Batı Ontolojisini, Varlık yerine varolanın ele alımıdan varlığın görünen ve değişmez kısımları olarak ikili yanlış gösteriminden ibaret görür.

B) Seinsvergessenheit

Bu başlık tek başına Heidegger’in Batı Felsefesi eleştirisine başlık olabileceği gibi “Neden destrüksiyon” sorusuna da cevap niteliğindedir. Zira Seinsvergessenheit, “varlığın unutulmuşluğu” -deyim yerindeyse- tüm Batı Metafiziğinin durumunun ifadesidir.

Bu başlık altında varlığın unutulmuşluğu eleştirisi, tek tek filozof ve görüşmerinden hareketle yapılmayacaktır. Zira bu yazının tümü temelde Heidegger’in felsefesinin neden’liği ve nasıl’lıpı üzerinedir. Ne’liği, yani Heidegger felsefesinin ne olduğu başka bir konu.

Her şeyden önce Heidegger’e göre batı metafiziği varlık sorusunu ihmal etmişti. Antik Yunan’dan bu yana varlık, varolanda soruşturulmuş ve böylece yanlış ele alınmıştır. Varlığı varolana indirgeyen batı metafiziği Heidegger’in deyimiyle varlık ve varolan ayrımını da ihmal etmiştir.

Ona göre felsefe tarihinde varlık metafizik spekülasyonlar ve epistemolojik ön-kabuller içerisinde ele alınmıştır. Başka bir ifadeyle, batı felsefesinde fenomenler görmezden gelinmiş, bunun yerine şeylerin bilinçteki süreçleriyle ve metafizik kurgularla ilgilenmiştir. Buradaki eleştiri epistemoloji temelli ontolojilere ve metafiziğin fenomen yerine onun ardındakine odaklanması üzerinedir.

Heidegger bu yanlış ele alış yerine fenomenlerin kendisiyle ilgilenilmesi gerektiğini ve bunu dasein’ın duyusal imkanları ve verilerine dayanarak yapmayı savunmuştur.

Tüm bunların yanında bu ortalama varlık anlayışını da eleştirmiştir. Ona göre varlık “en kendiliğinden anlaşılır”lığa indirgenmek suretiyle varlığın anlamı sorusu ihmal edilmiştir. Descartes’ın “cogito”su, Kant’ın “ding an sich”i, Hegel’in “geist”i dahil tüm metafizik tarihi fenomen, varlık ve varlığın anlamı yerine onun ardına, tözüne, mutlaklığına, kaynağına odaklanmıştır.
—-
Heidegger, ancak ontolojik menkulatın bozumu geekleştiğinde varlık sorusunun hakiki somutluğa kavuşacağını belirtmiştir. (Varlık ve Zaman, Sayfa 27)

Ve O, varlık’a ilişkin soru sorup cevabını ararken “muthos tina diegeisthai” yapmamaya, yani hikaye anlatmamaya özen gösterir.