bugün
- ayça tilki9
- cumaya gidenlerin çok azalması21
- bik bik'in balona binmesi34
- vatandaşlık farkı alan otel19
- anın görüntüsü18
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim14
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar14
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan11
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı24
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş8
entry'ler (216)
sıçayım cep telefonunuza, zaten soğumuştum epey aradan sonra bi bakayım dedim yazarların kullandığı cep telefonu markaları hibidi hibidi.. ey yalnızlık nelere kadirsin!
zincirlenmişim, ömrüm tükenmekte..http://www.youtube.com/watch?v=uUgXB4tLSuE
bu gece bunalım gecem, iyi değilim sevgili sözlük..
amy winehouse - you know i'm no good..
https://www.youtube.com/watch?v=b-I2s5zRbHg
amy winehouse - you know i'm no good..
https://www.youtube.com/watch?v=b-I2s5zRbHg
zor kadın eşittir tatmin olamamış kadındır. bir kadını tam anlamı ile tatmin edebilirseniz size hiçbir konuda zorluk çıkarmayacağını görebilirsiniz.
muhtemelen, oscar tarihi boyunca sürekli lanse edilecek ve bazılarının; "aa bak oda insanmış öldü" diyecekleri, muhtemelen senin ve benim hayatlarımızdan daha farklı yaşamış vadesi dolan insandır.
unutma!! her fani bunu tadacaktır.
2013 yılında kurumsal sektöre hızlı giriş yapmaya hazırlanıyorlarmış. bireysel tüketimde yeni yılda çok fazla büyüyemeyeceklerini*öngörmüşler, şimdi sıra kurumsal büyümede demişler. hadi hayırlısı bakalım (kanal yöneticisi söyledi ben bilmem).
kom tete te komte, te kom tete te komte. çin ata sözü (asla ama asla işeyen bir köpeğin altından geçme)*
genel olarak yalan ve abartıların bol olduğu cevaplar silsilesidir.
içki anketlerinde hayatında ismini bile duymadığı içkileri oluk oluk içer bu arkadaşlar.
internet ortamındaki anket cevapları* insanı kendinden alır.*
not: anketörle yaşanan diyaloglarınızı ilgili başlığa doldurunuz.*
içki anketlerinde hayatında ismini bile duymadığı içkileri oluk oluk içer bu arkadaşlar.
internet ortamındaki anket cevapları* insanı kendinden alır.*
not: anketörle yaşanan diyaloglarınızı ilgili başlığa doldurunuz.*
birde din sömürgecilerinin yapmış olduğu bardak var;
http://www.youtube.com/watch?v=kab6QyyV0OY&feature=share
hey allah'ım ya.
http://www.youtube.com/watch?v=kab6QyyV0OY&feature=share
hey allah'ım ya.
empati yapmaya çalışıyorum... ama olmuyor. tabiki en sevdiğim yada son sevgilimle empati yapmaya çalışıyorum..
zor baba zor..
hatunu; altımda, üstümde, yanımda, sağımda, solumda, arkadaşlarla hep beraber kahkahkah kihkihkih sohbet anında, orda burda şurda düşünüyorum... ama bi türlü olmuyor.. onun yerine koyamıyorum kendimi..
ben bu hatunu sömürüyormuyum acaba?? kızıyorum kendime kızıyorum!
halbuki ben herkesle empati yapabildiğimi zannederdim. yok baba yok olmuyor.
ya ben harbiden çok bencilmişim yada bu hatunu herşeyden çok seviyorum.
konu nerdeeen.. nereye... başlık sahibi kusura bakma artık..
zor baba zor..
hatunu; altımda, üstümde, yanımda, sağımda, solumda, arkadaşlarla hep beraber kahkahkah kihkihkih sohbet anında, orda burda şurda düşünüyorum... ama bi türlü olmuyor.. onun yerine koyamıyorum kendimi..
ben bu hatunu sömürüyormuyum acaba?? kızıyorum kendime kızıyorum!
halbuki ben herkesle empati yapabildiğimi zannederdim. yok baba yok olmuyor.
ya ben harbiden çok bencilmişim yada bu hatunu herşeyden çok seviyorum.
konu nerdeeen.. nereye... başlık sahibi kusura bakma artık..
hiçkimse pahalıdan satmaya çalışmasın kendini. biz biliriz kimin ne zaman indirimde olduğu günlerini.. gidene üzülme başkasına gidiyordur. gelene sevinme, başkasından gelmiştir.. biz üç kişiyiz ben, kendim ve kahyamız.. bizi tanıyan bilir, bilen anlar, anlayan susar anlamayan uzar..
