bugün

Merak edilen konu kendinizin degil bir başkasının şizofreni olduğunu.
idrar tahlili.
Ayna karşısına geçip diş fırçalarken, aynadaki aksinin, "kanka ustte maydonoz kalmış" demesi bir çok problemi açığa çıkartır.
bununla ilgili bir dizi izlemiştim, kore dizisi (bkz: kill me heal me) tavsiye ederim. komşumuz vardı şizofren. kendi kendine kurup kendi kendine senaryo yazardı. misal birilerine düşman olurdu, sebebini de anlatırken, bu olay ne zaman olmuş biz kaçırmışız falan sanırdık başlarda. sonra birilerini öldürme eylemlerine kalkınca, eşi söylemek durumunda kalmıştı. bu şizofren diye. ilaç almadığı zamanlarda tehlikeli oluyordu rahmetli. tabi her şizofreni aynı değildir, hastaneye gitmekle anca anlaşılır.
damak yapısından.
Daha önce benzer bir konuda bahsettiğim tanı koyma kriterlerine göre anlaşılır. (#27372067)
kendine bir senaryo uydurup o seneryoya inanıyorsan geçmiş olsun kardeşim dedirten anlaşılmadır vesselam.
kendi kendine anlaşılması zordur. karşındaki kişi bunu tespit ederse eder.
kuluçka devresi bir ömür sürebilir, çocukluktan itibaren başta garipsediğiniz ama daha sonradan; alışkanlık, huy, babasına çekmiş, dayısına çekmiş gibi tanımlamalarla geçiştirilen bazı davranışlar aslında şizofrene doğru uzanan bir yolu işaret ediyor olabilir, zamanında önlem alınmadığı ve ilgilenilmediği zaman; yumurta, elbette ki doğası gereği günü gelince çatlayacak ve nur topu gibi bir şizofreniniz olacaktır.. kendinizde garip bulduğunuz her davranışın bir şizofreniye davet olduğunu aklınızdan çıkarmayın ve o davranışlarınızla ilgili kendiniz ve psikologlar eşliğinde ciddi bir analiz yapın..
bir de şöyle birşey var;
buraya kadar şizofrenlerin, bütün zıtlıklarıyla birlikte bu gerçekliği bizim yaşadığımızdan daha da acıtıcı bir şekilde yaşamış olmaları gerekir.. bu insanlar gerçekliği başından beri yanlış algılamış değil (başlangıçta gerçeğe ilişkin herşeyi bilmiş olmaları gerekir) daha çok tam da gerçeğe fazla yakın oldukları için sözde bir insani bütünleme aldatmacasına katılmak ellerinden gelmez.. ancak kendi iç yaşamlarıyla bağlantı içinde kalma çabaları sonucu hastalanırlar.. kendi içlerindekini algılamak zorunda kalmamak için gerçekliğe kaçan diğerleridir; "sağlıklı" olanlardır.. daha derin bir anlamda, şizofren, bütünlüğünü koruma ihtiyacıyla hareket ederken, "normal" olan kişinin ihtiyacı ise, yarılmadır..

bize dayatılan gerçeklikle kendi iç dünyaları arasındaki zıtlıkların gerilimini kaldıramadıkları için "normal" davranışın görüntüsü arkasına saklanan insanların bir süre sonra gerçek duyguları kalmaz.. bunun yerine duyguların ne olduğuna dair düşüncelerle donanırlar, duygularla deneyimleri gerçekleşmez.. kendi duygularının yerine yapıştırma duygular sergilerler ve kendi gerçek duygularını yok ederler.. varsaydıkları kimliklerinin görüntüsü ne kadar "sağlıklı"ysa bu manevrayı gerçekleştirmekte o kadar başarılı olurlar.. amaçları kendi benlerini ifade etmek değil de, başkalarını davranışlarında, düşüncelerinde ve hissettiklerinde tutarlı olduklarına inandırmak olduğu için; bu bir manevradır..

benim, aramızdaki gerçek deliler olarak göstereceğim insanlar işte bunlardır.. bu insanlar, kendi içlerindeki karmaşa, öfke ve boşlukla yüzleşemediklerinden hepimiz için tehlike yaratırlar..
şizofren, kendisi için çelişkili ve acı verici yaşantılarla dolu bir dünyada, gerçek sevginin geçerliliğine dayanan odaksal duygu çekirdeğini korurken, deliliği gizleyenler için, ezici iç karmaşalarına ve iç yıkımlarına karşı tek direniş yolu iktidar peşinde koşmaktır.. boşluğun kendi iç boşlukları olduğunu kabul etmek zorunda kalmamak için çevrelerinde boşluk ve yıkım yaratırlar.. şizofrenin ikilemi, kendi iç çekirdeğini saklayarak korumaya çalışmasındadır.. benlik, ancak canlı bir alışveriş içinde yaşayabileceğinden bu başarısızlığa uğramaya mahkumdur ve bu yüzden şizofren, bu girişiminin bedelini çoğunlukla akıl, mantık ve iletişimini tümüyle yitirerek öder.. başka bir deyişle dünyanın ona yaptığını, o kendi kendine yapar.. çevresindeki insanları, içine düştüğü bu durum nedeniyle suçluluk duymalarından korumak için artık sevilesi biri olmak istemez..

kendi iç durumlarına dair bilgiden kaçmak isteyenler -ki biz onları normal insanlar olarak tanımlarız - ise, çevresindekileri de kendi "düzen"lerine ve dolayısıyla kendi kendileriyle ilişki kurma biçimlerine uymaya zorlarlar..

(bkz: arno gruen)
bölge bölge değişiklik gözlenebilir. mesela bizim buralarda anasını babasını kesince anlaşılıyor.
basit konu. sorarsın anlarsın. mesela biz değiliz.
açılın gençler ben musluk tamircisiyim!

öncelikle en belirgin özellik kişinin gerçeği ayırt etme yetisini kaybetmesidir. açalım uğurcuğum; kişi hayal dünyasında yaşar, kimsenin görmediği kişileri görür, hayali arkadaşlar edinir, onlarla yanındalarmış gibi konuşur, gaipten sesler duyar vs.

bir başka belirleyici özellik stereotipikjest ve mimikler ile konuşmalardır. Mesela; sürekli eliyle aynı hareketi yapama, sürekli "ananlara selam söyle" gibi belli bir kalıbı kullanma gibi. mesela geçen biriyle karşılaştım, adama "selamun alyeküm" dedi, "aleyküm selam" dedim. "selamımı alsana lan!" dedi. devam ettim. baktım sokaktan geçen hemen herkese, selamını alsın almasın aynı tepkiyi veriyor "selamun aleyküm-selamımı alsana lan!"

duygulanımda küntlük de görülür. yani hissetse bile etrafına hissettiremez. paranoidler aşırı şüphecidir. sürekli birilerinin kendilerini takip ettiğini, eşinin başkalarıyla alemden aleme aktığını, aldattığını, komşularının arkasından konuştuklarını vesaire söylerler. bu şüphe onları yer bitirir. en tehlikelisi de sanırım bunlardır. iş cinayete kadar gidebilir.

velhasıl-ı kelam; Allah kimseyi öyle bir dertle imtihan etmesin.
Ben geldik sen ne yaptınız o parayı.
bu cümleleri kuruyorsan aman dikkat.