bugün

flaman ve valon yazarların edebiyatı. hollandaca ve fransızca dillerindedir.

(bkz: max deauville)

ilk örneklerine 1200 yılı dolaylarında rastlanan (poeme moral, vers du jugement) fransız dilinde edebiyat, yalnızca anadilin fransızca olduğu bölgeyle sınırlı kalmaz, yazarları ve yapıtlarıyla tüm belçika'yı bir ağ gibi sarar. flandre bölgesi yazar yetiştirmede oldum olası üretkendir. fransız dilini kullanan bu yazarların bir bölümü, örneğin xix. yy. sonunda gent bölgesinden çıkanlar, belçika'nın en seçkin yazarları arasındadır.
xii. yy.'dan xvi. yy.'a kadar, bugünkü belçika'yı meydana getiren illerdeki edebiyatı, eski fransızcayla yapılan edebiyattan ayırmak olanaksızdır.

en önemli gelişme belki de konusunu tarihten alan edebiyat alanında olmuştur: xiv. yy.'da, liege'de, jacques de hem-ricourt, jean d'outremeuse ve özellikle froıssart'ın hocası jean le bel gibi kronik yazarları çıktı; xv. yy.'daysa bour-gogne düklerinin çevresinde yer alan flaman kökenli anı yazarları georges chas-tellain ile philippe de commynes (sonradan louıs xl'ın hizmetine girdi) bunlar arasmda sayılabilir. o zamanlar belçika illerinin çoğunda egemen olan bour-gogne prenslerinin görkemli sarayı, en önemli sanat ve edebiyat merkezi durumundaydı. saray yaşantısı, daha sonraki dönemde, büyük retorikçilerin sonuncusu jean lemaire de belges'in koruyucusu olan avusturyalı marghenta'mn çevresinde mechelen'e, sonra da bilim adamlarının, hümanistlerin ve pleiade taklitçisi şairleri çevresinde toplayan piskopos -prens bavyeralı ernst ile lıege'e uzandı. ama siyaset ve dm çatışmaları dönemi olan xvi. yy.'da yazılan sayısız yerginin yanı sıra özellikle rabelaıs'den beslenen çok güçlü bir düzyazı ustası olan polemıkçi marnıx de sainte-aldegonde ortaya çıktı.

xvii. ve xviii. yy. edebiyatı, fransa'nın egemen kıldığı klasik akımın etkisinde kaldı. aydınlık çağının anılmaya değer tek bir yazarı vardır: kendine "fransa'da avusturyalı, avusturya'da fransız, rusya' da zaman zaman avusturyalı. zaman zaman fransız" süsünü veren ve her konuda yazan ünlü ve nükteli yazar prens charles joseph de ligne.voltaire.frıedrichll ve büyük yekaterina dönemlerinde avrupa kozmopolıtizm idealini simgeler. 1772'de avusturya egemenliği altındaki hollanda topraklarında kültür yaşamını canlandırmak isteyen imparatorıçe maria-teresia, brüksel'de bir imparatorluk ve krallık bilim ve edebiyat akademisi kurdu. bu kurum günümüzde krallık bilim, edebiyat ve güzel sanatlar akademisi adı altında yaşamaktadır.

bağımsızlık

1830'da kazanılan siyasal bağımsızlık, belçika'da bazılarının düşündüğü gibi edebiyat patlamasına yol açmadı. yine de yazar sayısı giderek çoğaldı (andre van hasselt, theodore weus-tenraad, hençi moke, edouard wacken, victor joly, etienne henaux, adolphe mathieu, benoil ûuinet, antoine clesse, charles potvin, eugene van bemmel). fransa'daki gerçekçilik akımı ve parnasse okulu dönemlerine rastlayan dönemde, ülkede, çevrelerinden kopuk iki önemli yazar dikkati çekmektedir: octave pirmez ve uylenspiegel destanının ateşli düzyazı ustası charles de coster. bunlar gerçek bir edebiyat yaşamının başlangıcı sayılan "yüzyıl sonu" kuşağının öncüleridir.

