bugün
- mehmet şimşek için 3 kelime yakıştır8
- kemalist düşmanları18
- keyfi verilebilen çaylaklık süresi sorunsalı11
- halkın döviz alması yasaklansın10
- anın görüntüsü8
- selam arkadaşlar neler yapıyorsunuz8
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri13
- sözlük at hırsızlarının fotoğrafları18
- fotokopici bi erkek13
- beybi leydi8
- beni özledin mi canım sözlük11
- en kötü şarkılar12
- sözlüğün en eli güzel kızı15
- camide bira içen chp li8
- imamoğlu'nun x hesabının erişime engellenmesi33
- türkiye'nin ab sürecinin süresiz dondurulması12
- devlet bahçeli bir tutarlılık örneğidir9
- düşün ki o bunu okuyor14
- erdoğanın 300 milyar dolar serveti olması13
- akp düşerse filistin düşer kudüs düşer10
- shakespeare nin aslında şeyh pir olması9
- tecrübeli yetkili geldi tecrübeli yetkili geldi9
- dedikodu yapan erkek15
- ekrem imamoğlu'nun bir sevgilisi olduğu iddiası90
- göğsü yeni tomurcuklanmış kızları ben ne yapacağım9
- 7 mayıs 2025 aym başıboş sokak köpekleri kararı25
- 7 mayıs 2025 büyük beyazıt mitingi27
- neden para basıp dış borcumuzu ödemiyoruz9
- chp otobüsünde çocuk taciz eden chp li yönetici8
- 15 temmuz da hz muhammed istanbul daydı20
- kemalist çocuğu9
- ehliyetsiz otobüs kullanan chp milletvekili9
- kendini tek cümlede anlatmak8
- ekrem imamoğluna atılacak yeni iftira15
- 5 milyonluk israili yenemeyen araplar16
- 6 mayıs 2025 inter barcelona maçı17
- ramadan fahriden11
- pakistan hindistan savaşı13
- 7 mayıs 2025 ali koç trtspor canlı yayını12
- israil devletinin yaptığı büyük şerefsizlik8
- batının türkiye hayranlığı14
- yetkili geldi yetkili geldi8
- evli erkeklerle ilişkiye giren kadınlar10
- psikiyatri servisinde tanışılan kız15
- sırrı süreyya önder8
- chplilerin zihninin yıkanmış olması13
- akp denince akla gelen şeyler8
- savaş kapıdayken ülkeyi kızıştıran özel9
- latife makbule veya zübeyde isminin azlığı10
- chplilerin din düşmanlığı14


entry'ler (169)
Artık 133.
Gammazlık. Yalakalık, yağdanlık.
Keşke zevk alsaydın da biz bu bilgiden mahrum olsaydık.
Zaten olmayacak olan değil mi yiğidim? Kasma.
eğer bunu okuyorsan bilmeni isterim ki, ben, o eski ben değilim güzelim. işine geldiğince kırdığın, hakaret ettiğin, gülüp geçtiğin ve küçümsediğin ben değilim. çok şeyler değişti senden sonra. hani ölürüm demiştim ya, yanılmışım. ölemiyor insan, ama alışıyor. alıştım. senden sonra her ne varsa, ve her ne olduysa yokluğunda, birer birer içimden söküp kazıdı seni. sıyırdı attı içimden, yüreğimden.
şimdi yine bir yaz vakti. yakında bizim mevsimimiz gelecek. hazan. ve ben yine hüzünleneceğim. yine kasım gelecek takvimlerde, eskileri düşüneceğim. ama hayır, asla keşke demeyeceğim. keşke olsaydı, keşke bir arada kalsaydık filan... o gemiyi kaçırdık çünkü biz. ben hep o yılgın ben olsamda ve bilsem de sen hep o gamzeli sen, yapacağım bir şey olmayacak...
unutma kızıl perim. ve sakın ağlama. oku geç bu satırları. sana hasret olduğuma aldırma, sana tutsak olduğumu... sana mahpusluğumu... düşün ki kurtuluşa eriyorum ben artık. düşün ki huzur buluyorum. düşün ki ilk defa, ilk defa olarak seni sevdiğimi söylüyorum. oku geç...
ardında bir enkaz bıraktığını sanma sakın. ardında bir cenaze... ve git şimdi...beni yeniden bırak böylece...
elveda...
