bugün
- bik bik moderatör olsun8
- en yaşlı özelliğiniz8
- hamas bir terör örgütüdür14
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- anın görüntüsü14
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler11
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi10
- aleyna tilki10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız17
- sözlük kızından gelin olmaz21
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- şehirler arası aşk yaşamak8
- vatandaşlık farkı alan otel21
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence14
- icardi1905 silik olsun kampanyası17
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
entry'ler (83)
boğazımda bir yumru, ellerim titriyor, ardarda 3 sigara yaktım belki sakinleşirim diye.
olmuyor işte olmuyor. içime oturan o ağırlık, burnumun direğini sızlatan o acı geçmiyor.
ben artık nasıl güzel şeylerin olacağına inanacağım? nasıl umutla bakacağım etrafıma? en önemlisi bize bunları yapanlar böylesine rahat hayatlar yaşarken ömrüm boyunca hep sığındığım ilahi adalete nasıl güveneceğim?
isyan ediyorum artık. elimden hiçbir şey gelmemesine, çaresizce böyle oturup ağlamalarıma, bizim için ölen 6 gencecik kardeşim için hiçbir şey yapamama isyan ediyorum.
hayatımda hiçbir şeye isyan etmedim. her kötülüğün ilahi adaletle cezalandırılacağını düşünüp sustum, bekledim. neden allahım neden? ilk kez sana neden diyorum. biz bunları mı hak ettik? daha güzel bir dünya için sadece konuştuk, alnımızı nişan almış silahlarının gölgesinde. biz kime zarar verdik? onların kanlı ellerinden çıkan kurşunların senin verdiğin canı böyle kalleşçe almasını mı hak ettik?
biz sadece güzel şeyler olsun istedik. senin yarattığın ağacı onlar yok etmesin istedik. senin verdiğin canı onlar almasın istedik. biz dövülerek, kurşunlanarak ölmeyi mi hak ettik allahım?
yeminim olsun ki kaç yaşına kadar yaşarsam yaşayayım hazirandan beri olanları, hayatının baharında vicdansızca öldürülen 6 genci asla unutmayacağım. bağıracağım, gaz yiyeceğim, dövüleceğim ve belki öldürüleceğim ama bu içime oturan hiçbir şey yapamama derdini yaşamayacağım.
biz o ağlayan annelerin yerinde olmamak için, çocuklarımız böyle öldürülmesin diye hiç durmayacağız.
peki siz ne yapacaksınız?
hepimizi teker teker öldürecek misiniz?
olmuyor işte olmuyor. içime oturan o ağırlık, burnumun direğini sızlatan o acı geçmiyor.
ben artık nasıl güzel şeylerin olacağına inanacağım? nasıl umutla bakacağım etrafıma? en önemlisi bize bunları yapanlar böylesine rahat hayatlar yaşarken ömrüm boyunca hep sığındığım ilahi adalete nasıl güveneceğim?
isyan ediyorum artık. elimden hiçbir şey gelmemesine, çaresizce böyle oturup ağlamalarıma, bizim için ölen 6 gencecik kardeşim için hiçbir şey yapamama isyan ediyorum.
hayatımda hiçbir şeye isyan etmedim. her kötülüğün ilahi adaletle cezalandırılacağını düşünüp sustum, bekledim. neden allahım neden? ilk kez sana neden diyorum. biz bunları mı hak ettik? daha güzel bir dünya için sadece konuştuk, alnımızı nişan almış silahlarının gölgesinde. biz kime zarar verdik? onların kanlı ellerinden çıkan kurşunların senin verdiğin canı böyle kalleşçe almasını mı hak ettik?
biz sadece güzel şeyler olsun istedik. senin yarattığın ağacı onlar yok etmesin istedik. senin verdiğin canı onlar almasın istedik. biz dövülerek, kurşunlanarak ölmeyi mi hak ettik allahım?
yeminim olsun ki kaç yaşına kadar yaşarsam yaşayayım hazirandan beri olanları, hayatının baharında vicdansızca öldürülen 6 genci asla unutmayacağım. bağıracağım, gaz yiyeceğim, dövüleceğim ve belki öldürüleceğim ama bu içime oturan hiçbir şey yapamama derdini yaşamayacağım.
biz o ağlayan annelerin yerinde olmamak için, çocuklarımız böyle öldürülmesin diye hiç durmayacağız.
peki siz ne yapacaksınız?
hepimizi teker teker öldürecek misiniz?
"Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim..
Aklıma gelişini seveyim
Ne güzel de darma duman ediyorsun beni."
(bkz: Nazım hikmet)
Aklıma gelişini seveyim
Ne güzel de darma duman ediyorsun beni."
(bkz: Nazım hikmet)
"yalnızlıktan bahsediyorlar,
yalnızlık
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey."
yazmıştır.
yalnızlığın en güzel tanımını yapmıştır.
yalnızlık
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey."
yazmıştır.
yalnızlığın en güzel tanımını yapmıştır.
yanındaki kız arkadaşı için ölüm ölüm ölmek sebebidir.
çünkü çirkin kızlar özellikle de kendi sevgilileri olmamasına rağmen arkadaşlarının sevgilisi varsa, devamlı aslında isteseler sevgili bulabileceklerini anlatıp dururlar. etrafında ona selam veren her erkeğin kendisine yazdığını düşünüp azıcık yüz verseler peşinden koşacaklarını düşünürler.
ben 44 beden olup "biraz zayıflasam yüzüme bayılıyolar, zaten senin gibi 34 beden olmak istemem erkekler büyük kalça seviyo" diyenini gördükten sonra, kendileriyle selam sabah muhabbetinden daha samimisini düşünmedim.
çünkü çirkin kızlar özellikle de kendi sevgilileri olmamasına rağmen arkadaşlarının sevgilisi varsa, devamlı aslında isteseler sevgili bulabileceklerini anlatıp dururlar. etrafında ona selam veren her erkeğin kendisine yazdığını düşünüp azıcık yüz verseler peşinden koşacaklarını düşünürler.
ben 44 beden olup "biraz zayıflasam yüzüme bayılıyolar, zaten senin gibi 34 beden olmak istemem erkekler büyük kalça seviyo" diyenini gördükten sonra, kendileriyle selam sabah muhabbetinden daha samimisini düşünmedim.
Ölen babasının onkoloji randevusunu başkasına faydası olur diye iptal etmek isteyen kızla konuştuğumdan beri aşk acınızın içine tükürüyorum.
benim yaşımdaki* insanlar sevgilileriyle olan kavgalarına, hoşlandıkları kişilerin onlara yüz vermemesine, evlenme teklifi almamalarına, iş bulamamalarına, paralarının yetmemesine, kilo verememelerine takmışken ben neden devamlı "ne olacak bu ülkenin hali?" diye düşünüyorum anlamıyorum.
ciddi anlamda kendimi kahvede okey oynayan emekli amcalar gibi hissetmeye başladım. nasıl bu kadar kör olabiliyoruz? nasıl bu kadar sessiz, tepkisiz kalabiliyoruz?
elimden bir şey gelmeyeceğini bildiğim halde üzülüyorum. bir hastaneler grubunun 2500 aileye ücretsiz tüp bebek kampanyası'na gelen başvuruları duymuştum oranın çağrı merkezinde çalışan bir arkadaşımdan.
istanbul'a gelecek parası olmadığı için yol parasının da karşılanmasını isteyen 6 kızı olan biri erkek çocuk için başvurmuştu dediğine göre. nefret etmiştim tanımadığım o adamdan. her gün mutsuz bir hayata uyanacak, sırf fakir bir ailede doğduğu için kişilikleri 5 para etmeyen ama cebinde parası olanlara köle olacak, belki de hiç sevmediği birine eşya gibi satılacak 6 kız getirmişti dünyaya. sırf anne - baba olmak adına, başkalarının emrinde yaşaması için "ucuz işçi"ler dünyaya getirmek için üst gelir sınırının asgari ücretin 1/3ü olan bir kampanyaya başvurmuşlardı. arkadaşım o konudaki konuşmaları anlattıkça üzüldüm, anlattıkça umudum azaldı. birilerinin sırf türkiye'de ucuz işçi sayısı artsın diye istediği fazla çocukları düşündüm. sırf anne baba olmak için bu bencilliğin yapılmasına razı olamıyor bi türlü kalbim. parayı pulu geçtim, bu kadar kutuplaştırılan bir ülkede ya sevginin güzelliğini öğretemezsem ona? ya o da birini sevmek için "insan" olmasından başka özellikler ararsa?
