bugün

entry'ler (36)

12 angry men

uzlaşma ve ikna ile ilgili kişisel gelişim hedelerinde ödev olarak verilen filmdir. tek plan olmasına rağmen sıkılmadan izlenilir.

alsancak

gündüz vakti sürü halinde gezen köpeklerin saldırısına uğrayabileceğiniz, köpekleri atlatmayı becerebilirseniz el-bakla falı bakmak isteyenler, kalem, mendil vb satanlar ve bozuk para isteyenlerden kurtulamayıp, kendinizi yanına koruma almadan sahilde yürüyüşe çıkmış sezen aksu gibi hissedebileceğiniz yer.

emrah serbes

mutlu sonsuz daha doğrusu sonsuz (sonsuz derken sonu olmayan) hikayelerin yazarı. hikayelerin sonunda fakir çocuk voleyi vurmuyor, mecnun leylasına kavuşmuyor (zaten normalde de kavuşmamışlardı sanırım), dünya yok olmaktan kurtulmuyor, çoğu zaman hiç birşey olmuyor, herşey olduğu gibi kalıyor, tabi böyle olunca hikayedeki kişi kahraman da olmuş olmuyor, kahraman olamayan hikaye başrolü uğraştığıyla kalıyor, hayat gibi.

moda

çocukluğumuzda yırtık diye giymeye utandığımız, yırtıklarını çiçek işlemesiyle kapatmaya çalıştığımız kota, bu günlerde yırtık diye 109-tl ödemektir.

murat cemcir

behzat ç.'nin dün akşamki bölümünde çalgı çengi ekibinde konuk oyuncu olarak yer almış ve güldürmüştür. üsküdar'a giderken erken final yapmıştı, özlemişiz oğuz'u. ne güzel karakterdi ya la.

meral okay

ölümüyle bilgi sahibi olmak, araştırmak, gelişmek, dönüşmek gibi gaileleri olmayan, duygu düşüncenin küfür ve hakaret ile ifade edildiği, içi boş, kendisi gibi olmayana tahammülü olmayan kalabalığa 1 kişi daha yaklaştığımız menekşe adlı çiçek.

meral okay

ilk kez sezen aksu şarkılarında yazar olarak adını gördüğüm, kasap melahat olarak ete kemiğe bürünen, her daim güzel her daim çiçek.

ebru cündübeyoğlu

her daim muzip yüz ifadesiyle kanka olunmak istenen ünlüler listemde olan, şu aralar avrupa avrupa dizisinde mankenden/ güzellik yarışmasında ünlenenden oyuncu olur mu? sorularına mankenine/güzeline göre değişir cevabını usta tiyatrocular yanında döktürerek veren oyuncu. tarık ünlüoğlu'nun yanında sırıtmıyor, aşağı kalmıyor oyunculuğu, o derece.

özge özberk

boşanıp boşanmamasıyla ilgilenmediğim, haberde gora ile ünlendiğinin yazılmasıyla dumurlardan dumurlara gark olduğum oyuncu. televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yerli dizisi hatta diziden ziyade 40 bölümlük sinema filmiyle tanıdık biz kendisini.

(bkz: çemberimde gül oya)

diziye ve dizideki oyunculuğuna o kadar hayran oldum ki pis yedili'yi bile seyretmeyi denedim fakat değil bir bölüm, bir sahnesine dahi tahammül edemedim.

çemberimde gül oya'dan önce bizimkiler dizisinde rol almış fakat yan rol, çocuk oyuncu vs. ünlenmesine değil de geleceğini şekillendirmesine yardımcı olmuş daha ziyade.

edit:kötüleyen nesini kötülüyor anlamıyorum. siz izlememiş olabilirsiniz, gora'dan evvel çemberimde gül oya'da oynadı ve böyle tanındı. üzerine yorum yapılabilecek benim belirlediğim bir durum değil, olan bu.