1880 hareketi

ilk adım, la jeune belgique (1881) dergisinin kurucuları arasında bulunan max waller adlı brükselli genç yazar tarafından atıldı. bu dergi ve kısa bir süre sonra da liegeli albert mockel'in wallonie dergisi (1886), çoğu şair olan birçok yetenekli sanatçıyı çevrelerinde topladılar. parnasyen okuluna ya da simgecilik akımına bağlı bu şairler her ne kadar estetik anlayışlarının değişikliği nedeniyle zaman zaman klik kavgalarında birbirleriyle çatışkıya düştülerse de bunlar belçika edebiyatının ilk büyük özgün kuşağının temsilcileridir. aralarında en hareketli, en kavgacı olanların (waller, picard, giraud, mockel), en seçkin, en kalıcı yapıtları ürettikleri söylenemez elbette. gerçekte bu kuşağın en ünlüleri, özellikle georges rodenbach, emile verhaeren, maurice maeterlmck, charles van lerberghe ve gregoire le roy gibi flaman yazarlardır; beşi de gent kentinde kurulan bir dostluk bağıyla birbirlerine bağlıydılar. 1890dan sonra ilk yenilikçilerin oluşturduğu bu topluluğa düzyazıcıların sayıca daha kabarık olduğu yeni yetenekler katıldı. bu alanda öncülüğü yapan camille lemonmer'nin bağlı bulunduğu natüralizm akımı, flaman olduğu kadar vvallon bölgesinden esinlenen bir edebiyatın gelişmesine yol açtı. bu akım, çok değişik yapıdak: birçok yazarı bir araya getirdi: georges eekhoud, eugene demolder, hubert krains, edmond gle-sener, georges virres, georges garnir, louis delattre, maunce des ombiaux. hubert stiernet, horace van offel, leopold courouble, jean tousseul, henri davignon, maurice gauchez.

fantastik gerçek

xx. yy.'da belçika'da fransız dilinde edebiyat çeşitliliğini sürdürdü; çok sayıda edebiyat topluluğu ve derginin ortaya çıktığı hareketli bir dönem yaşanmaya başlandı. bu dergilerin bazıları, örneğin antee ve le disgue vert, önce edebiyat çevrelerini etkiledi. bunlardan antee, daha 1914'ten önce, dilbilimci maurice wilmotte'un etkin katkısıyla, fransızcanın kullanımına uluslarüstü bir boyut kazandırmayı amaçlayan üç uluslararası kongre düzenledi (liege, 1906: arlon, 1909; gent, 1913). karşı görüşte olanlar, çelişkili bir duruma düşmemekle birlikte, jules destree ya da charles plisnier'nin izinde, işi, bağımsız bir belçika edebiyatının varlığını yadsıyarak, kendilerini '"belçika'nın fransız yazarları" olarak tanımlamaya kadar götürdüler. gerçekten de belçikalı olan ve fransız edebiyatına doğrudan katılan yazarların sayısı hayli kabarıktır. bunların arasında dünyaca tanınmış adlarda yer almaktadır başta plisnier'nin kendisi, françoise mallet-joris. dominique rolin, marguerite yourcenar, feli-cien marceau ya da georges simenon ve henri michaux. bunlar değişik eğilimleri temsil ederler. femand crommelynck ya da michel ghelderode'un tiyatrosunda ve gizemci jean boschere'de görülen gözalıcılık ve soytarılık karışımıyla franz hellens'in "fantastik gerçeklerine. marcel thiry'nin öykülerine, jean ray ya aa tho-mas ovven'in şaşırtıcı anlatımlarına yansıyan olağandışı öğeler merakı bu yazarların ayırıcı özellikleri olarak değerlendirilebilir. önceleri plassaers'in anlatımcılığına bağlı olarak gelişen gerçeküstücülüğün, ülkede birbirine rakip iki kolda ilerlediği görülür. bunlardan brüksel kolunu paul nouge, louis scutenaire; namur kolunuysa achille chavee temsü eder. gerçeküstücülük. robert gauffin ya da norge'u sanat yaşamlarının başında etkiledi; ama liliane wouters ya da rogert bodart gibi şairler, daha önce odilon-jean perier ya da geo libbrecht'in yaptığı gibi esin kaynaklarını bildikleri gibi yönlendirdiler. jean mogin, miloscz'ın izinde gitti. marcel thiry ya da robert vivier, yaptıkları yolculuklardan olduğu gibi günlük yaşamdan lirik tatlar çıkarmayı başardılar. günlük yaşamın lirizmi, charles bertin, edmond vandercammen, robert guilette ya da alberl ayguesparse'ın yapıtlarında yansıdı. yaşça en genç olanlarında, sevecenlik, gülmece ve günlük sevinçlerin çekıliğinin yanı sıra saçma öğesine karşı ilginç bir eğilime rastlanır. jacques izoard, jean-pierre verheggen, françoıs delcarte ya da michel stavaux bu tür yazarlar arasındadır.

aynı şekilde günlük yaşamı konu alan romanlarda bölgecilik olgusu sürmektedir. andre baillon, hupert juin, gabriel deblander, marie gevers ve constant burniaux gibi yazarların yapılarının ayırt edici özelliği bölgeciliği işlemeleridir. bunların dışında alexis curvers. louc dubrau, charles bertin, maud frere ya da jacques-gerard lınze gibi hiçbir sınıflandırmaya girmeyen yazarlar da vardır. bağımsızlıktan hemen sonra, henn mock' un öncülüğünae başlayan tarihsel roman daha sonra charles de coster, henry carton de wiart ya da pierre nothomb' un yapıtlarıyla üne kavuştu ve francıs walder ile sürdü. bu konuda da esinlenme alanlarının bırb;rine karıştığı görülür. marcel moreau'nun yapıtlarında bulanık bir gizemcilikle iç içe bulunan debdebe conrad detrez'in yapıtlarında erotizm ve devrimcilikle bir arada yürümektedir.