şimdi yine bir yaz vakti. yakında bizim mevsimimiz gelecek. hazan. ve ben yine hüzünleneceğim. yine kasım gelecek takvimlerde, eskileri düşüneceğim. ama hayır, asla keşke demeyeceğim. keşke olsaydı, keşke bir arada kalsaydık filan... o gemiyi kaçırdık çünkü biz. ben hep o yılgın ben olsamda ve bilsem de sen hep o gamzeli sen, yapacağım bir şey olmayacak...
unutma kızıl perim. ve sakın ağlama. oku geç bu satırları. sana hasret olduğuma aldırma, sana tutsak olduğumu... sana mahpusluğumu... düşün ki kurtuluşa eriyorum ben artık. düşün ki huzur buluyorum. düşün ki ilk defa, ilk defa olarak seni sevdiğimi söylüyorum. oku geç...
ardında bir enkaz bıraktığını sanma sakın. ardında bir cenaze... ve git şimdi...beni yeniden bırak böylece...
elveda...
aslında hu hikayeyi daha öncesinde pek çok kez yazmış silmiştim. korktum hep. kendime ihanet ettiği sandım. sildim. ama şimdi biraz daha kararlı gibiyim.
zorlu bir çocukluk yaşamıştım. hani bazı eski yeşilçam filmlerinde, çocuk kahramanlar yaşar ya, işte aşağı yukarı öyleydi. daha henüz 13 yaşlarımda, çocuklukla ergenlik arasında bir şeydim. komşumuzun bir kızı vardı. çok güzeldi. yani bana öyle geliyordu. gülüşü, duruşu, ses tonu, bana, gözlerime bakışı, hepsi ayrı birer mucizeydi benim için.
o dönmelerde öyle fakirdik ki, o günleri hatırladıkça içim sızlar, canım acır. hiç unutmam doğru düzgün bir şey yiyemez belki de bazen yemezdik bile. kıyafet bilmez, bunu dile getirecek kadar telaffuz dahi etmezdik. çünkü alınamaması bir yana, birde ana babamı üzme durumu olacaktı.
tam bu günler bir sorun daha patladı. aslında belki de düğüm buydu. ve babam yaptığı bir kabadayılıktan sonra cezaevine girdi. çok sıkıntılı ve sancılı bir döneme girmiştik. işler daha da karışıyordu. artık babamın kazandığı üç kuruş da ortadan kaybolmuştu. ama annem öyle düşünmüyordu. güçlü kadındı. babamın yokluğunu aratmamak için köyde türlü işlere gitmeye başladı. bizde kardeşlerimle onun işten gelmesini bekliyorduk.
bu günlerden birinde bir olay yaşadım. bir öğle üzeri evimizin önündeki duvara otırmuş, bir süredir bisikletiyle bir o yana, bir bu yana gidip gelen komşunun kızını izliyordum. öyle güzeldi ve öyle güzel sürüyordu ki bisikleti, hayran hayran dalıp gidiyordum.
bir takihsizlik oldu ve komşunun kızı ansızın az ilerime düştü. düştüğü yerden toz kalktı. korkmuştum. koştum yanına. ağlıyordu. onu ayağa kaldırmaya çalışırken, attığı çığlıkları duyan babası geldi gürültüye. ve ne olduğunu sordu. kız beni işaret ederek:
- o yaptı baba dedi.
yutkunmaktan başka bir şey gelmedi elimden. ne diyeceğimi bilemiyordum. kız ise ulumaları eşliğinde bana giydirmeye devam ediyordu.
