entry'ler (34)

sözlük yazarlarının en son dinlediği şarkı

bob marley a lalala long.

ben özgürüm diye bağıran kişi

varsayım.

ben özgürüm diye bağıran kişi

özgür olunabilecek konuya göre değişen bir genellemedir.

zira özgürlükler, muhtaç olunan şeylerle ters orantılıdır. ya da düşünmek zorunda olduğunuz somut yada soyut şeyler varsa özgürlüğünüz kısıtlanmış durumdadır. tutku duyduğunuz şeyler arttıkça o konudaki özgürlüğünüz en asgari seviyededir.

bir birey kendini bir konuda özgür hissediyorsa, konunun içeriğini oluşturan temel bölümlere muhtaçlığı daha azdır.

örneğin;
aşık bir insan fiili olarak sevgilisi olmasa bile özgür değildir. çünkü eylemlerini kısıtlama çabası içerisine ister istemez girmiştir. tutkuları ve istekleri doğrultusunda özgürlüğünü kısıtlamak durumunda kalmıştır.

hayatımızın en anlamlı sözcüğüdür özgürlük.
öyle olmasaydı braveheart'da willilam wallace'ın ölürken söylediği şey özgürlük olmazdı..

ali fuat başgil

ilkokulu Çarşamba'da, Ortaokulu istanbul'da bitirdi. Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması sebebiyle lise tahsilini yarıda bırakarak yedek subay teğmen rütbesiyle askerlik görevine başladı. 4 yıl Kafkas Cephesi'nde savaştı. 1918'de Fransaya giderek Lise tahsilini tamamladı. 1921 yılında Paris'te Hukuk Fakültesi'nde üniversite tahsiline başladı. Boğazlar Meselesi konulu tezi ile Doktor ünvanını kazandı. Ayrıca Paris Siyâsî Bilimler Yüksek Okulu ile Sorbon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nden diploma aldı. Lahey Devletler Hukuku Akademisi'nin kurslarına katıldı. Burayı bitirip sertifikasını aldıktan sonra 1920'de Türkiye'ye döndü. Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Kurumu'na Genel Müdür Yardımcısı olarak tâyin edildi. 1930 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'nde açılan imtihanı kazanarak Doçent oldu. Bir yıl sonra Profesörlüğe yükseldi. istanbul Üniversitesi'nin kurulması üzerine Anayasa Hukuku derslerini okutmak üzere bu üniversiteye geldi. Bu görevi sırasında Mülkiye Mektebi'nde hocalık, istanbul Yüksek iktisat ve Ticaret Mektebi'nde müdürlük yaptı. 1937'de Hatay Cumhuriyeti'nin Anayasası'nı hazırladı. 1939 yılında Ordinaryüs Profesör oldu. Türkiye'de ilk defa iş Hukuku derslerini ihdas etti, müfredat programını hazırladı ve hocalığını yaptı. 1938 - 1942 yılları arasında istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı idi. 1947yılında Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti'ni kurdu. 1952'de Pakistan'da, 1959'da Ürdün'de toplanan islâm Kongreleri'nde ve 1959'da Almanya'da toplanan Hukuk Kongresi'nde Türkiye'yi temsil etti.

27 Mayıs 1960 ihtilâli'nden sonra, Milli Birlik Komitesi tarafından, 147 öğretim üyesi içerisinde üniversiteden uzaklaştırıldı. Daha sonra 147'lerin özel bir kanunla üniversiteye dönmelerine imkân sağlanmasına rağmen Başgil, konuyu bir haysiyet meselesi olarak kabul ettiğinden dönüş hakkını kullanmadı. 10 Nisan 1961'de emekliliğini istedi ve politikaya girdi.

15 Ekim 1961'de Adalet Partisi Samsun listesinden bağımsız aday olarak Cumhuriyet Senatosu üyesi seçildi. Türkiye Büyük millet Meclisi'nin açılmasından sonra Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koydu. Bazı baskılardan dolayı adaylıktan çekildi ve bunun akabinde de Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden istifası istendi.. Daha sonra, "Politikanın mizacına uygun olmadığı gerekçesiyle istifa ettiğini" açıklayarak konuyu kapattı. Yurt dışına giderek Cenevre Üniversitesi'nde Türk Tarihi ve Türk Dili Kürsüleri'nde başkan olarak görev yaptı.