suskunlar

--spoiler--

ahu'nun okuduğu mektupta ecevitin babasının ahu'ya "hapishanede öyle acılar çekilir ki oraya düşen kişi ile çıkan kişi bir olmaz" demesi onun geçmişinde de benzer bir durum olabileceğini düşündürttü. ecevit'in babası ecevit çok zor durumda iken ona yardım edecek ve bu nedenle ölecek diye düşünüyorum. gerçi gençliğinde hem karısının hem oğlunun hayatının içine sıçmış ölsün zaten de bana göre dizide olma nedeni bu.

adli sicil kayıtları suçun cinsine göre belli süreler sonunda silinebiliyor, çocukların sicillerinin adli sicilde temiz görünmesi normal. ancak polislerin kullandığı sistemde silinen kayıtlar da görünüyor, yani işe gireceksiniz savcılıktan iyi hal evrakı istediler, "adli sicil kaydı yoktur" olarak yazıyor aldığınız evrakta ama herhangi bir nedenle polis sizi araştırıyorsa geçmişe dönük silinmiş maddeleri de görebiliyor. gurur'un bu kişilerin ortak yanının aynı çocuk hapishanesi olduğunu en azından bunların ıslah evinde kaldığını tespit etmiş olması gerekirdi şimdiye kadar. hatta ilk gün.

tanıklarını hastanede damat'la bırakmaları çok inandırıcı olmadı, sarı erketeye yatmalıydı. ben orada ecevit'in babası olaya el koyacak diye düşündüm ama mahkeme sahnesinin çok çabuk ilerlemesi, mahkemenin suçlular lehine sonuçlanacağına işaret ediyordu. öyle ya adamlar suçlu bulunsa dizi biter.


--spoiler--

özcan deniz in yönetmen olması

izzet yıldızhan'ın tirilyoner olması,
demet akalın'ın şarkıcı olması,
serdar ortaç'ın besteci olması,
ercan saatçi'nin her şey olması,
ibrahim tatlıses'in yönetmen olması vb durumlardan daha vahim değildir belki de daha vahimdir ya da aynı vahimlik seviyesindedir bilemiyorum.

milliyet mi din mi

hiçbiri.

suskunlar

buradan senaristlere seslenmek istediğim dizi;

--spoiler--

ahu ecevit'e her bölüm saçma ve gereksiz bir trip atıyor. bu bölümde beni bıraktın, 20 yıl gelmedin önemli değil ama sen ecevit'sin, o adamlar gibi (çocuklara işkence ve tecavüz edenler) olamazsın vb konuşmalar eşliğinde ağlıyor, koşarak uzaklaşıyor. ecevit te "ulen hakikaten kötü adam oldum ben, iyilik yolundan saptım" diye düşünüp kahrediyor. ecevit ne yapmış? kendine tecavüz eden, işkence eden adam 2-3 yılla kurtulmasın diye adamın avukatı olacak, hepsi bu. yani adamın kendisine ya da yakınlarına gördüğü muamelenin benzerini yapmaya kalksa o zaman iğren ecevit'ten, sen de onlar gibisin de, tiksin vs.

çok kıymetli senaristler, ahu kişisini ecevit ve sarı arasında bırakmak, bu hikayeden bir aşk hikayesi devşirip "selvi boylum al yazmalım"a bağlamak da sizin elinizde ama etmeyin eylemeyin. bakın "selvi boylum al yazmalım" da kitaptan sinema filmi, sinema filminden dizi yapıldı ama diziyi izlemiyoruz.

zaten zulüme, haksızlığa uğramış insanların inkitamını aldığı hikayelerle boşalan bir halk mevcut elinizde. bu hikayeyi çok fazla köpürtüp, ecevit'in babası ile ilişkisi, ecevit'in çocukluk aşkıyla ilişkisi gibi yan yollara sapıp bu yolları hikayenin merkezine oturtursanız, fatmagül'ün suçundan farkınız kalmaz. shawshenk redemption'ı 83. yayınlanışında tekrar izleyen bir kitle diyorum, ana hikayeden ayrılmayın, hikayeyi uzatacağız diye inanmadığınız eklemeler yapmayın, ne olsa izlenir diye düşünüp "al yazmalım" "fatmagül" ve benzerlerine dönmeyin lüften.