- arkamdan koştu beni bisikletten itti baba. bisikletime bindirmediğim için yaptı. nefret ediyorum ondan. uzak da duruyordum. sen geçen gün " onun babası mahkum, yanına gitme" demiştin çünkü.
daha başka şeyler de sıkıştırdı araya. babası beni dinlemedi hiç. hoş bende kendimi izah edecek güç ve cesaretten yoksundum zaten. beni ayağa kaldırdı babası ve yüzüme sert bir tokat vurdu. yere yuvarlandım. geldi başıma küfürler ederek tekmeledi beni.
bu olaylar yaşlanıp son bulana kadar bir kez olsun gözümden yaş akmadı. kalkıp eve gittim, kanayan burnumu yemizledim. aynada bir süre iç çeken yüzüme daldım. ve kendi kendime bir daha birini sevmeyeceğimi söyleyip durdum. o kızı da artık daha az görmeye, hatta görmemeye başladı.
aradan yıllar geçti. yollar geçti. o komşu köyden ahlaksız, kötü karakterli, ayyaş birine kaçtı, evlendi onunla. bir kızı oldu. bense ortaokuldan sonra oralarda duramadım, babamın ceza evinden çıktığı yıl köyden ayrıldım. yatılı olarak okudum, üniversiteden sonra askere gittim. asker dönüşü sınavlara girdim memur oldum. orta karar bir hayat sürmeye başladım. kadınlarla takıldım, bazılarının kendime aşık ettim, ama ben hiç birine hiç bağlanmadım. tam benimle ilgili duygusal bir hale bürünmeye başladıklarında kaçtım hep.
günlerden bir gün köyden bir haber geldi. babam ağırlalmıştı. durumu pek umutlu değil diyorlardı. apar topar yola çıktım, köye geldim. babam iç odada yerde yatıyordu. çoktan ölmüştü. hayatımın kötü diye tabir edebileceğim sayılı sıkıntılı anlarındandı.
ertesi gün babamı toprağa verdik. evde bir kenarda sigara içiyordum. odanın kapısı açıldı. gelen oydu, komşumuzun kızı. yıllar ondan pek çok şeyi almış götürmüştü. güç tanıyabilmiştim. kilo almış kendini kapıp koyvermişti. bir zamanlardan aklımda kalan sadece koyu kahverengi gözleri kalmıştı. birde iki yanağında birden gülünce çıkan gamze. epey konuştuk onunla o gün. kocası mahpusa düşmüştü. ve daha önünde yılları vardı. tıpkı bir zamanlar benim duyduğum kadar acılı bir bakışı vardı anlatırken. annesinin yanına taşınmıştı, eski evlerine. çok dokunaklınve manidardı anlattıkları. öylemki ikimizde ağladık. çok ağladık. yıllardır içimde biriktirdiğim özlem o anda dalga dalga gün yüzüne çıkıyordu. o yaşlı gözlerine uzanıp dokunmamak için nasıl çabalıyordum.
kısaca benden özür diledi. o çocuk halimde bana attığı iftira ve yediğim dayağı hiç unutmamış, hep utanmıştı. bunu gözlerinden anlayabiliyordum. ve bundan dolayı da affettim onu. bağışladım. tam gidecekti ki, geri döndü. gitmeden bir kez daha görüşmemiz gerektiğini söyledi. o kadar masumane bir bakışla söylemişti ki bunu, tamam dedim. ve köyden ayrılmadan bir gece önce babasının evinin alt katındaki avluda seviştik onunla.
ve o gece hem ona yeniden aşık oldum, hemde içimde bir ömür gizli kalan yanımı çıkardığı için kızdım ona.
sonra ne mi oldu? bir daha yapmadık bunu. ama birbirimizden kaçmadık da. ne intikam, ne nefret yoktu ikimizde de.
hala ara sıra köye gittikçe görürüm onu. o da beni. ve ben hala kimseye aşık olmadım. ona olan hislerimse şu an için bilmediğim bir boyuta evrildi. benim geldiğimi anladığı günler bazen balkonda, onu görebileceğim bir yerde bakar durur bana. gözlerinin kahvesini ve gamzelerini görür gibi olurum. gülümserim...