tiyatro alanında suzanne lilar, georges sion, jean mogin ve çok sayıdak' eleştirmenler arasındaysa marcel lobet (ayrca tarihçi ve romancı), joseph han-se, carlo bronne, maurice p.ron, robert pouiet ve özellikle yapısalcı okulun ustalarından bin olarak saydığı georges poulet'nin adları anılmaya değer.

hollandaca edebiyat

"ulusal edebiyat" gibi romantik bir anlayışın, hollandacanın konuşulduğu ülkelerde hiçbir geçerliliği yoktur. hollanda dilinin ve edebiyatının gelişiminin odak noktası yüzyıllara göre değişkenlik göstermiştir: xiii. yy.'da flandre bölgesi, xv.-xvi. yy.'larda brabant, xviii. yy.'da hollanda. sanatçıların, yerel sarayların ya da üniversite kentlerinin çekiciliğine ya da yalnızca avrupa siyasetinin iniş çıkışlarına göre yer değiştirdikleri göz önünde tutulursa, coğrafya açısından herhangi bir bölünme olanaksızdır. hollanda dilinin konuşulduğu ülkelerdeki edebiyatın ayırıcı özelliği olarak iki genel eğilim göze çarpar. bu iki eğilim, 1609'a kadar (siyasal bölünmenin ve flaman seçkinlerinin kuzeye göçü) güney bölgesinde daha belirgindi;daha sonra karşı- reform, flandre'lı olma bilincini ve edebiyat dilini yavaş yavaş silerken, bunlar hollanda'ya yayıldı. sınırlar ve yüzyıllar arasından hollanda dilinin kültür birliğini vurgulayan bu iki eğilim, dinsel konulardan esinlenme ve toplumsal sorunlara duyulan ilgidir. bu durumda, flandre etkisine bağlanabilecek yapıtlar çoğu zaman fransızca örneklerinden (le roman des lorraines) esinlenen chanson de geste'ler (karel ende elegast, xii. yy.), courtoisie ile ilgili klasik romanlar (hendrik van veldeke, ene'ıde, 1190'a doğr.),keltçe romanlar (penninc ve vostaert, wa/ewe/n,xlll.yy.) ya da esin kaynağını doğu'dan alan romanlar (floris ende blancefioer, xiii. yy.), hadevvijch (xiii. yy.) ve van ruusbroec'un (xiv. yy.) gizemli yazıları, van maerlant ve van boendaele'nin öğretici yapıtları. buna karşılık, hayvan dünyasını konu alan taşlama türünde destanlar (van den vos reinaerde) ile xv. yy.'ın misterleri (elckenijc), daha sonra "retorik salonları" ile bir yapıya kavuşacak olan seçkin bir düşünce hareketinin halka yansımasıdır. latince yapılan tanrıbilim kavgalarına (erasmus) karşı ağırlık oluşturan bu salonlar, şiir ve dram okullarının hümanizm ve enternasyonalizmin (van der noot) gelişme merkezi işlevini gördüler. siyasal ve dinsel çatışmalar patlak verdiğinde, flandre sert bir şekilde cezalandırıldı ve yeniden ispanyol imparatorluğu'na katıldı. reform (marnix de saint-aldegonde) ve karşı - reform (anna bijns) yanlıları arasındaki tartışmalar bölünmüş bir ülkenin baskı altına sokulmadan önceki acılı sesini yansıtır (dunkerque'li michiel de swaen, xvii. yy.'da anılmaya değer tek yazardır). bu tartışmalar, hollanda kültürüne karşı olmakla birlikte bağımsız bir devlet olmaktan geri kalmayan belçika devletinde (1830) yeniden gündeme gelecektir.

xix. ve xx. yy.'larda başlıca iki tartışma dikkat çekti:
bir yandan liberalizm ve katoliklik arasındaki çatışma, öbür yandan toplumsal savaşımla çok kısa sürede özdeşleşecek olan dil kavgası. böylece, bir grup yazar (j. f. willems, p. van duyse, k. l. ledeganck) hollanda edebiyat dilinin yeniden doğmasına katkıda bulunduysa da, "halkına okumasını öğreten" hendrik conscience, aşırı romantizmiyle flandre ruhunun temsilcisi durumuna geldi (le lion de flandre, 1838). conscience'ın gerçekçi öyküleri, j. l. d. sleeckx ve snieders kardeşler tarafından yeniden işlendi. a. bergman'ın yapıtlarında mizah havasına bürünen bu akım, marxçılık öncesi yergi yazarlarının (pellering) etkisinde kalan e. zetternam' da bir toplumsal taşlama niteliği kazandı.