daha yarına çıkıp çıkmayacağımız belli değil ama ben bunları düşünüyorum sözlük. en kötüsü de elimden gelen hiçbir şey olmadığını bildiğim için kimselere derdimi diyemiyorum.
ciddi anlamda kendimi kahvede okey oynayan emekli amcalar gibi hissetmeye başladım. nasıl bu kadar kör olabiliyoruz? nasıl bu kadar sessiz, tepkisiz kalabiliyoruz?
elimden bir şey gelmeyeceğini bildiğim halde üzülüyorum. bir hastaneler grubunun 2500 aileye ücretsiz tüp bebek kampanyası'na gelen başvuruları duymuştum oranın çağrı merkezinde çalışan bir arkadaşımdan.
istanbul'a gelecek parası olmadığı için yol parasının da karşılanmasını isteyen 6 kızı olan biri erkek çocuk için başvurmuştu dediğine göre. nefret etmiştim tanımadığım o adamdan. her gün mutsuz bir hayata uyanacak, sırf fakir bir ailede doğduğu için kişilikleri 5 para etmeyen ama cebinde parası olanlara köle olacak, belki de hiç sevmediği birine eşya gibi satılacak 6 kız getirmişti dünyaya. sırf anne - baba olmak adına, başkalarının emrinde yaşaması için "ucuz işçi"ler dünyaya getirmek için üst gelir sınırının asgari ücretin 1/3ü olan bir kampanyaya başvurmuşlardı. arkadaşım o konudaki konuşmaları anlattıkça üzüldüm, anlattıkça umudum azaldı. birilerinin sırf türkiye'de ucuz işçi sayısı artsın diye istediği fazla çocukları düşündüm. sırf anne baba olmak için bu bencilliğin yapılmasına razı olamıyor bi türlü kalbim. parayı pulu geçtim, bu kadar kutuplaştırılan bir ülkede ya sevginin güzelliğini öğretemezsem ona? ya o da birini sevmek için "insan" olmasından başka özellikler ararsa?
daha yarına çıkıp çıkmayacağımız belli değil ama ben bunları düşünüyorum sözlük. en kötüsü de elimden gelen hiçbir şey olmadığını bildiğim için kimselere derdimi diyemiyorum.
akaryakıta gelen zammın sadece arabası olanı ilgilendirdiğini sananların katılmadıkları isyandır.
akaryakıt zammı; bindiğin otobüsü, minibüsü, taksiyi etkilemekle kalmayacak, tarladan gelen sebzeden, evine aldığın elektronik eşyaya kadar her şeyde etkisini gösterecektir.
dünya'nın en pahalı benzini neden bizde diye sordun mu hiç?
petrol kuyularının dibinde dururken, binlerce kilometre ötedeki amerikalı neden bizden daha ucuza alıyor o benzini?
neden hiçbir şeyin iyisini hak etmiyormuşuz gibi davranıyorsunuz?
biz iyi insanlardık aslında...
birbirimizi sevmek için başımızdaki türbanın şekline, üstümüzdeki eteğin boyuna, kalbimizin içindeki inanca ve aklımızdan geçen düşüncelere göre ayırmamıza gerek olmadığını bize unutturanlara kanmadan önce.
akaryakıt zammı; bindiğin otobüsü, minibüsü, taksiyi etkilemekle kalmayacak, tarladan gelen sebzeden, evine aldığın elektronik eşyaya kadar her şeyde etkisini gösterecektir.
dünya'nın en pahalı benzini neden bizde diye sordun mu hiç?
petrol kuyularının dibinde dururken, binlerce kilometre ötedeki amerikalı neden bizden daha ucuza alıyor o benzini?
neden hiçbir şeyin iyisini hak etmiyormuşuz gibi davranıyorsunuz?
biz iyi insanlardık aslında...
birbirimizi sevmek için başımızdaki türbanın şekline, üstümüzdeki eteğin boyuna, kalbimizin içindeki inanca ve aklımızdan geçen düşüncelere göre ayırmamıza gerek olmadığını bize unutturanlara kanmadan önce.
affet bizi diye haykırmak istediğim.. ve cümleyi hiç tamamlayamadığım.
