bugün

entry'ler (687)

aile sırları

tracy letts çevirisi olan devlet tiyatrosu oyunu.

oyun konu olarak dolu bir oyun değil, tv dizisi olsa muhtemelen çoğu kişinin eleştireceği, pembe dizi tadında bir oyun fakat bunu bir tiyatro oyunu olarak düşünürsek bu fikri bertaraf edebiliriz diye düşünüyorum.
oyunun başlarında karakterlerin -oyun her ne kadar ingilizce'den çeviri bile olsa- oldukça vasat ve yapmacık konuştuklarını düşünürken sonrasında tamamen toparlandı bu durum. çeviri oyunlardaki ifadelerin ve buna bağlı olarak ses tonlarının da kendi dil ve tonlama yapımıza uyarlanması taraftarıyım. "hey dostum lanet olsun biraz daha sakin olamaz mısın" deyince duygunun içine sıçıldığını düşünüyorum. hey dostumsuz oyna şunu kardeşim. neyse. dediğim gibi oyunun eksik tarafının bu olduğunu düşünüyordum ki büyük ölçüde düzeldi ilerleyen dakikalarda. oyunculukların neredeyse tamamı başarılıydı. bazıları ise çok başarılıydı. konusu daha önce de belirttiğim gibi sıradan ve pembe dizi tadında olsa da herkesin yaşantısında bulunabilecek içeriklere sahip. bu yüzden konuya adapte olmayı reddetmek yerine konuyla bağ kurmaya odaklanıyorsunuz. yer yer eğlenceli diyaloglar mevcut, çoğu kişiyi güldürebildiklerini düşünüyorum. bu yıl izlediğim oyunlar içerisinde en başarılı olandı diyebilirim.

hakkari de bir mevsim

kitap ne bir kitap gibi başlıyor ne de bir kitap gibi bitiyor. ferit edgü'nün çok fazla imge kullandığı kanımca çok başarılı kitabı. çok etkilendiğim bir yazar zaten kendisi, bu eserinden ayrı bir etkilenmiştim, ikinci kez okudum. taşra yalnızlığı da doğu'nun derinlikli ruh hali de zaten kitapta mevcut. kitap hem varoluşçu hem oryantal hem politik hem şiirsel. tadı başka güzel.

rhetorica blog

son zamanlarda karşılaştığım öğreticilik seviyesi en yüksek bloglardan birisidir. yazar kadrosunun farklı disiplinlerden oluşması bu öğreticiliğin büyük sebebidir diye düşünüyorum. tavsiye ettiği bloglar her ne kadar da bahsedilen şekilde büyük kapitalist kan emiciler tarafından fonlanmış olsa da ne okuduğunun değil nasıl okuduğunun farkında olan insanlar tarafından tavsiye edildiği için güzeldir. zira bu ülkedeki sosyalist komünist iktisatcıların elinde the economist dergisiyle dolaştağı da biliniyor.

yoldaş

casare pavese'nin henüz bitirdiğim kitabı. ne zamandır okumak için bekletiyordum, sonunda bitirdim. kitabın ve öyküsünün içine tam olarak girip adapte olamadım sanıyorum ki bu yüzden düşündüğümden uzun sürede bitirdim. geçtiği dönemin faşist italya'sından ufak tefek kesitler var. arkadaşlık ve politize olup siyasi bilinçlenmeyi konu alan bir kitap. sorunun bende olduğunu düşünmekle birlikte beklentimi karşılamadı demek istiyorum ama pavese gibi bir insanın eseri için de böyle bir ifade kullanmak istemiyorum.

kış uykusu

yky'den çıkan goli taraghi kitabı. üslup ve şiirsellik konusunda başarılı olmasına rağmen kitap bitmek bilmeyen bir sıkıcılıkta. kimin kim olduğu, konunun en olduğu belli değil kitapta. inatla devam ettim okumaya fakat pes ettirdi.

anne

Varoluş.

"Tek tanrılı dinlerden bir tek anneme taptım."

1995 yılından hatırda kalanlar

annemin gece gelen sancısının telaş sesleriyle uyanmam, bekleyiş anında pederin gerginliği, olan biteni yarı idrak düzeyinde takip etmem, 2 saat sonrasında gelen bebek ağlaması, aynı zamanda aile dostumuz olan hemşirenin yanıma gelip kardeşin geldi demesi.
günler geçmek bilmese de seneler çabuk ilerliyor.

antik acilar carsisi

henüz farkına vardım, çok zaman oldu ve biliyorsun olan biten şeylerin getirisi.
başın sağolsun, çok üzgünüm. çok fazla üzgünüm.

crose

okutuyor.

halkın seçtiği hükümete sövmek

Primattan hallice, düşünce sistemini dogmatiklik ve yozlukların yönettiği ortadoğulu cehalet yongası halkın kararını tanımıyor, saygı da duymuyorum.
bu ülkeden de gitmiyorum. ülke de benim devlet de.
Sen ortadoğulu arap yalağı bir piç kurususun.

Seçmen ehliyeti değil fiili ehliyeti dahi meczup halkının amına koyim.

bomba patladı hadi hep birlikte hükümete sövelim

tamam sövelim.

Hükümetinin amına koyim.

