bugün

genellenmesi mümkün olmayan bir benzetmedir.

insan, geçmişin içine doğar. geçmişin belirlediği bir dünyaya gözünü açar. bunların hiçbiri ona ait değildir. hiçbirini o koymamıştır o kuralların, o alışkanlıkların.

ama...

kimse de o karede kalmaz. çocukluktan itibaren beyin bıngıldamaya başlar. olgunlaştıkça başka karelere taşar, başka karelerde kendini gerçekleştirir.

ama bir tanesi de çıkar:

- çizgileri ben çiziyorum. bundan sonra böyle olacak!

öyle olur. yani insan "başkası tarafından belirlenen" kalmaz hiçbir şekilde. o yüzden sorumludur hareketlerinden. o yüzden hesabını verir tek tek.
çizgileri değiştirmek zor iştir. büyük bedel ödetir heveslisine. o yüzden herkese göre değildir.

zaten de başkalarının da seve seve uyacağı çizgileri bilen adam, çağlar içinde bir tanedir. çok nadir ortaya çıkar. o ortaya çıktığında o çizgilerin değişmesinin vakti gelmiş demektir.

yoksa çizgiler duvarlardır. onları değiştirmek isteyen binlercesi onların altında kalır. zamanı gelmemişse değişmez. zamanı gelmemişse hiçbir şey olmaz.

ama şu da var. birisi de çıkar:

- zaman bendedir ve mekan bana emanettir!

birisi bunu söylediğinde, söyleyebildiğinde, hem de istisnasız her seferinde, dünya büyük bir kaosa düşer.
yeterince çalkalandıktan sonra da yeni bir kozmos; eğer her şeyin son gelmemişse...