entry'ler (216)

sözlük yazarlarının telefon modelleri

sıçayım cep telefonunuza, zaten soğumuştum epey aradan sonra bi bakayım dedim yazarların kullandığı cep telefonu markaları hibidi hibidi.. ey yalnızlık nelere kadirsin!

yazarların şimdi dinlediği şarkıdan bir cümle

zincirlenmişim, ömrüm tükenmekte..http://www.youtube.com/watch?v=uUgXB4tLSuE

gecenin şarkısı

bu gece bunalım gecem, iyi değilim sevgili sözlük..

amy winehouse - you know i'm no good..

https://www.youtube.com/watch?v=b-I2s5zRbHg

entry ye tali yol çizmek

anlatılmak istenilen konunun yanında ikincil ve daha az öneme sahip anlamlar çıkarılabilecek cümleler kurmak.

mecazen başka anlamlar çıkarılmasını sağlamak.* * *

zor kadın

zor kadın eşittir tatmin olamamış kadındır. bir kadını tam anlamı ile tatmin edebilirseniz size hiçbir konuda zorluk çıkarmayacağını görebilirsiniz.

oscar almaya giderken ölen aktör

muhtemelen, oscar tarihi boyunca sürekli lanse edilecek ve bazılarının; "aa bak oda insanmış öldü" diyecekleri, muhtemelen senin ve benim hayatlarımızdan daha farklı yaşamış vadesi dolan insandır.

çoğunluğun fikrinin önemsiz olduğu gerçeği

teokrasi otokrasi

bu neyi doğurur; (bkz: anarşizm).

ölüm

unutma!! her fani bunu tadacaktır.

samsung

2013 yılında kurumsal sektöre hızlı giriş yapmaya hazırlanıyorlarmış. bireysel tüketimde yeni yılda çok fazla büyüyemeyeceklerini*öngörmüşler, şimdi sıra kurumsal büyümede demişler. hadi hayırlısı bakalım (kanal yöneticisi söyledi ben bilmem).

sözlük yazarlarının en çok sevdikleri atasözleri

kom tete te komte, te kom tete te komte. çin ata sözü (asla ama asla işeyen bir köpeğin altından geçme)*

anketçilere verilen cevaplar

genel olarak yalan ve abartıların bol olduğu cevaplar silsilesidir.

içki anketlerinde hayatında ismini bile duymadığı içkileri oluk oluk içer bu arkadaşlar.

internet ortamındaki anket cevapları* insanı kendinden alır.*
not: anketörle yaşanan diyaloglarınızı ilgili başlığa doldurunuz.*

sihirli bardak

birde din sömürgecilerinin yapmış olduğu bardak var;

http://www.youtube.com/watch?v=kab6QyyV0OY&feature=share

hey allah'ım ya.

kadınların itiraf edemedikleri itirafları

empati yapmaya çalışıyorum... ama olmuyor. tabiki en sevdiğim yada son sevgilimle empati yapmaya çalışıyorum..

zor baba zor..

hatunu; altımda, üstümde, yanımda, sağımda, solumda, arkadaşlarla hep beraber kahkahkah kihkihkih sohbet anında, orda burda şurda düşünüyorum... ama bi türlü olmuyor.. onun yerine koyamıyorum kendimi..

ben bu hatunu sömürüyormuyum acaba?? kızıyorum kendime kızıyorum!

halbuki ben herkesle empati yapabildiğimi zannederdim. yok baba yok olmuyor.

ya ben harbiden çok bencilmişim yada bu hatunu herşeyden çok seviyorum.

konu nerdeeen.. nereye... başlık sahibi kusura bakma artık..

ben bu yazıyı ona yazdım

hiçkimse pahalıdan satmaya çalışmasın kendini. biz biliriz kimin ne zaman indirimde olduğu günlerini.. gidene üzülme başkasına gidiyordur. gelene sevinme, başkasından gelmiştir.. biz üç kişiyiz ben, kendim ve kahyamız.. bizi tanıyan bilir, bilen anlar, anlayan susar anlamayan uzar..