zorlu bir çocukluk yaşamıştım. hani bazı eski yeşilçam filmlerinde, çocuk kahramanlar yaşar ya, işte aşağı yukarı öyleydi. daha henüz 13 yaşlarımda, çocuklukla ergenlik arasında bir şeydim. komşumuzun bir kızı vardı. çok güzeldi. yani bana öyle geliyordu. gülüşü, duruşu, ses tonu, bana, gözlerime bakışı, hepsi ayrı birer mucizeydi benim için.
o dönmelerde öyle fakirdik ki, o günleri hatırladıkça içim sızlar, canım acır. hiç unutmam doğru düzgün bir şey yiyemez belki de bazen yemezdik bile. kıyafet bilmez, bunu dile getirecek kadar telaffuz dahi etmezdik. çünkü alınamaması bir yana, birde ana babamı üzme durumu olacaktı.
tam bu günler bir sorun daha patladı. aslında belki de düğüm buydu. ve babam yaptığı bir kabadayılıktan sonra cezaevine girdi. çok sıkıntılı ve sancılı bir döneme girmiştik. işler daha da karışıyordu. artık babamın kazandığı üç kuruş da ortadan kaybolmuştu. ama annem öyle düşünmüyordu. güçlü kadındı. babamın yokluğunu aratmamak için köyde türlü işlere gitmeye başladı. bizde kardeşlerimle onun işten gelmesini bekliyorduk.
bu günlerden birinde bir olay yaşadım. bir öğle üzeri evimizin önündeki duvara otırmuş, bir süredir bisikletiyle bir o yana, bir bu yana gidip gelen komşunun kızını izliyordum. öyle güzeldi ve öyle güzel sürüyordu ki bisikleti, hayran hayran dalıp gidiyordum.
bir takihsizlik oldu ve komşunun kızı ansızın az ilerime düştü. düştüğü yerden toz kalktı. korkmuştum. koştum yanına. ağlıyordu. onu ayağa kaldırmaya çalışırken, attığı çığlıkları duyan babası geldi gürültüye. ve ne olduğunu sordu. kız beni işaret ederek:
- o yaptı baba dedi.
yutkunmaktan başka bir şey gelmedi elimden. ne diyeceğimi bilemiyordum. kız ise ulumaları eşliğinde bana giydirmeye devam ediyordu.
- arkamdan koştu beni bisikletten itti baba. bisikletime bindirmediğim için yaptı. nefret ediyorum ondan. uzak da duruyordum. sen geçen gün " onun babası mahkum, yanına gitme" demiştin çünkü.
daha başka şeyler de sıkıştırdı araya. babası beni dinlemedi hiç. hoş bende kendimi izah edecek güç ve cesaretten yoksundum zaten. beni ayağa kaldırdı babası ve yüzüme sert bir tokat vurdu. yere yuvarlandım. geldi başıma küfürler ederek tekmeledi beni.
bu olaylar yaşlanıp son bulana kadar bir kez olsun gözümden yaş akmadı. kalkıp eve gittim, kanayan burnumu yemizledim. aynada bir süre iç çeken yüzüme daldım. ve kendi kendime bir daha birini sevmeyeceğimi söyleyip durdum. o kızı da artık daha az görmeye, hatta görmemeye başladı.
aradan yıllar geçti. yollar geçti. o komşu köyden ahlaksız, kötü karakterli, ayyaş birine kaçtı, evlendi onunla. bir kızı oldu. bense ortaokuldan sonra oralarda duramadım, babamın ceza evinden çıktığı yıl köyden ayrıldım. yatılı olarak okudum, üniversiteden sonra askere gittim. asker dönüşü sınavlara girdim memur oldum. orta karar bir hayat sürmeye başladım. kadınlarla takıldım, bazılarının kendime aşık ettim, ama ben hiç birine hiç bağlanmadım. tam benimle ilgili duygusal bir hale bürünmeye başladıklarında kaçtım hep.
