bugün

entry'ler (313)

içini dök

aslında 1 yıldır birlikteyiz biz. sadece onun haberi yok.
birlikte uyuyoruz, istisnasız her güne beraber uyanıyoruz. erken uyanıp beni uyandıransa hep o. tam 1 yıl oldu ; gözlerimi her kapattığımda, yanımda olduguna, hala var olduguna inanmak isterim. ve gözlerimi açtığımda... o her an yanımda. sadece farkında değil.

arkama dönüp baktığımda peki hatırlar mıyım.. hatırlayacak mıyım?

o savaştığım ilk insan, yenildiğim tek insan. sadece bilmiyor. bilmeyene de kızamazsın ki. iyi ki var...

galatasaraylı futbolcular

Sadece Arma’ya duyduğu aşk'tan, Galatasaray’a olan sevgisinden, Sırf takımının kazanması için, bir fazladan ses olmak için Saatlerce yol gelen insanlardan, Soğuk kış günlerinde bile çoğu zaman klimaları olmayan otobüslerde, Sıfıra karşı soğuğa meydan okuyup koridorlarda yatarak deplasmanlara giden yürekli gencecik insanlardan...kaybedilen maçların gecesinde yastığına yumulup iki damla gözyaşıyla uyumaya çalışanlardan ya da hiç uyuyamayanlardan... Asgari ücrete talim edip ama her maçta takımının yanında olmak için çırpınan insanlardan, haberleri var mıdır acaba? Galatasaray uğruna yollara düşüp yollarda kaybettiklerimizden? Gecesini gündüzünü Galatasaray’a adayan, hiç hesapsız, hiç beklentisiz ömrünü bu yola veren ağabeylerimizden? Futbol birileri için sadece bir oyun, kazanmak da var kaybetmek de. bilmiyorlar çünkü hangi formayı giydiklerini. gün olur devran döner, Herkes Gider… BiZ KALIRIz

karizmatik albüm isimleri

Kimi zaman müzisyenlerin bilinçli olarak seçtiği,kimi zaman da belki de albüm içeriğine uyum sağlaması amacıyla oluşturulmuş, aykırı ve uç noktalarda konseptlere sahip olmalarıyla spontane bir biçimde akılda kalmayı haketmiş isimlerdir.

System of a Down- Steal This Album
Radiohead- Ok Computer
Deadmau5-Random Album Title
Arctic Monkeys- Whatever People Say I Am,That's What I Am Not
Cee lo Green- Lady Killer
Fiona Apple- When the Pawn Hits the Conflicts He Thinks like a King What He Knows Throws the Blows When He Goes to the Fight and He'll Win the Whole Thing Fore He Enters the Ring There's No Body to Batter When Your Mind Is Your Might So When You Go Solo You Hold Your Own Hand and Remember That Depth Is the Greatest of Heights and If You Know Where You Stand Then You'll Know Where to Land and If You Fall It Won't Matter Cuz You Know That You're Right

18 ekim 2014 galatasaray fenerbahçe maçı

tüm dertleri sıkıntıları bir kenara koyduran maç. dolu dolu galatasaray'la geçmiş bir haftanın sonunda maç günü sabahı sadece ve sadece galatasaray için uyanmak... bayrağı al çık; kewell gelmiş, ruh gelmiş, hoşgelmiş.

ilk tanışma mesajı

'efendim'dir. şöyle ki

-efendim?
+kimsiniz???
-dürtmüşsün ama?
+ne ben dürtmedim kimseyi
-neyse kullandığın uygulamalara ve oyunlara dikkat et istersen
+ne hangi uygulama
-1 haftadır senden bildirim alıyorum, bir kontrol et
+uyardığın için çok sağol ama nasıl ve ne yapmam gerekiyor tam olarak
-dur anlatayım...

günün sözü

insan her yaptığını temiz sanır, ancak niyetleri tartan Rab'dır.

six feet under

“Dünyada ölümden başkası yalan!”, Alan Ball’ın da “Everything ends…” diyerek onayladığı ölümden kaçış yoktur teması durumu biraz daha aşina hale getiriyor. Bazılarınız ölüm, cenaze kelimelerinden daha zombi ve korku temalı bir şeyler anladıysa hemen geri alsınlar, hiç ilgisi yok. SFU, basit bir cenaze evi işletmeciliği ya da alışılmış ölü gömme-yakma temasıyla izleyiciyi, altını çizmekten yorulduğunuz cümlelere sahip bir kitaptan çıkmışçasına zihinleri allak bullak eden diyaloglarla, var oluşçuluğun en çetrefilli ve ağır yollarından geçirerek; yıllardır sorgulanmadan kabullenilmiş sözde gerçeklikleri yüzüne çarparak; kesinlikle ahlak bekçiliği yapmayarak, ideal niteliğinde “doğru ve iyi olan bu yol” propagandası yapmadan final bölümünün son saniyesine hatta onun da ötesinde çok yoruyor, çok ağlatıyor. Ne ayağınızı koltuğa uzatıp, çayınızı yudumlarken günün stresini atmanıza yardım edecek bir TV programı ne de okul yorgunluğunu çıkarırken arka arkaya 3-5 tane yenilebilecek bir kara mizah dizisi. Haneke, kendi filmlerini seyirciye keyif vermek yerine onları rahatsız etmek amacıyla yaptığını söylerken, Six Feet Under da seyirciyi kesinlikle yoran ve rahatsız eden tarzıyla bulanık ya da tıkanmış zihinleri açıcı ve aydınlatıcı bir işlev görüyor.