şimdi sorarsın sen. sen kimsin?
azbuz ben; aynı şarkıyı 500 defa peşe peşe dinleyebilen, sabah yüzünü yıkarken sadece iki parmağını ıslatıp göz kapaklarına süren, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapatan, mp3 dinlerken klip tadında yürüyen aynı zamanda etrafını keserken kaldırım taşlarını sayıp çizgilerine basmayan, çift taraflı çakmağımı iki tarafta gaz seviyesini eşitleme ihtiyacı duyan, girdiği mekanda ilk olarak çıkış kapısını arayan, o mekanın cirosunu hesap etmeye çalışan, oturduğu yerde ilk olarak her yere hakimmiyim diye bakan, lisedeyken trt radyosundan kaset kayıt edip arkadaşlarına dinleten, scotterına bindiğinde dünyası bambaşka olan, bi elinde biraları bi elinde sigara paketleriyleyken burnu ile ışıkları açan, gündem dizilerini ve ünlüleri bilmeyip sikine takmayan, bi türlü insanlara güvenmemesi gerekirken her defasında aynı hataya düşen, kazandığı ve kaybettikleri ile güçlenen, hayatı her zaman sil baştan yaşamayı en büyük görev gibi görmüş edaları takınan ama yapamayan, küçük dünyasının anlaşılamayan delisi seçilen hırbonun tekiyim.
ya sen kimsin demiyeceğim. sakın bana kendini anlatma yoksa tadın kalmaz gözümde. ne kadar başkaları için ulaşılmaz olsanda benim için her zaman bir utopyan olmalıdır. çünkü ben çabuk sıkılırım aynı zamanda.
benim için division zamanı her an tüm yazdıklarımı değiştirebilirim. ha söylemedim mi? aynı zamanda kişilik bölünmeside var bende neyse öteki benler gelmeden kaçayım. ben bu yazıyı "o"na yazım ha sen alınma.
şimdi sorarsın sen. sen kimsin?
azbuz ben; aynı şarkıyı 500 defa peşe peşe dinleyebilen, sabah yüzünü yıkarken sadece iki parmağını ıslatıp göz kapaklarına süren, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapatan, mp3 dinlerken klip tadında yürüyen aynı zamanda etrafını keserken kaldırım taşlarını sayıp çizgilerine basmayan, çift taraflı çakmağımı iki tarafta gaz seviyesini eşitleme ihtiyacı duyan, girdiği mekanda ilk olarak çıkış kapısını arayan, o mekanın cirosunu hesap etmeye çalışan, oturduğu yerde ilk olarak her yere hakimmiyim diye bakan, lisedeyken trt radyosundan kaset kayıt edip arkadaşlarına dinleten, scotterına bindiğinde dünyası bambaşka olan, bi elinde biraları bi elinde sigara paketleriyleyken burnu ile ışıkları açan, gündem dizilerini ve ünlüleri bilmeyip sikine takmayan, bi türlü insanlara güvenmemesi gerekirken her defasında aynı hataya düşen, kazandığı ve kaybettikleri ile güçlenen, hayatı her zaman sil baştan yaşamayı en büyük görev gibi görmüş edaları takınan ama yapamayan, küçük dünyasının anlaşılamayan delisi seçilen hırbonun tekiyim.
ya sen kimsin demiyeceğim. sakın bana kendini anlatma yoksa tadın kalmaz gözümde. ne kadar başkaları için ulaşılmaz olsanda benim için her zaman bir utopyan olmalıdır. çünkü ben çabuk sıkılırım aynı zamanda.
benim için division zamanı her an tüm yazdıklarımı değiştirebilirim. ha söylemedim mi? aynı zamanda kişilik bölünmeside var bende neyse öteki benler gelmeden kaçayım. ben bu yazıyı "o"na yazım ha sen alınma.
zall in dediğine göre şu anda da bu yaşanıyormuş ben kaçarım aga. hiç bişey açılmıyo neredeyse. yarın bidaha bakarız artık ayvallah sözlük.
ruhumun derinliklerindeki acıları, sancıları belikide en önemlisi özlemleri tanımlama çabalarımın boşa gitmesi...