şimdi sorarsın sen. sen kimsin?

azbuz ben; aynı şarkıyı 500 defa peşe peşe dinleyebilen, sabah yüzünü yıkarken sadece iki parmağını ıslatıp göz kapaklarına süren, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapatan, mp3 dinlerken klip tadında yürüyen aynı zamanda etrafını keserken kaldırım taşlarını sayıp çizgilerine basmayan, çift taraflı çakmağımı iki tarafta gaz seviyesini eşitleme ihtiyacı duyan, girdiği mekanda ilk olarak çıkış kapısını arayan, o mekanın cirosunu hesap etmeye çalışan, oturduğu yerde ilk olarak her yere hakimmiyim diye bakan, lisedeyken trt radyosundan kaset kayıt edip arkadaşlarına dinleten, scotterına bindiğinde dünyası bambaşka olan, bi elinde biraları bi elinde sigara paketleriyleyken burnu ile ışıkları açan, gündem dizilerini ve ünlüleri bilmeyip sikine takmayan, bi türlü insanlara güvenmemesi gerekirken her defasında aynı hataya düşen, kazandığı ve kaybettikleri ile güçlenen, hayatı her zaman sil baştan yaşamayı en büyük görev gibi görmüş edaları takınan ama yapamayan, küçük dünyasının anlaşılamayan delisi seçilen hırbonun tekiyim.

ya sen kimsin demiyeceğim. sakın bana kendini anlatma yoksa tadın kalmaz gözümde. ne kadar başkaları için ulaşılmaz olsanda benim için her zaman bir utopyan olmalıdır. çünkü ben çabuk sıkılırım aynı zamanda.

benim için division zamanı her an tüm yazdıklarımı değiştirebilirim. ha söylemedim mi? aynı zamanda kişilik bölünmeside var bende neyse öteki benler gelmeden kaçayım. ben bu yazıyı "o"na yazım ha sen alınma.

ddos

zall in dediğine göre şu anda da bu yaşanıyormuş ben kaçarım aga. hiç bişey açılmıyo neredeyse. yarın bidaha bakarız artık ayvallah sözlük.

gecenin tek şarkılık özeti

benim için bugünün tek anlamı budur..

http://www.youtube.com/watch?v=3j8mr-gcgoI

wish you were here

ruhumun derinliklerindeki acıları, sancıları belikide en önemlisi özlemleri tanımlama çabalarımın boşa gitmesi...
wish you were here melodisiyle birlikte içimdeki ses haykırıyor... ama yoksun; nasıl burada olabilirdin ki???

bir parçanı oniki yaşındaki bir delikanlıya verdiler, diğerini gözlerinde senin hayat ışığını gördüğüm çok güzel vucudu olan yirmisekiz yaşındaki hayat dolu kıza.. nolur yalnış anlama sadece seni gördüm biraz.. onu istemedim sen gibi.. sadece bana seni hatırlatıyor, belkide karaciğerin onda olduğu içindir sırf.. gilmour tellere vuruyor benim içim parçalanıyor.. sadece senin burada olmanı dilerdim..

teşhis koyamıyorum..... sensizliğe dayanamıyorum.. keşke şuan ruhumu parçalayan ne o güzel ve bir daha olmayacak anda "seni seviyorum" demeseydin..

urbach wiethe sendromu

düşünmeden hareket etme sendromu olarakta yorumlayanlar vardır.

pretty little mistakes

tam bir plaj kitabı, oldukça eylenceli sıkıcı olmadığını düşündüğüm kitap.
kısa kısa bölümlerden oluşuyor.
normal bir kitap gibi ilk sayfadan başlıyorsunuz birinci bölümden itibaren tercihlerle devam ederek birdenbire kendinizi kitabın sayfalarında kaybedebiliyorsunuz. sona gelince tekrar ilk bölümlere gidip tercihlere başlıyorsunuz. sürükleyici bir yazım tarzı, tasfirleri çok net ruslar gibi boğmuyor;

--spoiler--
adam dağınık ofisinde prezervatif takıyor ve sizi kahverengi vinil kanepesiyle tanıştırıyor. adamın göbeğini fark ediyorsunuz.
kütük gibi suratını. tek kelime ile iğrenç. minimum temas için sweatshirtünüzü ve çoraplarınızı giyiyorsunuz, ancak yinede yağlı eldivenlerini her tarafınıza sürtmeyi başarıyor. canı sıkılmış sarı labradoru köşede oturmuş sizi seyrederken kendinizi çubuğa takılmış yumuşak kabuklu bir yengeç gibi hissediyorsunuz...

--spoiler--

tavsiye edilir. kitabı alırken yanında üç farklı renkte üçer tane kitap ayıracı alırsanız çok daha konforlu okursunuz.

dayak atmadan önce söylenen son söz

son dönemde yeni moda; oğlum bak git!!!