1850'ye doğru şair guido gezelle şiire yeni bir atılım kazandırdı. gezelle'nin yalnızca a. rodenbach gibi genç şairler üzerinde değil, yüzyıl sonunun tüm şiir hareketi üzerinde önemli bir etkisi oldu. 1893'te van nu en straks (bugün ve yarın) dergisinin kuruluşu, gerçekte çağdaş edebiyatın gerçek başlangıç noktasıdır. derginin başlangıç dönemi fransızca belçika edebiyatı çerçevesinde yer alan la jeune belgique (genç belçika) hareketiyle hemen hemen aynı zamana denk düşer. grubun kuramcısı a. vermeylen; en özgün romancıları e. de bom ile na-türalist c buysse; en iyi şairiyse p. van langendonck'tur.
romancı stijn streuvels, öykü yazarı ve anlatımcı oyun yazarı h. teirlinck ve özellikle simgeci şair k. van de woestijne hemen 1900'lerde ortaya çıkan ikinci kuşağın en dikkat çeken edebiyatçılarıdır. flaman dehasının, fransız diliyle üretilen yapıtlarla uluslararası bir üne ulaşmasına karşın (ch. de coster, m. maeterlinck, e. verhaeren, g. rodenbach, j. de boschere, m. de ghelderode) özgün yetenekli bazı yazarlar (w. elsschot, g. walschap, p. van aken gibi gerçekçiler; gezelle'den sonra en büyük şair olan ve estetiğini g. burssens ve v. brunclair'de süren paul van ostaijen'in organik anlatımcılığı; ve yine bu estetiğin çeşitli ideolojik vurgularla sürdüğü, m. gijsen, w. moens ve a.mussche) pektanınmadılar.r.minne.m.roe-lants, r. brulez, r. herreman, bağımsız kalmayı yeğlemekle birlikte daha klasik bir yazımı benimsediler. f. timmermans ve e. claes gibi öykü yazarları gerçek ünlerine sinema sayesinde kavuştular. j. da-isne ile h. lampo ise " 'tılsımlı gerçekçilik'^ ustalarıdır.

1949'dan başlayarak yeni kuşaklar, tijd en mens (insan ve zamanı, 1949-1955) ile gard sivik (1955 -1963) gibi dergilerin çevresinde toplanmaya başladılar. dönemin en seçkin yetenekleri romandan senaryoya büyük bir çeşitlilik içeren yapıtlarıyla hugo claus ile toplumsal ayaklanmaların ateşli tarihçisi l. p. boon'dur. yalnızca dil deneyiminden yola çıkarak bir yapıt oluşturma isteminin, g. gils'in alaycı şiirini, h. c. pernath'ın kapalılığını olduğu gibi w. roggeman, d. robberechts ve c. van de berge'in özgünlük girişimlerini etkilediği görüldü. m. matthijs, l. zielens, w. ruyslinck, w. van den broeck, a.berkhof, p. koeck'in romanlarında yeni bir gerçekçilik ortaya çıktı. bununla birlikte f. de pil-lecyn, a. demedts'in öykülerinde dış dünyanın baskısından kurtulma isteği ağır basarken, j. walravens, p. lebeau, j. vandeloo ve k. jonckheere, varlığın temel sorunlarını dile getirmeye çalıştılar. m. gilliams ise simgeci bir düşünselliğe yöneldi.

60'lı yıllardan bu yana kendilerini kabul ettiren özgün yazarlar: i. michiels nesne -dil temeli üzerine dev bir yapıt hazırlamaktadır; h. raes, jeröme bosch türünde acımasız dünyalar yaratır; e. van rusybeek ve j. de haes lirik geleneğe dönerken, h. speliers eğretilemelerle dolu düşünce alanında ürünler vermektedir; p. de vree ve m. insingel somut şiirin öncüleridir; parlak bir denemeci olan p. de wispelaere aynı zamanda özgün bir öz-yaşamöyküsü yazarı olarak kabul edilir; toplumsal gelenekler ve özellikle cinsel devrim sorunları j. geeraerts, a. m. dhondt, m. van paemel ve m. cottenje' nin yapıtlarında yer alır, h. claus'un hâlâ en önemli temsilcisi olduğu tiyatro alanında g. gheuens'in hicivden. h. mensen ve j. van hoeck'un felsefeden esinlendikleri, t. brulin'in ise siyasal bağlanım konularından yararlandığı görülür. günümüzde genel eğilim, yaşanmışa, anekdota dönüş, şiir alanındaysa neoromantizm akımıdır.
*