1965 yılında, yaş haddinden emekliye ayrılarak Türkiye'ye geldi. 17 Nisan 1967'de vefât etti. Kabri, istanbul'da Karacaahmet Mezarlığı'ndadır.

Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Fuat Başgil, hayatı boyunca ilmin haysiyetini ve şahsî vakarını korumasını bilmiş, bir Anayasa hocası ve hukuk adamı olarak gerektiğinde kanaatlerini sözlü ve yazılı olarak açıklamıştır. Siyâsî, sosyal ve hukukî sahalarda pekçok eser yazdı. Din ve laiklik konularındaki, 27 Mayıs Ihtilâli hakkındaki görüşleri büyük ilgi uyandırmıştır.

o mu ayrıldı sen mi

ne önemi va ki. o veya bu veya şu biten bi ilişki söz konusu...

iki sevgilinin yanında üçüncü kişi olmak

bu bir nöbettir. 4. kişinin gelip gelmediğinin gözcülüğünü eder.

ağlamak

Deniz Seki – Ağlamak Yok

Dünya bir şekil
Bizse bir köşe
Oturmuşuz da içiyoruz derinden
Hayat bu değil
Böyle olmamalı
Biz ayak uyduramadık ki
Bu halimize
Ağlamak yok
Söz verdim tanrıya
Beni çok utandırdı
Gözlerim
Gülmeyi unutan
Şu halimize
Dön ne olur
Bir uzaktan bak
Küsmem küsemem
Küsemem sana yemin ederim
Gitmem gidemem
Gidemem burdan canımı veririm
Senin için

(bkz:

gülümsemek dururkenn ?)

gülümseme

dünyanın en zor kolay şeyleri arasında yer alabilecek bir reflekstir. tersi de bir bu kadar doğrudur. yani gülümsememek de dünyanın en zor kolay şeylerinden biridir. şimdi, bazı durumlar olur ki çeşitli bir gerekçeyle gülümsemek icap eder ve gülümsemek bildiğiniz gibi basit bir kas işemidir. dudaklarınızın ucu haifçe yukarı kalkarsa kafi derecede gülümseme yaratabilirsiniz. gözlerinizin ya da kalbinizin ne dediği önemli değildir o anda. görünüş itibariyle gülümsüyorsunuzdur. halbuki öyle durumlar olabilir ki, her şeyi söylemeye muktedir gördüğünüz dudaklarınız basit bir kıvrılma işlemini gerçekleştirmeyebilir. o vakit dudaklarınızı tamamen kalbinizn denetimi altındadır ve kalbinz o dudaklarınızın alışık olduğu o basit kıvrılma işlemine izin vermez.

terisne bazı zamanlarda da dudaklarınızın kıvrılmaması gerekir yukarı doğru ama engel olamazsınız. hain bir zevk alma durumu vardır sözkonusu olabilecek acıdan.

belki de buyüzdendir gülümsemenin insana has oluşu. bir hayvan mutluyken mutludur, değilken değildir.

melodiyito

canım benim ya.
ayrıca o harika gitar çalar.
şarkı söyler
en önemlisi dostluğu harikadır.

25 haziran 2012

Gölcük tersanelerinde yapılan ilk Türk muhribi, törenle denize indirildi.

25 haziran 2012

Anayasa Mahkemesi, ilk duruşmayla görevine başladı.

25 haziran 2012

Microsoft, Windows 98'i piyasaya sürdü.

melodiyito

sözlüğümüze yeni gelmiş gıcır gıcır yazar.
benim birtaneeeem.

sarhosolamayanadam

yazarlığı yaklaşık 2 gün önce onalanmış yazar.

evrem06

teşekkürlerrr *

ağza dolanan reklam şarkıları

beyaaaz tül bembeyaz tül
-aaaaaaaaaaaaaaaaaaa.

ev arkadaşını çekilmez hale getiren durumlar

kendini beğenmiş olmasıdır. sürekli arkadaş getirmesidir. dişlerini fırçalamamış olmasıdır.

ramiz dayı sözleri

-yeğen, mesele nedir biliyor musun?
+hayat bazen kör bir kurşunun kayadan sekmesidir, gelip seni taa en derinden kalbinden vurmasıdır...

yalnızlık bir insan olsaydı ona söylenecekler

haydi gel yalnızlık senle yalnız kalalım.

yaz dostum

şarkıda en çok tutulan nakarat kısmıdır. mağlummm (bkz:Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı. )