günlerden bir gün köyden bir haber geldi. babam ağırlalmıştı. durumu pek umutlu değil diyorlardı. apar topar yola çıktım, köye geldim. babam iç odada yerde yatıyordu. çoktan ölmüştü. hayatımın kötü diye tabir edebileceğim sayılı sıkıntılı anlarındandı.
ertesi gün babamı toprağa verdik. evde bir kenarda sigara içiyordum. odanın kapısı açıldı. gelen oydu, komşumuzun kızı. yıllar ondan pek çok şeyi almış götürmüştü. güç tanıyabilmiştim. kilo almış kendini kapıp koyvermişti. bir zamanlardan aklımda kalan sadece koyu kahverengi gözleri kalmıştı. birde iki yanağında birden gülünce çıkan gamze. epey konuştuk onunla o gün. kocası mahpusa düşmüştü. ve daha önünde yılları vardı. tıpkı bir zamanlar benim duyduğum kadar acılı bir bakışı vardı anlatırken. annesinin yanına taşınmıştı, eski evlerine. çok dokunaklınve manidardı anlattıkları. öylemki ikimizde ağladık. çok ağladık. yıllardır içimde biriktirdiğim özlem o anda dalga dalga gün yüzüne çıkıyordu. o yaşlı gözlerine uzanıp dokunmamak için nasıl çabalıyordum.
kısaca benden özür diledi. o çocuk halimde bana attığı iftira ve yediğim dayağı hiç unutmamış, hep utanmıştı. bunu gözlerinden anlayabiliyordum. ve bundan dolayı da affettim onu. bağışladım. tam gidecekti ki, geri döndü. gitmeden bir kez daha görüşmemiz gerektiğini söyledi. o kadar masumane bir bakışla söylemişti ki bunu, tamam dedim. ve köyden ayrılmadan bir gece önce babasının evinin alt katındaki avluda seviştik onunla.
ve o gece hem ona yeniden aşık oldum, hemde içimde bir ömür gizli kalan yanımı çıkardığı için kızdım ona.
sonra ne mi oldu? bir daha yapmadık bunu. ama birbirimizden kaçmadık da. ne intikam, ne nefret yoktu ikimizde de.
hala ara sıra köye gittikçe görürüm onu. o da beni. ve ben hala kimseye aşık olmadım. ona olan hislerimse şu an için bilmediğim bir boyuta evrildi. benim geldiğimi anladığı günler bazen balkonda, onu görebileceğim bir yerde bakar durur bana. gözlerinin kahvesini ve gamzelerini görür gibi olurum. gülümserim...
Saçmalardan seçmeler.
Bunların hepsi tiyatro hoca. Yakında yeniden uçar bu kağıt.
Not : dolarım yok, param ise hiç yok.
Not : dolarım yok, param ise hiç yok.
Aslında bir önerim var ama kaba olacak. Sen bence başkasından al o öneriyi baboş.
Ucuz kurtarmışsın kardeşim. Sen bu kafayla 70'lik rakı şişeside kaçırırdın.
Ve hiç olamayacağız... Acı olan da bu.
Ben de vermem. Ne gerek var hoca? Gereksiz macera bunların hepsi.
Et yemesin ama, her eti değil.
Böyle bir arkadaşım vardı. Sevimliydi. Yıllar sonra karşılaştık onunla. Belli tedavilerin akabinde bir parça düzelmişti. Ama ben onu eski haliyle istiyordum...
Dalgada çıkan kadar acı vermez.
intiharı bir kaç daha ertelemek.
Telefona benzemesi ilk kriter olmalı.
Bundan 1000 000 yıl önce lisedeyken yaptığım eylem. Sahi amacım neydi ki?
Hayatı bacak arasında zanneden bir mecnunun zırvası.
Bıçak kadar keskin bir gerçek.