insan diye cümleyi tamamlamak istiyorum diyorum öldü diyorlar, oysa sen ölmedin öldürüldün. öldürdüler seni. nefret tohumları içlerinde ağaç olan, ağaçlarının meyveleriyle insan canı alan cellatlar seni öldürdü. o günü çok iyi hatırlıyorum. twitter'da ben de eli sopalıların fotoğraflarını koyup canınızı seviyorsanız eve dönün, sabah ola hayrola yazmıştım. lütfen üniversite ve aytaç'taki evlerinizin kapılarınız açın, arkadaşlarımızı bu gözü dönmüşlerin eline bırakmayın yazmıştım. çok korkmuştuk o gece eskişehir'de durum çok kötü diye yazıyordu herkes. dua etmekten başka birşey gelmedi elimizden. ettiğimiz dualar seni korumaya yetmedi. adının geçtiği başlıklara yazmayacağıma söz vermiştim. o kadar utanıyorum ki seni koruyamadığımız için.
ailenin cenazende bile seni doya doya öpüp koklaması için bir şey yapamadığımız için, senin ölümünden sorumlu olan o doktora cezasını veremediğimiz için, sana saldıran leş sürülerinin hak ettikleri cezayı almayacaklarını bildiğim için..
senin canını verdiğin bu olayları bankla, otobüsle, dükkan camlarıyla, parayla ifade edenlerin ağzını bir daha açamamak üzere kapatamadığımız için..
sen gittin ve şu an hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor hayat. hazmedemiyorum bunu. ne yazsam ne söylesem az gelecek, anlatamıycam içimdekileri biliyorum. senin kanını ellerinde taşıyanların hayatları boyunca yüzünü gözlerinin önünden alamamalarını istiyorum. acıdan, vicdan azabından ölsünler, her an seni düşünüp kahrolsunlar istiyorum.
dedim ya; ne yazarsam yazayım senin adını gördükçe içimdeki o ince telden gelen sesin kalbimdeki acısına engel olamayacağım.
bu yüzden;
"seversen ali'yi
değme yarama.."
insan diye cümleyi tamamlamak istiyorum diyorum öldü diyorlar, oysa sen ölmedin öldürüldün. öldürdüler seni. nefret tohumları içlerinde ağaç olan, ağaçlarının meyveleriyle insan canı alan cellatlar seni öldürdü. o günü çok iyi hatırlıyorum. twitter'da ben de eli sopalıların fotoğraflarını koyup canınızı seviyorsanız eve dönün, sabah ola hayrola yazmıştım. lütfen üniversite ve aytaç'taki evlerinizin kapılarınız açın, arkadaşlarımızı bu gözü dönmüşlerin eline bırakmayın yazmıştım. çok korkmuştuk o gece eskişehir'de durum çok kötü diye yazıyordu herkes. dua etmekten başka birşey gelmedi elimizden. ettiğimiz dualar seni korumaya yetmedi. adının geçtiği başlıklara yazmayacağıma söz vermiştim. o kadar utanıyorum ki seni koruyamadığımız için.
ailenin cenazende bile seni doya doya öpüp koklaması için bir şey yapamadığımız için, senin ölümünden sorumlu olan o doktora cezasını veremediğimiz için, sana saldıran leş sürülerinin hak ettikleri cezayı almayacaklarını bildiğim için..
senin canını verdiğin bu olayları bankla, otobüsle, dükkan camlarıyla, parayla ifade edenlerin ağzını bir daha açamamak üzere kapatamadığımız için..
sen gittin ve şu an hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor hayat. hazmedemiyorum bunu. ne yazsam ne söylesem az gelecek, anlatamıycam içimdekileri biliyorum. senin kanını ellerinde taşıyanların hayatları boyunca yüzünü gözlerinin önünden alamamalarını istiyorum. acıdan, vicdan azabından ölsünler, her an seni düşünüp kahrolsunlar istiyorum.
dedim ya; ne yazarsam yazayım senin adını gördükçe içimdeki o ince telden gelen sesin kalbimdeki acısına engel olamayacağım.
bu yüzden;
"seversen ali'yi
değme yarama.."
bu sene ilk kez yazlıkta olamadığım için anne babadan ayrı geçen ve ilk kez hüzünlendiren hayatımın başlangıç günü. saat 00:00 itibariyle gelen telefonlar yüzümdeki gülümsemeyi bir an olsun azaltmasa da yapım aşamasında emeği geçenler yanında olmayınca hep bir eksiklik var.
samimiyetinden şüphe etmediğim tek ilişki, birbirinden nefret edenlerin ilişkisidir.