shoegaze

'Reverb'ü yüksek bol distortion’lu gitarlar ve volümü kısık vokaller shoegaze janrının olmazsa olmazları. Birçok müzik türünün yapısında var olan lead guitar anlayışınının aksine bu anlayışı ayaklar altına alan, ses duvarı tarafından çevrildiğiniz hissiyatını sağlayacak derecede gürültülü ve de vızıldayan gitarlar ön plandadır shoegaze gruplarında. Vokal niyetine de uykusundayken konuşan birinin sesini gizlice kaydedelim. Biraz derinlik katalım, azıcık da sesini kısalım. belki birazcık drum machine... gözlerinizi kapatıp dinlediğinizde uzay boşluğunda yavaşça ilerliyorsanız veya yer çekimi sizin için bir engel olmaktan çıktıysa muhtemelen shoegaze’in ne olduğunu artık biliyorsunuzdur; Milyon dolarlar saçarak 10 yıl sonraki uzay turizminin ilk yolcuları olmak için rezervasyon yaptıranlardan çok daha şanslısınız.

sezgin tanrıkulu

HDP Washington Temsilciliği'nin organize ettiği, Centger For America Progress adlı düşünce kuruluşunun da desteklediği " Ortadoğu 'da Yeni Kürt Realitesi: Riskler, Beklentiler ve Fırsatlar" adlı konferansa konuşmacı olarak katılmış kişidir kendisi geçenlerde. Öncelikle konusu Ortadoğu olan bir konferansta Ezidiler’den Kürtler’e, Kürtler’den Süryaniler’e herkes var. Sadece Türkmenler ve onların temsilcileri yok.

Acaba nedendir?

meseleler "sadece insani" kaygılar değil miydi? Gaflet mi? Delalet mi? ihanet mi?

Arkasında genel merkez desteği hissetmeyen bir kişi başka türlü bu kadar “açılabilir” mi?

Sezgin Tanrıkulu’nun kimin kulu, kimin piyonu olduğu yeterince açık değil mi?

PKK ve onun kuyrukçuluğunu yapan sözde sol kesimin neredeyse hepsi etkinliği “Kürt Konferansı” olarak veriyor. Fakat hiçbirisi etkinliğin Amerika merkezli olmasından rahatsız olmuyor, neden?

Bir partinin Genel Başkanı, seçmenlerinin neredeyse tamamının zıttı yönde düşünen, hatta belki de ona koltuk kaybettirecek bir kişinin -ki bu kişi etkin olduğunu iddia ettiği seçim bölgesinde de başarısız- neden bu kadar inatla arkasında durur, eğer ortada bir "vazife" durumu yoksa?

En ufak bir açıklamada bazı vekilleri disipline göndermekle tehdit eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun, parti tüzüğünü Güneydoğu sınırlarımızdan farksız hale getiren Sezgin Tanrıkulu için hiçbir şey söylememesini nasıl yorumlamalı?

ihanet çok, nereden tutsan elinde kalıyor. Ama bunlardan daha çok, CHP Genel Merkezi bu projenin destekçiliğine soyunurken parti seçmeninin suskunluğu, delegesinin ise tercihi can sıkıyor.

Tarih haini yazarken niyet analizi yapmaz. Tercih ettiklerini ve tercihlerinin sonuçlarını dikkate alır sadece. Anımsamakta fayda var.