--spoiler--

ha ne olur dönersek kardeşim kimi uyarıyorsun derseniz vallahi bir şey olmaz, ne kalabalık çevrem ne de evimde rayting cihazı var. ben seyretmem sadece, diziye olumsuz etkisi olmaz yani.

gani müjde

zengin olsam dava açarım. her projesinde zenginleri ve özellikle de çocuklarını; fakirleri sürekli rencide eden, salak, yalancı, düzenbaz, riyakar, babasının parası/sosyal statüsü nedeniyle korunup kollanan, bu sebeple sınıf geçen, ancak babası iflas edip fakirleşirse insan gibi davranabilen kişiler olarak gösteren, zenginlerden de nadiren çıkar ama fakirlerin çok büyük kısmı ulvi insandır, mevlana mertebesindedir projelerinin sahibi kişi.

her şeyi kolaylaştıran en kısa söz

hiç'tir.

müzisyen yazarlar ve enstrumanları

(bkz: klarnet)

son

--spoiler--

muzo şizofren psikologmuş.

selim'in ailesi arabayla kamyonun altına girdiği için öldü demişlerdi daha önce, şimdi yorgo'nun çarptığını öğrendik. bu bir senaryo hatası mı özellikle yapılan bir şey mi göreceğiz sanırım ilerleyen bölümlerde. bana özellikle yapılmış gibi geliyor sonra da gidiyor, kamyon kazası uydurma gereği neden oluşsun? çarpanı saklamaksa maksat araba çarptı kaçtı da denebilir, neden farklı senaryo üretilsin bilemiyoruz henüz.

halil sadece aylin'e aşkından mı abisi ali'yi ve karısını hastanede bırakıp koşarak partiye gitti başka bir hadise mi var? sadece aylin yüzündense ayıp insan abisini o halde yalnız bırakılır mı hastanede?

--spoiler--

ahmet özhan

şike şike ile sıçan, ikili ilişki ile sıvayan, imajını tarümar eden adam. evet, imajmış o gerçek değilmiş.

http://magazin.milliyet.c....2012/1497475/default.htm

http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/60962/ahmet-ozhan-sike-sike-sampiyon-olduk

i was here

the shawshank redemption filminde kuşcu amca ve red'in hapishaneden çıktıktan sonra kaldıkları pansiyon odasında masanın üzerine çıkıp camın pervazına çakıyla kazıyarak yazdıkları cümle.('yi hatırlatan cümle de olabilir.) ikilemde kaldım şimdi onlar "red was here", "kuşçu amca was here" mi yazmışlardı? i was here mi emin değilim.

emanet çeyiz

dedemin insanları filmini seyrettikten sonra internetten mübadele ile ilgili bilgilere bakarken gördüğüm, aynı gün alıp okuduğum kitap. anlatım şeklini ve hikaye örgüsünü çok beğenmesem de konusu ve anlattığı mübadele öyküleri yani özü, içeriği nedeniyle mutlaka okunması gereken bir kitap.

--spoiler--

aslında çok güzel bir çıkış noktası var, mübadele sırasında komşusunun kızlarının çeyizlerini saklayan bir kişi oğluna çeyizleri sahiplerine ulaştırmasını vasiyet ediyor, oğlu da kendi oğluna. yani torun, dedesinin vasiyesini yerine getirmek üzere bir yolculuğa çıkıyor. bu yolculuk sırasında hem türkiye'den yunanistan'a hem yunanistan'dan türkiye'ye zorunlu göç ettirilmiş insanların öyküsünü anlatıyor. kitabı okurken insan hayatının ucuzluğu ve bulunduğun yerden her şeyini bırakıp koparılmanın nasıl bir durum olduğunu hissediyor insan. sadece ege'den değil, karadeniz, iç anadolu, güney doğu anadolu'dan yapılan mübadeleleri de konu alan kitap.

--spoiler--