"herkesin kendine göre bir şeyi var."
kinyas ve kayra
kinyas ve kayra
kişi öldüğünde vücudundaki kanın cinsel organında toplanacak olması sebebiyle cenazeyi ilk görenleri duygu dalgalanmalarına sürükleyecek olan intihar çeşididir.
ve sonra dedim ki; seni bade işçil'in yüzüne 90 derece açılı ön dişlerinden biri olarak yaratmayan allah için bugün ne yaptın!
beni birkaç dakika rastlayınca bile garip düşüncelere salan dizi.
beni birkaç dakika rastlayınca bile garip düşüncelere salan dizi.
bence sırf saadet partisi ortaya attığı için biraz haksızca eleştirilen öneri.
öncelikle şunu belirtmek için saadet partisi gibi milli görüş ideolojisindeki her türlü görüşle taban tabana zıt fikirlere sahibim. böyle bir fikre sahip olmam demek doğru önerilerine laf edeceğim anlamına gelmiyor. başka doğru fikirleri olsa onlara da güzel derim.
gelelim öneriye; öncelikle metrobüsü mecbur kalmadıkça kullanmamaya çalışıyorum ve okula gitmek için kullanmak zorunda kalmadığım için şanslıyım. çok şükür benim başıma hiç gelmedi ama toplu ulaşım arkadaşlarında tacize maruz kalan arkadaşlarımın kendini ne kadar kötü hissettiğine şahit oldum. bir kadın için çok onur kırıcı bir şey. erkek hatta insan diyemeyeceğim canlıların yaptığı bu iğrençlikle mücadele etmenin maalesef şimdilik geçici çözümü bu olabilir gibi duruyor.
kadına laf atmayı, sözlü ve elle tacizi maharet sayanlar yaşamaya devam ettiği sürece gerçekten çok acı ama böyle şeyler kadınların yararına olacaktır.
metrobüs gibi bu insan dışı canlıların adeta taciz etmesini kolaylaştıran bir ulaşım aracında en azından mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde bayanlara özel hat konulması benim için yerinde ve doğru bir karardır. sonuçta zorunlu değil, istemeyen binmez.
öncelikle şunu belirtmek için saadet partisi gibi milli görüş ideolojisindeki her türlü görüşle taban tabana zıt fikirlere sahibim. böyle bir fikre sahip olmam demek doğru önerilerine laf edeceğim anlamına gelmiyor. başka doğru fikirleri olsa onlara da güzel derim.
gelelim öneriye; öncelikle metrobüsü mecbur kalmadıkça kullanmamaya çalışıyorum ve okula gitmek için kullanmak zorunda kalmadığım için şanslıyım. çok şükür benim başıma hiç gelmedi ama toplu ulaşım arkadaşlarında tacize maruz kalan arkadaşlarımın kendini ne kadar kötü hissettiğine şahit oldum. bir kadın için çok onur kırıcı bir şey. erkek hatta insan diyemeyeceğim canlıların yaptığı bu iğrençlikle mücadele etmenin maalesef şimdilik geçici çözümü bu olabilir gibi duruyor.
kadına laf atmayı, sözlü ve elle tacizi maharet sayanlar yaşamaya devam ettiği sürece gerçekten çok acı ama böyle şeyler kadınların yararına olacaktır.
metrobüs gibi bu insan dışı canlıların adeta taciz etmesini kolaylaştıran bir ulaşım aracında en azından mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde bayanlara özel hat konulması benim için yerinde ve doğru bir karardır. sonuçta zorunlu değil, istemeyen binmez.
tanrı'nın bitirme tezi.
paylaşmayı, hayata ortak olmayı ve ortak etmeyi "hesap vermek" olarak görüyorsa tam anlamıyla mutlu olamayacak kızdır.
"tanrım yapabileceklerim için bana güç, yapamayacaklarım için sabır, bu ikisini birbirinden ayırabilmek için de akıl ver"