Devletin tanımına aykırı, milli güvenliği sağlayamayan tüm bürokratik yapılanmaların kitabını sikeyim.

Laik vesayetten soyutlanmış ve zaten toprağında milliyetçi-muhafazakar ortadoğululuk olan bu ülkenin sürüklendiği kargaşa ortamının sorumlularının varoluşunu teolojisini sikeyim.

Hepinizi tek tek giyotinlere, darağaçlarına götüreceğiz kahpenin soyları. Hepinizi tek tek lime lime edeceğiz.

Zırvacı hümanistler diyordunuz, değiliz. Hesabı istiklal mahkemeleriyle vereceksiniz.

core of nature

midlake'in 3. stüdyosu olan 2010 bandrollü The Courage of Others albümünün nadidelerinden.

https://www.youtube.com/watch?v=K60mW-Ajm5Y

euthanasia

6 ay oldu, umarım iyiden hallicesindir asgari olarak. anımsıyorum seni haberin olsun, selametle.

beşiktaş

çok güzel günlerim oldu. ailemle, arkadaşlarımla, hayatıma girmiş ve hayatımdan gitmiş olan duygusal ilişkilerimle.
lakin ant olsun hiçbiri Beşiktaş kadar mutlu etmedi. hiçbiri Beşiktaş'ın yaşattığı kadar tüm hücrelerimde hissettirmedi güzelliği.

ve yine ant olsun sokağın tavanı kadar, cehennemin dibi kadar seviyorum seni Beşiktaş. tüm şiirler sana Beşiktaş. tüm şarkılar tüm türküler sana.

lan Beşiktaş'a sarılmak nasıl mümkün olmaz. ben Beşiktaş'a sarılmak istiyorum.
sevinçler, hüzünler ant olsun ki seninle güzel.

Beşiktaş var olsun.

yakında seni eski yuvamızda, bir kez daha ilk gördüğüm o yerde göreceğim.

(bkz: inönü stadyumu/#29806541)

antik acilar carsisi

Bambaşka bir his temizliğine sahip, tertemiz bir gelecek zaman kavramını noksansız hakeden, tüm samimiyetimle kıymet biçtiğim güzellik timsalidir.

daha geçenlerde 2009 iken şimdi 2016 olması

Zaman geçiyor. Ondan önce de 2005 falandı mesela düşününce. Zaman öyle ya da böyle geçiyor. Umutlar tükeniyor umutlar yenileniyor sevgili apartman sakinleri.

Saatler, günler geçmiyor da mevsimler, yıllar su gibi akıp geçiyor.
Bugün olmasa da yarın, yarın olmasa da o gün; bir yerlerde bir şeyler mutlaka güzel olacak. Olmalı.

inanın.

isminizi değiştirecek olsaydınız ne yapardınız

kendi ismimin değil belki, hayatımın herhangi bir yerinde hayatıma girmiş ve daha sonradan benden kopmuş olan bir kadının isminin meliha olmasını isteyebilirdim.
ne de olsa bu senaryo geçmişlerimizde mevcut gelecekte de mevcut olması muhtemel. madem çekeceksin sancıyı, bir kez meliha ile çekmek isterdim.

içimde yersiz bir uktedir bu şarkı.

(bkz: ayrılamıyoruz meliha yla)

yüzde 90 müslüman olan ülkenin yüzde 80i cahil

amına koduğumun deccal kılıklısının biri çıkıyor;

chp yandaşlarına dinsiz diyor. hdp destekçilerine dinsiz diyor. kürt halkının önemli bir kısmına dinsiz diyor.
cinsel tercih yönelimi farklı seyredenlere dinsiz diyor. ermeni'ye, rum'a dinsiz diyor.
diğer dinlere mensup olanlara zaten dinsiz diyor.
sosyalist parti destekçilerine dinsiz diyor.
cemaat yapılanması ve yandaşlarına dinsiz diyor.
çeşitli islami tarikatlara sahte müslüman diyor.
ülkenin doğusunun büyük bir kısmına dinsiz diyor.

ayrı bir mecrada çıkıyor; bu ülkenin %99'u müslüman diyor.

pozitif bilim önderi olan matematiği ve analitik düşünce sistemlerinin alayını ter yüz edip alkış kıyamet destekçi topluyor.

bu ülke yansın, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim.
sakin değilim.

euthanasia

merak durumu artık endişeye dönüşmeye başladı.
lütfen içi rahatlatacak bir emarede bulun şayet görecek olursan.

yazar.

muhalefetin gündeminin poster olması

iktidar gündeminin insanların okuma alışkanlıkları, roman ve şiir tutkuları olmasından ve bunların alkol/sigara bağımlısı yaptığı şeklindeki sikimsonikten öte bir vaziyet olmasından daha abes değildir.

insanların, hele ki bir kadının yanında taşıdığı; kimilerince mahremiyete dahil olan çantasından aldığı sigarayı kırması ile gündem oluşturan reis-i cumhur sıfatlı deccal kırmasından hiç ama hiç abes değildir.

o harekete maruz kalan kadının sırıtma durumundan da abes değildir.
fikrini ve özellikle de zikrini siktiğimin abesleri.

ek; bu günlerde entrylerimde küfür barındırdığım için kimseden özür dilemiyorum.