wish you were here melodisiyle birlikte içimdeki ses haykırıyor... ama yoksun; nasıl burada olabilirdin ki???
bir parçanı oniki yaşındaki bir delikanlıya verdiler, diğerini gözlerinde senin hayat ışığını gördüğüm çok güzel vucudu olan yirmisekiz yaşındaki hayat dolu kıza.. nolur yalnış anlama sadece seni gördüm biraz.. onu istemedim sen gibi.. sadece bana seni hatırlatıyor, belkide karaciğerin onda olduğu içindir sırf.. gilmour tellere vuruyor benim içim parçalanıyor.. sadece senin burada olmanı dilerdim..
teşhis koyamıyorum..... sensizliğe dayanamıyorum.. keşke şuan ruhumu parçalayan ne o güzel ve bir daha olmayacak anda "seni seviyorum" demeseydin..
wish you were here melodisiyle birlikte içimdeki ses haykırıyor... ama yoksun; nasıl burada olabilirdin ki???
bir parçanı oniki yaşındaki bir delikanlıya verdiler, diğerini gözlerinde senin hayat ışığını gördüğüm çok güzel vucudu olan yirmisekiz yaşındaki hayat dolu kıza.. nolur yalnış anlama sadece seni gördüm biraz.. onu istemedim sen gibi.. sadece bana seni hatırlatıyor, belkide karaciğerin onda olduğu içindir sırf.. gilmour tellere vuruyor benim içim parçalanıyor.. sadece senin burada olmanı dilerdim..
teşhis koyamıyorum..... sensizliğe dayanamıyorum.. keşke şuan ruhumu parçalayan ne o güzel ve bir daha olmayacak anda "seni seviyorum" demeseydin..
düşünmeden hareket etme sendromu olarakta yorumlayanlar vardır.
tam bir plaj kitabı, oldukça eylenceli sıkıcı olmadığını düşündüğüm kitap.
kısa kısa bölümlerden oluşuyor.
normal bir kitap gibi ilk sayfadan başlıyorsunuz birinci bölümden itibaren tercihlerle devam ederek birdenbire kendinizi kitabın sayfalarında kaybedebiliyorsunuz. sona gelince tekrar ilk bölümlere gidip tercihlere başlıyorsunuz. sürükleyici bir yazım tarzı, tasfirleri çok net ruslar gibi boğmuyor;
--spoiler--
adam dağınık ofisinde prezervatif takıyor ve sizi kahverengi vinil kanepesiyle tanıştırıyor. adamın göbeğini fark ediyorsunuz.
kütük gibi suratını. tek kelime ile iğrenç. minimum temas için sweatshirtünüzü ve çoraplarınızı giyiyorsunuz, ancak yinede yağlı eldivenlerini her tarafınıza sürtmeyi başarıyor. canı sıkılmış sarı labradoru köşede oturmuş sizi seyrederken kendinizi çubuğa takılmış yumuşak kabuklu bir yengeç gibi hissediyorsunuz...
--spoiler--
tavsiye edilir. kitabı alırken yanında üç farklı renkte üçer tane kitap ayıracı alırsanız çok daha konforlu okursunuz.
kısa kısa bölümlerden oluşuyor.
normal bir kitap gibi ilk sayfadan başlıyorsunuz birinci bölümden itibaren tercihlerle devam ederek birdenbire kendinizi kitabın sayfalarında kaybedebiliyorsunuz. sona gelince tekrar ilk bölümlere gidip tercihlere başlıyorsunuz. sürükleyici bir yazım tarzı, tasfirleri çok net ruslar gibi boğmuyor;
--spoiler--
adam dağınık ofisinde prezervatif takıyor ve sizi kahverengi vinil kanepesiyle tanıştırıyor. adamın göbeğini fark ediyorsunuz.
kütük gibi suratını. tek kelime ile iğrenç. minimum temas için sweatshirtünüzü ve çoraplarınızı giyiyorsunuz, ancak yinede yağlı eldivenlerini her tarafınıza sürtmeyi başarıyor. canı sıkılmış sarı labradoru köşede oturmuş sizi seyrederken kendinizi çubuğa takılmış yumuşak kabuklu bir yengeç gibi hissediyorsunuz...
--spoiler--
tavsiye edilir. kitabı alırken yanında üç farklı renkte üçer tane kitap ayıracı alırsanız çok daha konforlu okursunuz.
son dönemde yeni moda; oğlum bak git!!!