dostluk

bizden başka bizi düşünen birisine duyulan ihtiyaç karşılığında kendimiz haricinde bir dosta daha sahip olmak düşüncesinden ziyade akvâm-ı beşer dostluğun, dostunun eksiklerini kabullenmek olduğunun farkında olmalı. acı realitelerden oluşan hüzün, acıma, dram tabloları değil de bu realitelerin üzerine kurulu tekrar yaşanılası anılar yaşayabilmek olduğunu her daim hatırlamalı... beraberce görmek veyahut görmemek ve seyretmek veyahut seyretmemek, aynı espriye gülebilmek... birlikte acıların üzerine yürümek ve beraber çözüm üretmek olduğunu bilip; birinin diğeri için iyi bildiğinden vazgeçmeyeceğini de kabullenebilmekti esas olan. beşer olduğundan emin olduğun kadar, belki de diğerinin yapmak isteyip de yapamadığına cesaretlendirebilmek ve karşısındakinin hayatında ördüğü duvarda koyacağı bir sonraki tuğlayı taşıyarak yardım etmek olduğunu tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak idi bu noktada insanoğlunun misyonu. dostun dostunun kendisine rağmen yerine yetiremediği arzusunu yerine yetirmesinde itici güç olmayı kabul etme fedakarlığında bulunma gayreti, bu zor şartlar altında barınmaya çalıştığımız hayat-ı dünyeviye'de belki de en fazla ihtiyaç duyulandı.

leman sam

islam hangi istikameti gösterdiyse zıddına gitmeyi, nikaha inanan bir insana karşı zinayı özgürlük olarak görmeyi, ortalık malı olmayı çağdaşlık kabul eden, sanatçı etiketiyle ahlaksızlık komisyonculuğu yapan, inançlarının gereğini yerine getirdikleri niyetiyle yaptıkları ibadetten dolayı insanları stigmalaştırma gayreti içerisinde olan, boyadığı yüzüyle ya da ettiği küfürlerle, hakaretlerle itibar arayan, popülizm üzerinden insanlarını aşağılamayı kendisine görev bilmiş zavallı bir kadın, mübtezel varlık. et böylelerine helal, gerisine haram öyle mi? neden batıyor müslümanın bayramı? kurban bütün dinlerde varken neden sadece '4 gün' acıyor canın? hayvanlar yılın 360 günü istenildiği gibi kesilir, vurulur, kırmızı şarabın yanına güzel de meze olur, kimisine kürk kimisine kırbaç olursa eyvallah eden saray soytarıları; yılın geri kalan sadece 4 günü, yedikleri eti görmeden, paylaşmayı öğreten kurban adına kesilen hayvanlar sözkonusu olunca bekçi kesiliyorlar milletin başına.
kurban’n islam’dan önceki dinlerde de hali hazırda olduğunu söyleyen biçare kadın, islam’ın hz. adem’den itibaren bütün ilahi dinlerin ortak adı olduğundan ve yine her dinde kurban ibadetinin varlıgından bihaber insanları 'cahil' sıfatıyla yaftalıyor. öğrenilmişliklerinden gelir cehaleti neslin, fikri ne ise zikri odur insanın. hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp da hiç yaşamamışcasına ölecek insanlar... allah muhafaza.

dinsiz olmanın verdiği inanılmaz hafiflik

kişinin kendisini kandırmasından ibaret olan hissiyat, bir nevi aldatmaca. birçok insan geriye dönüp baktığında yaşadıklarının sorumluluklarından kurtulabilmek adına tanrının gerçek olmamasını, var olmamasını diler. düşünün ki 100 kişilik bir kalabalığa 'sizlere tanrının varlıgını ispatlayacağım gelin benimle' dediğinizde arkanızdan sizi takip eden sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecektir. lakin bu insanlara sizlere tanrının yokluğunu ispat edeceğim dediğiniz vakit büyük bir çoğunluk sizinle gelecektir. Yazık ki insanoğlu en basit bir gerçeği kabullenip sorumluluklarını üstlenmek yerine, en zor ve karmaşık yalanlara inanmayı seçer... bu durumda inanmamak kolay olanı, bir çeşit kaçış mekanizması, bu firar bir kabil kompleksi...

yazarların hayatlarındaki en kötü an

sorumluluklarımın bilincine vardığım an.

üniversiteye yeni başlayacaklara tavsiyeler

serotonin reuptake inhibitörü.

göt

hakkında girilen entrylere bakıldıgında yıllar yılı hayat bilgisi derslerinde 'baş, boyun, kollar ve bacaklar' sınıflamasından ayrı tutulmuş olması körpe zihinlere göt merakını aşılamış olmalı diye düşündürmüş ne idüğü belirsiz,organımsı.

(bkz: gluteus maximus)

yapmacık hareketlerle hayvan seven cihangirli

terliklerine bakıp da kitap okuyan vatandaşı 'entel olcam diye kız tavlıcam diye kendini yırtan izban kekosu' ilan etmiş şekilci güruh.

en iyi film müzikleri

(bkz: stop crying your heart out)

gece gece tıpçı sevgili arzulamak

hastalıklı bir düşüncenin ürünü olan eylem, tedavi şart tabi, böylesine doktor şart.

cenab şahabettin

'gözleri ihanetle bakanın ruhu cenabet kokar' sözünün kendisine ait oldugunu düşündüğüm servet-i fünun yazarı.

chayanne

torero ile nrvanayı görmüş porto riko piçi, efendi bir piçtir.